ÇEŞİT ÇEŞİT TÜRKLER..
Hüseyin MÜMTAZ
“AB adayı” olan ve “AB üyesi”
statüsüne yükselebilmek için bin dereden onbin kova su taşımak zorunda
bırakılan Türkiye’de; Türk vatandaşı ve tabii Türkiyeli olan Laki
Vingas, “Azınlık mallarının iadesi
kararı, cemaatlerin Türkiye’de rahat ve huzur içinde yaşamaları için bir
teminattır… Vakıfların gelişmesi,
ülkemiz için de büyük bir katma değerdir” demiş. “Cemaat Vakıfları
Temsilcisi Vakıflar Meclisi Üyesi” Vingas, konunun medyada çok fazla yer
almasıyla insanların böyle bir problemin farkına vardığını ve çözümü için de
bir gayret sarf edildiğini görmekten mutluluk duyduğunu söylemiş..
“İnsanların”;
1) böyle bir problemin farkına varması ve 2) çözümü için gayret sarf eder hâle
ge(tiri)lebilmesi için….
“Konu”;
a) Hangi medyada b) Nasıl ve ne tür yöntemlerle “çok fazla yer aldırıldı”
acaba?
Bu
haber ekranlara düşer düşmez Batı Trakya’dan “aykırı” bir ses geldi.
İstanbul’daki Rumlarla
birlikte mübadele dışı bırakılan ve Türkiye’nin tersine tam 30 yıldır AB üyesi
olan Yunanistan’da yaşamakta olan 150 bin Batı Trakya Türkü; Türkiye’deki
azınlıkların mallarının geri verilmesiyle ilgili yukarıdaki karara “alkış
tuttu”.
Habertürk’e bir demeç
veren Batı Trakya Türklerinin parlamentodaki temsilcilerinden PASOK
Milletvekili Ahmet Hacıosman kendilerine ait vakıf mallarının idaresinin hâlâ
Yunan yönetiminde olduğunu anlattı. Hacıosman, “Ne yazık ki ecdadımızın, dedelerimizin bize bıraktığı vakıf
arazilerinin idaresi hâlâ bizde değil. 2008 yılında, vakıf mallarının
yönetiminin seçimle yapılması konusunda bir yasa geçti. Ancak bu yasa
uygulanmadı. Ülkemizde, şu anda iktidardan talebimiz bir, iki maddede
değişiklik yapılarak bu yasanın uygulanması. Vakıf mallarımız, devletin tayin
ettiği kişiler tarafından yönetilmekte. Bizim seçtiğimiz insanlar, bu
eserlerimizi idare etsin istiyoruz” diye konuştu.
Hacıosman,
“Türkiye’deki azınlıklara, vakıflara ve taşınmaz mallara yönelik kararlar bütün
dünyaya örnek olsun. Biz bu davranışı alkışlıyoruz. Darısı başımıza” dedi.
PASOK Milletvekili
Hacıosman’ın verdiği bilgilere ve Dışişleri Bakanlığı verilerine göre Batı
Trakya’da yaşananlar şöyle:
“*1978’de Gümülcine’de 4 bin dönüm Türk azınlığın toprağı sanayi sitesi
için kamulaştırıldı.
*1980’den bu yana Vakıf İdaresi’ne seçilecek şahıslar yönetim tarafından
atandı ve bugüne kadar Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı tarafından seçilen
şahıslar tasfiye edildi.
*1980’de Gümülcine-Yaka bölgesinde 3200 dönüm arazi Trakya Dimokratikos
Üniversitesi, 4300 dönüm askeri bölge için kamulaştırıldı.
*İskece’nin İnhanlı Köyü’nde 3200 dönüm arazi kamulaştırıldı, 100 Türk
ailesi topraksız kaldı.
*1984’te 7000 dönüm cezaevi için kamulaştırıldı.
*Mayıs 2000’de Yunanistan, Küçük Sungurlu’da Gümülcine Türk vakıflarına
ait 70 dönüm araziyi kamulaştırdı.
*1955-1998 yılları arasında yürürlükte olan “Başka kökenli bir
kişinin geri dönme niyeti olmadan Yunanistan’ı terk etmesi halinde, Yunan
vatandaşlığını yitirdiği ilan edilebilir” diyen Yunan Vatandaşlık Yasası
kapsamında, idari tasarruflarla çoğunluğunu Batı Trakyalı soydaşların
oluşturduğu on binlerce kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
*2007’de alınan kamu personeli sınavlarında Batı Trakya Türk azınlığı
için binde beşlik kontenjan ayrılacağı kararı uygulamaya konulmadı.
*2008’de vakıf arazileri hakkında, azınlığa ait arazileri yine azınlığın
yönetmesini kabul eden karar uygulamaya konulmadı”.
Demek ki Lingas’ın
söylediklerinin aksine;
“Azınlık mallarının
iadesi kararı, cemaatlerin Yunanistan’da rahat ve huzur içinde yaşamaları için
bir teminat” değilmiş; … “Vakıfların gelişmesi, Yunanistan için büyük bir katma
değer” değilmiş.. Demek ki konu Yunanistan medyasında çok fazla yer almadığı
için “insanlar” böyle bir problemin farkına varmamışlar ve çözümü için de bir
gayret sarf edildiğini görmedikleri için mutluluk da duymamışlar.
Vay anasına sayın
seyirciler..
Demek sayın seyirciler;
“AB üye adaylığı” ile “AB üyeliği” arasında; o ülkelerin “azınlık hakları”
açısından hayli “hukuki ve demokratik” uçurumlar bulunuyormuş.
Demek Batı Trakya
Türkleri’nin vakıf haklarını alabilmeleri için Yunanistan’ın AB üyesi değil,
“adayı” olması gerekiyormuş..
Sadece Batı Trakya mı?
İstanköy, Rodos dahil
bütün Ege Adaları, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Bosna-Hersek, Romanya, Güney
Kıbrıs, Irak, Suriye, Ermenistan ve diğer ülkelerdeki Türk Vakıflarına ve
Türklere ait menkul ve gayrimenkullere ilişkin haklar için acaba ne
düşünülmektedir?
Türkiye’deki azınlık vakıfları vakıfdır
da…
Yukarıda sayılan ülkelerdeki Türk vakıfları vakıf değil midir?
Kıbrıs… Kıbrıs için
ayrı bir parantez açılmalıdır. Çünkü kayıtlar “ne yazık ki” elimizdedir.
“Kıbrıs İngiliz yönetimine geçerken, adanın yüzölçümünün yüzde 30’u
Vakıflar İdaresi’ne kayıtlıydı. İngiliz Sömürge Yönetimi ve tapu kayıtlarını
değiştirmekten çekinmeyen Rumlar Müslüman Türk halkına ait vakıf mallarımızı
yağmalamaktan geri kalmadılar. Vakıf mallarının İngiliz sömürge yönetimi
tarafından Rumlara peşkeş çekildiği, çürütülmesi mümkün olmayan belgelerle
ortadır. Elimizdeki belgeleri siyaset ve hukuk bağlamında lehimize kullanmaktan
aciz olduğumuz da ortadadır. Rum tarafı kuzeyde bıraktığı malları için AİHM’de
binlerce dava açıp hakkını ararken bizler ne yazık ki elimiz kolumuz bağlı
hiçbir şey yapmamaktayız.1974’ten sonra Güney Kıbrıs’ta kalan bütün vakıf
mallarına Rum tarafı çıkardıkları vasilik yasası çerçevesinde el koymuştur.
Birçok vakıf malı yıkılarak yerlerine yollar ve yeni binalar dikilmiştir.
Mülkiyetinin devredilmesi mümkün olmayan birçok vakıf malı Rum halkına
devredilmiştir. Güney Kıbrıs’ta bugün 150 kadar köyde Türk varlığı
bulunmaktadır ve Rum yönetimi bunlara el koymuştur”. (Trakya Net Haber.
Hüseyin Macit Yusuf)
“Azınlıklarımıza” gösterdiğimiz
ilgi-alâka ve kolaylıklar “aliyyülâlâdır” ve her türlü övgünün üzerindedir.
Başpapaz bile Anadolu’yu gezip
Ali-İmran Sûresi’nden alıntılarla bize ders verebilmektedir.
Ama onun Türkiye’deki bu
“ders”inin ertesi günü; şimdi Rum tarafında kalan Larnaka-Tuzla’daki Hala
Sultan Tekkesi’nde Kadir Gecesi’ni kutlamaya, iftar etmeye, mevlit okumaya
gitmek isteyen sınır kapısında Türklere bin türlü eziyet yapılmış, otobüslerin
yarısı Rum polisler tarafından, içinde “Türkiyeliler” olduğu gerekçesiyle geri
çevrilmiştir.
Demek “azınlıklar”dan sonra da
“Türkler” çeşit çeşitmiş.
İyi Türkler, kötü Türkler..
“İyi Türkler”, Rum-Yunan
boyunduruğunu kabul etmek zorunda bırakılan, giderek “Müslüman Yunanlılar”,
“Müslüman Kıbrıslılar” kimliği taşımaya zorlanan Türkler.
Dokuz günlük bayram tatili oldu
ya..
Anadolu
Ajansının haberine göre Yunanistan’ın Muğla’ya komşu olan Rodos, Sömbeki ve
İstanköy adaları “Yeşil pasaportlu” Türk tatilcilerin akınına uğramış.
“Yeşil pasaportlu” Türkler
“okumuş” insanlardır.
Bu “okumuş ve yeşil” Türkler acaba Ege
Adaları’nda Türklerin de,
“başka Türklerin de”,
“Unutulmuş-Unutturulmuş” Türklerin de yaşadıklarının farkına varmışlar
mıdır dersiniz?
7 Eylül 2011
57’NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın