Makarios’un, Bin Dokuz Yüz Ellili ve Altmışlı yıllarda, dünya üzerinde Demir Perde Ülkelerine ve Batı Blokuna bağlı olmayan
ve genelde özgürlüklerini yeni kazanmış ülkelerin oluşturduğu Bağımsızlar
Grubunun liderliğine oynaması, güya da emperyalist ülkelere karşı mücadele
veriyor havasını yaratması, Kıbrıslı Rumlarla Filistin’lileri birbirine
yaklaştırmıştı.
Filistin halkı arasındaki adı “Abu Amar” olan Rahmetlik Yaser Arafat, Makarios’un kendisine destek verdiğini sandığından
arkadaşlıkları yıllar içinde ilerlemiş, pekişmişti.
Politik çıkarlara dayalı olan bu yapay destek nedeni ile de başta Mısır olmak üzere İslam Ülkeleri de Kıbrıs konusunda,
Rumlara destek verir olmuşlardı.
1964 yılında Mısır, Türklere karşı kullanılmak üzere Rumlara zırhlı araç, silah ve cephane dahi göndermişti.
Başta Arap ülkeleri olmak üzere birçok Müslüman ülke Kıbrıs konusunda soykırıma uğrayan Kıbrıslı Türklere destek vereceklerine Hristiyan Ortodoks Rumlara destek vermişlerdi.
Gerekçe hep, Rumların Filistin halkına ve Filistin davasına destek veriyor havasını
yaratmalarıydı.
Nihayet oyun bitti ve Rumların gerçek yüzü ortaya çıktı.
Doğalgaz aranması ve çıkarılması karşılığında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kıbrıs Rum yönetiminin Eylül
ayında BM’de Filistinlilerin devlet olarak tanınmasına destek vermemesini
istedi.
İster istemez Hristofyas Yönetimi de bu isteğe evet diyerek açıkça Filistin’i doğalgaz uğruna sattı.
Elbette bunun bedeli Rumlar için ağır olacak.
Zaten Rumların İsrail ile işbirliği yapmaları İslam ülkelerini gocundurmaya başlamıştı, bunun üstüne bir de BM’de Filistin’in
tanınma istemesi oylamasında “hayır” oyu kullanmaları veya da oylamaya katılmamaları iyice ipleri koparacak.
Filistin Yönetimi BM Genel Kurulu’nda Eylül ayında yapılacak oylamada, İsrail’in engelleme çabalarına rağmen 1967
sınırları temelinde bir Filistin devletinin tanınması için lobi faaliyeti
yürütüyor. Şu ana kadar 120 ülkenin desteğini alan Filistinli yetkililer, 193
üye ülkenin üçte ikisinin oylarıyla çoğunluğu toplamayı amaçlıyor. Filistin
Devleti gerekli olan 100 oyu alabilirse, BM Güvenlik Konseyine rağmen BM üyesi
olan tanınmış bir devlet statüsüne yükselecek.
BM Güvenlik Konseyi üyesi Çin, daha işin başında Filistin Devleti oylamasında “evet” oyu kullanacağını açıkladı.
ABD ise tam tersine, Filistin Devleti BM Genel Kuruluna Oylama için ısrarlı olursa, Filistin’e her yıl yaptığı 350
milyon Dolar tutarındaki yardımı keseceği uyarısında bulundu.
Rusya şimdilik kesin kararını açıklamış değil. Genel de ABD İsrail’i destekliyorsa, Rusya’nın da Filistin’i
desteklemesi çok doğal bir sonuç olacak.
Fransa ve İngiltere, ABD’nin dümen suyunda gitmelerine rağmen büyük bir olasılıkla oylamaya katılmayacaklar veya
çekimser oy kullanacaklar.
Görünen o ki, Eylül ayında BM Genel Kurulunda yapılacak Filistin Devletinin tanınması oylaması, orta Doğuda,
yıllardır kemikleşmiş birçok dengeyi kökünden bozacak ve yeni bloklaşmalar ile
yeni dengeler yaratacak.
Bu sefer gerek İsrail, gerekse de Rum-Yunan ikilisi, Türkiye’nin bölgesel gücü ve politik liderliği altında
ezilecek.
Filistin’in bu girişimi ve BM’de açtığı bu yeni kapı başarılı olduğu takdirde, Kıbrıs sorununa çözüm yollarının içine
bir yenisini daha ekleyecek.
Bu güne değin 1968 yılından beri süregelmekte olan çözüm müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanırsa, alternatif
çözüm olarak 541 (1983) ve 550 (1984) numaralı BM Güvenlik Konseyi kararlarına
rağmen KKTC’nin de bir gün BM genel Kuruluna tanınmak için başvuru yapması da
gündeme gelebilecektir.
Prof. Dr. Ata ATUN
31 Ağustos 2011
Bir yanıt yazın