KARAYILAN’IN ZEHİRİ
PKK bölücü terörü bu kez de Şırnak Beytüşşebap’ta biri yüzbaşı 3 askeri şehit düşürmüştür.
Bağımsız Türkiye ulus devletinde, bölücü terörist çetenin durmaksızın askerinin,polisi,koruyucusu ve vatandaşının katl’i haberini; Türk kamu vicdanının sesi olduğunu es geçen işbirlikçi vicdansız medya sıradan bir olay gibi sunuyor.
Her gün mensuplarını bölücü çetenin kör kurşunlarıyla kaybeden devlet ve güvenlik yetkilileri de sıradandır; her vukuat sonrasında olduğu gibi,”Şehitlere rahmet dilenci ve faillerin yakalanması için operasyonların devam ettiği” söylemi toplumu bezdirmiştir, inanç kırılıyor ve çöküntü oluşuyor.
Oysa toplumunun inancını ve gönencini baştacı etmeyen ve arkalamayan devletin; bezgin, kırılmış ve çöküntüde bir toplumun bileşkesiyle bölücü terör örgütüyle mücadelesinden asla sonuç çıkaramayacağı bir gerçektir.
*
Bu sırada İran İslami Şûra Meclisinden Alaaddin Burucerdi’nin, Devrim Muhafızlarının Murat Karayılan’ı yakalandığına dair demeci Türkiye’de bomba etkisi yapıyor.
Ne ki Davutoğlu’nun, İran Dışişleri Bakanı Salihi’yle yaptığı görüşmede yakalananın Karayılan olduğunun doğrulanmadığını söyleniyor.
Türkiye’nin Suriye ile giderek gerginleşen ilişkisi ve Türkiye-Kuzey Irak-İran üçgeninde bölge politikalarını etkileyecek ciddiyette her gün bir kaç evladımızın şehadetiyle süren “Kürt Oyunu”nda, Murat Karayılan’ın yakalanması ya da yakalandığı imajı verilmesi ne anlama geliyor?
*
Türkiye’nin And’ı; Atatürk’ün çağdaşlaşmayı temel ilke olarak benimseyen esaslarından hareketle siyasetinin,hukukunun,ekonomi ve toplumla ilgili demokratik ve laik siyasi düzeninin,serbest piyasa ekonomisi ve barış ilkesinde güvenlik ve istikrar üreten bir ülke olmaktır.
Fakat ABD’nin küresel lider kalmak için İsrail ve Avrupalı müttefikleriyle birlikte Ortadoğu’dan,Güney Kafkasya,Hazar güneyi ve Orta Asya hilalindeki kaynaklara el koymak ve güvenliklerini sağlamayı öngören projelerine ve uygulamalarına;
Osmanlı deneyiminden geliştirilen islamcılık politikasında Arap İslam coğrafyasına da taşarak topyekün siyaseti,ekonomiyi ve sosyo-kültürel yapıyı dönüştürme düşü ve misyonuyla ilişiklenen AKP iktidarı’na;
*
Bakınız, Suriye Cumhurbaşkanı El Esad,”Suriye’de islamcı ve komplocu birikimin ardında Türkiye var.Türkiye ABD ile anlaşarak,askeri gerilimi arttıran adımlar atıyor ve birlikte Suriye’deki rejimi 4 ay içinde bitirmeyi amaçlıyor” töhmetinde bulunuyor!
ABD Suriye’de rejimi değiştirebilirse;Suriye’nin İsrail’i işgalci gören tutumundan,Golan tepeleri ve su kaynaklarında hak iddialarından vazgeçeceğini, Lübnan’da Hizbullah’ın ve daha önemlisi İran’ın yalnız bırakılacağını hesaplamaktadır.
Türkiye ve Suriye ilişkisi -şu günde, Cumhurbaşkanı Gül’ün Esad’a,”Bir gün geriye baktığınızda yaptıklarınızın çok geç ve çok az kaldığı şeklinde hayıflandığınızı görmek istemem” diyen kan kokan mektubu ile Esad’ın,”Türkiye iç işlerimize karışırsa biz de Türkiye’deki sorunları iç işlerimiz olarak görürüz” söyleminde; karşılıklı meydan okuma noktasındadır.
*
Öte yanda Türkiye-Kuzey Irak-İran üçgeninde de bir garip çatışma sürüyor.
Burası ABD’nin Güney Kafkasya,Hazar Güneyi,Orta Asya hilaline geçis bölgesidir-ki; Kürtlerin iki güçlü ülke Türkiye ve İran üzerinde oluşturabilecekleri bir provakasyonla Türkiye-İran gerginliğine yol açılması pek muhtemeldir.
İran ise ABD, İsrail ve müttefiklerinin en büyük sorunudur!
*
AKP iktidarı terörle mücadelede TSK’yı devreden çıkaran bir söylem geliştiriyor.
Bu suretle terörle mücadele ulusal bir sorun olmaktan çıkarılıyor ve yasama,yürütme, icra kuvvetlerini bünyesinde toplayan büyük gücüyle partinin sorunu oluyor.
Açıkça görülüyor ki AKP nin terörle mücadelesi;özel harekat polisleri,irşad ekipleri,imamlarla sağlanan polisiye ya da dini telkinler,TBMM de temsil hakkına rağmen Kürt siyasetçilerine baskılar, Kürt işadamları eliyle yürütülen Kürt vatandaşların aş ve iş ile terbiye yöntemleri,
Ya da bugün Ramazan,yarın Bayram,ertesi gün karakış mazeretleriyle sözde bir mücadelenin fotografını verir gibidir.
O halde tıpkı AKP gibi onlarca yıldır ABD ,İsrail ve müttefiklerince desteklenen PKK terör örgütü de misyonunu yerine getiriyor; çöküntüye uğratılan toplum şehid haberi almadık gün geçirmiyor!
*
İran’dan yayın yapan Devrim Muhafızları sitesinde kimliğini açıklamayan üst düzey askeri bir yetkili, İran devletinin Kandil’i işgal harekatının, sadece PJAK gerillalarına yönelik olmadığını, PKK ve PJAK gerillalarının denetimindeki alanların stratejik bir önemde olduğunu,
ABD ve Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri müdahalesinde Kandil’in İran devleti için Suriye’ye açılan bir kapı olduğunu bu nedenle Kandil konusunda ısrarcı davranıldığını söylüyor!
*
İran’ın Murat Karayılan’ın yakalandığı istihbaratı doğru olmasa da Türkiye’ye bir mesajı anlamını taşıyor.
İran bu haberle yıllardır terörden muzdarip Türk halkının gönlüne kısa sürede sevinç veriyor -sanki, toplumun beyninde aktive ettiği serotoninle halkın düşünmesini ivmeliyor.
İran yapıyorsa biz neden yapamıyoruz?
Neden böylesine ağır terör sorunu varken Suriye’ye babalanıyoruz?
Neden yüzyıllardır dost İran’a katakulli hazırlıyoruz?
Niçin Karayılan zehirinin toksit etkisinden kıvranıyoruz?
Bir yanıt yazın