EMİN ÇÖLAŞAN YAZDI: TÜRK OLMAKTAN GOCUNMUYORSA!..
Sevgili okuyucularım, TÜSİAD’ın Tayyip’in elemanlarına hazırlattığı anayasa taslağında akıl ve mantık dışı, saçma sapan, uçuk öneriler vardı. Para babası patronlar bu anayasa taslağını piyasaya sürdüklerinde bizlerle, başka bir deyişle Türk Milleti ile alay ediyorlardı.
Laik Cumhuriyet kaldırılacak, Atatürk, Türk Milleti ve Türklük kavramları anayasadan çıkarılacak, anayasanın değiştirilemez maddeleri değiştirilecekti. Böylece Ankara’nın başkent olması, İstiklal Marşımızın ulusal marşımız olması, gerektiğinde ise ay yıldızlı bayrak iptal edilecek, bu entel-liboş kesimin istekleri doğrultusunda her şey yeniden oluşacaktı!..
Çünkü değiştirilemez maddelerde bu hükümler yer alıyordu. Dahası, “Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” hükmü de artık anayasada yer almayacaktı!
Burada 24 Mart Perşembe günkü yazımda aynen şöyle yazmıştım:
“Acaba Tayyip’in bu taslaktan daha önceden haberi ve bilgisi var mıdır?
Elbette vardır. Bu kaymak tabaka (TÜSİAD’lı patronlar, para babaları) Tayyip’e ters gelecek hiçbir adım atmaz, atamaz. Sonra başlarına nelerin geleceğini onlar iyi bilir…”
Özellikle Türklük, Türk olmak” gibi kavramlar Tayyip’e her zaman ters geldi.Dikkat ediniz, her gün ortalama iki nutuk atan bu şahsın ağzından hiçbir gün “Ben Türk’üm, biz Türk’üz, Türk milleti” gibi kavramları duyamazsınız.
Onun kafasında olan, ancak geleceğini bildiği büyük tepkiler nedeniyle sık sık gündeme getirmekten çekindiği “Türkiyelilik” gibi anlamsız, ne idüğü belirsiz bir kavramdır!
Şimdi size bu söylediklerimi kanıtlayacak somut bir belge sunacağım. Geçmişte Hürriyet gazetesinde yayınlanan 9 Nisan 2006 tarihli yazım.
İtiraf edeyim, ben bu yazımı unutmuştum. Dün Erdal Sarızeybek’in yeni çıkan “Çarçella. Anadolu’da Ateşle Oynamak” isimli kitabını okurken gözüme çarptı. Sarızeybek kitabında benim bu yazıma referans veriyordu.
Arşive girip yazıyı buldum..Ve onu size aynen iletiyorum. Bundan sonraki yıldızlara kadar olan bölüm, “Böylesi inanın görülmedi” başlığını taşıyan aynen o yazımdır. Lütfen dikkatle okuyunuz:
“Dünyanın neresinde, hangi ülkesinde bir başbakan, ülkesinin insanlarının milliyeti hakkında böyle sözler söyler?
Tayyip’in kafasında “Türkiyelilik!” diye bir kavram var! Her nedense “Türk” sözcüğünü kullanmaz, “Türkiyeli” der… Ve bu anlamsız kavramı sözlerinde, nutuklarında, televizyon programlarında sık sık, hem de yıllardan beri kullanmaktan kaçınmaz.
Fakat iş bununla bitse yine iyi!
Birkaç gün önce Kanal 7’de Nazlı Ilıcak’ın karşısına oturmuş söyleşi yapıyordu. (Bizlerin karşısına oturmaz, oturamaz.) Ekranda söyleşi yapacağı kimseleri iyi tanır! Kendisine zor ve ters sorular sormayacaklarını bilir. Danışıklı dövüş, ahbap çavuş ilişkileri ve çanak sorularla programlar tamamlanır… Çünkü böyle olmasının “ödülü” vardır. Eğer gazeteci kendisine ters gelecek, hoşuna gitmeyecek sorular sorarsa, başbakan bir daha onun programına gelmeyecektir. Gelmesi en büyük ödüldür!
Aynı şeyi o gece Nazlı Ilıcak yaptı. Çanak sorular sordu.
Şimdi o geceden bir ibret belgesini size bant çözümünden aktarıyorum.
Görün bakalım Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, “Türklük-Türk olmak” konusunda ne diyor:
“Yurtdışına giderseniz sorarlar nerelisiniz. Türkiyeliyim demek bize bir kayıp mı getiriyor?”
Yabancı dil bilenlere bir sorsun bakalım. Örneğin “Türkiyeli” sözcüğünün İngilizcesi var mıymış?
Sonra sözlerini sürdürüyor:
“Bizim 780 bin kilometrekare içerisinde yaşayan her insan, kendini anlattığı zaman ’Türkiyeliyim’ diye anlatır zaten.”
Allah Allah, yok böyle bir şey.
Şimdi en vahim cümlesine geliyoruz. Aşağıdaki sözleri Tayyip söylüyor:
“Türk olma noktasında, Türk’üm demekten GOCUNMAYAN da ben Türk’üm der.”
Bu cümle bir ibret belgesidir.
Türk olmayı, milletimizin biricik sözcüğünü “gocunulacak” bir şey gibi sunmaya kalkışıyor. Demek ki Türklüğü, ancak gocunmayacak (!) olanların kullanacağı bir kimlik olarak görüyor.
Türk olmayı küçümsüyor, hafife alıyor.
Böyle bir olayı bugüne kadar Türk tarihi yazmadı. Bu sözleri hiç kimse söylemedi.
Peki başbakan bunları söylerken, karşısında “gazeteci!” kimliği ile oturmakta olan bayan ne yaptı? Bir gazeteci -eğer düzmece, çanak program yapmıyorsa- bu sözleri duyduğu anda bütün refleksleri ile harekete geçip sorar:
“Yani sizce Türk olmak gocunulacak bir şey mi?”
Sormadı, zaten soramazdı!
Biz “Türkiyeli” değil, Türküz. Türk olmaktan asla gocunmayız. Bizim onurumuzdur. Sadece bu gibi anlamsız, tutarsız, hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen sözleri duymaktan gocunuruz.
Vah benim ülkem, seni kimler yönetiyor!
Vah benim gazetecilik mesleğim, seni kimler temsil ediyor!”
Evet, bundan tam beş yıl önce yazdığım yazı aynen böyle idi. Bu yazıya Tayyip’ten herhangi bir yalanlama gelmedi, “Ben televizyonda öyle söylemedim” demedi. Kaldı ki, “Türkiyelilik” dediği, “Türkiye’ye İslamcı düzen gerekir” dediği başka söyleşileri de var elimde.
Şimdi, adına TÜSİAD denilen ve Türkiye’nin en büyük para babaları tarafından oluşturulan kuruluş yeni bir anayasa taslağı hazırlatıp piyasaya sürüyor ve Tayyip’le aynı doğrultuda söz ve isteklerini beyinlerimize çakmaya kalkışıyor…
Sonra tepkiler çığ gibi büyüyünce, o koskoca anlı şanlı patronlar açıklama yapıp “Valla biz onu kastetmemiştik, inanın yanlış anlaşıldık” diye, çevir kazı yanmasın yöntemine başvuruyor!
Ben aslında neye yanıyorum biliyor musunuz? Bu ülkede Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz, ama özellikle de Orta Anadolu bölgeleri, PKK’ya karşı vuruşan nice fidanlarını, ana baba kuzularını toprağa verdi. Onlar o mücadeleyi “Vatan, millet, Türklük” uğruna yapmıştı.
Şimdi bir bakıyoruz ki, o şehitler yatağında ebedi uykularını uyuyan aslanlar unutulmuş, o bölgelerin insanları, hiç değilse bazıları, gidip oylarını Tayyip ve AKP’ye veriyor!
Hangi Tayyip’e?
“Türk’üm demekten gocunmayan ben Türk’üm der” diyebilen, kendisi de “Ben Türk’üm” diyemeyen Tayyip’e!
Bir yanda Tayyip’e oy veren onlar, öbür yanda ise Güneydoğu’da yine Tayyip’e oy veren Kürtçü kesim!..
AKP hem oralarda, hem de Doğu ve Güneydoğu’da en büyük parti!
Böyle bir çelişki dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur.
Akla, mantığa, siyasete sığmayan ve binlerce şehidimizin kemiklerinisızlatan acayip bir hadise!
19 MART 2011 SÖZCÜ GAZETESİ, EMİN ÇÖLAŞAN