Türk kökenli Alman siyasetçi, Almanya Sosyal demokrat Partisi (SPD) üyesi ve 1998 – 2004 yılları arasında Avrupa Parlamentosu vekilliği yapan Ozan Ceyhun, KKTC sorununa değiniyor.
İşte Ozan Ceyhun’un kalemi:
Bu sabah Kathrin Nord ile çalışmaya başlıyoruz. Son olarak Julian Assange’ın
biyografisi ‘Julian Assange-Dünyayı Değiştiren Adam’ (Scorpio Yayınevi)
kitabını kaleme alan iki yazardan biri olan Kathrin Nord ‘Georg Turkelbaum’
isimli romanıyla da Almanya’da okurların ilgisini çekmiş genç bir yazar ve
politika bilimcisi.
Rowohlt Yayınevi ile anlaşarak hazırlamaya başladığım ‘Hiç bir zaman Alman
olamazsın (Man wird nie Deutscher)’ kitabımın da ‘ghostwriteri’ Kathrin Nord.
Almanya’da kitap dünyasına rororo (rowohlt) Yayınevi tarafından yollanan
Kasım 2011-Nisan 2012 Kataloğu’nda ‘Almanya’da uyum nasıl engellenir’
başlığıyla tanıtmışlar ‘ISBN 978-3-499-62819-1’ numaralı takriben 256 sayfa
ve fiyatı 12,99 Avro olan kitabımı.
‘Her şeyi doğru yaptı ama gene olmadı: Thilo Sarrazin’e karşı doğru cevap’
reklam sloganı ile şimdiden siparişlerini aldıkları ve benim okuma
toplantılarımı ya da televizyon programlarımı ve de kitap hakkındaki gazete
ve dergi yazılarını organize edenler aslında rahmetli babam yazar Demirtaş
Ceyhun’un Türkiye’de hep özlemini duyduğu yazara ve kitaba saygı prensipine
dayalı profesyonel çalışmanın uygulanması.
1 Ocak 2012 tarihinden itibaren oldukça yoğun geçecek bir yıla
hazırlanmaktayım.
21 Ocak 1981 yılında Bulgaristan sınırında başlayıp Avusturya’da ilk
deneyimlerimi topladığım ve 6 Ekim 1982’de Almanya’ya ayak bastığım ilk
günden bugüne 30 yıllık bir göç ve göçmen biografisi ve de öyküsü olacak.
Komik ama gerçek, hepimiz bir tür bulaşık yıkayarak başladık. Ben
Avusturya’da ‘ütücü’ olarak ilk kez para kazandım. Ceket kollarını
ütülemekti işim bir atölyede ve ‘kaçak işçi’ idim. Ardından öğrenci statüm
ile bir otelin resepsiyonunda, barında ve mutfağında ‘her işi yaparim’ tarzı
‘bulaşık yıkamasını da’ öğrendim.
Gün geldi. ‘Almanya’da yasal olarak bulunmuyorsun’ ve ‘sınır dışı
edileceksin’ dediler. Sosyal demokrat bir belediye başkanı o zaman bugün
Kıbrıs’ın Kuzeyindeki sosyal demokrat geçinenlerin tersine ‘insanca’ bir
tavır alarak, ‘benim yabancılar dairemin memurları hata yaparak bu duruma
neden olduysa 24 yaşındaki bir Türk genci cezalandırılamaz’ dediği için
Almanya’da kalabildim.
Eğitmen oldum. Çoçuklarla ve gençlerle çalıştım.
Bir siyasi partinin federal yönetim kurulu üyesi olan ilk Türk oldum.
Devlet memuru oldum. Bakanlıklarda ve Başbakanlık’ya üst düzey yöneticilik
yaptım. O yıllarda belki de ilk ben idim ya da bir kişi daha aynı
konumdaydı.
Milletvekili oldum. Almanya’yı temsil ettim. Avrupa Parlamentosu
milletvekilliği yapan ‘ilk Türk’ diye tanındım ama aslında SPD’li bir bayan
milletvekilinden sonra ‘ikinci’ idim.
Elbette hiç bir adım kolay olmadı.
Bakanlıkta çalışmaya başladığım ilk gün duyduğum ‘şimdiye kadar buraya gelen
Türkler saat 18’den sonra gelirlerdi ve binayı temizlerlerdi’ oldu.
Bakanlıkta Türk olduğum için değil ama çağa uymakta öncülük edenlerden biri
olduğum için sendikacılarla kapıştım. Çünkü bakanlıkta ‘laptop’ ile
çalışmamıza karşıydılar. KKTC’li sendikacılara muhatap olduğumda eski
yılların Alman sendikacıları gelir hep aklıma.
Gün geldi sınırda Alman Sınır Koruma Polisi elimdeki ‘diplomat pasaportunu,
bir Türk’te nasıl olur, acaba sahte mi?’ diye kontrol etti.
İşte şimdi önümüzdeki üç ayımızı alacak tüm bu ve diğer anıların bir kitaba
sığması ve onların okuyanların gülmesi, kafalarını sallaması, yeri
geldiğinde kızması ama en çok düşünmesi ve sonuçta biz ‘Alman kökenli
olmayanları’ daha iyi anlaması için güzel ve akıcı bir dille kaleme
alınması.
Bunları size anlatma ihtiyacı duydum. Çünkü hem medya genelinde hem de bu
elinizdeki gazete de bile aralarında bir parti başkanlığına soyunmuş olan
sosyal demokratların ‘KKTC’de beyaz ya da yeşil kart ve vatandaşlık’
konularına yazmakta ve söylemekte olduklarını bazen ‘hayretler’ bazen
‘dehşet’ içinde okuyor ve üzülüyorum.
Günün birinde Özdemir Gül’ün oğulları da ‘Hiç bir zaman Kıbrıslı
olamazsın-göçmen değil savaş suçlusu oğlusun’ diye bir kitap yazmak zorunda
kalmazlar inşallah!
Ozan Ceyhun
Yazıları posta kutunda oku