SAVAŞ MANZARASI
Birkaç hafta önce Suriye Cumhurbaşkanı el-Esad İran Dini Lideri Hamaney’e yazdığı mektupta ülkesindeki islamcı ve komplocu birikimin ardında Türkiye’nin bulunduğundan şikayetle,Türkiye’nin ABD ile anlaştığını,Suriye ile askeri gerilimi arttıran adımlar attığını ve birlikte Suriye’deki rejimi 4 ay içinde bitirmeyi amaçladıklarını yazıyor,
Suriye’nin iddiaları üzerine İran;Lübnan El Akbar gazetesi vasıtasıyla NATO’nun Suriye’ye saldırması halinde Türkiye’deki ABD ve NATO hedeflerini vuracağını ilan ediyordu!
*
Bu teyakkuzda müttefik ABD’nin sözcüsü ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Şam görüşmesinde El Esad’ın,”Türkiye iç işlerimize karışırsa biz de Türkiye’deki sorunları iç işlerimiz olarak görürüz”yanıtı,Türkiye-Suriye ilişkilerinin gerginlikten çatışmaya doğru hızla geliştiğine işaret ediyor.
Ekonomik yaptırımların telaffuz dahi edilmeyeceği ve Türkiye’nin çakacağı bir kıvılcımla askeri yaptırımların hızla genişleyerek bir yanda Suudi Arabistan odağından Arap ülkelerini diğer yanda İran odağından Suriye,Irak,Lübnan’ı,Filistin’i -elbette, arkalanan İsrail’i karşı karşıya getirerek çok büyük bir alana yayılacağını düşünmek gerekiyor
Çünkü;
*
ABD küresel liderliğini sürdürmek üzere İsrail ve Avrupalı müttefikleriyle birlikte farklı uluslar,kültürler,diller,dinler ve mezheplerde Ortadoğu’dan, Güney Kafkasya,Hazar güneyi ve OrtaAsya hilalinde kaynaklara el koymak ve güvenliğini sağlamak zorunluluğunda tökezlemektedir.
Ne ki Rusya Federasyonu da Bağımsız Devletler toplulukları ve Şangay İşbirliği Örgütü aracılığıyla yürüttüğü rekabette,boru hatları üzerinde rekabette kazançlı çıkmak ve Ortadoğu’da, Orta Asya’da nüfuz oluşturabildiği taktirde yeniden süper güç olmanın mücadelesindedir.
Üstelik Çin; ekonomik büyümesi yönünde serbest ticarete devletçi müdahalelerde bulunmakta, devasa ihracaatı ve sermaye fazlasıyla, Angola ve Nijerya’da bağımsız enerji kaynaklarına sahip olmasıyla giderek ABD’ye de ihtiyacı kalmamaktadır!
*
Suriye’de el-Esad rejimi; ABD’nin Ortadoğu’da kaynaklara el koymak ya da Arap-İsrail sorununu çözmek için denediği İran-Suriye-Hizbullah eksenini bozma planını,
İran ise, ABD’nin Kürt kartı kullanarak İran-Kuzey Irak ve Türkiye üçgeninden önce İran’ı değişimi zorlamak ve Güney Kafkasya ve Hazar’ın güneyinden OrtaAsya hilalindeki kaynaklara el koyma planını akim kılıyor.
Üstelik ABD’nin bu hedeflerine varmak için organize ettiği Arap Baharı dalgasında nihai sonuçların alınamayışı,Libya ve Suriye’de iç savaş, Arap halklarından dünyaya ABD’ye duyulan güveni yerle bir ediyor.
*
The Wall Street Journal’da ABD Hazine Bakanlığı eski müşteşarı Paul Craig Roberts ,”ABD Merkez Bankası ABD bankalarına ve yabancı bankalara gayri safi yurt içi hasılasından daha fazlasını, 16.1 trilyon dolar örtülü kredi sağlamış -fakat, bu büyüklükte parasal ve mali teşvike rağmen ekonomisi canlanamamıştır.
1.1 trilyon dolar civarında bütçe açığı doları felce uğratıyor ve ABD hazinesi kredi notunu tehdit ediyor.
Öyleki ABD 2011’de devlet harcamalarının yüzde 43’ünü ya borçlanarak ya da Merkez Bankasının bastığı para ile karşılamaktadır.
Üstelik ABD istatiksel olarak makroekonomik göstergelerini de tam yansıtmamaktadır”diyor.
Hazine borçlarının yükselmesi doların değişim değerine, onun rezerv para rolününe dair kaygıları ve küresel enflasyon korkusunu arttırıyor.
*
Bugün ABD Merkez Bankasının finansal sistemin borcunu ödeyebilmesi ve işlevselliğini kaybetmemesi için ya büyük nakitler üzerinde oturan ABD li şirketlerin ekonomik büyümeyi sağlama konusunda birbirlerine ve hükümetine güvenmesi gerekiyor.
Ya para basması- bu suretle, bütün dünyayı kıyamete sürüklemesi,
Ya da her zaman savaşa yol açan büyük oyununu yeniden sahnelemesiyle başka bir kıyamete sebep olmasından başka çaresi bulunmuyor!
*
Nasılsa dünyanın en büyük nükleer silah stokuna sahip ABD ve Rusya; 1982 den bu yana sürdürdüğü Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşmalarıyla kıtalararası balistik füzeleri,ağır bombardıman harp başlığı sayılarını askeri güçlerini dengeleyecek sınıra indirmiştir.
ABD ve Rusya ilgili andlaşmalar çerçevesinde öbeklerinde diğer ülkelerinde birbirleriyle ilintili askeri güç dengeleri de kurmuş bulunuyor.
Bu, ülkelerin onlarca yıl birbiriyle savaşsa dahi birbirlerini yenemeyeceği anlamına geliyor.
O yüzden serbest piyasalar üzerinde yükselen yeni dünya; askeri güç dengelerinde sınırları aşan İran ve Kuzey Kore’yi küresel tehdit kabul ediyor!
*
ABD nin yeni krizi hem ABD’yi hem Rusya ve Çin’in çaresiz kılıyor; birlikte durumdan vazife çıkarmak ve karanlıkta göz kırparak yeni bir konsept oluşturmak zorundalar!
Küresel piyasaların devamı adına -İran haricinde, birbirlerine karşı askeri güç dengesi oluşturulmuş Ortadoğu’nun petrol zengini Arap ülkeleri siyasetlerinin, askeri güç siyasetine dönüştürülmesine göz yumuluyor!
Askeri güç siyaseti asker sınıfının kaba güçle istediğini elde etme ve sorunları çözme anlayışı,toplumsal üretimde savaş endüstrisinin egemen olması anlamına geliyor.
Bir süre küresel serbest piyasaların savaş endüstrilerinin; ABD’nin Suudi Arabistan öbeğinde Arap ülkelerine,Çin ve Rusya’nın İran öbeğindeki ülkelere açılmasıyla ABD ‘den genişleyen krizin önlenmesinin bir yolu olarak görülüyor.
*
Türk hükümeti Suudi Arabistan ve Katar’ın finansal desteğinde Suriye’ye karşı geliştirmekte olduğu askeri güç siyasetinde; askeri harcamaların maliyet ve talepten bağımsızlığı,tekel niteliği,emeği piyasadan çekişiyle makroekonomik göstergelerinde parlak sonuçlar bekliyor.
Saldırıyı başlatan güçlü ekonomi olarak çıkarları doğrultusunda savaş sonrasını yeniden biçimlemek ve ele geçirdikleri üzerinde yeniOsmanlı hukukunu da oluşturmayı düşlüyor!
O askeri güç siyaseti içinde PKK’yı da ezmeyi planlıyor.
TSK’nın Atatürkçü komutanlarından boşaltılması bugünler içindir!
Fakat Türkiye’nin Suriye kıvılcımını parlatmasında yeniden 1 Mart tezkeresi kazasına uğramaması gerekiyor-o nedenle,tüm ülkeyi birbirine kenetleyecek MOSSAD ya da CIA işi ve arkasında iz bırakan bir infialin oluşturulması mı gerekiyor?
*
Ardından süresini ABD,Rusya ve Çin’in ayarlayacağı İslam coğrafyası üzerinde kıyasıya savaş, savaş,savaş!
Kan, ölüm, gözyaşı,sefalet…
Mustafa Kemal,” …hatta bu iktidar sahipleri,şahsi menfaatlerini,müstevlilerinin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler.Millet fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.Ey Türk İstikbalinin evladı..”diyor…