Site icon Turkish Forum

Filistin, KKTC ve Dünya Haritası

Türkiye Hükümetinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin müzakerelerin çözüme gitmesi yönünde gösterdikleri çaba, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun her bir müzakerede masaya çözüm yönünde yapıcı öneriler koyması, BM, AB ve ABD ile diğer ilgili ülkelerin Kıbrıs sorununa bakış açılarını değiştirmeye zorladığı kesin. Kıbrıs konusunda kalıplaşmış eski yaklaşım ve düşünceler, dünyanın içinde bulunduğu yeni süreçte güncelliğini yitirdi artık. Eylül ayında yapılacak BM Kurulundaki Filistin Devleti’nin tanınması oylaması gerçekten de çok önemli ve kaderimizle de birebir yakından ilgili. - kktc bayragi

Yeni güçlerin ortaya çıktığı ve sınırların yeniden çizildiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya haritası
sadece on yedi yıl gibi kısa bir dönem sabit kalabildi.
1950-1962 yılları arasında sömürgeci Avrupalı ülkelerin sömürgelerine bağımsızlık hakkı tanımasıyla tekrar değişen
dünya haritası sonrasında Birleşmiş Milletlere yaklaşık yirmi üç Afrika ülkesi
ile birlikte Kıbrıs gibi Orta Doğu’daki ve Asya’daki bazı ülkeler de katıldı.

 

Bu dönemdeki sınırların bazıları bilek gücü ile bazıları da Avrupalı ülkeler tarafından Avrupa’daki bir başkentte kapalı
kapılar ardında ve söz konusu ülkenin gerek coğrafi, gerek etnik gerekse de
ekonomik yapısı dikkate alınmadan çizildi. Ve doğal olarak da o ülkelere saatli
bir bomba yerleştirilmiş oldu.

 

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinde 1990 yılında yaşanan “Yeniden yapılanma” süreci sonunda on beş yeni
bağımsız ülke ortaya çıkarken Yugoslavya’nın dağılması ile de yedi yeni ülke
daha ortaya çıktı ve sınırlar bir kez daha değişti.

 

21. yüzyılda ise dört yeni ülkenin bağımsızlık kazanması ile dünya üzerindeki ülkelerin sınırları tekrar belirlendi.

Günümüzde, Vatikan ve Filistin ile geçen haftalarda bağımsızlığını ilan eden Güney Sudan hariç BM’ye kayıtlı bağımsız
ülke sayısı 190’dır.

 

Dünyada gelişmekte olan yeni politik süreç, geçen asrın ortasında kapalı kapılar ardında çizilmiş yapay sınırların
içindeki kaynamalar, son bir yıldır yaşanmakta olan halk hareketleri ve dünyanın
ekonomik merkezinin batıdan Doğu Asya’ya kayması nedeni ile oluşan güç değişimi
nedeni ile 2030 yılına kadar bu sayıya en az on devletin daha katılacağı ve dünyadaki
sınırların tekrar değişeceği kesin gözükmekte.

 

Güney Sudan’dan sonra sırada Filistin var.

Eylül ayı içinde yapılacak BM Genel Kurulunda tek taraflı olarak “Filistin Devleti”ni tanıma oylamasının açılacağı
artık kesinleşti.

Filistin Devletinin cebinde daha şimdiden yüze yakın tanınma yönünde destek oyu var. Amerika Birleşik Devletleri
İsrail nedeni ile Filistin Devleti’nin BM’ye kabulüne Veto oyu kullanabilir ve
bu Veto da Filistin Devleti’nin BM’ye üyeliğini önleyebilir.

Ama bu davranışın arkasından, son on aydır Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan “Halk Hareketi” benzeri bir başkaldırı, BM
içinde BM Güvenlik Konseyinde veto hakları olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya
ve Çin’den oluşan “Daimi Üyeler”e karşı farklı bir şekil ve uygulama ile başlayabilir.

Filistin’den sonra sırada bekleyen Kosova, Karadağ, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Doğu Timor, Somaliland, Günay
Osetya, Abhazya, Transdinyester, Batı Sahra, Tayvan ve Tibet var.

Günümüzde BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri artık toprak genişletme peşinde değiller ve de Çin tüm enerjisini, Tayvan’ı
tanıtmamak yerine dünya üzerindeki doğal kaynaklara yöneltmiş durumda. Bu
nedenle de önümüzdeki yirmi yıl içinde sıradaki ülkelerle birlikte gerek
Tayvan’ın gerekse Tibet’in de BM’ye üyeliği gündeme gelebilir.

 

Eylül ayında BM’de yapılacak Genel Kurulda Filistin’in tanınması ve BM’ye üyeliği sürecinde Türkiye Hükümeti’nin yapıcı
ve destekçi tutumu, bir yerde KKTC’nin de kaderini belirlemiş durumda.

Özellikle de Güney Kıbrıs’ta yaşanan politik ve ekonomik sorunlar, Rumların Kıbrıs müzakerelerindeki olumsuz tavrı
ve adayı Kıbrıslı Türklerle paylaşmak yerine adanın tümüne hâkim olmak
düşüncelerindeki ısrarlarının müzakereleri çıkmaza soktuğu veya da kısa bir
süre sonra sokacağı kesin.

 

Buna ilaveten Türkiye Hükümetinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin müzakerelerin çözüme gitmesi yönünde
gösterdikleri çaba, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun her bir müzakerede masaya çözüm
yönünde yapıcı öneriler koyması, BM, AB ve ABD ile diğer ilgili ülkelerin Kıbrıs
sorununa bakış açılarını değiştirmeye zorladığı kesin. Kıbrıs konusunda
kalıplaşmış eski yaklaşım ve düşünceler, dünyanın içinde bulunduğu yeni süreçte
güncelliğini yitirdi artık.

 

Eylül ayında yapılacak BM Kurulundaki Filistin Devleti’nin tanınması oylaması gerçekten de çok önemli ve kaderimizle
de birebir yakından ilgili.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

29 Temmuz 2011

 

Exit mobile version