POLİSİN TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜCADELESİ
Silvan saldırısı ardından Başbakan Erdoğan’ın,”İç güvenlik harekâtında polisin daha etkin olarak kullanılacağı”yönündeki açıklaması;
Halen il merkezlerinde görev yapan özel harekâtçı polislerin yeni bir organizasyon ve ağır silahlarla teçhiz edilmesi ardından PKK terör örgütüyle arazi mücadelesinde etkin kullanımını gündeme getiriyor.
*
Gündemin esprisini terörle mücadele ile Türkiye’ye özgün terör örgütüyle mücadelenin ilişkisi ve farklılıkları oluşturuyor.
Terörle Mücadele; her devletin otoritesine şiddet ve korku yoluyla meydan okuma çabasına karşın o devletin yürüttüğü güvenlik,ekonomik,sosyal ve diplomatik faaliyetlerdir -ki,terör örgütü ve destekleyicilerinin umutlarının yok edilmesi hedefleniyor ve siyasal alanı kapsıyor.
*
Türkiye’nin özgün şartları çerçevesinde terör örgütüyle mücadele ise güvenlik güçlerinin teröristleri çoğu kez çatışmayla araması,bulması,etkisiz hale getirmesi ve yargı önüne çıkarması sürecini oluşturuyor.
PKK terör örgütünün bölücü karakteri, tehditinin boyutu terör örgütü ile mücadelenin bizzat TSK tarafından yapılmasına gerek gösteriyor.
TSK’nın terör örgütüyle mücadelesinde askeri güvenlik ihtiyaçları, hareket tarzlarıyla ilgili yetkili siyasi makamlarla oluşturulan icra birlikteliği; terörle mücadelenin siyasal alanını pekiştiriyor.
*
Çünkü TSK; tüm irade beyanlarında ebedi Başkomutanı Mustafa Kemal’in emanet ettiği ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraf olduğunu ve taraf olmaya da devam edeceğini bildiriyor-ki, bu TSK’ya asla ödün vermez bir siyaset üstülük veriyor.
Üstelik TSK’nın Mustafa Kemal’in,”Bir ordunun cevheri ne olursa olsun, siyasete karışırsa birlikte hareket ve savaşma yeteneğini temelinden kaybeder. Ve vatanın savunma gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun, karışmadan önceki disiplini ve savaşma yeteneğini yeniden kazanabilmesi çok zaman ister”desturuna da sadık kalması gerekiyor!
Pekalâ, bu perspektife rağmen, TSK’nın PKK terör örgütüyle mücadele alanını, siyasetin yönetiminde özel harekâtçı polislerle ortaklaşması ne anlama geliyor?
*
Abdullah Öcalan Kürt kadınlarına bir mesajında, “Kadınların üzerlerindeki beşbin yıllık erkek tahakkümü kültüründen
boşanmasıyla özgürleşeceklerini ve giderek toplumun demokratikleşme özgürlüğünün sağlanacağını ve eşit toplum oluşacağını” bildiriyor.
“Erkek tahakkümünden boşanmayla insan olarak, kadın olarak, özgürlük ve güzelliğinizi,tanrıçalaşma ile – işte, İştar olmakla sağlayabilirsiniz.” diyor!
*
Tanrıçalaşma; PKK bölücü terör örgütü menşeinin dünü,bugünü ve yarınına önemli ipuçları veriyor…
Akad Devleti Sami Kavminin kurduğu Suriye ve Mezopotamya’ da büyümüş MÖ 3. asır devletidir.
İştar aşkı, seksi, bereketi ve savaşı temsil eden Akad tanrıçası!
İştar’ı temsil etmeyi hak eden kadın, bireyin özgürlük savaşına ve manevileşmesine önderlik ediyor ve bireyin özgürleşerek manevileşmesi ise Siyonizmin temel felsefesini oluşturuyor…
*
İştar’a yapılan tapınma bugün Paskalya ve Nevruz adlarıyla devam etmektedir.
İştar’ı kabalistik olarak ormanın tüm ağaçlarını koruyan göreviyle Meşe ağacı sembolize ediyor-ki, Meşe;BDP’yi de temsil ediyor!
Çünkü Abdullah Öcalan; Siyonizm’in vadedilmiş topraklardan Türklerin ve Arapların atılacağına ve sadece Yahudi ırkının Kürtlere -doğrusu; Yudaik- Kürdo ülkesine izin vereceği inancından geliyor…
*
Geçen Eylül’de PKK yöneticisi Murat Karayılan İsrailli gazeteci Itai Anghel’e verdiği röportajda,”Biliyoruz ki İsrail çevresindeki düşmanlara karşı yalnızdır. Kürtler ve İsrailli Yahudiler soykırım geçirmiş,katliama uğramış iki halktır.Düşündüğümüzde bizim düşmanımızla İsrail’in düşmanlarının aynı olduğunu görüyoruz.Bilindiği gibi halihazırda Türkiye-İran ve Suriye arasında bizi imhaya yönelik bir anlaşma vardır.Kürdistan devleti kurulduktan sonra en stratejik müttefik İsrail olacaktır”diyor!
*
Tarihin bu aşamasında İsrail,müttefiki ABD Siyonizmiyle birlikte Küresel hegomonyasının her daim üstünlüğünü sağlamak hedefindedir ve Ortadoğu’dan sonra Orta Asya’nın kaynaklarında da söz sahibi olması gerekiyor.
Halbuki izolasyon altında İran; İsrail-ABD Siyonizminin Güney Kafkasya ve Hazar’ın güneyinden Orta Asya hilalindeki kaynaklara geçişini engellemektedir.
Teminen bir bölümü İsrail`e göç etmiş Kuzey Irak’lı Kürt Yahudilerin, Kürdistan’da haklarını garanti etmek için verdikleri destek bir yana, PKK terör örgütünün menşe-i tavrı; Siyonizmin hedefi doğrultusunda Kürt kartını istediği zaman çekmesine neden oluyor!
*
Mesela, İmralı’da yıllardır tek göz hücrede yitik Abdullah Öcalan ile görüşmelerde bulunan siyasetin emrinde heyetin başka odaklardan ne kadar bağımsız oldukları pek bilinmiyor!
Silvan saldırısıyla 13 askerin düşmesini tetikleyen amilin ABD-İsrail Siyonizmi olmadığını kim söylüyor?
Sonuçta sürekli parlatılan Kürt sorunuyla Türkiye’nin Güney Kafkasya ve İran bölgelerinde yoğunlaşması ve müttefik ABD İsrail Siyonizminin Orta Asya’ya çıkışına ihtimal verilmiyor mu?
Ne ki İran’da tedbirlidir -işte,günlerdir Kuzey Irak topraklarında ve Kandil ile cephe savaşındadır.
Çünkü Siyonizmin Kürt Kartını kullanarak Türkiye’yi bölgeye yoğunlaştırmasının önünü kesmeye çalışıyor…
*
TSK’nın ulusal savunma görevinde önemli bir ağırlığı olan Mustafa Kemal’in emaneti ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasını teminen siyaset üstü karakteriyle bölücü terör örgütüyle mücadelesine ,siyasetten emir alan polisin de ortak edilmesine fırsat vermesi,
Üstelik Başbakan Erdoğan merkezli, Yasama,Yürütme ve Yargı güçlerinin bütünleştiği ve devletin partileştirildiği bir ortamda çok büyük riskler taşıyor.
Çünkü Sultan’ımız Siyonizmin Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanıdır ve TSK’yı da o göreve ilişiklediği çok açık görünüyor…
Bir yanıt yazın