Bölgemizdeki siyasi olaylar baş döndürücü bir hızla gelişmekte, geceden sabaha güç dengeleri sil baştan
oluşmakta.
Politikanın perde arkasında yaşanan olaylar o denli hızlı bir gelişme göstermekte ki, bırakın
hepsi hakkında doğru ve derinlemesine bilgi sahibi olmayı, takip edebilmek,
akışın nereye doğru olduğunu görebilmek ve kısa ile uzun vadeli sonuçlarını
kestirebilmek bile son derece zorlaştı.
ABD, İsrail, Türkiye üçgenindeki son gelişmeler gerçekten de baş döndürücü. Bir gün evvelsi ile bir
gün sonrası arasında elde edilen politik kazanımlar ile kaybedilenler olayların
akışını derinden etkilemekte. Silahlı bir çatışmadaymış gibi stratejik mevziler
adeta her gün el değiştirmekte veya da geçilmez bir kale haline dönüştürülmekte.
Sonuçları Kıbrıs konusu ve KKTC ile birinci dereceden ilgili olduğu için bu üçgenin içinde gelişen her
olay, Türkiye’yi, KKTC’yi ve Kıbrıs Rum tarafını derinden ilgilendiriyor.
2010 yılında yaşanan Mavi Marmara olayından sonra Yunanistan, Kıbrıs Rum ve İsrail arasında oluşan yapay
balayı son bulmak üzere.
Veya buna İsrail bu evlilikten çok pişman ve boşanmanın yollarını da arıyor diyebilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta içinde yaşanan olayları alt alta yazarsak tablo çok daha güzel ve net bir şekilde
ortaya çıkıyor.
15-16 Temmuz da İstanbul Çırağan Sarayı’nda ABD Dışişleri Bakanı H. Clinton, NATO Genel Sekreteri A. F.
Rasmussen, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. E. İhsanoğlu ile
15’den fazla ülke dışişleri bakanının katılımıyla yapılan 4’üncü Libya Temas
Grubu toplantısında, Libya Halk Hareketinin başladığı ilk günde Türkiye’nin
masaya koyduğu çözüm önerisi tartışıldı.
21 Temmuz’da İsrail
Başbakan Yardımcısı ve Stratejik Sorunlar Bakanı Moşe Ya’alon, İsrail’in geçen
yıl Mavi Marmara gemisinde ölenler için Türkiye’den özür dilenmesine karşı
olduğu görüşlerini bir kez daha yinelerken, çok değil aradan geçen üç gün
içinde bir takım olaylar baş döndürücü hızla gelişti ve Ya’alon sözlerini
“yanlış anlaşıldım”a dönüştürmek zorunda kaldı.
ABD Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton’ın Türkiye’ye düzenlediği ziyaret sırasında, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’e, ABD Başkanı Barack Obama’nın İsrail ile Türkiye’nin
ilişkilerini düzeltmesi yönündeki mesajını iletmesi;
23 Temmuz’da İstanbul Konrad Otel’de Filistin 2. Büyükelçiler Konferansı’nın yapılması ve Başbakan
Erdoğan’ın ile birlikte Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın bu konferansa
katılarak Türkiye’nin bölgede barış istediği mesajının verilmesi;
İsrail Başbakanı B. Netanyahu’nun hafta sonunda “Sekizler” olarak bilinen güvenlik kabinesini
toplantıya çağırması ve gündemin Türkiye’den özür dilenmesi ve ilişkilerin eski
sıcak düzeye getirilmesi olması;
Türkiye’den özür dilenmesine karşı çıkışlarıyla bilinen İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor
Lieberman’ın, olağan kabine toplantısında yaptığı açıklamada, hükümetin özür
dilemesi halinde, partisinin koalisyondan ayrılmayacağını açıklaması;
Türkiye’den özür dilenmesinden yana tavır koyan İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın ilk kez
askere gideceklerin toplandığı bir merkezde yaptığı konuşmada, Mavi Marmara
konusuna değinmesi ve “askerlerimizin yurt dışında Mavi Marmara olayı nedeni
ile dava edilmelerini önlemeliyiz, menfaatler önemlidir” söylemi ile Türkiye
ile ilişkilerin eski düzeyine getirilmesi için özür dilenmesi gerektiğini
söylemesi;
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in, 27-29 Temmuz tarihleri arasında Güney Kıbrıs’a gerçekleştirmesi
beklenen resmi ziyaretini ertelemesi;
İsrail Başbakanı B. Netanyahu’nun Türkiye’den özür dilenmesinden yana olduğu belirtilen Savunma
Bakanı Ehud Barak’ın görüşlerine yaklaşması;
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, çalışma ziyareti çerçevesinde Türkiye’ye gelen Ürdün Başbakanı
Maruf El Bahit ile birlikte yaptığı basın açıklamasında “Filistin meselesinin
çözümü noktasında, güvenli ve tanınmış sınırlar içinde, başkenti Doğu Kudüs
olan bir Filistin devletinin kurulmasını temel aldığını ve bu yönde Türkiye
Cumhuriyeti’nin desteğinin sürdüğünü” dile getirmesi;
Olaylar ve gelişmeler net ve açık.
Türkiye bölgenin lideri ve kendini dokunulmaz olarak lanse eden İsrail, ABD’nin aracılığıyla Türkiye ile barışmak
isteğinde ve eski günlerine dönmek arzusunda. Bölgedeki varlığını
sürdürebilmesi için Türkiye’yi olmazsa olmaz görmekte İsrail.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, 27-29 Temmuz tarihleri arasında Güney Kıbrıs’a yapacağı resmi ziyaretini
boşuna ertelemedi.
Prof. Dr. Ata ATUN
ata.atun@atun.com
25 Temmuz 2011