AVRUPA BİRLİĞİYLE VEDALAŞMAYA DOĞRU
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Delhi’de Hindistan ile Stratejik Diyaloğa katılmak üzere çıkacağı turda, 15-16 Temmuz’da Türkiye’ye geliyor.
Clinton’ın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Libya,Suriye temasları dışında Kıbrıs Sorunu, Füze Kalkan Sistemi gibi iki taraflı sair görüşmelerde bulunacağı kaydediliyor.
*
Görüşmelerden önce Davutoğlu yıl sonuna kadar Kıbrıs Türk ve Rum kesimlerinin birleşme şartlarında anlaşmaları halinde 2012 de referandum yapılabileceği ve 2012 Temmuz’unda birlikte Kıbrıs Cumhuriyetinin Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralmasının çağrısında bulunuyor.
Adanın birleşmemesi halinde bir kesimin adanın tümünü temsil ediyormuş gibi görülmesinin hata olacağı ve Avrupa değerlerine aykırı olduğunu belirterek- o taktirde, 2012 de Kıbrıs Rum Yönetiminin dönem başkanlığının meşru olmayacağını savunuyor…
*
Kıbrıs’ta taraflar arasında sorun “Kıbrıs Halkı” anlayışından ya da 1960 Ankara Anlaşmasına rağmen 1963 Akritas Planının uygulanması ısrarından doğuyor.
Ankara Anlaşması Kıbrıs’ta Türklerin siyasi eşitliğini,idareye etkin katılımını,aynı toplumsal statülerle hak ve özgürlükleri, Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesini, Yunanlı olduğunu iddia eden Rumlarla Türkler arasında 1960 Kıbrıs Ortaklık Devletini garantiliyor.
Akritas Planı ise Rumların Türkleri zayıflatarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a birleştirilmesini amaçlıyor
*
1968’den bu yana Kıbrıs’ta iki kesimin müzakerelerinde ortak devlet,toprak,mülkiyet hakları ve askeri düzenlemelerle ilgili hiç bir uzlaşma sağlanamamıştır.
Rumlar giderek BM ve AB’de Kıbrıs’ın yasal hükümeti ve temsilcisi olduklarını kabul ettirirken, Türkler azınlık konumuna itilmiştir.
Nitekim bu çözümsüzlük ortamı kilitlenmiş görünüyor-rağmen 2004 te Kıbrıs adına Kıbrıs Rum Yönetimi Avrupa Birliğine katılmış bulunuyor!
Son olarak tarafların Cenevre’de BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile toplantısında,BM ‘nin müzakerelerden sonuç alınmamasından rahatsızlığı vurgulanmış ve bu yıl sonuna kadar çözüme ulaşılması ve ardından referanduma gidilmesi istenmiştir.
*
Ne ki geçen uzun süreçte Kıbrıs Sorunu bu perspektife sığmayacak bir genişliğe evrilmiş bulunuyor!
Başkan Obama’nın küresel toparlanma için güçlü bir Amerika’ya duyulan ihtiyacın Avrupa ile birlikte sağlanacağı siyaseti gereği;
NATO;Kitle İmha Silahı başlığı taşıyan balistik füzelere karşı Avrupalı üyelerini,”Füze Kalkanı” denen füze savunma sistemiyle koruyacaktır.
Bu noktada Washington Times,ABD Füze Savunma Sistemi radarının Türkiye’ye yerleştirilmesine dair anlaşmayı imzalamaya yakın olduğunu duyuruyor!
*
Öte yanda Rusya Avrupa’ya yerleştirilecek Füze Savar Sisteminin topraklarının büyük kısmını kapladığı ve ulusal tehdit oluşturduğu savındadır.
O nedenle Avrupa’nın İran’dan potansiyel bir füze saldısına karşı savunma yükümlülüğünü almaya hazır olduğunu-bunu teminen ABD ve NATO’ ile birlikte füze savar sisteminin komutasında olmak ısrarındadır.
NATO tüzüğü; ittifak üyesi olmayan Rusya’ya Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili sorumluluk verilmesine izin vermiyor.
Rusya ABD ve NATO ile Füze Savar Sistemi konusunda anlaşmazlık halinde Avrupa sınırlarındaki taktik füze grubunu arttıracağını ve stratejik silahların azaltılması START-3 anlaşmasından çıkacağını, uzay ve hava savunma sistemlerinin kurulmasını hızlandıracağını bildiriyor.
ABD-NATO Füze Savunma Sisteminin kurulması sorun oluyor…
*
Türkiye de toprakları üzerinde Füze Savar Sistemi radarının konuşlanması talebine direnç göstermiştir.
Çünkü sistemin İran ve Suriye gibi ülkelere karşı olduğu ana fikrinden hareketle ilgili ülkelerle gerilim yaşayan bir ülke olmamak düşüncesindedir.
Üstelik NATO Stratejik Konsept Belgesinde Türkiye”AB üyesi olmayan NATO”ülkesi olarak anılıyor.
AB üyesi olmayan NATO müttefiki Türkiye’nin Avrupa güvenliğine katkısı için öncelikle Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasına dahil edilmesi gerekiyor !
Fakat AB üyesi Kıbrıs Rum Yönetimi Türkiye’nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasına girmesini -o nedenle,Türkiye’de Kıbrıs’ın NATO’ya girmesini engelliyor.
*
Bu Türkiye’nin mevcut şartlarda topraklarında Füze Savunma Sistemi radarının kurulmasına izin vermesi halinde AB yolunda bir kozunu kaptırması,
Ya da Kıbrıs Sorunu çözülmeden NATO-AB işbirliğinin de iyileştirilmesinin söz konusu olmadığı anlamına geliyor.
O halde bir tarafta Rusya’nın Füze Savar Sistemine karşı geliştirdiği ağır muhalefet,öte yanda Kıbrıs Rum Yönetiminin Kıbrıs’ın birleşmesi önünde uzlaşmasız tutumu ve Türkiye’nin Avrupa Güvenlik Savunma Politikasına girmesi önündeki engelleyici siyaseti;
Bir süre sonra Türkiye’nin yeniOsmanlı konseptinde Ortadoğu’ya iyice yerleşmesinin önünü açıyor!
*
Gerçekten yeniOsmanlı’nın Ortadoğu’ya yerleşmesi ya da Büyük Ortadoğu Projesinin -asla, zaman kaybetmeye tahammülü yoktur.
Eh! Böyle bir proje varsa ve mevcut şartlarda Türkiye’nin AB içinde bulunmasının da bir pratiği bulunmuyor!
*
Bu taktirde birkaç yıl içinde BM’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini dünyadan soyutlayan 1984-550 sayılı kararını yenilemesiyle izolasyonların kaldırılması beklenmelidir.
Gündemi FüzeSavar Sisteminden hareketle Arap İslam coğrafyası belirlerken,o coğrafyanın küresel güvenliğini de yeşil NATO’ mu belirler?
Bizim “Ahraz Paşa”mızın bu birliklere komuta edip etmeyeceğini,bilemem -fakat Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin yönetiminde yeniCHP’nin bu tartışmaların hiç bir yerinde olmayacağını;söyleyebilirim!
Bir yanıt yazın