Girne Kıyıları ve Belediyemiz

Cuma Pazarı

Birkaç haftadır Girne kentimizin sahillerindeki kirlilik basınımızda enine boyuna tartışılmakta.

Aslında Girne sahillerindeki kirliliği laboratuvar analizlerine ilaveten gözünüzle görmek
isterseniz Türkiye’ye uçakla giderken soldaki pencerelerden birine oturun.
Özellikle de sabah uçuşlarında.

Uçak Ercan havaalanından  kalkıştan hemen sonra
Girne kıyıları üzerinden daha bin metre yüksekliğe tırmanmadan geçer.
Kıyılardaki renk değişikliğini net bir biçimde görürsünüz.
Genelde renk kıyılarda şeffafımsı açık mavidir ve derinlere doğru gittikçe ton be ton
koyulaşır ve laciverte dönüşür. Bu renk yelpazesi normal kirlenmemiş denizlere
aittir.

Girne kıyılarında ise bu renk yelpazesi biraz farklıdır.

Şeffaf açık mavi yerine şeffaf açık sarı veya açık yeşilden başlar ve birkaç yüz metre
sonra da laciverte dönüşür.

Bazen de sanki denizin üzerine yol yapılmış gibi şeritler görürsünüz. Bu yollar, çoğu
zaman denizin üst katmanlarındaki akıntılardan oluşmaktadır, bazen de
kirlilikten.

Bu yolun rengi kırmızımsı veya kahveringimsi ise bilin ki yoğun bir canlı nüfusu bulunmaktadır
orada. Ya planktonlardır ya da su içinde erimiş ve suyla iyice sarmaş dolaş
olmuş atık çözeltisi.

Uçağın penceresinden bakınca, buna aşina bir göz hemen aradaki farkı seçebilmektedir.

Gerçekten de Girne kıyılarında yıllar önceden başlayan bir kirlilik vardır. Yıllardır uçağın
penceresinden gözlemlerim bu kirliliğin gün be gün artışını.

Özellikle kirli suların içinde toplandığı havuzun bir duvarının yıkılıp, sularının denize
karıştığı gün ve sonrasında bu kirlilik kalıcı olarak iyice kıyıya yerleşmişti.

Geçmiş yıllarda uçak penceresinden gördüğüm bu kirliliği içeren uyarıcı yazılar da
yazmıştım. Sanırım hiç kimse dikkate almadı ve bu günlere geldik.

Vatandaşların aldıkları deniz suyu örneğinin analizinin, deniz suyunun kirli olduğunu
belirtmesi hiçte sürpriz veya bilinmeyen bir sonuç değil. Analize bile gerek
yok eğer gözünüz deniz suyunun renk skalasına alışık ise.

Girne Belediye’si de bir analiz yaptırmış. Suyun temiz çıktığını belirten rapor
gazetelerde yayınlandı. Tabii bu temiz su raporu, suyun nereden alındığına
bağlı. Eğer kıyıdan 150-200 metre açıktan veya şehrin dışında bir yerden
alınırsa elbette rapor temiz çıkacaktır. Girne Kordon boyu kıyısından su örneği
alınmasına gerek yok. Suyun rengi ve kokusu ne olduğunu söyler alışık burunlara
ve gözlere hemen. Gerçekte “Yeni Liman”dan, Çıkarma Plajı”na kadar olan sahil
şeridi iyi bir bakım ve koruma istemektedir artık. Gerisi sadece günü
geçiştirme çabaları olacaktır.

Belediyelerimiz nedense öncelikle kentsel sağlığa, temizliğe, hijyene ve yollara para
harcayacaklarına, yüzbinlerce lirayı festivallere harcıyorlar.

Mağusa da yeni mesai sistemine geçene kadar yıllardır Cuma günleri yapılan ve adı da o
nedenle “Cuma Pazar”ı olarak anılan, günümüzün “Perşembe Pazarı”nın alt ve üst
yapısı gerçekten de sefil durumda.

Perşembe günleri sabah saat 06:00’da açılan ve akşam güneş batana değin satışların devam
ettiği “Cuma Pazarı”nda, binlerce Mağusa’lı haftalık alış verişini yapmakta.
Sabah erken saatlerde tarlalardan kesilerek pazara getirilen sebzeler, meyveler
ve yeşillikler sabahtan akşama kadar güneşin altında kalarak adeta eriyip
pörsümekte. Sadece satış yerlerinin üstü kapalı ve insanların dolaştığı
yolların üstü ise açık. Yazın güneş yakmakta, kışın ise yağmur ıslatmakta
pazara alış verişe gelen insanlarımızı. Bırakın oraya gelen insanları, günün
14-15 saatini orada geçiren satıcılar için sağlık kurallarına uygun, temiz ve
bakımlı tuvaletler ile  satıcıların
ellerini yüzlerini ve yiyeceklerini yıkayabilecekleri temiz suyun aktığı
lavabolar bile yok. Ne yer, ne içer, nereye gider bu halkın cefakar ve çalışkan
hizmetkarları. Ne düşünen var ne de aldıran. Sadece kira almayı biliyor yerel
yöneticiler ve maalesef ne kiranın karşılığı hizmet olarak veriliyor satıcılara
ne bizlerin her ay ödediği Belediye vergilerinin karşılığı bize hizmet olarak
geri dönüyor.

Eski Mağusa ve Eski Lefkoşa kenti ile ilgili çeviriler yaparken, 18. ve 19. Yüzyıllarda
dükkanların sıra sıra dizili oldukları sokakların üstünün kirli, pejmürde
örtülerle kaplı olduğu belirtilmekte. Bizim Mağusa’nın “Cuma Pazarı” da aradan
iki yüzyıl geçmesine rağmen aynı görünümde maalesef.

Festivallere ve etkinliklere asla karşı değilim. Ama her yıl Mağusa’da neredeyse yarım
milyon Türk Lirasına yakın para harcanıp festivaller ve etkinlikler yapılıyorsa
ve buna karşın yıllardır “Cuma Pazarı”na bir tek çivi çakılmıyor ve üstü kalıcı
bir yapı ile kapanmıyorsa, bir yerde bir yanlışlık var demektir.

Önce vatandaşa hizmet gelmeli, şov yapmak yerine.

Prof. Dr. Ata ATUN

Eski Mağusa ve Eski Lefkoşa kenti ile ilgili çeviriler yaparken, 18. ve 19. Yüzyıllarda dükkanların sıra sıra dizili oldukları sokakların üstünün kirli, pejmürde örtülerle kaplı olduğu belirtilmekte. Bizim Mağusa’nın “Cuma Pazarı” da aradan iki yüzyıl geçmesine rağmen aynı görünümde maalesef. Festivallere ve etkinliklere asla karşı değilim. Ama her yıl Mağusa’da neredeyse yarım milyon Türk Lirasına yakın para harcanıp festivaller ve etkinlikler yapılıyorsa ve buna karşın yıllardır “Cuma Pazarı”na bir tek çivi çakılmıyor ve üstü kalıcı bir yapı ile kapanmıyorsa, bir yerde bir yanlışlık var demektir. Önce vatandaşa hizmet gelmeli, şov yapmak yerine. - ata atun 2

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir