İRADE AVALLAŞTIRILMIŞSA
TBMM Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve o’nun devrim ve ilkeleri doğrultusunda topluca Türk vatandaşlarının ulusal gurur,ulusal sevinç ve kederlerinde,nimet ve külfetleri ortaklaştıran ve ulus hayatının her türlü tecellisinde huzurlu bir hayatı teminen yasama görevinin yürütüldüğü platformdur.
Ne ki,Diyarbakır’dan BDP desteğiyle Bağımsız Milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi ve CHP,MHP ve BDP’den vekil seçilen fakat tutuklu 8 ismin tahliye taleplerinin mahkemelerce reddedilmesiyle TBMM 24.dönemi BDP destekli milletvekillerinin Meclisi,CHP’lilerin ise yemini boykot etmesiyle görülmemiş bir krizdedir!
*
Dibacesi belli Anayasa’dan varolan Yasama Meclisini boykot; Türkiye’nin varoluş esaslarında amansız kavgayı ve vecibelerin terkedilmeye yazdığını göstermektedir.
Ulusal İradeye karşı boykotun etrafında müsebbibine kesilmek istenen,”Ulusal İradeye Karşı Geliyorsun” cezası için herkesin kendine bir ulusal irade arayışı esasen o büyük iradenin ayrışmış olduğuna işaret ediyor-ki;kriz bu noktadan çıkıyor!
*
İki örnek, ulusal iradenin ayrışmasını gösteriyor; ilkinde Orhan Veli,”Vatan İçin”başlıklı,
“Neler yapmadık şu vatan için!/Kimimiz öldük;/Kimimiz nutuk söyledik”şiiri,1940’lardan günümüze projektör tutuyor.
İkincisi bir kaç gün önce Van’da şehit düşen Astsubay Erkan Durukan toprağa verilirken eşi Emine’nin,”Seni vatana helal etmiyorum” diyen çığlığı!
Şiirle başlayıp çığlığa uzanan bir zaman dilimi topyekün Türk vatandaşları ulusal iradesinin düştüğü dehşeti gösteriyor…
*
Bugün siyasi partilerin bireysel aidiyet kalitesinden uluslaşmaya varan sürecte ulusal iradeyi nasıl anladıkları ve uygulamaları işbu dehşeti gözler önünü seriyor!
*
Cari Anayasa; Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve o’nun devrim ve ilkeleri doğrultusunda ulusal iradenin mutlak üstünlüğünü esas almaktadır.
Rağmen dokuz yıldır AKP iktidarı ulusal iradenin tanımını bütün varlıkları külli hakimiyetinde tutan, adalet ve kudretiyle mutlak hakim olan Allah katından başlatıyor!
Hakimiyet Allah’ın olduğuna göre kutsanan ya da dibacesiyle belirlenen bir devlet olamaz ve siyaseten ulusal irade bu hakimiyeti bir ferdin,sınıfın tabii ve ilahi hakkı olmaksızın kullanır düşüncesini uyguluyor-üstelik,uygulamada “beyaz gömlek giymenin” koyu inadındadırlar!
O dibaceyi iradeye konulmuş ipotek sayıyor ve vesayet altında olduğunu kabul ettikleri yargıyı,orduyu, her kurum ve kuruluşu değiştirerek anlayışlarına benzetiyorlar.
Ülkenin her yerinde hemdertlerinin zekat ve sadakalarıyla aş ve iş temin ettiklerini oluşturdukları yapay iradeye devşiriyor,TBMM’ de yapılan boykotun müsebbiblerini de durmaksızın bu iradeye şikayet ediyorlar!
Bu tanım ve uygulamalarının ulusal birliği zedelediğini ardından diğer aidiyetlere kapı açtığını umursamıyorlar…
*
Nitekim BDP geleneksel aşiret düzeninin dışında özgür Kürt kadını ve yoksul Kürt halkının birlikteliğiyle bölgenin feodal yapısı üzerinde yaratılan fiili çözücü etkinin giderek Türkiye’nin merkezcil yapısını dağıtmaya dayalı lâik ve aydınlanmacı sosyalist temelli örgütsel yapısının ulusal iradesinden bahsediyor!
Meclisi boykot eden BDP desteğinde bağımsız milletvekilleri sanki TBMM’ne alternatif görüntüde Diyarbakır’da meclis topluyor!
*
Yeni CHP söylemiyle zihniyetinin nerelere çekildiği üzerinde ağır şüphelere rağmen CHP için mevcut anayasal ulusal irade tanımının bir vacip olması gerekmektedir.
Çünkü Türkiye ulusal iradesinin yıllara tabi çözülmesinin tam ortasında Anayasa ve yasaların kendisine verdiği görevleri savsaklayan,dönüştürülmesinde ortaklık eden -işte,perişan hali ortada TSK’ya rağmen;
Ulus müşterekliğinde ulusal iradenin yeniden oluşturulmasında CHP’nin kitlesinin gücünden başka dayanak bulunmuyor…
*
Bu çerçevede TBMM’de yeniden çalışmalara katılım için boykotun kaldırılmasına yönelik yeni bir yasanın sadece milletvekili seçilmesine rağmen haklarında mahkumiyet kararı bulunmayan vekilleri kapsaması gerekiyor.
Aksi halde Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal üzerinden yaratılan gerginlikle Ceza Yasası’nda,”Tutukluluk süresinin iki yıla düşürülmesi” değişikliğinin KCK tutuklularına yaraması ve ayrılıkçı Kürt Hareketinin Türkiye Devletine şartı “KCK tutukluları salıverilsin şartı”na boyun eğildiği,
PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği üzere Baykal’ın sahneden çekilmesi ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun getirilmesiyle Kürt Sorununun çözümünde CHP’ye misyon yüklendiği anlaşılır.
Bu şartın yerine getirilmesi ardından sıra; yeniCHP ‘nin seçim bildirgesinde ve meydanlardaki söylemi “Hakikatleri Araştırma ve Anayasa Komisyonu”kurulmasına gelir -ki,bu Türkiye’nin tel tel çözüldüğünü gösterir; CHP’nin AKP’lileşmişliğini ve Türkiye geleceğinin karanlığına işaret eder,maazallah!
*
Mehmet Akif,”Budur cihanda en beğendiğim meslek; sözün odun olsun hakikât olsun tek”diyor.