Şımarık Yunanistan Avruapa’ya Karşı

Şımarık Yunanistan Avrupa’yı Tehdit Ediyor
Küresel mali krizin Avrupa’da demir atacağı en önemli limanlarından biri Yunanistan gibi görünüyor. Başta Almanya olmak üzere AB’nin önde gelen ekonomileri yangın bacayı sarmadan tedbirleri aldılar, sofraları küçülttüler, harcamaları azalttılar, vergileri artırdılar. Fakat Yunanistan, üyeliğinin başından beri topluluk kaynaklarına karşı doğal bir asalak huyunu muhafaza ederek doğru dürüst bir tedbir almadı. Durumun vahametinin farkında olan bazı siyasiler, günlük kavgalar uğruna ülkenin yanmasına seyirci kalmamak için çırpınıyorlar.
Yunan kamuoyu ve siyasilerin büyük kısmı, batının şımarık çocuğu olarak en ufak bir fedakârlıkta bulunmak istemiyor, bunun da faturasını yine büyüklerin ödemesini bekliyorlar. Bu iflah olmaz hastalığın temelinde ise siyasi şımarıklık ve sorumsuzluk bulunmaktadır ki asırlardır Osmanlı/Türkiye’ye karşı beslenen ve desteklenen bu duygular bugün için kendilerini tehdit eder duruma gelmiştir.
Yunanlılar, Osmanlı’ya karşı isyan edip bağımsızlığını kazanmasından itibaren her aşamada başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupalı ağabeylerinden sürekli destek gördü. 20. yüzyılda bu kervana ABD de katıldı. Öyle ki, 1826 isyanında Müslümanlara karşı uygulanan vahşet, Yunanlılara yardıma gelen batılıların dahi tahammül sınırını aşmıştır. Bununla beraber yine de desteklenmiştir. Mora’dan kuzeye ve Ege adalarından Anadolu’ya ilerleyişteki her safhada uluslararası hukuk, siyasi teamüller, sözleşmeler bir çırpıda yok sayılmış, Yunanistan ne yaparsa mazur ve makul karşılanmış, Türkiye’ye de Yunanistan lehine haklarından vazgeçmesi için baskı yapılmıştır. Yunanlılar Anadolu’yu işgal ederken de arkasında İngiltere vardı.
Türkiye ile Avrupa arasındaki bu “vazgeçilmezliğinin” çok iyi farkında olan Yunanistan, Hıristiyanlık, Batı Medeniyeti’nin temeli olma ve propaganda ile örgütleşme avantajlarını mükemmel bir şekilde kullanarak bugünkü coğrafyada sözleşmeler ne derse desin önemli bir fiili hâkimiyet sağlamıştır. Kıbrıs Rum kesimini adanın tek hâkimi olarak kabul ettirip bu haliyle AB üyesi haline getirmede de bu avantajlarını kullanmıştır. Halbuki bugün Kıbrıs Rum kesimi de devrilen Yunanistan’ın altında ezilmektedir ki bunun AB’ye müstakil faturası daha sonra çıkacaktır.
Osmanlı ve Türkiye’ye karşı her dönemde bilenmiş olan Yunanistan, bugün büyük hâmilerine karşı âdeta atağa geçmiştir. AB üyeliğinden beri üretmeden tüketmeyi, kazanmadan harcamayı varlığının temeli haline getiren bu komşumuzun Birlik içindeki önemli bir avantajı ise EURO bölgesine de dahil olmasıdır. Bunun anlamı Yunanistan’ın iflası, EURO bölgesinin de çökmesi demek olup başta Almanya olmak üzere AB’nin patronları bunu göze alamazlar. Bu gerçeği çok iyi bilen Yunan liderler bir taraftan halka daha fazla fedakârlık için kısıkça seslenirken diğer taraftan batıdan gelecek daha büyük meblağları hınzırca beklemektedirler. Türklere karşı hak hukuk demeden her istediği verilen bu halk şimdi tehlikeli adrese yönelmiştir.
İngiltere, EURO bölgesinde olmamanın verdiği avantajla İngiliz halkının ödediği vergileri Yunan tembellere yedirmeyeceklerini, bu konuda verecekleri bir peninin dahi olmadığını beyan etti. EURO çöktükten sonra AB’nin durumunun da pek iç açıcı olamayacağını, bu devrilmelerin domino etkisinden kimsenin kurtulamayacağını İngilizler de bilmektedir. Bununla beraber, Kıta Avrupasına karşı bilinçaltındaki tarihi düşmanlık yeniden nüksetmiş, EORO bölgesi ile sembolize olan kıtaya karşı bulunmaz bir fırsat ele geçmiştir.
AB, Yunanistan’ı kurtarmak için geçen sene hazırladığı paketin süresi gelen dilimini serbest bırakmak ve dikiş tutmayan Yunan ekonomisi için bu çapta yeni bir paket hazırlamak için Atina’dan yeni reform haberleri beklemektedir. Yunan halkı ise caddeleri sokakları savaş alanına çevirerek verebilecekleri bir şeylerinin kalmadığını haykırmaya devam edecektir.
Bütün bu zıtlaşmalara karşın IMF ve Dünya Bankası’nın da telkinleriyle Yunanistan hiç reform ve özelleştirme yapmasa bile kredi dilimleri, yardımlar serbest bırakılacaktır. Karşılarında istedikleri her milli serveti özelleştirecek Türkiye yok. Ancak bunun nereye kadar sürebileceği belli değildir. Çünkü Avrupa’nın da durumu çok iyi değil ve sırada o kadar şımarık olmasa da yeni Yunanistanlar var.
Bütün bu gerçeklerin ışığında sormamız gereken sorular:
1 Hangi AB’ye girmeyi düşünüyoruz?
2. Çöken Yunan ekonomisinin Türkiye’ye etkileri neler olacaktır?
3. Üretmeden tüketmenin sonucunu Yunanistan üzerinden izliyor muyuz? Yıllardır ithalatımızın ihracatın ikişer katı arttığını düşünelim. Ve Yunanistan gibi karşısında nazlanabileceğimiz patronlar, Hıristiyan kulübü üyeleri olmadığını hesaba katalım.
Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Öncevatan, 28.06.2011
Sakarya Üniversitesi

Türkiye Yunanistan by Ata ATUN

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir