Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Paris-Ankara hattındaki buzları eritmek üzere, yeni dönemde Ankara’ya çok güvendiği bir ismi, Laurent Bili’yi büyükelçi atadı. Bili oğullarına Volkan ve Tayfun adını verecek kadar Türkiye hayranı. Bili ile Ankara’ya gelmeden bir gün önce Paris’te konuştuk.
– Neden siz? Bu görev için hayli dişli rakipleriniz vardı?
– Türkiye’de 1995-1998 arasında üç buçuk yıl görev yaptım. Ve inanılamayacak kadar çok anı biriktirdim. Türkiye’den ayrıldığımdan bu yana hep geri dönmek vardı aklımda. O nedenle Ankara büyükelçiliği için açılan kadroya kendim talip oldum. Önce Dışişleri Bakanı Alain Juppé ile görüştüm. Kendisi de Türkiye ile ilişkilere önem verdiğini ve bu konuda beklentileri olduğunu söyledi.
– Türkiye’ye bu ilginiz nereden geliyor?
– Diplomatik açıdan şimdi Türkiye’de olmak çok ilginç. Büyümekte olan bir ülke, Ortadoğu’ya model ve G20 üyesi. AB üyeliğine talip ve dünya olaylarında giderek daha fazla rol alıyor. Bizim diplomasi koridorlarında herkes beni kutladı örneğin, çünkü gerçekten önemli bir görev. Şahsi nedenlere gelince, Türkiye’yi ve Anadolu insanını gerçekten seviyorum. Anadolu insanının yakınlığı, içtenliği, misafirperverliğini yaşadığım o kadar çok olay var ki… Birini anlatayım. Konya’da bir benzin istasyonunda otomobilime kaçak benzin koymuşlar ve tabii biraz yol alır almaz sorun çıktı. Bir tamirhaneye gittim. Usta tamir etti. Para vermek istedim. “Bunu size bir Türk yapmış. Benim düzeltmem lazım. Para almıyorum” dedi. Derinlerdeki Türkiye’nin, Anadolu insanının bu tavrı beni çok etkiliyor. Buna benzer o kadar çok olay anlatabilirim ki…
– ‘En önemli görevim budur’ diye aklınıza koyduğunuz bir hedef var mı?
– Benim için hedef açık: Sanırım en önemli iddia, iki ülke arasındaki yanlış algılamaları gidermek. Fransa Türkiye’yi önemli bir partner olarak görüyor. Bu konudaki yanlış anlaşılmaların ve önyargıların son bulmasını arzuluyorum.
– Ama Fransa’nın tavrı Türkiye’yi incitiyor…
– AB sürecinde engelleyici tavrın ‘Fransa’dan gelmesi Türkiye’yi özellikle üzdü sanırım. Bu hayal kırıklığını gidermek de hayli zor olacak! Türkiye ve Fransa arasında ‘Amour deçu/Aşk hayal kırıklığı’ var. İki tarafta da, birbirini seven çok kişi var ama gelişmeler ilişkileri zorluyor. Nokta nokta her dosyada ilişkilerin daha iyiye gitmesi için çalışacağım.
– Arap dünyasında ve Ortadoğu’da olanlar Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine bakışını değiştirir mi?
– AB etrafındaki zorluk, Türkiye’nin reddedildiği izlenimi. Türkiye büyük bir ortak değil, çok büyük bir ortak. Reddedilmiyor, çok büyük bir ülke olması AB nezdinde sorun çıkarıyor. Birinci genişleme dalgası daha hazmedilmedi. Euro bölgesindeki sorunlar ortada. Bu yalnızca Fransa için değil, Almanya ve diğer AB ülkeleri için de böyle. Genişleme herkesi korkutuyor.
– Ama Türkiye’nin müzakerelerini tıkayan da Fransa…
– Fransa, AB ile müzakerelere olumlu açıdan katılıyor. Başlıkları engellemiyor. Örneğin önümüzdeki enerji başlığını destekliyoruz. Yola devam edelim, kendi ritiminde ilerlemek ve başlıkları açmak lazım.
– Başlıklar tamamlanıp Fransa’nın askıya aldığı maddelere gelinirse, kararınızı değiştirebilecek misiniz?
– Bunu bu günden kestiremeyiz. Ama bunun yanıtının görülmesi için de bu yolun tamamlanması gerekiyor.
– Şu anda Fransa’da büyük bir PKK davası görülüyor. Fransa’nın PKK politikası nedir?
– 11 Eylül’den bu yana Avrupa ve Fransa terörle mücadele konusuna artık daha farklı bakıyor, herkes bilinçlendi. Uluslararası bir koordinasyonla PKK’nın faaliyetlerine karşı harekete geçildi. Fransız Hükümeti’nin bu konuda Türkiye ile maksimum işbirliği arayışı olduğu da açık. Medyada sanki Fransa Türkiye’nin düşmanı gibi bir imaj veriliyor. Bu doğru değil. Eğitim, güvenlik, ekonomi ve enerji alanlarında maksimum işbirliği içindeyiz.
– Türkiye’nin iade talepleri bugüne kadar reddedildi ama…
– Fransa’da Türkiye’nin istediği isimler var. Bu konuda kararı yargı verir. Ama talep dosyaları sağlam olmalı. Fransa’nın iç hukuku göz önünde bulundurularak sağlam hukuki dosyalar sunulmalı.
KOYU TRABZONSPORLU
Asker çocuğu ve Fransa’nın en prestijli bürokrat okulu ENA mezunu. Savunma ve strateji alanında uzman. Elysée Sarayı’nda eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın diplomasi danışmanlığı ve Tayland büyükelçiliği görevlerinin ardından, 30 milyar Euro bütçeli savunma bakanlığının genel sekreterliğini yürüttü. AB ve NATO’da görev aldı. Üstelik tam bir Fransa ‘Lazı’… ‘Fransa’nın Karadeniz’i diyebileceğimiz ‘yağmurlu ve yeşil’ Brötanya bölgesinden geliyor. Haliyle koyu Trabzonspor taraftarı. Çantasında AB, PKK, Ortadoğu, Arap devrimi, enerji ve ekonomi gibi hayli zor dosyalar var ve yeni büyükelçi, işin zorluğunun da farkında. Sorunları iki ülkenin köklü ilişkileri ve her iki tarafta da birbirini seven çok insan olduğuna duyduğu güvenle aşabileceğine inanıyor. Gerisi diplomasinin kuralları içinde gelecek. Türkiye’den ayrıldığı 1999’dan bu yana Ankara’daki her diplomatik göreve talip olan Bili, sonunda Türkiye’ye hem de büyükelçi olarak dönmekten çok mutlu. Sarkozy de aslında, Tayfun ve Volkan’ın babasını Ankara’ya atayarak önemli bir mesaj gönderiyor.
BEN ÇABALADIKÇA TÜRKÇE DİRENİYOR
- Daha Türkiye’ye gitmeden Trabzonsporluların kalbinde taht kurdunuz. Trabzonlu olmayıp Trabzonspor’u destekleyen ender kişilerdensiniz…
- Kulüp bir ‘hoş geldin’ açıklaması yayınlamış. Arkadaşlarım bana gönderdi. İnanılmaz hoşuma gitti. Türkiye’de hemen insani reaksiyon alıyorsunuz. Bu çok hoş. Yıllar önce Trabzon Valiliği’nde staj yaparken dil dersi aldım bir ay. TÖMER’de öğrenciler için ayrılan bir yurtta kaldım. Yurt sorumlusu Atilla beni Trabzonspor maçına çağırdı. Anladım ki Trabzonspor maçı varsa kentte bütün hayat duruyor. Maçı kaybettikler zaman üzüntülerini, kazandıklarında sevinçlerini paylaştım. Bütün bir kentin takımın arkasında tek vücut olması beni çok etkiledi.
- Türk yazarlarını okuyor musunuz?
- Evet ama çevirilerini. Orhan Pamuk, Elif Şafak ve Nedim Gürsel’i okudum. Türkçe ilk ve tek kitabı iki ay önce Tayland’da okudum. O kitap İpek Ongun’un ‘Bir Genç Kızın Gizli Defteri’ydi.
- Türk sinemasını takip ediyor musunuz?
- Hem de yakından. Son dönemde ‘Duvara Karşı’, ‘Yol’, ‘Eğreti Gelin’, ‘Av Mevsimi’, ‘Yumurta’ ve ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ filmlerini izledim.
- Türkiye’de zorlandığınız bir şey yok mu Allah aşkına, mutfak, kültür?
- Olmaz mı? Türkçe zor bir dil. Türkçeye karşılıksız bir aşk besliyorum. Ben çabaladıkça, o direniyor. Ama pratiğimi geliştireceğim. Kararlıyım…
YARAMAZ VOLKAN İLE AFACAN TAYFUN
Eşim de Fransız ama çocuklarımın adı Aurelien Volkan ve Florian Tayfun. Nüfus cüzdanlarında böyle yazıyor. Bunun sebebine gelince: Volkan Şeker diye bir arkadaşımız vardı. Eşim Sabine, Volkan’a “Annen korkmadı mı sana Volkan demeye” diye sorduğunda Volkan, “O da bir şey mi? Kardeşimin adı da Tayfun” deyince biz ikizleri daha doğmadan Volkan ve Tayfun diye çağırmaya başladık. Afacan oldu ikisi de ve isimlerinin hakkını sonuna kadar veriyorlar. Enerji dolu iki erkek çocuğu. Yaramazlık yaptıklarında onlara “Volkan ve Tayfun yeter artık” diyorum.
Bir yanıt yazın