Abdülhamit döneminin sansürü meşhurdur.. Dünya tarihine geçmiştir…
Örneğin o dönemde tahtakurusu sözcüğü “tahtı kurusun” diye yazılabileceği gerekçesiyle yasaklanmış. Kimyada 0= AH gibi denklemler de “Abdülhamit = sıfır” anlamına çekilebileceği için kullanılmazmış.
Yazar Ahmet Rasim Bey o çağın ünlü sansür memuru Hıfzı Bey’le aralarında geçen diyaloğu anlatıyor…
“Biz, dedim, yazdığımız yazılarda zatıalinizin çizeceğinizi bildiğimiz kelimeleri kullanmıyoruz. Biliyoruz ki, vatan, millet, hürriyet, ihtilal, cinnet, mecnun, yıldız, zehir vb. kelimeler yazılmaz. Fakat sansürden gelen provalarda her seferinde başka başka kelimeler, cümleler görüyoruz ki çizmişsiniz.”
Ahmet Rasim sözün sonunu şöyle getiriyor:
– Bize neyin sakıncalı olduğunu söyleseniz de onu bilsek ve yazmasak…
Sansür memuru Hıfzı Bey’in cevabı:
– Onu ben de bilmem… Yalnız size şu kadarını söyleyeyim ki siz anlayınız… Siz hangi yazınızı en çok beğenerek yazarsanız, ‘oh ne güzel oldu’ derseniz, benim onu çizeceğimi biliniz…”
* * *
Dikkat buyurunuz… Sansür kallavi ama… O dönemde basına ve insan haklarına saygı bugünkünden daha yüksek. Yazarların yazıları yayından önce denetlenip hoşa gitmeyenler ayıklanıyor ama kimse hapse atılmıyor. O yüzden sonraki yıllarda Marko Paşa dergisinde yarı şaka: “İkide bir gazetemizi kapatmak yerine bize de sansür uygulayın” çağrıları göze çarpıyor. Gelelim bugüne; eğer Kızıl Sultan lakaplı Abdülhamit tarafından yönetilseydik bugün 68 gazetecimiz hapiste yatmayacaktı. Gazeteciler istibdat dönemindeki kadar rahat edebilecekti.
Torinolu huzurda!
Arkadaşımız Fahrettin Fidan yine süper gazetecilik yaptı, Başbakan Erdoğan ile çiçeği burnunda milletvekili Hakan Şükür’ün internete düşen gizli görüşmesini bir “tık”la yakaladığı gibi huzurunuza getirdi:
– Gel Hakancığım, gel. Otur şöyle.
– Şeeeyyy… Sizin gibi bir büyüğümün karşınızda oturmak biraz ayıp olmaz mı abi?
– Olmaz Hakan’cığım olmaz. Hem artık sen de bir nevi büyüksün. Milletvekilisin.
– Sahi, bir an unuttum abi…
– Bu arada senden bi şey rica etsem… Yanımızda kimse yokken tamam da… Başkaları varken bana abi demesen…
– Tamam abi, yani genel başkanım…
– Şimdi gelelim Meclis’te neler yapacağına. Çok basit. Gözünü ön sırada oturan Mustafa, Bekir ve Suat abilerinden ayırmayacaksın.
– Şeyy… Onlara abi diyebilir miyim abi?
– Diyebilirsin. Onların eli havaya kalktı mı, hoooppp senin el de…
– Havaya…
– Onların eli indi mi?
– Hoooppp, benim el de yere…
– İşte bu kadaaarrr. Nasıl, zor değilmiş, değil mi?
– Yok abi, ben kolay gol kaçırırım ama bunu kaçırmam…
– İkinci ve son bilmen gereken şey gazeteciler. Mümkün olduğunca onlardan kaçacaksın. Ama diyelim tam saha pres yaptılar, yakaladılar. O zaman ne diyeceksin?
– Ne diyeyim?
– Duruma göre… Ya; buna genel başkan karar verir, diyeceksin, ya olay yargıya intikal etmiştir diye savuşturacaksın, ya doğmamış çocuğa don biçilmez, falan diye usta siyasetçi ayaklarına yatacaksın…
– Anladım abi…
– Neyse geçelim bunları… Sence bu sene kim şampiyon olur?
– Genel Başkan karar verir abi…
– Ne yaptın yahu böyle şey doğru olsa bile söylenir mi?
– Pardon abi doğmamış çocuğa don biçilmez, diyecektim…
– Tamam koçum kaptın bu işi…
Masal
Başbakan dünkü TİM kongresinde:
– Bugünlerde yaşanan tartışmalar yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu gösterdi, diyor…
Son dönemin masalı bu:
– Sorunlar anayasadan kaynaklanıyor, yenisini yaparsak sorunlar çözümlenir…
Oysa ilgisi yok… Telefonları dinlemek, muhalifleri tutuklayıp bunu cezaya dönüştürmek mevcut anayasa ve yasalarda yer almadığı gibi… En mükemmel anayasayı da yapsanız eğer hukuk ve insan haklarına saygınız yoksa işe yaramaz. Ülke anayasasız bile yönetilir, yeter ki demokrasiye saygınız olsun.
Yaprak
Tarihten yaprak… 17 Mayıs 2004 tarihinde CHP’li 30 milletvekili Baykal’a karşı bayrak açarak bildiri yayımlıyor. Bildirinin adı: ‘İktidar Yürüyüşü Hareketi’.. İmza koyanlar arasında ilginç bir isim göze çarpıyor. Kim mi? Kemal Kılıçdaroğlu…
Bildiride yer alan ilk madde şöyle:
– Seçimli olağanüstü kurultay…
Soru: AKP yargıya müdahale ediyor mu?
Yanıt: Hâkimler ve savcılar kararları meslek hayatlarının devam etmesi yönünde verdiklerinden gerek kalmıyor.
* * *
TBMM henüz toplanmadan kriz merkezi oldu… Toplandıktan sonra neler olacak kim bilir…
Haldun Ertem
Mesele
Melih Aşık/Milliyet