ARŞİDÜK FERDINAND VE HATİP DİCLE
YSK Diyarbakır bağımsız milletvekili seçilen KCK davası tutuklusu Hatip Dicle’nin TBMM üyeliğini, “terör örgütü propagandası”gerekçesiyle kesinleşen cezası nedeniyle düşürdü.
Öte yanda özel yetkili Diyarbakır Cumhuriyet savcıları da milletvekili seçilen KCK davası tutuklusu 5 sanığın tahliye istemlerinin reddi yönünde görüş bildirmiş bulunuyor.
Yargının siyaseti belirlediğine dair yoğun kuşku ortamında kararların neden seçim öncesinde verilmediği, seçim hukuku,kararın hukukiliği, YSK’nın milletvekili düşürme yetkisi gibi pek çok konunun tartışılmasından giderek Türkiye gündemi kararıyor!
*
Nitekim BDP eski Genel Başkanı,Hakkari Milletvekili Selahattin Demirtaş,”Şuna kararlıyız. Biz 6 eksikle Meclis’e gitmeyiz. Bir eksikle de gitmeyiz.Bunun gideceği nokta PKK’nin ateşkesi bozmasıdır. O zaman kan dökülür” diyor.
KCK Yürütme Konseyi,”Demokratik anayasal çözüm sürecine müdahale yapılmıştır.Bu durumda,YSK’nın verdiği bu kararda devletin ısrarı yeni bir imha ve savaş anlamına gelecektir-ki,gereken tutumu alacağımız ortadadır”,
DTK ise kararın geri alınması ve Hatip Dicle’nin demokratik temsiliyetinin önünün açılmasını teminen diplomatik temaslarla birlikte Demokratik Özerklik çözüm projesi etrafında kenetlenmek ve en üst düzeyde sivil demokratik eylemlerin yapılması kararlarını açıklıyor.
Gide gide gerginlik had safhaya çıkıyor…
*
Uluslararası camia ateşkesi bozmak tehditinde PKK terör örgütünü bir halkın topyekün olarak itildiği noktadan sisteme direndiği ve gerektiğinde derinden gelen bir protesto duygusuyla şiddetini gösterdiği bir hareket olarak değerlendirmektedir.
Varlığını yıllardır o çevrelerin çıkarlarıyla al gülüm-ver gülüm ilişiklendiren ayrılıkçı Kürtlerin sorununun demokratik bir çözüme ulaşması halinde şiddetin de arkasının kesileceği öngörülüyor.
O nedenle Kürt sorununun demokratik çözümünde ilk işin sorunun tarihsel sürec içinde ele alınması ve PKK nın çıkış sebeplerinin anlaşılması olduğu savlanıyor ve bir süredir yürütüldüğü gibi Türkiye bu politikayı uygulaması yönünde baskılanıyor!
Ne ki YSK kararıyla -şimdi, demokratikleşme sürecinin farklı yönleriyle gelişeceği görülüyor!
İlkin “Demokratik Özerk Kürdistan” tasarımında Kürt Hareketinin seçilmiş Kürtçü milletvekillerinin TBMM’ye hangi süre içinde olursa olsun girmemesiyle oluşturacakları; 2.meclis bölgesel mücadelenin derinleşmesine ve üniter devlete karşı geliştirilecek mükemmel bir pratiğe fırsat oluşturuyor.
Ya bölgenin siyasi konjonktrünün geliştirdiği kuşkudan kaynaklanan ikincisi- bakınız;
*
Kürtler;Türkiye’nin ötesinde Irak,İran ve Suriye’de de en büyük etnik gruplardan biridir ve hepsinde nufus olarak azınlıkta bulunurken demokrasinin gelişimi sürecinde sorunlu Ortadoğu’nun önemli bir aktörüdürler.
Suriye’de nufusun yüzde 10’u 1.8 milyon nufus, sünni müslüman,Kırmançi lehçesi konuşur ve ülkenin kuzeyinde Türkiye sınırı boyunca Ras el-Ayn,Haseke,Amuda,Afrin,Kamışlı,Halep kentlerinde yaşamakta, etnik azınlık kabul edilmemektedir.
El Esad rejimi Kuzey Irak’ta fiili bir Kürt Devletinin oluşması karşısında Suriye Kürtlerinin de bu tür bir oluşumdan etkilenmemesine dikkat ederken yumuşaktır-mesela,2004’te Kamışlı’da yaşanan çekişmelerde Kürt kimliğinin tanınması dışında Kürtlerin tüm taleplerini karşılıyor ve olaylardan Kürtleri değil ABD,İsrail ve Kuzey Irak Kürtlerini suçlu buluyor.
Ne ki 2000’de PKK önderliğinde Kürt Hareketinin 7.Kongresinde,”Demokratik Cumhuriyet ve Barış” konseptinde ya da konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset bağlamında, Serhildan-Sivil İtaatsizlik eylemleri süreci başlatılmış ve Suriye ilişkilerinde PYD-Kürdistan Demokratik Partisi kurulmuştur!
*
Şu sıralar İran’ı Doğu Akdeniz’e açan o nedenle ABD-İsrail ve müttefiklerince rejiminin değiştirilmesi halinde İran’ın köşesinde sıkışacağı kurgusuyla bulunulan Suriye’de;
Reform ya da özgürlükle ilgisi olmayan, kaos ve silahlı eylemlerle rejimi tehdit eden çağdışı ve dış bağlantılı ,islamcı ve komplocu bir birikimin kalkışmasıyla rejim kritik bir süreçten geçiyor.
Rejimin savunulması çabasıyla uygulanan reformlar ya da güvenlik önlemlerine rağmen ABD ve müttefikleri insanlığa karşı cinayet işlemekle suçladıkları Suriye’de kesin hesabın görülmesinin sürüncemede kalmasını istemiyor.
Çünkü Libya,Yemen,Bahreyn’den sonra Suriye’de de düşmanın alan genişleterek güçlenmesinden rahatsız olunuyor.
Ve Başkan Obama’nın Ortadoğu’nun geleceğinin Amerikan etkisi olmadan şekilleneceği-üstelik, İslam’a karşı Haçlı görüntüsü vermemeye yönelik ABD askeri siyaset konsepti işletiliyor!
*
Suriye’de PKK etkisinde Kürtler bölgelerinde son iki haftadan bu yana yönetime karşı demokratik özerklik talepleriyle yoğun gösterilerdedir.
El Esad rejimi 1998 Adana Protokolü gereğince PKK’ya sert davranmakta ve Türkiye ile işbirliğini sürdürmektedir.
Halbuki Türkiye kalkışmacılar lehinde Suriye rejimine karşı başlattığı ve giderek dozunu arttırdığı siyasi ve ekonomik baskı yanında Suriyeli Kürtlere ilişkin nasıl bir politika izleyeceğinin işaretini de vermiyor!
Bu duruma Suriye sonunda elinin yanmasından çekinerek farklı bir taktikle yanıt veriyor; Suriye ordusu büyük Kürt kentlerinden -mesela, Kobani ve Kamışlı’dan geri çekiliyor…
Suriye de Kürt politikası tam bir belirsizliğe giriyor!
*
Tam bu noktada geçmişin bir hatırası canlanıyor.
1914’te Bosna’da, Sırp veliahtı Arşidük Ferdinand’ın arabasının izleyeceği yolun haritasını teröristlerce ele geçirmiştir.
Ne hikmetse şöför yanlış sokağa girmiş – fakat ne hikmetse, kendisine yanlış bilgi verilen o nedenle o yanlış sokakta bekleyen terörist Gavrilo Princip tarafından öldürülmüştü de;Arşidük Ferdinand’ın öldürülmesi iki hafta içerisinde Balkanların genel bir çatışmaya girmesine ardından 1.Dünya Savaşına neden olmuştu!
*
ABD den alınan el Türkiye’yi bölge lideri olmaya yöneltmiş bulunuyor-ki; bölge lideri olmak için askeri güç siyasetinin dişli olması gerekiyor.
Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçilen,KCK davası tutuklusu Hatip Dicle’nin TBMM üyeliğinin düşmesi,
Milletvekili seçilen KCK davası tutuklusu 5 sanığın tahliye istemlerinin reddi Arşidük Ferdinand’a yapılan siyasi suikasti
hatırlatıyor.
Ateşkesin sona ermesi halinde -mesela, PKK’nın Suriye’den Türkiye’ye bir terör vukuatının iki komşu arasındaki bombayı ateşleyeceği -bu taktirde, Türkiye’nin askeri güç siyasetini öne çıkaracağı çok açık görünüyor…
*
Böyleyse Ergenekon tutukluları Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tutukluluklarının devamıyla ilgili karar, savaş faillerinin kamufle edilmesine yönelik -kurunun yanında yaşın yanması örneğinde bir aksesuar niteliğindedir.
YeniCHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkeme kararları karşısında,”Demokrasiye, özgürlüğe ve halkın iradesine indirilen bu darbeler karşısında asla sessiz kalmayacağız. Parlamento çatısı altında netice alana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” söylemi, Türk halkının avutulmasına yönelik vatan,millet,sakarya edebiyatından öte gitmiyor…
*
Nazım Hikmet,”Bu Vatana Nasıl Kıydılar” şiirinde,
“İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire : «Buyur…» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız? ” diyor…
Bir yanıt yazın