Göç olgusu, Almanya’da hukuk eğitimini de etkiliyor. Würzburg Üniversitesi’ne bağlı hukuk fakültesinin ders programı hazırlanırken artık toplumun çok kültürlü yapısı da dikkate alınıyor.
Würzburg Üniversitesi’nde ateşli bir tartışma yaşanıyor. Hukuk Doçenti Maria Luisa Mariscal-Melgar öğrencilerden hoşgörü, yardımseverlik ve dürüstlük kavramlarını önem sıralamasına göre dizmelerini istemiş. Mariscal-Melgar “Buradaki en önemli amaç, katılımcıların değer yargılarının farklılık gösterdiğini ve bunları genellemenin mümkün olmadığını fark etmelerini sağlamak” açıklamasını yapıyor.
Söz konusu çalışma grubu, öğrencilere kültürlerarası yetkinlik kazandırmayı amaçlayan projenin bir parçası.
Königswinter Asliye Mahkemesi yargıcı Meike Shaikh-Achtermeyer böyle bir öğrenimden geçmeyen genç hukukçuların başlangıçta büyük şok geçirdiklerini belirtiyor. Shaikh-Achtermeyer “26-27 yaşlarında genellikle bu tip müvekkillerle çok daha az karşılaşılan bölgelerden buraya geliyorlar. Sanki anakarayla bağlantısı olmayan bir adada yetişmiş gibi… Yaşanan durum sıklıkla bu” şeklinde konuşuyor.
“Öğrenim sırasında ele alınmalı”
Meike Shaikh-Achtermeyer gündelik hayatta yargıçların sıklıkla hiç hazırlıklı olmadıkları değer yargısı kalıplarıyla karşılaşabildiklerini, bu nedenle hukuk eğitimi sırasında bu konuya dikkat çekilmesi gerektiğini kaydediyor:
“Öyle bir tartışmaya şahit oldum ki, durum acıklı olmasa kendinizi tutamaz, gülebilirdiniz. Bir çift kadının dövülüp dövülemeyeceğinini tartışıyordu. Kadının kendini savunma noktasıysa şu şekildeydi: ‘Eğer yanlış birşey yaparsam, elbette ki bana vurabilirsin ama ben yanlış bir şey yapmadım.’”
“Olumsuz sonuçlar doğurabilir”
Meike Shaikh-Achtermeyer bir defasında aile mahkemesinden boşanma davası sırasında çocuğunun velayetini “erkek çocuk babaya aittir” argümanıyla talep eden bir babayı hatırlatarak, yargıcın her iki tarafın da dava sürecine aktif katılımını temin ederek, kararı kabul etmelerini sağlamakla mükellef olduğunu vurguluyor. Shaikh-Achtermeyer bu gibi durumlarda hakimin sadece kararı okumasının olumsuz sonuçları olabileceğine dikkat çekiyor.
Königswinter Asliye Mahkemesi yargıcı, “Bunu yapamazsınız. Bu insanlara böyle yaparak doğru şekilde yaklaşamazsınız. Eğer ‘Benim için fark etmez, on dakikada duruşmamı bitirir, kararı okurum’ diyorsanız, diyebilirsiniz elbette. Ancak bunun nasıl sonuçları olur tahmin etmek mümkün değil. Büyük bir yıkıma neden olursunuz” açıklamasını yapıyor.
Würzburg Üniversitesi kültürlerarası yeterlilik projesinden Eric Hilgendorf’a göre Alman mahkemelerinde yaşanan başlıca sorun ayrımcılıktan ziyade farklı kültürlere karşı yeterince hassas davranılmaması. Hilgendorf “Artık 1960’lı yıllarda ve 1970’lerin başında zaman zaman yaşanan kültürel kaynaklı ayırımcılığa rastlanmıyor. Şu anda yaşanan durumu daha çok anlayış eksikliği ve hassasiyet noksanı olarak tanımlayabiliriz” şeklinde konuşuyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Dennis Stute / Çeviri: Banu Ertek
Editör: Ahmet Günaltay
Bir yanıt yazın