KILIÇDAROĞLU NE YAPIYOR
1800’lerde Afgan Cemalettin Efgani’nin İslam ülkelerinin geri kalmışlığının biricik nedeninin İslam’ın Kutsal Kitab’ı ilkelerinden uzaklaşma olduğu öğretisi giderek Osmanlı’da Sultan Abdülhamid’in pan-islamizm resmi ideolojisinden ve Muhammed Abduh’la Mısır’dan, Malik bin Nebigeri ile Cezayir’den günümüze sarkıyor.
O tarihten bu yana çoğu kez gizliden gizliye,”İnsanlar önce İslama çağrılmalı,Allah’ın birliğine inanmalı ve yalnız Allah’a ibadet ederek tüm yaşamda Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımamalıdır.Kimse bunları yerine getirmeden Müslüman sıfatı kazanamaz” düstûru Türkiye’de ve Arap İslam ülkelerinde tarikatlar, cemaatler,sivil toplum örgütlerinden -bugün, İslami Hareket olarak genişliyor, birleşiyor,güçleniyor.
ABD’nin Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinin elvermesiyle de ülkelerinde iktidar olmaya hareketleniyor:islam dini siyasallaşmış ve kaptırılan akıl, geri kalınan bilim nedeniyle küresel ekonominin esiri olmaktan kurtulunmuyor…
*
Halbuki her zaman her şeyin düalitede olması gerekiyor -ve, İslam dini düalitenin mesnedi olmak inancıdır!
Bu zamanda -mesela, ABD güvenliğini teminen askeri kapasitesi ve etkili ekonomik gücünü kullanarak barış ve istikrarlı bir dünya öngörüsünde uluslara kimi demokratik- ekonomik kriterleri bir şekilde kabul ettirmek hedefindedir.
Ya da Rusya; tek egemenliğin,tek efendinin,tek kutuplu dünyanın onu elinde bulunduranlar için de kabul edilmezliği yanısıra modern uygarlık için ahlaki olmadığı düşüncesinden geliyor.
İslami Hareket unsurlarının iki kutup arasında dengeleyici olmaları gerekirken taraflardan birine açılan kucak ülkelerine ve dinlerine zarara yazıyor…
*
Zarar -işte,Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinin ortağı Türkiye ve Arap İslam ülkelerinde mütemadiyen işlemektedir…
Saptırılmış islamın iktidar mücadelesinde mezhepler,tarikatlar,cemaatler ve etnisiteler savaşıyor;binlercesi canından olurken yaşayanların yarını kayboluyor, barış ve istikrar bir türlü sağlanamıyor.
*
Savaşta bir tarafı ve aldanışı da Başbakan Erdoğan’ın,”Bugün hala,Türkiye’nin terörle mücadelesine destek vermeyen,kendi ülkelerinde bu mücadele için istekli davranmayan,hatta terör örgütüne destek dahi sağlayan ülkeler olduğunu biliyoruz” ifadesi,
Libya’da Muammer Kaddafi’nin BM’de Ban Ki-moon,Fransa’da Nicolas Sarkozy ve İngiltere’de David Cameron’a ortak mektubunda, “İsyancılar sizin şehirlerinize saldırsa siz ne yapardınız? Söyleyin de sizin örneğinizi takip edeyim”,
Ya da Suriye Cumhurbaşkanı El Esad’ın,”Bizim ve ülkemizin geleceğini belirleyecek olanlar biziz.Ulusal birliğimizi ve geleceğimizi baltalamada hiç kimseye izin vermeyeceğiz” ifadeleri çok açık gösteriyor!
*
Nitekim BM Güvenlik Konseyinin isyancı İslami örgütlerin korunmasını teminen Kaddafi iktidarına müdahale etmenin yolunu açtığı 1973 sayılı kararı üzerinden aylar geçmiştir.
Rağmen Fransa liderliğinde Şafak Yolculuğu Operasyonu ardından NATO koalisyon güçleri destekli İslamcı hareketin saldırıları stratejik hedeflerin ötesinde -doğrusu,Kaddafi’nin bayındır ettiği Libya’yı yok ediyor, operasyonların nasıl sonuçlanacağına dair belirsizlik sürüyor…
*
O esnada Fransa ve İngiltere önderliğinde Batılılar Suriye’de Esad rejiminin protesto hareketlerini kanla bastırmaya çalışmasını kınayıcı ve yaptırım içeren bir kararın çıkarılmasını teminen BM Güvenlik Konseyini toplamıştır.
Veto hakkına haiz Çin ve Rusya’nın dışında geçici üyeler Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’nın da karar karşısındaki çekimserlikleri sürüyor.
İleri bir tarihte karar tasarısının onaylamasıyla Fransa ve İngiltere’nin El Esad rejiminin yasal olmadığı düşüncesinin pekişerek artan sayıda ülkenin Suriye’yi reddetmesinin şartları oluşturuluyor!
*
Suriye’nin ne uluslararası ne de isyan eden güçlere karşı askeri ya da ekonomik gücü yoktur-fakat, hem bölgedeki siyasi dengeler, hem de ülkenin etnik yapısı açısından farklı bir konumda bulunuyor.
El Esad, son dönemde ülkede ABD karşıtı politikalarını yumuşatmış olsa da hala İran’ın yardımıyla Lübnan’da Hizbullah ve Filistin’de HAMAS’ı ayakta tutuyor ve İsrail’e karşı ön cephe oluşturuyor.
Kürtler Suriye rejim değişikliğiyle kazanacakları statüden uluslararası kabul görmeyi umuyor.
İsrail Suriye’de kargaşanın kronikleşmesinin herhangi bir şekilde kendisine yansımasından çekinmektedir.
ABD nin BM Güvenlik Konseyinden çıkartamadığı Suriye’nin kınanması ve yaptırım kararı bölgede huzursuzluğa neden oluyor!
*
Suriye üst düzeyde hedeftir.Tüm hukuk ve örflerin aşıldığı, teröristlerin ve onlara yakın olan eğitimli ve silahlı grupların kabul edilmeyecek saldırılarda bulunduğunu ileri sürüyor ve soruyor,” Dünyada bunları politik savaş ve ilan edilmiş cepheleri çerçevesinde olduğunu söyleyebilen var mıdır?” diyor!
*
Olaylar nedeniyle sınırdan geçerek Türkiye’ye sığınan Suriyeli sayısının hızla artması, düzelen ilişkilere,ortak kabine toplantıları,kalkan vizelere- rağmen, Suriye’nin yeniden dizayn edilmesi periyodunda Türkiye’nin önemli bir görevi yükümlendiğini gösteriyor.
Türkiye’nin mülteci politikasının Suriye rejimi ile bir sıkıntıya neden olabileceği varsayımı yanında Suriye’nin isyancı islami örgütlere Türkiye’den rehberlik edildiği ve destek verildiği ithamı ya da İngiliz The Telegraph gazetesinin İran’ın Türkiye üzerinde Suriye’ye silah gönderdiği iddiası suları kaynatıyor.
*
Sular kaynarken Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi , Başbakan ve Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerinin Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı CHP ‘nin Atatürkçü esasları çerçevesinde brife etmesi, gerektiğinde müdahil olarak yönlendirmesi gerekiyor.
Yazık ki Başkan olduğu andan itibaren Kemal Kılıçdaroğlu’nun lâik demokrasiye itimadı ve duyarlılığı yanında dış politikaya ilgisinin de çok zayıf olduğu görülüyor.
Çünkü O; Türkiye’nin temel ilkelerine yapılan tehditi küçümsemektedir yerine gündelik hayatın ıvır zıvırı ve Başbakan’la oluşturduğu yüzeysel polemikten ileri gidemiyor-sanki,bu kadarına yetmektedir!
*
Türkiye’yi bekleyen tehlikeler karşısında kadın-erkek, genç-yaşlı, sivil-asker herkesin uyarılmasına,dikkatinin çekilmesine ihtiyaç bulunuyor.
Ne gezer!Kemal Kılıçdaroğlu -belki,yüklendiği misyon -belki,yetenekleri Türkiye’yi geçici körlüğe sokuyor!
Kılıçdaroğlu Atatürk’ün şu sözlerini hatırlamalıdır,”Ne kadar zengin ve refaha kavuşturulmuş olursa olsun,bağımsızlıktan mahrum bir millet,medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık olamaz.”