12 Haziran öncesinde halkın nabzını yoklayan Hollandalı gezgin Wilco Van Herpen’e bir de biz soralım dedik, ‘Ne olacak bu memleketin hali?’ diye…
İSTANBUL – Yerli belgesel kanalı İZ TV’de yaptığı ‘Wilco’nun Karavanı’ programıyla tanınan Hollandalı gezgin Wilco Van Herpen, bugünlerde NTV’de ‘Wilco’nun Seçimi’yle ekranlarda. 12 yıldır yaşadığı ve terketmek niyetinde olmadığı toprakları karış karış geziyor ve her geçen gün daha da Türkleşiyor.
‘Wilco’nun Seçimi’ nasıl başladı?
Seçim programı fikri, İZ’deki patronlarım Vedat Atasoy ve Murat Toy’la konuşulmuştu. NTV’den teklif gelince halkın nabzını yoklamak için yola koyulduk. Önce tereddüt ettim; bir yabancı olarak seçim programı yapacaktım ama belki benimle konuşmak istemeyeceklerdi. Nitekim Doğu Beyazıt’ta bir adam istemedi, ama iki soru sorunca, bir açıldı ki susturamadık. Samimiyetle yaklaşınca, insanlar zaten kendiliğinden konuşuyor. Bir de bizimkisi, geziyle siyaseti buluşturan bir proje oldu.
Gezi programından siyasi formata geçmek zor oldu mu? Türk siyasetine ve gündeme ne kadar hâkimsin?
Herkesin bilgi edinme tarzı farklı. Uzmanlar, haftalarca okuyorlar, stüdyolarda tartışıyorlar. Bense gezi sırasında yerel halkla sohbet edip yaşam şartlarını gözlemleyerek, şikâyetlerini ve beklentilerini birinci ağızdan öğreniyorum. Çankırı’da sanayi mahallesine gittik mesela. Farklı görüşlerdeki esnafı aynı masada toplayıp memleket meselelerini tartıştık, dolu dolu bir sohbetti. İnsanlara önyargısız yaklaşmalısınız. Yerel halkla aynı sofraya oturup, onlar gibi davranmak, onları anlamak gerek. Politikacıların en büyük eksiği bu; halkla iletişim kurmak.
Gezdiğin her yerde yerel halkın sorunlarını dinliyorsun. Sence Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?
En büyük sıkıntı, politikacıların halkla diyalog kuramaması. Halkı sadece seçim dönemlerinde ziyaret ediyorlar. Gezdiğim tüm şehirlerde insanların ortak şikâyeti bu. Politikacılar, onları seçenin halk olduğunu unutuyor. Hollanda’da başbakan, hâlâ bisikletle gidiyor parlamentoya, o da senin benim gibi bir insan. Herkes gibi evinden işine gidiyor, belki çantasında bir elma var. Türkiye’deyse başbakan, peşinde panzerlerle dolaşıyor, yollar trafiğe kapatılıyor.
Oy vermeye gitmeyip yöneticileri eleştirenleri sevmediğini söylüyorsun. Sen bu seçimde verecek misin?
Henüz oy veremedim, ama çifte vatandaşlık alıp iki seneye oy vereceğim. İnsanlar sohbetlerde şikâyet edip duruyor, ama oy vermek için tatilden dönemiyorlar.
Bir yabancı gözüyle, Türkiye’yi dünyada nasıl konumlandırırsın?
Hollanda’da AB’yle ilgili bir röportaj yapmıştık. Dedim ki, “AB, sopayla bir havuç uzatıp Türkiye’yi peşinden koşturuyor. Halbuki Türkiye 180 derece dönebilir ve başka ülkelerle işbirliğine gidebilir.” Tabii ki Türkiye Avrupa’dan, Avrupa da Türkiye’den çok fayda sağlar. Fakat Avrupa’nın korktuğu gibi Türkler göç falan etmez. Neden başka bir ülkede ikinci vatandaş olmak istesinler ki zaten?
Foto muhabirliği yaptığın dönemde Cumartesi anneleri ve Gazi Mahallesi olaylarını fotoğraflarken, Metin Göktepe’yle de çalışmışsın. Bugünlerde Türkiye basın özgürlüğünde 112. sıradayken, sen bu durumu nasıl yorumluyorsun?
Son gelişmeler çok üzücü. Gazeteci Ahmet Şık arkadaşım. Bir kitap yazdı, yayınevi basıldı, kitapları silindi ama engelleyemediler yine de. Su yolunu muhakkak buluyor. Ahmet’e terörist diyorlar, halbuki sadece düşünüyor. Düşünen insanı hapsedeceksek, o zaman 70 milyon insanı hapsedelim.
Oy verebilseydin, hangi partiyi tercih ederdin?
AKP’ye vermezdim, çünkü bir politikacının iki dönemden fazla aynı koltukta oturması tehlikeli. Sadece Erdoğan değil, başkası için de geçerli bu. MHP’lilerse, bugünlerde beni topa tutuyor. Wilco’nun Seçimi’nin Çanakkale bölümünde Romanların yaşadığı bir mahallede çektiğim fotoğraflara zehir zemberek yorumlar yaptılar. Parti içindeki bazı karışıklıklara rağmen CHP’ye oy verirdim sanırım. CHP deyince, şunu da söylemeliyim: The Economist’in ‘CHP’ye oy verin’ şeklindeki yaklaşımı hoş değil, ama yine de iyi bir analizdi.
Turizm Bakanı olmak isterim
Hollanda’da 2 Mart’ta yapılan eyalet seçimlerinde 12 Türk milletvekili oldu. Sen de “Türkiye’de bakan olmak isterim” demiştin bir bölümde. Türkiye’de ne bakanı olmak, neleri değiştirmek isterdin?
Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanı olmak isterdim, neden olmayayım? Yıllardır ülkenin dört bir yanını gezerken, birçok pozitif ve negatif nokta gözlemliyorum. Örneğin İstanbul, Avrupa kültür başkenti oldu ama aktiviteler çok sınırlı kaldı. Bu kültürel zenginlikle çok daha büyük projeler hayata geçirilebilirdi fakat paralar boşa gitti. Türkiye, kendi zenginliklerinin farkında değil. Allianoi ve Hasankeyf mahvoldu, şimdi de nükleer santral sevdasına düştüler. Japonya’dan hiç mi ders almadılar? Deprem, heyelan gibi doğa faktörlerini hiç mi hesaba katmıyorlar? O kadar çok HES barajı gerekli mi gerçekten?
Zenginliklerinin farkında değilsiniz
Programlarında tarihe ve kültüre özel bir vurgu var. Sence Türkler, bunlara ne kadar değer veriyor?
Eşim opera sanatçısı, senelerce AKM’de gösteri yaptı. Operaya meraklıları gidiyor tabii. Bir gün ben de gittiğimde, yanımda oturanlara sordum, “Etrafınıza bakın, bir şey görüyor musunuz?” diye, göremediler. Dedim ki, “Başörtülü kadınlar nerede?”. Gittiğim 10 gösteride en fazla 3 kadın görmüşümdür. Öte yandan Türkiye, her yönden zenginliklerle donatılmış bir ülke. Hollanda’da bu kadar tarihi ve kültürel zenginliğimiz yok, az olduğu için daha fazla kıymet veriyoruz herhalde. Fakat Türkiye o kadar zengin ki, bu artık alışılagelmiş bir durum, insanlar farkına varmıyor o zenginliklerin, üzülüyorum. Ben de elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum programlarımda.