NATO, KÜRTLER VE 12 HAZİRAN SÜRPRİZİ
Usame Bin Ladin’in öldürülmesi duyurusu islami terör örgütlerinin marjinalize edildiği ve küresel tehditlerinin baskılandığının ilanıydı.
Şimdi süreç ABD-İsrail-Suudi Arabistan ve müttefiklerinin ivmesiyle Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da Tunus,Mısır,Libya,Yemen,Suriye gibi kimi ülke yönetimlerin ekonomik,siyasal ve sosyal alanda başarısızlıklarından hareketle başlatılan muhalif kalkışmalarla gelişiyor.
Öncelikle yıllarca yeraltında ekonomik ve siyasal büyüme sağlayan ve “Ilımlı İslami Uyanışın” temsilciliğine evrilen sünni “Müslüman Kardeşler Örgütü”nün yasallaşmasına, ülkelerinde ekonomi ve siyasetten sorumlu kılınarak ehlileşmelerine ve ortak bir stratejiyle terör devleti kabul edilen İran’ın “Sünni eksen”le kuşatılması hedefleniyor.
*
İran da Filistin’de,Lübnan,Bahreyn,Yemen, Suriye’de “Şii Ekseni”yle yanıt veriyor…
*
Ne ki bulunduğu önemli coğrafyada “Sünni Eksen ile Şii Eksen”in kesişme alanında Suriye hızla kurgulanmış bir iç savaşa yönelmektedir.
ABD; kimi Suriyelinin Golan tepelerinde ateşkes hattını geçmek teşebbüsünde 23 kişinin hayatını kaybetmesini Suriye hükümetinin ülkesindeki gelişmeleri başka tarafa çekme gayretinin bir sonucu olduğunu savunuyor ve egemen devlet olarak İsrail’in müdahale hakkının doğduğunu savlıyor.
Beşşar Esad’ın demokratik reformlar vaadi,geniş kapsamlı af ilanına rağmen sünni “Müslüman Kardeşler Örgütü” giderek muhalif hareketi toparlıyor ve ABD’nin resmi söylemiyle Beşar Esad hükümetinin yasallığını yitirdiğini ve Suriye’de insanlığa karşı cinayet işlendiğini savunuyor.
Son olarak muhaliflerin Türkiye sınırından 20 kilometre uzaklıkta Cizr el-şuhur kasabasında 120 Suriye güvenlik görevlisini öldürmesi taraflar arasında kesin hesabın görüleceği ihtimalini güçlendiriyor…
*
Doğrusu kesin hesabın kime ve nasıl kesileceği: Yarın’a meraktır!
Çünkü İran kendini Doğu Akdeniz’e açan Suriye gibi bir stratejik ortağı kaybetmeyi asla düşünmemekte, ABD ve müttefikleri de İran’ın Suriye’yi kaybetmesi halinde köşesinde sıkışacağını hesaplamaktadır.
Fakat ABD ve müttefikleri Libya,Yemen ardından Suriye’de de kesin hesabın görülmesinin sürüncemede kalması ve düşmanın alan genişleterek güçlenmesinden rahatsız oluyor!
Üstelik ABD ve NATO’nun İran’a karşı Avrupa’da ve Türkiye’de kurulmasını planladığı Füze Savunma Sistemi Rusya’nın muhalefeti nedeniyle gecikiyor…
*
Bu sırada PKK; Büyük Ortadoğu Projesinde ABD ve İsrail ile stratejik ilişkileri sürecinde Irak,Suriye,İran ve Türkiye’de bölge stratejilerini ciddi biçimde etkileyecek güce ulaşmış ve Kürtlerin eskisi gibi yönetilemeyecekleri savıyla her Kürdistan parçasına çözüm arayışlarını dayatmaktadır.
Irak Kürt Federe Devleti giderek merkeziyetçi ulus devlet modelini aşındırırken,Kürt-Arap, Kürt-Suriye,Kürt-İran, Kürt-Türk ilişkileri gerginleşerek seyretmekte ve bölgede istikrar giderek bozulma eğilimi göstermektedir.
Öte yanda Türkiye Kürt Hareketinin demokratik konfederalizm gibi bireysel ve kültürel özgürlükleri değil coğrafya temelli kitlesel çatışmalara sonuç verecek bir anayasa öngörüsü de bölgeye gerilim ihraç ediyor!
*
ABD’nin Irak’tan nihai çekilmesi öncesi yerini NATO’ya bırakma isteği sürerken, yeni gelişen üç haber dikkat çekiyor;
İlkinde NATO’nun kapatılacağı iddia edilen İzmir’deki Hava Unsur Komutanlığı daha önemli bir misyon yüklenmektedir.
NATO Yunanistan üssünden vazgeçmiş ve İzmir’i bölgenin en önemli Kara Unsur Komutanlığına çeviriyor!
İkincisini İngiliz gazeteci Robert Fisk bildiriyor;Türkiye Suriye sınırının öteki tarafına bir tampon bölge için hazırlıklar yapmaktadır!
Üçüncüsü; Fransa ve İngiltere Suriye’de şiddet olayları artarken buna sessiz kalınamayacağı -çünkü, Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın meşruluğunu kaybettiği iddiasıyla BM Güvenlik Konseyine başvuruyor.
*
Haberler Sünni ve Şii eksenlerin keşişme noktası Suriye’de ibrenin ABD ve müttefiklerinin lehine çevrilmesini teminen NATO’nun Libya deneyimini akla getiriyor.
Libya deneyiminin gösterdiği üzere önce BM Güvenlik Konseyinde uluslararası bir gündem oluşturuluyor ve NATO durumdan vaziyet çıkararak devreye giriyor!
İşte ABD ve müttefiklerinin çıkarlarını teminen İzmir NATO Karargahı Ortadoğu’daki en büyük Kara Unsur Komutanlığına çevriliyor.
İleri zamanda Suriye sınırında mayınlı sahanında işletilmesi gözönünde olması kaydıyla NATO, TSK üzerinden bölgeye yerleşmeye mi hazırlanıyor?
Irak’ta ABD komutanlığı da bölgede NATO’ya davetiye çıkarıyor!
Eh! İslam Cihan Devleti hayalinde AKP, ayrılıkçı Kürt Hareketini islami sermayesi içinde aş ve işe muhtaç ederek bertaraf etmenin peşindedir ve bu uğurda güvenliğinin ve işbirliğinin sağlanmasını teminen NATO’nun bölgeye yerleşmesine de-elbette, hayır demiyecektir…
*
Bu yüzden ABD’nin bölge laboratuvarı Türkiye’nin 12 Haziran seçimi ve ardında yeni Anayasa’nın tüm toplum kesimlerinin ve bilhassa Kürt Hareketinin taleplerini yansıtarak hazırlanması sürecinin Türkiye’den bölgesine kurgulanan senaryoda önemli bir aşama olduğu anlaşılıyor.
Ne ki bu kurgunun çok gönüllüsü Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu başarabilecek güçte olduğunu ispatlamaya yönelik rahatsız edici uzlaşmaz kişiliği ve anlamsız otoritesi Türkiye’yi bölgesinin en gerilimli ülkesi haline getirmiştir!
12 Haziran Genel Seçim sonucunun bir tık uzaklıkta konfigürasyonu ve ardından anlaşılmaz, uzlaşmaz otoritesiyle Recep Tayyip Erdoğan’ın gücünün bir şekilde ders niteliğinde zayıflatılmasının bölgenin göreceli barış ve istikrarına Türkiye cenahından verilen bir katkı olacağını düşünmek gerekiyor!
Türkiye AKP ve yeniCHP koalisyonuna MHP’nin katkısı ve BDP ‘nin demokratik çözüme dahli ile genişleyen göreceli ve miadlı ulusal birliğe giderken TSK; NATO’ya mevzi açıyor…