ERDOĞAN HELÂK OLUYOR
ABD Ulusal Güvenlik Stratejisinde vatandaşlarına, “Güvenlikleriniz;noksanlıkları olan uluslararası sisteme rağmen küresel işbirliği sayesinde yaratılacak barışçıl ve istikrarlı dünya ile sağlanacaktır” teminatı veriyor.
Türkler’de Amerika’lının barışçıl ve istikrarlı dünya ihtiyacına Mustafa Kemal’in,”Ben batı milletlerini,bütün dünyanın milletlerini tanırım.Fransızları tanırım,Almanları,Rusları ve bütün dünya milletlerini şahsen tanırım ve bu tanışmam da harb sahalarında olmuştur,ateş hattında olmuştur.Ölüm karşısında olmuştur.Yemin ederek sizi temin ederim ki,bizim milletimizin manevî kuvveti bütün milletlerin manevî kuvvetinin üstündedir” deyişi istikametinde asla maneviyatına bir zarara rıza göstermemek kaydıyla katkı veriyor.
*
O nedenle barışçıl ve istikrarlı bir dünya için ABD’nin; bir asıra yaklaşan tarihî tecrübesi ile Türkiye ulus devletini ve modernleşme çabasını; merkezcil,otoriter,seçkinci gösteren, o’nun tek boyutlu etnik ve seküler birey yarattığı ve o nedenle zihin daraltarak çatışmacı kimliklere yol açtığı savındaki işbirlikçilerden sakınması gerekiyor.
Bu savdan hareketle Osmanlı Devletinin yıkılışı sürecinde ortaya çıkan suni Ortadoğu haritasının çözümden çok sorun yarattığı vizyonunda YeniOsmanlı Entellektüelizmini de -doğrusu,ciddiye almaması gerekiyor.
Çünkü bu Amerikalı’nın,Fransız’ın,Alman’ın,Rus’un ve -elbette,Türk’ün zuhur ettiği noktadır -ki, barışçıl ve istikrarlı bir dünya-ancak bu noktada, alt-üst olur!
*
Nitekim 12 Haziran seçimlerine az kala Eşbaşkan Erdoğan misyonunun çaresizliğiyle tüm Türkiye’yi karşısına almış, Ali kıran baş kesen’i oynamaktadır.
Deşifre olmuş misyonu modern dünyaya rağmen Türkiye’den hareketle Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da bireysel dini duyguları ağır basan insan tipi yerine siyasal dini arayışları öne çıkaran milyonlarca insanın ekonomisi ve sosyo-politiğinden ümmet oluşturulmasına lojistik sağlamaktır.
Erdoğan, Türkiye’de kadrolaştığı merkezi yönetimde,belediyeler,il özel idareleri ve köy yönetimlerinde,özerk kurumlarda,yatırım ajansları,KÖYDES ve BELDES’te yandaşladığı ekonominin geliştikçe siyasetine özgürlük kazandıracağını yandaşın ise islami hak ve özgürlükleri çerçevesinde yoksulluğunun giderileceği öngörüsündedir.
Bu misyonla Türkiye’nin ulus devletini zayıflatan -fakat,işin ucunun nereye varacağını algılamaksızın bizzat ortaya attığı Kürt Sorunundan -şimdi,çark ediyor!
*
Çünkü palazlandırdığı Kürt Hareketi yeniOsmanlı vizyonunda değil fakat Kürt Ulusu statüsü için kalkışmadadır!
O nedenle Erdoğan seçim öncesi hem davasının uzlaşmaz karakteri hem misyonundan çaresizdir -bu uğurda elini kaptıranın kolunu kurtardığı asla görülmemiştir- Eskişehir Mitinginde,”Kürt sorununun çözümü önündeki en büyük engel, bizim çözüm odaklı siyasetimizi engellemek isteyen,çözümü yavaşlatmak isteyen,çözüme direnen BDP’dir,CHP’dir,MHP’dir” derken, -ne alâ, vizyonununda olmayan herkesi kötüye çıkarıyor!
*
Abdullah Öcalan’ın seçimlerin ardından Kürt Statüsünün muhatabı BDP’nin mutlaka başarı olmasını teminen Fethullah Gülen’e yaptığı çağrıya henüz sonuç alınmadığı anlaşılıyor.
“Burada yaptığım görüşmelerden sonuç almamız durumunda görüşmeler sonlanmayacak, 15 Haziran’dan sonra da sürecektir. Olumlu gelişmeler olmazsa 15 Haziran sonrası herkes için farklı olacak, bu böyle bilinmelidir.Demokratik çözüm şansının yitirilmesi durumunda demokratik özerk güçler ile AKP’nin iktidar güçleri arasında çatışma kaçınılmaz olacaktır” tehditinde bulunuyor.
“Bundan sonra kendi durumlarına ilişkin kendi kararlarını kendileri almalıdırlar” işaretiyle PKK’nın üçer-beşer kişilik hücrelerini AKP’ye karşı teyakkuza geçiriyor.
Diğer bir tehditte, Suriye’de İsrail’in lehinde yaratılmış istikrarsızlığın sürmesini engellemek üzere oradaki Kürt demokratik özerk birliklerinden hazır olmalarını istemesidir…
*
12 Haziran seçimleri; Recep Erdoğan’ın misyonunda tüketen etkisini harekete geçirmiştir;herkese çatıyor- bağırıyor ve Türkiye’nin sorunlarına çözümde yalnızlaşarak dışlanıyor ve tükeniyor
O esnada yeniCHP’de Kemal Kılıçdaroğlu,Atatürkçü politikalarla değil- haydi,iyimser olalım, AKP’den rol kapmak için geliştirdiği stratejiyle,
“Özgürlüğün ve Umudun Ülkesi,Herkesin Türkiye’si-CHP 2011 Seçim Bildirgesi” ve “Doğu için söylenmeyen şeyler söyleyeceğiz” ifadesiyle,
Hakikat ve Uzlaşma Komisyonunun kurulması,yerel yönetimlerde AB Özerklik Şartından çekincelerin kaldırılması,Dersim 38’in incelenmesi benzeri önerilerle, Öcalan’ın Kürt Sorununun demokratik çözüm planına mutabakat sağlıyor.
Elbette bu mutabakat barışcıl ve istikrarlı bir dünya kurulması çabasında ABD’ye soluk veriyor!
*
Eh! Bu takdirde 12 Haziran seçimi tez zamanda eskinin tasfiyesine ve Kemal Kılıçdaroğlu’na işaret ediyor…