TÜRKİYE’DEN MLADIC’LER YARATMAK YOLUNDA
1992’de Başkan Milosevic’in desteğinde General Ratko Mladic Büyük Sırbistan hayaliyle Bosna Hersek’te etnik arındırma peşindeydi…
Bosna Savaşının sonlarına doğru Müslümanların bir çok cephede kazanması üzerine öne çıkarılan Dayton Barış müzakerelerinde avantajlı olmak için 11 Temmuz 1995 te güvenli bölge ilan edilmiş olmasına rağmen ve üstelik, BM,NATO,AB’nin gözleri önünde stratejik Srebrenica kentini ele geçirmek için bütün gücüyle saldırdı!
*
BM üye ülkeleri, tarihin her döneminde insanlığa büyük kayıplar verdiği kabülüyle ve ister barış isterse savaş zamanında işlensin ulusal,etnik,ırksal veya dinsel soykırımı,uluslararası hukuka göre suç olduğunda ortaklaştırıyor.
Bosna Savaşında Srebrenica’da en az 200 bin kişinin ölümüne neden olan en önemli sorumlulardan General Ratko Mladic’in yakalanması ve Lahey’de savaş suçlarından yargılanma sürecinin başlaması bir paradoksu gösteriyor…
İlkin AB;kapısında adaylık statüsü bekleyen Sırbistan’dan en önemli talebini alıyor ve Sırbistan’a AB adaylık kapısını açıyor!
*
Çünkü, İletişim Kuramları düşünürü John Fiske’in deyişiyle,”Yeryüzünde her toprak diliyle,diniyle,siyasal alışkanlıkları ve gelenekleri ve büyük ölçüde halkının kanıyla da İngiliz oluncaya kadar İngiliz ırkının Kuzey Amerika’yı kolonileştirince başladığı iş sürüp gidecektir” ideali,
Bugün gücünü bilgi ve iletişimin egemenliğinde endüstriyelleşme,rasyonel örgütlenme ve kentleşmenin ekonomi-politiğinden alan ve yeni dünya düzenini oluşturmaktan kendini sorumlu sayan ABD ile sürüyor.
ABD bu ideali teminen ülkelerin ekonomik ve siyasi kriterlerini ve uyum kapasitelerini gerekirse akla ziyan her türlü yöntemi kullanarak belirliyor!
İkinci olarak, General Ratko Mladic BM Savaş Suçları Mahkemesince soykırım ve insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle hükümlüdür, yakalanması soykırım suçlarının bir kez daha güncellenmesine neden oluyor-ki, bu sonuç ABD’nin ülkelerin uyum kapasitelerini belirlemede bir emsal daha oluşturması bakımından önem taşıyor…
*
Mesela, Türkiye’nin Cumhuriyet ile başlattığı modernleşme ve merkezileşmenin doğal sonucu merkezi yönetim biçimine tepkilerden gelişen Kürt Hareketi bölücü terörünü; asimilasyon,entegrasyon,kültürel kimlikler ve kültürel özgürlükler kavramlarına oturtarak etnik çatışmaya dönüştürmek istemektedir.
Abdullah Öcalan Kürt Sorunu çözümünde Deniz Baykal’ın ulusalcı politikalarının yetersiz görülmesi nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun lider edildiğini ifadeyle Kürtlerden, Kemal Kılıçdaroğlu’nun geliştireceği “Demokratik Kemalizm”in çözümünden yana olmaları talimatını veriyor!
*
Nitekim, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Konya Mitinginde,”Doğu için söylenmeyen şeyler söyleyeceğiz”ifadesi, Kürt Sorunu çözümünde,”Özgürlüğün ve Umudun Ülkesi,Herkesin Türkiye’si-CHP 2011 Seçim Bildirgesi”nin büyük bir dikkatle bilinmesine ihtiyaç gösteriyor.
Madem ABD nin ideali -elbette, karşısında ulusal bağımsızlık ve ulusal onurunda Türkiye’nin de Kemalizm’den ödün vermemesi hakkı bulunuyor…
*
ABD’nin idealini sürüklemesinde kimi projelerin -esef verici,Türkiye’den Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Van mitinginde, 1940’ta İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Kürtçe plak ve kitapların yasaklanmasını ve toplanmasını Kürtlere uygulanan bir asimilasyon ve inkar politikası olduğu vurgusuna karşı,
YeniCHP’nin seçim bildirgesinde “Doğu ve Güneydoğu’da tam demokrasi için uluslararası standartlara uygun komisyonlar yoluyla faili meçhulleri aydınlatacak ve kayıpları bulacağız.Dersim arşivlerini açacağız” lafzı endişe uyandırıyor.
*
AKP ve yeniCHP birlikte Abdullah Öcalan’ın Demokratik Kürdistan hayali için demokratik çözüm planına destek mi oluyor, sorusu akla geliyor!
Öcalan’ın ilgili çözüm planında PKK nın çatışmasızlık ilanı sonrasında TBMM de oluşturulacak hakikat ve uzlaşma komisyonu çalışırken beraberinde af müessesesi oluşturulacak ve uluslararası denetim ve gözetim altında PKK siyasi tutuklu ve hükümlülerinin bırakılmasıyla PKK güçlerinin sınır dışına çıkarılması eşanlı gerçekleştirilecektir.
Demokratikleşmenin anayasal ve yasal adımlarının atılmasıyla da silaha başvurma zemini ortadan kalkacaktır…
Sürgün,vatandaşlıktan çıkarılmış ya da mülteci durumuna düşmüş olanlar yurda dönerken,KCK yasallık kazanacak ve PKK artık Türkiye sınırları içinde faaliyet göstermeyecektir!
*
Ne ki Kürt Hareketi bir yanda da Avrupa Parlamentosunda Kuzey Yeşiller Sol Grubuyla birlikte Türkiye’nin AB üyelik sürecinde tarihiyle yüzleşmesinde Hakikatleri Araştırma ve Adaleti Sağlama Komisyonunun kurulması için yoğun bir talep büyütüyor.
Bu komisyon vasıtasıyla Türkiye’nin ayrımcılığa ve soykırıma yol açan etnik,din,kültür ayrımı,kırımı ve asimilasyonunun açığa çıkarılması ve bunun uluslararası alanda tanınması isteniyor.
1938 Dersim olaylarının da soykırım olduğundan yanadırlar ve açığa çıkarılması için başta BM olmak üzere uluslararası kurumlar nezdinde yoğun girişimlerdedirler.
Birlikte Türkiye’den ayrımcılığa ve soykırıma yol açan etnik, kültür, din, cins ayrımını, kırımını ve asimilasyonu içeren politikalardan vazgeçmesi çağrısında bulunuluyor!
Sosyalist Enternasyonal de Kürtlere destek veriyor…
*
12 Haziran seçimine az kala AKP sözde milliyetçiliğin rolünü keserken, yeniCHP’de Kılıçdaroğlu liderliğinin heyecan, istek ve fırsatlar oluşturduğu gözleniyor.
Kemalist ilkelerin eskimiş, hesaplaşılması ve aşılması gerekli bir ideoloji olduğu savında sosyal demokratlar, Kemalizmden sosyal demokrasi çıkarma peşinde revizyonistler,amaca giden her yol mübahtır diyenler ve kimbilir kimlerin yeniCHP ile oluşan heyecana,istek ve fırsatlar dalgasına kapıldığı anlaşılıyor.
Bu ortam Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği Kemalist Devrimin teori ve pratiğinin ayrıştırılması için bire-birdir -işte ,Kemalizm demokratikleşiyor!
*
Fethullah Gülen cemaati,CİA ve MOSSAD derin ilişkisinde ve Eşbaşkan Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniTürkiye’sinde;yeniYargı sistemi ve yeniTSK’ya yeniCHP’nin katılımıyla -tıpkı, Milosevic ya da Karacic ya da Mladic gibi soykırım suçlularının arz-ı endam etmesine bir adım kalıyor.
Kürtlerle birlikte Ermenistan,Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’da işbu sahneyi bekliyor…