Zübük siyaseti….

Sakız satarak başlamıştı ticarete. Ortaokul’dan ayrılmıştı. Dedesinin kanına girip aile şirketinden yüklü bir pay alarak girdiği ticaret hayatının ilerleyen döneminde kendine göre bir AİLE ANAYASASI oluşturarak aileden olan kuzenlerini ve kardeşlerini dedesinin ona kurduğu şirket büyüdükçe kendine bırakılmasını sağladı. Bu ticari başarısından önce bir dönem dedesinin ya da dayısının zaman zaman şoförlüğünü dahi yapmış dedesinin kurduğu aile şirketinde işçi olarak yarı aç yarı tok çalışmıştı. O dönemde bir hırsla aile şirketini AİLE ANAYASASI ile ele geçiren ZÜBÜK hayatı boyunca kıvrak zekasıyla perde arkasında olmuş ve çevresindekileri kandırarak büyük işlere imza atmıştı. Amerika’da olan Ağababasının verdiği akıl, nüfus ve çevre ile çok kısa sürede cami grubu adı verilen muhafazakar kesimde yıldızı birden bire parlamıştı.

Uşak’lılar bir  sabah  davul zurna sesleriyle uyandılar. Yatağından bir hışımla fırlayan Uşak’lı kardeşlerimiz, ağabeylerimiz eş dost ve akrabalarımız davulcunun  ara verdiği anda dilinden dökülenlere hayretle şahit oldular. Davulcu bağırıyordu: ’’Duyduk duymadık demeyin! Devlet büyüklerimiz Uşak’ı kurtarmak için Zübük Ağamızı gönderiyor. Zat-ı âlileri bugün İstanbul’dan gelecek ve bir konuşma yapacak. Uşak’ı nasıl kurtaracağını anlatacak Bütün ahali davetlidir, duyduk duymadık demeyin’’ diyor tekrar davulunu çalmaya başlıyordu.

Uşak yarım asırdır İl statüsünde bir şehirdi, bir hareketlilik göze çarpıyordu. Devlet, il olan ilçelere ne kadar yardım veriyor kimse bilmiyordu. Zübük gelmeden, bütün hazırlıklar tamamlanmış, karşılama heyetleri kurulmuştu. Gazeteler ve televizyonlar da unutulmamıştı haliyle.. ‘’Zübük gelecek Uşak  kurtulacak’’, ‘’Zübük gelecek göç duracak, Çocuğun iş bulacak’’, ‘’Uşak’ın’ın her sokağına bir fabrika yapılacak’’, “ Uşak bir bilgekent haline gelecek’’, ‘’Türkiye seninle gurur duyuyor. ZÜBÜK AĞAM’’ diye yazıyordu pankart ve dövizlerde. Zübük’ün yandaşları, onun devlet büyüklerine battaniye hediye ederken çektirdiği fotoğrafları büyütmüş, Zübük’ün büyüklüğünü anlatırken ‘’Yarının başbakanıdır, cumhurbaşkanıdır’’ onu yere göğe sığdıramıyordu diye halka onu telkin ediyorlardı… Zavallı Uşak halkı, bu güne kadar ne bir Zübük görmüş, ne de bir Zübük Uşak ve ilçelerinden gelip geçmiş. Zübük öylesine gizemli, öylesine bilinmez bir yabancı terim ki, sadece Aziz Nesin’i okuyanlar ve Kemal Sunal’ın filmini izleyenler bilir ve tanırdı Zübüğü bu bahtsız ve şirin yörede…

Zübük’ün yandaşları, bir ay boyunca gece gündüz demeden Uşak’ı Zübük’ün resim ve pankartlarıyla donatmışlardı. Koskoca şehir Zübük’le yatıp, Zübük’le kalkıyordu. Köylerden akın akın gelen insanlar onun heyecanını yaşarken bu ‘’büyük kurtarıcı’’olarak lanse edilen kişiyi görmek için adeta can atıyorlardı. Umutsuz ve yoksul köylüler ineğini, danasını, koçunu veya bir koyununun kulağından tutmuş şehre getirmiş.’’Büyük Kurtarıcı’’Zübük Ağa’nın kendilerini kurtaracak olmalarının verdiği umutla, onun önünde hayvanlarını kesmek ve O’nun kendilerine seçim hediyesi olarak vereceği battaniyelerden almak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı.

Bugüne kadar bir çok defa kandırılan Uşak halkı, Zübük için çok farklı konuşuyor ve düşünüyordu. Onu büyük bir kurtarıcı olarak görüyor, bu güvene istinaden de Zübük Ağa, yapacaklarını mebus olmadan pankartlara yazıyor, fotoğraflarını yollara asıyor,  tvlerde boy gösterip bakanlara, müsteşarlara, büyükşehirlerde ki valilere  battaniyeler kilimler hediye ediyordu. ‘’Hareketin olduğu yerde bereket olur’’diyen köylü “Zübük” diyor başka bir şey demiyordu. Son gün bütün hazırlıklar tamamlanmıştı.. Kesilecek hayvanlar süslenmiş. Kurbanları kesecek olan kasaplar beyaz elbiselerini giymiş Zübük’ü bekliyorlardı.

Zübük’ün ensesi bir hayli kalın ve birde kilolu olduğu için onu taşıyacak iki Kırkpınar başpehlivanı tutulmuş, Zübük şehre geldiğinde onu omuzlarına alıp şehrin içinde taşımaları için pehlivanlara iyi bakılıyordu ki Zübük’ü taşırken güçleri kesilip yere düşmesinler diye. En pahalı otellerde tatlı ve etli yemekler yediriyorlardı Taksici ve minibüsçülere, paralar verilerek insanları köylerden şehre getirmeleri sağlanıyordu.

Arabasını ne kadar çok köylüyle doldururlarsa aldıkları ücrette ona göre artıyordu şoförlerin. Bütün hazırlıklar tamamlanmış ve ahali bu ‘’Büyük kurtarıcı’’yı karşılamak için şehrin girişinde bekliyorlardı. Zübük’ün yandaşları bütün şehri balonlarla süslemişti.. Uşak’ta balon şişiren makine olmadığı için, balon şişirmekten çocukların dudakları, dilleri şişmişti.. Zübük, şehre gelmeden bürokratları tehdit etmeyi de ihmal etmemiş, ‘’Beni karşılamaya gelmeyen memur ve bürokratları sürgüne göndereceğim ‘’demişti. Yazıyı alan bürokratlar birer araba tutmuş, daireleri kilitlemiş, Zübük’ü alkışlayıp gözüne girmek için hazır kıta yol kenarında bekliyorlardı.

Halkla beraber şehrin sokaklarında aşağı yukarı koşup duruyorlardı. Kurtuluş Savaşı’nda sırasında Uşak’a gelen büyük komutanları dahi böyle bir şatafatla karşılamamışlardı. Cumhuriyet kurulduktan 30 yıl sonra il olan Uşak yine ilkleri yaşıyor ve ilk defa bir il olarak böyle bir heyecan, böyle bir coşkuyu beraber yaşıyordu. Zübük’ün yandaşları biraz korku, biraz saygı, bütün şehir üzerinde enteresan bir hava estirmişlerdi. Herkes Zübük’ten bir şey bekliyor, siyasetçiler korkuyor, bürokratlar sürülme korkusu ile uyku uyuyamıyorlardı.

Hasköylü Deli Mehmet kalabalığı yarıp Zübük’ün bir adamına yaklaşıp “Zübbük Ağa para dağıtıyormuş. Bütün Muhtarlara hem para hem de battaniye vermiş bende almak istiyorum. Beni ona götürürün!?” deyince muhtarlar hemen ortadan kaybolmuştu. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Uşak’a yeni atanan Cami hocası, Zübük’le ilgili merakını Okul Müdürüyle gidermeye çalışıyordu. Müdüre dönüp: “Müdür bey, bu Zübük nasıl bir adam? Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı, Başbakan’lık veya bakanlık yapmış mı? Yoksa bir pir mi, şeyh mi, padişah torunu mu? Müdür bey bu Zübük kimdir?” demişti. Müdür de bunun üzerine,‘’ Zübük denilince Aziz Nesin’i tanırım ben de. Kemal Sunal’ın oynadığı filmde halkı kandıran, dolandıran, dalga geçen Zübük’ü tanırım. Başka da Zübük Mübük tanımam hocaefendi’’ demişti. Zübük gelmeden, yandaşları mikrofonu ellerine alıp beklemekten yorulan Uşak’lılara ‘Büyük kurtarıcı’larını anlatırken yere göğe sığdıramıyorlar, “Zübük büyük adam”.

Bütün devlet adamları onu sever, onun korkusundan Uşak’a büyük yatırımlar, fabrikalar, okullar yapacaklar Uşak kurtulacak.’’diyorlardı. Artık Zübük, Uşak için bir kurtarıcı, Allah tarafından gönderilen bir ermiş gibi lanse edilmişti. Şairin dediği gibi “ En büyük mutsuzluk yalnızlıktır. Fakat en büyük mutsuzluk umudun tükenişidir.” İşte Zübük Uşak’lının umudunun tükendiği bir anda ortaya çıktığı için halk sahiplenmişti. Yaşlı Mehmet amca içini çeke çeke şöyle mırıldanıyordu.. ‘’Hele şu işe bakın! Demek Uşak’ta da adam kalmamış, bu Zübük kurtaracakmış. Şimdi bu Zübük Uşak için bir umut, bir kurtarıcı olmuş, başka çaremi var? Beceriksiz siyasetçiler meydanı Zübük’e bırakınca boşlukta böyle Zübük’ler tarafından doldurulmuş.

Zübük  bugüne kadar hep Uşak’ı Uşak’a gelmeden Organize etmiş veya İstanbul’dan yönetmeye çalışmış ve bir takım kurumlara da yıllar öncesinden kendi adamlarını yerleştirerek zaten kadrolarını oluşturmuştu. Adaylığını açıklamadan önce işi biraz daha ileri götüren Zübük  gelinlere para ve battaniye vererek  yeni doğmuş bebeklere bile kendi ismini verdirmişti. Öyle ki sosyal devletin Uşak’ta olmadığına inandırılan Uşak’lılar koskoca Uşak’ı elinde sihirli değneği olan Zübük’ün kurtaracağına  inanmıştı. Doğru, başlar ayak, ayaklar baş olunca bu memlekete daha çok Zübük gelir yalandan kurtarır gider.’’diyordu. Uşak’lı gazeteciler, Zübük’ü İstanbul’dan tanıyor ve onun İstanbul’daki çalışmalarını bir zaman haber yaptığı için Uşak’ı nasıl parmağında oynattığını iyi biliyordu.

Zübük  kurucusu olduğu …….. Derneğini kullanarak önce İstanbul’da  siyasete başlamıştı. Buradan sonra yine bir derneğin başkanlık yarışına giren ZÜBÜK dengesiz hareketleri ve söylediği yalanlar yüzünden Başkanlık seçimlerini az bir farkla kaybedince hemen son seçimi olan ve daha önceleri sözünü aldığı emaneti geri almak üzere Uşak’a dönerek bir başka derneğin başına geçmişti. İstanbul’da bir  bakan hemşehrisi, ‘’Buralarda senin gibi adamlar siyaset yapamaz! Git gariban Uşak’lılar kirlenmemiş, saf temiz insanlar, tam sana göre ‘’demiş ve Uşak’a göndermişti. Gazeteciler bunu bildiği için hemen manşet atmıştı. ‘’Gitti!.. Gitti! Uşak’a gitti!’’ diye sekiz sütuna bir manşetti bu..’’Bu Zübük Uşak’lı değil, Şavşatlı’dır. Bunun niyeti milletvekili olmak. Uşak’a girerse kimse çıkaramaz. Uşak’ın başına bela olacak. Uşak geri gidecek… Kirli siyaset yapacağı için işsizlik artacak, bunun yüzünden Uşak boşalacak. Bu Zübük, sanıldığının aksine güdümsüz bir adamdır’’ diye yazan gazeteyi Zübük’ün kiraladığı adamlar toplayıp yırtıyorlardı.

Bütün bu olan bitenlere Uşak’lılar seyirci kalmışlardı. Ancak gazetecilerin pes etmeye niyeti yoktu. “Bekleyin görün, bu Zübük hepinizin yüzünü gözünü yırtmaya başlayacaktır.’’diyordu. Zübük’ten sonra herkesin pabucu dama atılmıştı. Kimse Uşak’ın ileri gelenleriyle ilgilenmiyor, çoğu kez görmezden geliyorlardı. Siyasetçiler ise Zübük’e gösterilen aşırı ilgiden rahatsız, ağızlarını bıçak açmıyor, parti binalarından dışarı çıkmıyorlardı. Zübük Ağa’nın ayağı toprağa bastı. Uşak Havalimanı’nda bir karşılama töreni hazırlıkları vardı ki; insanlar karınca gibi bir o yana bir bu yana heyecanla koşuşturuyor, arada bir uçağın ineceği alana bakıyor, uçağın inmesini heyecanla bekliyorlardı. Zübük’ün konvoyu havalanına giderken Uşak’ın içinde de dolaşıp tozu dumana katıyorlardı.

Uşak’ın önderleri Uşak halkına, ‘’Yıllardır böyle bir karşılama görülmemiştir Bu adam şeyh de olabilir ‘’demişlerdi. Onlar da Zübük’ün konvoyunun arkasından gidiyorlardı ve Uşak için de bir şeyler istemek için ayrı bir grup oluşturmuşlardı. Uşak’lılar Zübük’ü kapmak için biraz daha uyanık davranıp yollara kırmızı halı döşemişler “Zübük ağa Uşak’ı da kurtarsın” diye pankartlar asmışlardı. Uçak inince sloganlar atılmaya başlandı. Davullar ve zurnalar çalıyor..Ortalığı bir birine katıyordu.

Zaman zaman halkın arasında Zübük’ü paylaşma tartışmaları çıkıyordu “Uşak’lıdır” diyordu kimileri, kimileri ise “Hayır efendim Şavşat’lıdır” diyordu. Kimi zübüğe sarılıyor kimi eğilip zübüğün bastığı toprağı öpüyordü. Zübüğü kapmak isteyen Uşak’lılar ve Şavşat’lılar arasında çok çekişme olunca, Zübük’ ün önce çeketini, gömleğini ve atletini çeke çeke yırtınca, Zübük’ ün büyük göbeği ortaya çıktı. Artık Uşak Havalimanında Zübük rüzgârı esiyordu. Sonunda Zübük eğilen iki delikanlının omuzlarına bindirildi ve Uşak’lılara bir konuşma yaptı.

Havaalanında yer yerinde oynuyordu. Halk,bu güne kadar böylesine içli bir konuşma dinlememişti ve bu konuşmanın ardından Zübük’e aşık olmuşlardı  Uşak’lılar kendi aralarında “Kurtarırsa bu memleketi bu adam kurtarır’’ diye mırıldanmaya başlamışlardı. Konvoy Uşak’tan  Ankara’ya hareket edince, Uşak’lı hanımlar arkasından kovalarla su dökmüş, ancak gazeteler Zübük’ün gelişine pek sevinmemişti.’’ Bütün Uşak’lılar, Çobanoğlu’nun “Bir hışımla geldi geçti peh peh peh Kiziroğlu Mustafa Bey hey hey heeey Şu dağları deldi geçti Ağan kim paşan kim Hanım kim nigar kim Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Ah onla sırdaş olaydım peh peh peh Anadan onbeş olaydım hey hey heeey Ben onla kardeş olaydım Ağan kim paşan kim Hanım kim nigar kim Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Hay edenden haya tepe peh peh peh Huy edenden huya tepe hey hey heeey Köroğlunu suya tepe Ağan kim paşan kim Hanım kim nigar kim Kim kim kim kim” Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu türküsüyle Zübük’ ü Ankara’ya yolcu ettiler. Zübük’ün namı kısa zamanda Köroğlu’nu geçmişti. Herkes bir torpil için Zübük’e yaklaşmak, elini tutmak, ünlü battaniyesiyle birlikte aynı karede fotoğraf çektirmek için birbirini eziyordu. Zübük Ankara’ya gelene kadar bütün köylerde önü kesilmiş, kurbanlar kesilmiş, misafir edilmek istenmişti. Zübük bu ilgi karşısında herkesi kucaklamış, o köyleri nasıl kurtaracağını anlatmış işsiz gençlere de iş sözü vermişti. Arada bir çocuklara paralar dağıtıp onlarında gönlünü feth etmişti. Herkes kıbleye dönüp ‘’Allah’ım sen Zübük Ağamızı başımızdan eksik etme’’ diye dualar etmeye başlamışlardı.

Müjde!.. Müjde!… Zübük Ağamız geldi. Zübük’ün Ankara’ya gelişi müjdelenmiş, bütün Ankara ayağa kalkmıştı. Aylardır gözü yolda olan Ankara’lılar, kadın, kız, yaşlı, genç herkes karşılamak için yollarda… Zübük’ü yakından görmek için bir birileri ezip geçiyorlardı. Ankara girişinde büyük bir kalabalık göze çarpıyordu, sloganlar birbiri sıra patlıyor “Zübük gelecek Ankara kurtulacak!” “Türkiye seninle gurur duyuyor” Yer gök inliyordu. Para dağıtılan çocuklar ufak pankartlarla yürüyüş yapıyorlardı. Battaniyeler kamyonlar üzerinden halka sebil dağıtılıyorken diğer taraftan kurbanlar kesiliyor, hayvanların böğürtüsü yeri göğü inletiyordu. Ankara sokakları kan revan içindeydi. Pehlivanlar Zübük’ü arabadan alıp o kalabalığın içinden kürsünün yanına kadar getirmişlerdi. İki Kırkpınar güreşçisi öyle terlemişlerdi ki. Ter kokusundan kimse yanlarına yaklaşamıyordu. Zübük gerile gerile parti genel merkezinin yolunu tutmuş ve resmi milletvekili adaylığı başvurusunu yapmıştı.

UŞAK’A DÖNÜŞ

Yine muhteşem bir seramoni ile karşılanmıştı Zübük. Gelir gelmez kendisi için kurulmuş platforma çıkıp yine gerile gerile mikrofona gelmişti. Beş dakika konuşmadan bekledi ve herkes nefesini tutmuş Zübük’ün konuşmasını bekliyordu.

Zübük bir mebus gibi konuşmaya başladı. Alkışlar tezahüratlar arasında konuşması sürekli kesiliyordu. Zübük daha heyecanlı ateşli konuşuyor, ‘’Değerli canlarım! Ben bu memleketi kurtarmaya geldim. Benden önceki siyasetçiler beceriksiz basiretsiz adamlardır. Uşak’a hainlik etmişlerdir. Benim canlarımın Batı’daki insanlardan farkı nedir? Ben yarın erkenden Ankara’dan getirdiğim su motorunu alıp, köylerin yolunu tutacağım ve suyu olmayan köye su, köprüsü olmayan köye köprü, yolu olmayan köye yol, okulu olmayan köye okul, sağlık ocağı olmayan köye sağlık ocağı, fabrikası olmayan İlçelere birer fabrika, Uşak’a yeni bir  üniversite yapıp sizi bu sefaletten, yoksulluktan çaresizlikten ancak ben kurtaracağım’’ “Sayın Uşak’lı hemşehrilerim! Sizi canım kadar seviyorum.

Ben sizin hizmetkârınızım. Uşak artık dünya şehri olacak yarından tezi yok bütün caddeler şantiyeye dönecek. Sn. Başbakan arkadaşımdır sözünü aldım. Bütün banka borçlarınızı sileceğim’’ diyor, borçlu köylü alkışlıyor. Zübük ilginin karşısında adeta feryat ediyordu. Üç ay sonra olacak genel seçimlerde kendisini garantilediğini düşünen ZÜBÜK içinde gizlediği milletvekili adaylığını açıklamış oldu. Alkış alkış alkış.

Not: İşte Aziz Nesin’in %60lık potansiyeli ile birlikte hemen hemen her şehirde türeyen bu Zübük’ler’den biri de Uşak’ta siyasete başlamış oluyordu!..

Hakan Koruk, Kırmızı Çizgi Gazetesi

Sakız satarak başlamıştı ticarete. Ortaokul’dan ayrılmıştı. Dedesinin kanına girip aile şirketinden yüklü bir pay alarak girdiği ticaret hayatının ilerleyen döneminde kendine göre bir AİLE ANAYASASI oluşturarak aileden olan kuzenlerini ve kardeşlerini dedesinin ona kurduğu şirket büyüdükçe kendine bırakılmasını sağladı. Bu ticari başarısından önce bir dönem dedesinin ya da dayısının zaman zaman şoförlüğünü dahi yapmış dedesinin kurduğu aile şirketinde işçi olarak yarı aç yarı tok çalışmıştı. O dönemde bir hırsla aile şirketini AİLE ANAYASASI ile ele geçiren ZÜBÜK hayatı boyunca kıvrak zekasıyla perde arkasında olmuş ve çevresindekileri kandırarak büyük işlere imza atmıştı. Amerika’da olan Ağababasının verdiği akıl, nüfus ve çevre ile çok kısa sürede cami grubu adı verilen muhafazakar kesimde yıldızı birden bire parlamıştı. - nasaistanbul

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir