Yunanistan’da Batı Trakya Türk Azınlığına yönelik uygulamalar işi iyice çığırından çıkarma noktasına getirdi. Azınlığa ait Vakıf malları üzerine Pontus’lular izinsiz “gece kondu” kilise kuruyorlar ve devletin birimleri harekete geçmiyor, nedense konu Azınlığın camisi ve minaresine gelince önce metreler ele alınıyor ve minarelerin yüksekliği ölçülüyor, uzun olmuşsa yapan ustalar mahkemelerde hapis cezasına çarptırılıyor, mahkeme köşelerinde sürüm sürüm süründürülüyor. Bu akıl almaz işler Avrupa’nın göbeğinde ve Avrupa ülkesi olan Yunanistan’da gerçekleşiyor.
Hatırlanacağı üzere Gümülcine’ye bağlı Yanıkköy’de Vakıfa ait “Han Tarlaları” üzerine Kilise yapıldı. Kilise gece ışıklar altında yani “gece kondu” usulü yapıldı. Devletin tüm birimleri olayı incelemeye aldı ve neticede Selanik’ten bir karar çıktı ve arazinin Azınlığın vakıflarına değil, Ormaniyeye ait olduğu saptandığı belirtildi. Kilise gece konduluktan artık yasallaşması için önünde hiç bir engel kalmadı ve Kilise yasalllaştı.
Her nedense Hasanlar köyü minaresini yapan ustalar daha geçtiğimiz günlerde 3’er hapis cezasına çarptırıldılar. Kimsenin gıkı çıkmadı. Yazan çizen sadece yine Batı Trakya’nın Türk basını oldu. Kimseninde umurunda değil.
Atina’nın haberi var mı? yok mu? Kimseçik bilmiyor. Acaba birileri burada Batı Trakya’da “kendi kanunlarını” mı uygulamaya devam ediyor? Bu kanunlar da her defasında Azınlığın dini mabetlerine karşı uygulanıyor. Son örneği de İskeçe’nin dağlık kolundaki Dolaphan köyünde yaşandı. Kaçak olduğu iddia edilen cami hem yarım kaldı, hemde iddia edilenlere göre 700.000 euro cezaya çarptırıldı.
Gerçekten, dünyada bir başka örneği varmıdır? Insane gerçekten merak ediyor.
Şimdi gelelim işi kim veya kimler buraya getirdi. Bu sorunun birkaç yıldan beri var olduğunu biliyorum. Yine bu sorunu seçim ve gerçekleşen seçimler öncesi yine birileri, partilerin borazancıları bu cezayı kaldıracaklarını, işi bitireceklerini söylediklerinide biliyoruz. Nereden mi biliyoruz? Seçim öncesi PASOK’u da, NEA’sıda oy peşinde olduklarından dolayı vermiş oldukları vaatleri biliyoruz. Ama malesef seçimler geçiyor, vaatler gidiyor. Bunu daha anlamadınız mı? Hakkımız olan dini ibadethanelerimizin yapılması artık torpile dayanmış, yaslanmış anlamadınız mı? peki kim ne zaman mücadele verecek? Onuda bilmez hale geldik artık. Yazık, hemde çok çok yazık. Utanmalıyız, hepimiz utanmalıyız. Hele siyasetçiler, bizi yönetenler iyice utanmalıdır. Nasıl bir toplum olduk ki? Bizi parçaladılar, kim bu duruma getirdi? Artık toparlanın ve aklımızı başımıza alalım çünkü işler nafile. Sonra geç olabilir.
Ama her ne olursa olsun tek bir şeyi belirtmekte fayda var. Ülkemiz Yunanistan’da kanunlar Kiliseler için nasıl bertaraf ediliyor ve “gece kondu” kiliseler inşa ediliyorsa, eh be kardeşim, müdsade edinde Batı Trakya Türk Azınlığı’nında kendi ibadethanelerini engellerle, cezalarla, mahkemelerde yıldırmaca, sindirmece politikalarıyla karşılaşsada yapabilmelidir.
Yahu, dini yapı yapmak, idadethane yapmak, “Allah’ın evi” diyorlar kurmak yasak mı? hani nerede dini inaça saygı? Nerede eşitlik? Kilise ve Papazlar işin başında olmak üzere, Batı Trakya’ya, Atina’ya cami yapılmasından neden rahatsız oluyorlar?
Koyunköy minaresinin hikayesi yıllarca sürmedi mi? neymiş efendim, “Minare çan kulesinden yüksek olmayacakmış” eee, ne olacak yüksek olursa? Bırakın bu saçma sapan fikirleri yaaa, bırakın Allah aşkına. Kırın gözünüzdeki miyoplu gözlüklerin camlarını, dünyadaki gelişmeleri puslu görüyorsunuz, koyun ufku uzaklardan dahi görebilen camları ve dünyanın artık küçüldüğünü, sınırların kalktığını görün, anlayın, uyanın!
Bakın Türkiye’de Rum Azınlığa karşı uygulanan politikaya. Haziran’da yapılacak seçimlerin ardından Ruhban Okulu’nun açılacağı iddia ediliyor. Son çalışmalar yapılmış. Yetimhanenin tapusu verildi.
Bizim halimiz ne olacak? Bu tek taraflı dostluk ve iyi niyet, hoşgörü nereye kadar be kardeşim? Gelde istyan etme, gelde yazma. Güzel şeyler yazmaya hasret kaldık bu ülkede, Yunanistan denilen bu ülkede gerçekten Azınlıklara yönelik, özellikle de benim azınlığıma yönelik iyi şeyler olmuyor. Sadece olduğu iddia ediliyor. Teorik olarak masal anlatılıyor. Hadi gösterin bakalım pratikte uygulamada ne oldu? Yalanlayın benim yazımı eğer gösterebiliyorsanız. Bazı gazetelerde her defasında ziyaretlerin ardından güzel şeyler olacak diye haberler okuyoruz. Reklam ful, ama içi boş hava cıva, etten püften uydurum hikayeler.
Ey ülkem Yunanistan, vereceksen ver, vermeyeceksen de apaçık söyle.
Korkunun ölüme faydası yoktur. Biz bir defa ölürüz, ama siz her gün ölüyorsunuz. Çünkü üzerinizde hak yemenin, gasp etmenin korkusu ve vijdan azabı var. Onu çekiyorsun.
Kırın bu antidemokratik uygulamaların, baskıların zincirlerini, atın üzerinizden “Türk Düşmanlığı”nı. Yok demeyin çünkü var. Eğer olmasaydı bize, bizim gibi uysal ve şerefli, sakin bir azınlığa yönelik yaptıklarınızı yapmazdınız. Bunun başka izahı var mı?
Atalarımız ne demişler bilirmisiniz?
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.” “Zulm ile abad olanın sonu berbad olur.” Bunu asla aklınızdan çıkarmayın.
Şimdi gelelim Azınlıkça’nın haberine bakalım bu akıl almaz olayı araştıran çalışkan ekip ne yazmış.
İŞ ÇIĞRINDAN ÇIKTI, DOLAPHAN CAMİİ’NE 700.000 EURO CEZA
İskeçe’ye (Xanthi) bağlı Dolaphan (Sminthi) camisiyle ilgili dava her geçen gün gittikçe daha kötü bir hâl alıyor. Köy camisine verilen cezanın rakamı 700 bin euro’ya ulaştı.
Bütün gelişmeler 2007 yılında köy halkının camide önce küçük çaplı onarım çalışmaları yapmaya başlaması ve daha sonra minaresine dokunmadan caminin tamamını Şehir Planlama Dairesi’nden gerekli izin alınmadan yeniden inşa etmeye girişmesiyle başlamıştı.
İnşaat sürecinde suç duyurusunda bulunulmasıyla birlikte o günden bugüne cami ile ilgili çalışmalar durdurulmuş durumda. Suç duyurusundan sonra İskeçe Valiliği Şehir Planlama Dairesi 340.000 euro ceza kesmişti.
Nisan 2011 itibariyle Dolaphan camisinin cezası artışlarla birlikte 700.000 euro’ya ulaşmış durumda.
Köylüler yüklü miktardaki bu para cezasına tepkililer. Yapılan illegal inşaatı kabul ediyorlar, ancak şahsi bir yapının değil, ortak kullanılan bir ibadet alanının (cami) söz konusu olduğunu dile getiriyorlar.
Şu ana kadar idarî açıdan hukuki sürecin devam ettiği ve cezanın kesildiği gerçek. Yalnız cezada tüzel kişinin detaylı bir şekilde açıklanmadığı kaydediliyor.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan dönemin İskeçe Valiliği Şehir Planlama Dairesi A. Kolios, Dolaphan camisiyle ilgili olarak artık kadastro işlemleri konusunda 7 Kasım 2010 yerel seçimleri sonrası yeniden şekillenen yerel yönetimler kapsamında tüm yetkinin devredildiği İskeçe Belediyesi ile görüşülmesi gerektiğini ifade ediyor. İskeçe Belediye yönetimi ise konudan son günlerde haberdar olduğunu belirtirken konuyla ilgili takınacağı tavrı ise belirlemiş değil.
Köylülerin en üzgün oldukları konu, cami inşası durdurulduğu için, şu anda Dolaphan halkının toplu halde namaz kılabilecekleri düzgün bir ibadethaneleri olmaması.
Sabık İskeçe Valisi ve şu anda Doğu Makedonya – Trakya Eyalet Meclisi’nde anamuhalefet listesi başkanı olarak siyasete devam eden Yorgos Pavlidis, dönemin valisi olarak Dolaphan camisine 700.000 euro ceza kesilmesi davasıyla hiçbir ilgisi olmadığını söylüyor.
Konunun, Şehir Planlama Dairesi’nin hizmetleriyle ilgili bir konu olduğunu belirten Pavlidis, kendisinin bu konuyla ilgisi olduğu yönündeki iddiaları yalanlayarak, “Şehir Planlama Dairesi memurları görev yetkileri çerçevesinde hareket etmişlerdir” açıklamasında bulunup konunun detaylarına girmedi.
Konuyla ilgili olarak açıklamada bulunan İskeçe Belediye Başkan Yardımcısı Hristos Mourkas ise konudan resmî olarak Nisan ayında haberdar olduklarını ve bu sorunun İskeçe Belediyesi’ne Şehir Planlama Dairesi’nden “miras” kaldığını belirtti. Mourkas, kendi şahsî kanaatinin idari işlemlerin bütünüyle tamamlanmış olmasından dolayı, İskeçe Belediyesi’nin bu davaya müdahil olamayacağını, ayrıca cezanın tahsiliyle de hiçbir ilgisi olamayacağı yönünde olduğunu dile getirdi.
Yapılan son genel seçimlerle iktidara gelen PASOK partisinden İskeçe milletvekili seçilen Çetin Mandacı’nın döneminde köylüler cezanın kaldırılmasını beklerken, bunun aksine verilen ceza 700.000 euro’ya ulaştı. Cezanın birkaç gün önce köy camisi mütevellisine açıklanmasıyla kaygılanan köy halkı soruna siyasi çözüm talep ediyor.
Şehir Planlama Dairesi cezanın çok ciddi kadastro yasaları ihlalinden ibaret olduğunu, 398 metrekare kaçak alanın inşa edilmesiyle ilgili konunun suç duyurusundan sonra İskeçe Valiliği Şehir Planlama Dairesi’ne intikal ettiğini ve ilk verilen cezanın 240.000 euro’yu geçmediğini ifade ediyorlar.
Bazı görüşlere göre ise cezanın kesilmesiyle birlikte konunun gerek köy halkı gerekse konuyla ilgisi olanlar tarafından daha iyi idare edilmesi durumunda ceza daha da indirilebilirdi (Planlama Dairesi’nce yapılan oylamada itiraz 2 – 2 oyla reddedilmişti), ancak şu anda işlemlerin tamamlanmış olmasından dolayı hukuksal açıdan cezanın hiçbir şekilde indirilmesinin mümkün olmadığı iddia ediliyor.
Şimdi ne olacak?
2007 yılından bu yana işleyen sürece bir çözüm bulunamazsa 2012 yılında ceza milyon euroları bulacak. Cezanın ardından kaçak inşaat için izin başvurusunda bulunan köy halkı siyasetçilerin oyuncağı hâline gelmekten bıkmış durumdalar. Artık camilerine kavuşmak, gönül rahatlığıyla ibadetlerini yapmak istiyorlar.
Birlik Gazetesi