Site icon Turkish Forum

Bush ‘Zavallı’ Obama ‘Yalancı’

Razi CANİKLİGİL / HÜRRİYET-NEW YORK
En güzel konuşmayı yaptı ama…

Başkan Obama, göreve ilk geldiğinde “İsrail’e bu yerleşimleri durdurun” dedi. Kahire’de yaptığı konuşma hayatımda duyduğum en güzel konuşmaydı. Bir programımda bu konuşmayı satır satır hayranlıkla anlattım. Ama, sonra İsrail, “Yerleşime devam edeceğim” dedi. Obama’da “Ok! Ne yapayım” dedi. İran ile konuşamadı. Türkiye’nin girişimini bile desteklemedi. Bunu kabul etmeliydi. Ama, bence Libya’da doğru olanı yapıyor. Tıpkı Körfez Savaşı’ndaki gibi tüm dünyadan izin aldık. Güvenlik Konseyi kararı alındı. Arap Birliği ve müttefikler destekledi. Şimdi de hareketin bir parçası olarak desteğe devam ediyor. Obama çok doğru olanı yapıyor. En azından Libya’nın yarısını kurtardık. Asker koysaydık çıkaramazdık.

Başkan Obama, göreve ilk geldiğinde “İsrail’e bu yerleşimleri durdurun” dedi. Kahire’de yaptığı konuşma hayatımda duyduğum en güzel konuşmaydı. Bir programımda bu konuşmayı satır satır hayranlıkla anlattım. Ama, sonra İsrail, “Yerleşime devam edeceğim” dedi. Obama’da “Ok! Ne yapayım” dedi. İran ile konuşamadı. Türkiye’nin girişimini bile desteklemedi. Bunu kabul etmeliydi. Ama, bence Libya’da doğru olanı yapıyor. Tıpkı Körfez Savaşı’ndaki gibi tüm dünyadan izin aldık. Güvenlik Konseyi kararı alındı. Arap Birliği ve müttefikler destekledi. Şimdi de hareketin bir parçası olarak desteğe devam ediyor. Obama çok doğru olanı yapıyor. En azından Libya’nın yarısını kurtardık. Asker koysaydık çıkaramazdık. - cenk uygur
ABD’de ilk defa internet TV Talk Show’unu başlatarak dikkatleri üzerine çeken Cenk Uygur (40), en çok izlenen haber kanallarından MSNBC’de her akşam 18.00’de “MSNBC Live” adlı programın sunuyor. Uygur’un şovu, aynı saatte CNN haber programından %40 daha fazla izleniyor. Kendi kurduğu “TheYoungTurks” programı ile de, http:// www.theyoungturks.com üzerinden 280 milyon izleyiciye ulaşıyor.

Wharton’da üniversite öğrencisiyken Körfez Savaşı’nı destekleyen mitingler düzenleyen Uygur, ikinci Irak Savaşı öncesinde ise tam tersine Los Angeles’ta savaş karşıtı mitinglerle dikkatleri üzerine çekti. Gençlik yıllarında Cumhuriyetçi Parti üyesi olan Uygur, 2000’de ilk olarak Al Gore’a oy vererek Demokrat Parti saflarına geçti. Yayınlarında Başkan Bush’a ‘zavallı’, Obama’ya ise ‘yalancı’ demekten çekinmiyor. Eşcinsel evlilik ve kürtajı destekliyor. Uzun yıllar idamdan yana tavır sergilemesine rağmen, artık karşıt olmuş.

Yeni doğan oğlunun ismini Prometheus Maximus koyması da çok ilginç. Prometheus’un Zeus’a karşı gelecek kadar cesur olup insanlığa ateş ve medeniyeti vermesi, Maximus’u ise Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un öğretmeni, bilge bir filozof olması nedeniyle seçmiş. Ama oğluna kolayca Max diyebiliyor. Obama’nın başkan seçilmesi için radyo ve internet üzerinden yoğun destek veren Uygur, hayal kırıklığına uğradığını söylemesine rağmen, Cumhuriyetçilerin artık iyice çıldırdığını düşündüğünden yine Obama’yı desteklemek zorunda olduğunu da itiraf ediyor.

Medya’nın yeni Türk yıldızı Türkiye’de son yıllarda gazetecilerin hapse atılmasını Amerikaların görmediğini, kimsenin bilmediğini söylüyor. Demokrasimiz için basın ve bilgi alma özgürlüğünün şart olduğunu söylüyor ve “İnsanların bilgisi yoksa, demokrasi çalışmaz. Basılmamış kitabı toplamak büyük yanlış. Ekonomiyi para, demokrasiyi bilgi çalıştırır” diyor. Uygur, New York’taki NBC stüdyolarında, çekimleri öncesi Razi Canikligil’in sorularını içtenlikle cevapladı.

-Amerika’ya 8 yaşındayken göç ettiniz. İlk yıllarınız nasıldı?

Ben İstanbulluyum. 8 yaşıma kadar Etiler’de yaşadım. Babam makine mühendisiydi, şirketi satıp Amerika’ya yerleşti. İlk geldiğimde burada kalacağıma inanmamıştım. Çocuk olduğumdan “tatile geldik, geri döneceğiz” diye düşünmüştüm. Bir gece ağlayarak uyandım. Arkadaşlarımı, kuzenlerimi özlemiştim. Babama, “Türkiye’ye dönmeyecek miyiz?” diye sordum. Sonra, babam beni ikna etti. İlk yıllardaki okul arkadaşlarım bana direk, “Türkiye hindi”, “Şükran Günü’nde kendi aileni mi yiyorsun?” diye takılıyordu. Ben büyük bir çocuktum, daha da önemlisi Türktüm, bunu gösterdim. Kimse benimle ters olmamaya çalışıyordu. Beni tanıdıktan sonra uğraşmak istemediler.

Türk olmak değerli ve kuvvetli bir şeydi

New York’taki Türk günü yürüyüşlerinde “En büyük Türkiye, başka büyük yok” diye tezahürat yapardık. Bunun hep mantıksız olduğunu düşünürdüm. ABD daha büyük diye düşünüyordum. Bu tam Türk aklıydı. Ama bu bana güven verdi. Türk olmanın değerli ve kuvvetli bir şey olduğunu düşündüm. Buna alıştım ve bu bana güven verdi.

-Cenk Uygur ismi İngilizce söylemesi çok zor bir isim. Ayrıca, Young Turks de çok iddialı, neden Türklüğünü ön plana çıkardın?

Tüm Amerikalılar medyaya girerken ismimi değiştirmem gerektiğini söyledi. “Radyoda bu isimle program yapamazsın” dediler. Ama, ben “Bob Roberts” isimli biri değilim. Ben Cenk Uygur’um ve buyum, kendimi değiştiremem. Şovumun fikri, gerçekler üzerine. Zaten kendi gerçek ismini söyleyemiyorsan, gerçekleri nasıl anlatacaksın ki! Medyaya ilk girdiğimde hem genç, hem de Türktüm. İsyankardım, sistemi değiştirmek istiyordum. Umut veren bir şov yapacaktım. Bu yüzden “Young Turks” ismini seçtim.

Avukatlık yapmak istemediğimi anladım

-Avukatlıktan medyaya geçişin nasıl oldu?

Columbia Üniversitesi’nde hukuk okudum. Çok eğlendim orada. Okulları, öğrencilik hayatını çok seviyorum. Hukuk okumak ile avukat olmak farklı. Hukuk okurken her şeyi tartışabilmenize rağmen, avukat olduğunuzda sadece belli konularda kalıyorsunuz. Avukatlık mesleğine başladığımda “Alaska’nın köylerinde telefon ihalesini MCI mı, AT&T mi alacak?”, onun üzerinde çalışıyorduk. Bu sıkıcı konu kimseyi ilgilendirmiyordu. Avukat olamayacağımı daha o ilk gün anladım. Bu işi yapmak istemedim. Aynı gün bir radyo – televizyon kanalında kurs almaya karar verdim. 2 ay sonra ilk programımı yaptım. Çok sıkıcı bir programdı. Ama, en önemli şey bu işi yapmaya karar vermemdi. 400 adet kaset hazırlayıp Amerika’daki değişik kanallara gönderdim. Biri Boston, diğeri Chicago’da geçici iki radyo işi buldum. Böylece medyaya girdim.

-Siyaset merakı nerden geliyor?

Babam Cumhuriyetçiydi. Babamın fikirlerini dinler ve saygı gösterirdim. Gençlik yıllarında başta Adanan Menderes’i desteklemesine rağmen, daha sonra karşı çıkmış. Hatta Menderes’e başkaldırdığı için Kilis’e kahraman olarak gelmiş. Menderes idam edildiğinde de bu karara şiddetle karşı çıkmış. Bana öğrettiği en önemli şeyler arasında, açık fikirli olmak ve gerçekleri daima her şeyden üstün tutmak var.

Başta Cumhuriyetçiydiniz, sonra Demokratlara oy vermeye başladınız, Körfez Savaşı’na destek verdiniz, Irak Savaşı’na karşı çıktınız, Obama’yı desteklediniz. Ama, bir programınızda “Bizi kandırdı” demenize rağmen yine kendisine oy vereceğinizi söylediniz. Siyasi olarak hangi çizgidesiniz? ABD’de Cumhuriyetçi parti fikirlerinin ilk yıllarda doğru olduğunu düşünüyordum. Reagan başkan olduğunda vergi yüzde 70’ti. Daha sonra yüzde 35’e indi. Bu oran ABD’de insanlara yeni imkanlar yaratmaya yetmiyor. Zenginlerin vergisini düşürmek istiyorlar. Bu doğru değil.

Chaney, petrol için Bush’u kandırdı

Baba Bush, Cumhuriyetçi olarak iyi bir başkandı. İç politikada sorunları vardı. Yine zenginlere avantaj sunuyordu, ama dış ilişkilere bakınca Körfez Savaşı mantıklıydı. Ben üniversitedeyken savaş yanlısı gösteriler yaptım. İkinci Irak Savaşı’nda da savaş karşıtı gösteriler organize ettim. Hiç bir ülkenin bir daha başka ülkeyi işgal etmemesi için bir örnek göstermemiz gerekiyordu. Bunu yaptık, başardık ve iyi bir mücadeleydi. İkinci Irak Savaşı ise bunun tam tersiydi. Baba Bush’un ilk savaştaki “Başka ülkeyi işgal edemezsiniz” felsefesinden sonra, oğlu çıktı ve bunun tam tersini yaptı. Amerikalılar bu yanlışı, partizan saflara yayıldıkları için göremedi. Başkan George W. Bush zavallı bir adam. Parlak biri değil. Başkan yardımcısı Dick Cheney onu ikna etmek için hem dini, hem duygusal her şeyi kullandı. Cheney, petrol için Bush’u rahatça kandırdı. Benim anlamadığım konu şu: Biz petrol almıyoruz ki. Kimse Amerikan halkına bedava Irak petrolü vermedi. Siyasilere para yardımı yapan büyük petrol firmalarına verildi. Halk için tam bir zarar yani. Buna inanmak zor olabilir ama Amerikan sistemi büyük yolsuzluk içinde.

Parayı kim verirse onun adına çalışıyorlar

Başkan Obama’ya büyük destek vermene rağmen, kendisini yalancılıkla suçluyorsun. Buna rağmen yine oyunu ona vereceğini açıkladın. Başkan Obama için çok ümitliydim. Sloganı ümit idi, biz de ne yazık ki inandık. Dedi ki; “Sistemi, Washington’u değiştireceğim”. Siyasi sistem burada çok yolsuz. Çünkü burada demokrasi yok. Politikacılar parayı kim verirse onlar için çalışıyorlar. Önemli olan oylar değil para. Çünkü para ile oylar alınabiliyor. Seçim kampanyasında kim daha fazla eleman çalıştırabiliyorsa, şirketler ve zenginler kime çok para veriyorsa o kazanıyor.

Biz Obama’yı bunu değiştirsin diye seçtik. Sağlık, bankacılık, çevreyi biraz düzeltsin diye seçmedik. Galiba bizi yanlış anladı. Ya da yalan söylüyordu. Veya Beyaz Saray’a girdi, denedi. Cesur olmadığını anlayınca da değişimden vazgeçti. Az bir değişimle yetindi. Büyük hayal kırıklığı yaşıyoruz. Sistem tıpa tıp aynı devam ediyor.

Obama, hem parayı hem oyları toplayacak

-2012 seçimlerinde Obama’yı destekleyecek misiniz?

Maalesef, yine Obama’ya oy vermek zorundayım. Çünkü, Cumhuriyetçiler akıllarını kaybetmiş. Deli insana oy verilmez. Obama bunu biliyor. Herkese diyor ki, “Bana para verin, zaten ben herkesin oyunu alacağım”. Bu seçimde de hem parayı, hem de oyları yine toplayacak.

-Son yıllardaki dış politikamızı nasıl görüyorsun?

Türk dışişleri son dönemde çok doğru işler yapıyor. Ortadoğu’da çok saygın, dikkatli akıllı ve kuvvetli siyaset izliyoruz. Bu kadar başarılı bir dış politika yapmalarına inanamıyorum. Hayranlıkla izliyorum.

-Türkiye’de siyaset yapmayı düşünür müsün?

İstemem! Çünkü; ABD, eski Roma’dır, Roma’da olmak lazım. Bir Türk Amerikalı olarak Roma’da olmam lazım. Türkiye’de konuşma özgürlüğü üzerine endişelerim var. ABD’de kimse Türkiye’de ne olduğunu bilmiyor. Kimse görmüyor.

Türkiye’de basın özgürlü hakkında yaşanan olaylar burada hiç yazılmıyor ve konuşulmuyor. Buradaki gazeteciler de yazarlar da neler olduğundan habersiz. Türkiye için en önemli konu bilgi özgürlüğüdür. Demokrasimiz için basın özgürlüğü, bilgi alma özgürlüğü şart. İnsanların bilgisi yoksa, demokrasi çalışmaz. Basılmamış kitabı toplamak büyük yanlış. “Ekonomiyi para, demokrasiyi bilgi çalıştırır.”

Savaşı desteklemeyen Almanya hakkında kimse konuşmadı

-Türk – Amerikan ilişkileri nasıl gidiyor?

İlişkiler Irak savaşından önce mükemmeldi. Asker geçişine izin verilmeyince Cumhuriyetçiler tepki verdi. Savaşı desteklemeyen Almanya hakkında kimse konuşmadı. Fransa’yı eleştirdiler. Ama, Türkiye Müslüman ülke olduğu için eleştirme cesaretlerini kendilerinde gördüler. Bence Türk – Amerikan ilişkileri en büyük sıkıntıyı Mavi Marmara ile yaşadı. İsrail’in yaptığı çok yanlıştı. Doğru ya da yanlış, çok kimse Türkiye karşıtı oldu. Washington’daki politikacılar “İsrail’e karşı geliyorsan bizle alakan yok” dedi. İsrail, ABD için daima dosttur. Burada Türkiye’nin haklılığını bile anlatamıyoruz. Umurlarında bile değil. Dinlemiyorlar.

Exit mobile version