Y O L
Cumhurbaşkanı Gül,The New York Times’da yayımlanan makalesinde Ortadoğu’da halkları tarafından meşru görülmeyen otoriter,merkezci ve seçkinci Arap rejimlerinin Filistin sorununda meşruiyet ve politika boşlukları oluşturduklarını,
Ortadoğu’nun er ya da geç demokratikleşmesi ardından İsrail’in bölgedeki yeni siyasal iklime uyum göstermesi gereğini bir başka ülkeden daha fazla hissedeceğini kaydediyor.
İsrail’in yükselen demokratik akımların etkileriyle başetmek için Filistinliler ve Araplarla barışmasını, bu noktada Filistin sorununa iki devletli bir çözümün geliştirilmesiyle de dalganın genişleyerek Arap-İsrail barışının tesis edilebileceğine işaretle,
Türkiye’nin yeni dış politikasıyla yapıcı müzakerelerin kolaylaştırılmasında yeniden arabulucu olmasını istiyor.
*
Ahmet Davutoğlu ise arabulucu olmak talebinde Türkiye’nin 2023 yılı perspektifini çizmektedir.
“Nasıl bir cihan devletinin küçülme süresi 12 yılda gerçekleşmişse,güçlü bir Cumhuriyetin Cihan Devleti olma ideali de önümüzdeki 12 yıl içinde gerçekleşecek.O zaman şefkat ve kudret eli güçlü olan Türkiye’nin insanlığa nasıl el uzattığını bir kez daha göstereceğiz”diyor!
*
Fakat AKP iktidarının İsrail ile Hamas örgütünün Ankara ziyaretiyle başlayan, Davos’ta gerilim arttıran, takiben Mavi Marmara kriziyle ikili ilişkileri tamamen donduran gerginlik politikasından nasıl çıkılacağı ve Türkiye’nin nasıl arabulucu olacağı,
Ortadoğu’da da her an yeni bir denge oluşturan güçlü İran siyasetine arabuluculuğun nasıl içselleştireceği merak ediliyor?
Ya da arabuluculuk kastı farklı bir politikaya mı işaret ediyor?
*
AKP’nin egemen düşüncesi ümmetçi siyasi islamın kavrayıcı ve bütünleyici temelinden hareketle tüm islam coğrafyasında ekonomik,siyasi ve sosyal kalkınmışlığı batı medeniyetine ilişiklemekten kaynaklanıyor.
Ortadoğu’da demokratikleşme hareketlerinden çok önce Türkiye’de Kemalist ideolojinin demokratik işleyişi engellediği ulusal ya da uluslararası siyasi, sosyal, ekonomik nitelikteki sorunların çözümünü güçleştirdiği kabulündedir.
İktidara getirişinden itibaren hızlanması kaydıyla yürütülen politikalarla küresel serbest piyasalara entegrasyonla başlayan dönüşüm -bugün, siyaseten de denetimi oluşturmuş bulunuyor.
Siyasi denetim;Kemalist zihniyeti benimseyen Türk Yargısı ,TSK, tüm kurum ve kuruluşları reforme etmiştir.
Savunma ,güvenlik ve istihbarat konularında güçlenilmiş ve Kemalist ideolojinin gündelik hayata sirayet eden zihniyetini bertaraf etmek üzere insan yetiştirme düzeni ve duyarlıklar da değiştirilmiştir.
*
Ağabey Türkiye hazırdır:o nedenle kapitalizmi az gelişmiş,modern burjuvazinin çok zayıf olduğu ve proleteryanın bulunmadığı Ortadoğu ülkelerinde demokratikleşme hareketleri -şimdi tüm hızıyla devrededir.
Süveyş Kanalıyla Mısır,Aden Körfeziyle Yemen,petrolüyle Libya,İran’ın doğu Akdeniz’de politik gücünü aktarımda Suriye; ekonomik kaynaklarının hep batıya amade olması kaydıyla islami örgütlerin yüzbinlerce insanı hareketlemesiyle demokratikleşmeye ilerliyor.
Hepsinin tek şablonu;ümmetçi siyasetin kavrayıcı ve bütünleyici temelinden hareketle tüm islam ülkelerinde
ekonomik,siyasi ve sosyal kalkınmışlıktan ayrısı-gayrısı olmadan pay alınmasıdır.
Slogan aynıdır;yaratılan Yaratandan dolayı sevilmekte ve hepsi kardeştirler!
*
Ne ki demokratikleşme hareketlerinin gerisinde ekonomilerinin gelişmişliği,teknolojik üstünlükleri,kültür,rekabetçilik,yenilikçilik,tarihi hafıza ve medeniyet bağları bakımından tarihin en büyük birikiminde Batı -tıpkı, AKP iktidarının Kemalist ideolojiyi tasvir ettiği düşünce gibi-ne ki, bu kez İslam algısının istenilen barışçıl ve istikrarlı bir dünyaya engel olduğu kurgusundadır!
İslam ülkelerinde bireysel dini duyguları ağır basan insan tipi yerine siyasal anlamda dini arayışları öne çıkaran milyonlarca insan tipini yaratmayı becermiş ve sosyolojileri değiştirmek üzere Tunus’a,Mısır’a,Yemen’e,
Libya’ya,Suriye’ye caddelere ve meydanlara salmıştır…
Batı siyasi islam adına ivmelediği bu tiplerin vasıtasıyla islamı yozlaştırırken,hareketi islam ülkelerine “devrim” adıyla pompalıyor-bu suretle, İslamın özgür geleceğini kapana sokuyor!
*
Teslim alınmış Türkiye; güdümlü, islam ümmetçisi milyonların ülkelerinde sosyolojileri değiştirerek demokratikleşmesi çabalarının arabuluculuğunu yapıyor.
Desteği ve deneyiminin lojistiğini veriyor.
Türkiye’nin arabuluculuğu Arap ülkelerinde harekete geçen islami örgütlerin ılımlı islam siyasetiyle dirlikleri,iktidara yükselmeleri,tutunabilmeleri ve dönüşümü sağlayabilmelerini temine yöneliktir.
Bu noktada küresel ekonominin ve siyasetinin tam kontrolü altına alınmış olacaklardır-ki;bu misyon İsrail’e arabulucu olmak anlamına geliyor!
*
Rağmen Türkiye -mesela, İran’ın doğu Akdeniz’e nüfuz ve politik güç aktardığı Suriye’deki demokratik hareketlere ya da Batılıların Libya’da bir islam toplumuna askeri saldırısına sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bu politika islamiyeti korumak ve daha ziyade İran’ın siyasi,askeri ve kültürel menfaatlerine karşı görünmemek çabasından kaynaklanıyor.
Çünkü Türkiye Ortadoğu politikasında islamcılığa lider olmak yanında İran’ın ürettiği gerginlikleri bizzat üzerinde toplamak bu suretle İsrail-İran gerginliğinin absorbanı olmak amacıyla da kullanılıyor.
Türkiye İran’ın İsrail’e oluşturacağı gerginliklerde gerilimi düşürmek için devreye girmeli ve İsrail’e karşı yapay bir gerginlik yaratarak ana objeleri karartmalıdır!
Bu anlamda Türkiye; İsrail-İslam toplumları ve İran arasında arabulucuk misyonunu sürdürüyor…
*
Neden Cumhurbaşkanı Gül arabuluculuk talep ediyor ya da Davutoğlu 2023 için Cihan Devleti hayali kuruyor?
Halbuki plan işlerse -elbette İran sorunu da çözülürse;müslüman Türk ve Arap ülkeler ve bireyleri hiç eksiksiz,o tarihte devasa küresel ekonominin şaşmaz sömürüsünde ve prangadadırlar!
O halde karartma yapılıyor!
Çünkü o gün ne Türk ne Arap ne de İslam;İslam uluslarının sonudur!
Bir yanıt yazın