“Taştaki Türkler” – “Damgaların Göçü”

Sadi SOMUNCUOĞLU
sadisomuncuoglu@yahoo.com
Sadi SOMUNCUOĞLU
sadisomuncuoglu@yahoo.com "Taştaki Türkler" - "Damgaların Göçü" <p>İnsanlık tarihi sırlarla dolu. Özellikle bilinmeyen, karanlıklar içindeki en eski çağlar. İnsanlar nerelerde, nasıl yaşıyorlardı, ne düşünüyorlardı gibi sorular zihinleri hep işgal etmiştir. Bütün olarak insanlık tarihi ve bunu meydana getiren toplulukların, kavimlerin, milletlerin, kültür ve medeniyetlerin tarihi üzerinde yapılan araştırmalar, bugün bize belli ölçüde bilgiler verse de, daha yapılacak çok iş olduğu muhakkak.
Son yıllarda tarihçilerin önüne yeni bir kaynak konulmuştur. Bu kaynak, amatör bir ruha sahip TRT prodüktörü Servet Somuncuoğlu’nun gayretleriyle meydana gelmiştir. Çok tehlikeli şartlarda, büyük bir coğrafya üzerinde, sarp dağ zirvelerinde yılmadan, fedakarca çalışan Somuncuoğlu’nun belgelediği kaya resimlerinden oluşan hacimli bir albümle kamuoyunun bilgi ve ilgisine sunmuştur.</p>
<p>Somuncuoğlu’nun 64 ayrı alanı kapsayan tespitlerinin toplandığı, “Taştaki Türkler” kitabı ikinci baskısını yapmıştır. Baskıdaki “Saymalıtaş-Gökyüzü Atları” adlı eseri ve basıma hazırlanan  “Damgaların Göçü” sırada bekliyor.
Yaklaşık dört yıl boyunca 150 bin kilometre ve 138 gün çalışarak hazırlanan bu eserlerde bazı örneklemelere yer verilmiştir. Sadece Kırgızistan’daki “Saymalıtaş”  kaya resimleri yüz binleri bulmaktadır. Kazakistan’daki “Tamgalı Say”, Altay- Tuva- Hakasya bölgesindeki kaya resmi alanları ve Abakan, Minusinsk, Kızıl müzelerindeki buluntulardan ise ciltler dolusu albümler çıkabileceği bildirilmektedir.
Fotoğraflarla belgelenen, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan’dan başlayıp, başta Ankara ve Hakkari olmak üzere Anadolu’nun muhtelif bölgelerine kadar uzanan bu geniş coğrafyadaki tespitler, araştırmacı ruhuna sahip bilim adamlarını göreve çağırıyor. Dünya coğrafyasının bu bölgesinde kimler yaşamış, bu resimler ve şekilleri niçin çizmişler, neyi anlatmak istemişler, bunlar arasında benzerlikler ve ortak üslup ve noktalar var mıdır, varsa buradan ortak bir dile/kimliğe gidilebilir mi, Türklerle ilgisi nedir gibi sorular büyük önem taşıyor. Özellikle ulaşılacak sonuçların mukayeseli bir değerlendirmesinin yapılması, bilinmeyen asırların karanlıklarına ışık tutabilecek, insanlık tarihinin aydınlatılmasına yardımcı olabilecektir.
Bulgular üzerinde yapılacak ciddi inceleme, araştırma ve değerlendirmelerin, Türk tarihi açısından da hayati önemi haiz olacağı muhakkaktır. Zira bu coğrafya Türklerin yaşadığı bir alan demektir. Nitekim ilk tespitlere göre, kayalardaki kısa kelime ve cümlelerin, Orhun Anıtları’nda kullanılan ve “Tarihi Türk Alfabesi” ya da “Runik Türk Alfabesi”yle yazıldığı ifade edilmektedir. İspatlandığı takdirde, bu bile tek başına, tarihimizin yeniden yazılmasının önünü açacak ve büyük atalarımızın tarihin derinliklerindeki varlığını ortaya çıkaracaktır. Özellikle Anadolu kaya resimleriyle bağlantılarının kurulması halinde, daha da büyük anlam ifade edeceği açıktır. Diğer yandan bu yazıtların hemen hemen hepsinin dua ve dilek metinlerinden oluştuğu, bu alanların ibadet, inanç ve anıt mezarlıklar olabileceği izlenimi, insanlığın inanç tarihi açısından ayrı bir anlam taşımaktadır.
Çalışmalarda hiç ayak basılmayan Türkmenistan, Afganistan, Özbekistan, İran, Irak, Suriye, Filistin, Kosova, İskandinavya, Avrupa içlerindeki kaya resimleri ilgi bekliyor.</p>
<p>***
TRT Turizm ve Belgesel Kanalı’nın projesi çerçevesinde “Damgaların Göçü” dünya gösterimi ile dünya tarihini yeniden yazdıracak “Türkler Anadolu’ya ne zaman geldi?” sorusuna cevap verileceği bildiriliyor.
Bugün Anadolu’da kurgan dediğimiz eski Türk mezar yerleri mevcuttur ve sadece Doğu Anadolu bölgemizde tespit edilmiş 1000 civarında kurgan bulunmaktadır. Bunlardan biri Hakkâri’de Prof. Dr. Veli Sevin başkanlığında açılmış olup, M.Ö. 1200 yıllarına aittir ve eski Türk mezarlarının en önemli özelliklerini taşımaktadır. Mezarda çıkan Balballar, Asya’daki Balballarla aynı özellikleri göstermektedir.
Yıllardır “Taştaki Türkler”in izini süren Yapımcı-Yönetmen Servet Somuncuoğlu, Anadolu arkeolojisinin en önemli keşiflerinden biri olan “Damgaların Göçü” belgeseli ile yine taşlardaki Türk izlerini ekrana taşıyor.
Bu belgesel, 27 Ocak-10 Şubat 2011 tarihlerinde, saat 21.00’de TRT Belgesel kanalında meraklılarıyla buluşacak.
Servet Somuncuoğlu’na yürekten teşekkürler.</p> - sadi somuncuoglu

“Taştaki Türkler” – “Damgaların Göçü”

İnsanlık tarihi sırlarla dolu. Özellikle bilinmeyen, karanlıklar içindeki en eski çağlar. İnsanlar nerelerde, nasıl yaşıyorlardı, ne düşünüyorlardı gibi sorular zihinleri hep işgal etmiştir. Bütün olarak insanlık tarihi ve bunu meydana getiren toplulukların, kavimlerin, milletlerin, kültür ve medeniyetlerin tarihi üzerinde yapılan araştırmalar, bugün bize belli ölçüde bilgiler verse de, daha yapılacak çok iş olduğu muhakkak.
Son yıllarda tarihçilerin önüne yeni bir kaynak konulmuştur. Bu kaynak, amatör bir ruha sahip TRT prodüktörü Servet Somuncuoğlu’nun gayretleriyle meydana gelmiştir. Çok tehlikeli şartlarda, büyük bir coğrafya üzerinde, sarp dağ zirvelerinde yılmadan, fedakarca çalışan Somuncuoğlu’nun belgelediği kaya resimlerinden oluşan hacimli bir albümle kamuoyunun bilgi ve ilgisine sunmuştur.

Somuncuoğlu’nun 64 ayrı alanı kapsayan tespitlerinin toplandığı, “Taştaki Türkler” kitabı ikinci baskısını yapmıştır. Baskıdaki “Saymalıtaş-Gökyüzü Atları” adlı eseri ve basıma hazırlanan  “Damgaların Göçü” sırada bekliyor.
Yaklaşık dört yıl boyunca 150 bin kilometre ve 138 gün çalışarak hazırlanan bu eserlerde bazı örneklemelere yer verilmiştir. Sadece Kırgızistan’daki “Saymalıtaş”  kaya resimleri yüz binleri bulmaktadır. Kazakistan’daki “Tamgalı Say”, Altay- Tuva- Hakasya bölgesindeki kaya resmi alanları ve Abakan, Minusinsk, Kızıl müzelerindeki buluntulardan ise ciltler dolusu albümler çıkabileceği bildirilmektedir.
Fotoğraflarla belgelenen, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan’dan başlayıp, başta Ankara ve Hakkari olmak üzere Anadolu’nun muhtelif bölgelerine kadar uzanan bu geniş coğrafyadaki tespitler, araştırmacı ruhuna sahip bilim adamlarını göreve çağırıyor. Dünya coğrafyasının bu bölgesinde kimler yaşamış, bu resimler ve şekilleri niçin çizmişler, neyi anlatmak istemişler, bunlar arasında benzerlikler ve ortak üslup ve noktalar var mıdır, varsa buradan ortak bir dile/kimliğe gidilebilir mi, Türklerle ilgisi nedir gibi sorular büyük önem taşıyor. Özellikle ulaşılacak sonuçların mukayeseli bir değerlendirmesinin yapılması, bilinmeyen asırların karanlıklarına ışık tutabilecek, insanlık tarihinin aydınlatılmasına yardımcı olabilecektir.
Bulgular üzerinde yapılacak ciddi inceleme, araştırma ve değerlendirmelerin, Türk tarihi açısından da hayati önemi haiz olacağı muhakkaktır. Zira bu coğrafya Türklerin yaşadığı bir alan demektir. Nitekim ilk tespitlere göre, kayalardaki kısa kelime ve cümlelerin, Orhun Anıtları’nda kullanılan ve “Tarihi Türk Alfabesi” ya da “Runik Türk Alfabesi”yle yazıldığı ifade edilmektedir. İspatlandığı takdirde, bu bile tek başına, tarihimizin yeniden yazılmasının önünü açacak ve büyük atalarımızın tarihin derinliklerindeki varlığını ortaya çıkaracaktır. Özellikle Anadolu kaya resimleriyle bağlantılarının kurulması halinde, daha da büyük anlam ifade edeceği açıktır. Diğer yandan bu yazıtların hemen hemen hepsinin dua ve dilek metinlerinden oluştuğu, bu alanların ibadet, inanç ve anıt mezarlıklar olabileceği izlenimi, insanlığın inanç tarihi açısından ayrı bir anlam taşımaktadır.
Çalışmalarda hiç ayak basılmayan Türkmenistan, Afganistan, Özbekistan, İran, Irak, Suriye, Filistin, Kosova, İskandinavya, Avrupa içlerindeki kaya resimleri ilgi bekliyor.

***
TRT Turizm ve Belgesel Kanalı’nın projesi çerçevesinde “Damgaların Göçü” dünya gösterimi ile dünya tarihini yeniden yazdıracak “Türkler Anadolu’ya ne zaman geldi?” sorusuna cevap verileceği bildiriliyor.
Bugün Anadolu’da kurgan dediğimiz eski Türk mezar yerleri mevcuttur ve sadece Doğu Anadolu bölgemizde tespit edilmiş 1000 civarında kurgan bulunmaktadır. Bunlardan biri Hakkâri’de Prof. Dr. Veli Sevin başkanlığında açılmış olup, M.Ö. 1200 yıllarına aittir ve eski Türk mezarlarının en önemli özelliklerini taşımaktadır. Mezarda çıkan Balballar, Asya’daki Balballarla aynı özellikleri göstermektedir.
Yıllardır “Taştaki Türkler”in izini süren Yapımcı-Yönetmen Servet Somuncuoğlu, Anadolu arkeolojisinin en önemli keşiflerinden biri olan “Damgaların Göçü” belgeseli ile yine taşlardaki Türk izlerini ekrana taşıyor.
Bu belgesel, 27 Ocak-10 Şubat 2011 tarihlerinde, saat 21.00’de TRT Belgesel kanalında meraklılarıyla buluşacak.
Servet Somuncuoğlu’na yürekten teşekkürler.

Sadi SOMUNCUOĞLU
sadisomuncuoglu@yahoo.com "Taştaki Türkler" - "Damgaların Göçü" <p>İnsanlık tarihi sırlarla dolu. Özellikle bilinmeyen, karanlıklar içindeki en eski çağlar. İnsanlar nerelerde, nasıl yaşıyorlardı, ne düşünüyorlardı gibi sorular zihinleri hep işgal etmiştir. Bütün olarak insanlık tarihi ve bunu meydana getiren toplulukların, kavimlerin, milletlerin, kültür ve medeniyetlerin tarihi üzerinde yapılan araştırmalar, bugün bize belli ölçüde bilgiler verse de, daha yapılacak çok iş olduğu muhakkak.
Son yıllarda tarihçilerin önüne yeni bir kaynak konulmuştur. Bu kaynak, amatör bir ruha sahip TRT prodüktörü Servet Somuncuoğlu’nun gayretleriyle meydana gelmiştir. Çok tehlikeli şartlarda, büyük bir coğrafya üzerinde, sarp dağ zirvelerinde yılmadan, fedakarca çalışan Somuncuoğlu’nun belgelediği kaya resimlerinden oluşan hacimli bir albümle kamuoyunun bilgi ve ilgisine sunmuştur.</p>
<p>Somuncuoğlu’nun 64 ayrı alanı kapsayan tespitlerinin toplandığı, “Taştaki Türkler” kitabı ikinci baskısını yapmıştır. Baskıdaki “Saymalıtaş-Gökyüzü Atları” adlı eseri ve basıma hazırlanan  “Damgaların Göçü” sırada bekliyor.
Yaklaşık dört yıl boyunca 150 bin kilometre ve 138 gün çalışarak hazırlanan bu eserlerde bazı örneklemelere yer verilmiştir. Sadece Kırgızistan’daki “Saymalıtaş”  kaya resimleri yüz binleri bulmaktadır. Kazakistan’daki “Tamgalı Say”, Altay- Tuva- Hakasya bölgesindeki kaya resmi alanları ve Abakan, Minusinsk, Kızıl müzelerindeki buluntulardan ise ciltler dolusu albümler çıkabileceği bildirilmektedir.
Fotoğraflarla belgelenen, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan’dan başlayıp, başta Ankara ve Hakkari olmak üzere Anadolu’nun muhtelif bölgelerine kadar uzanan bu geniş coğrafyadaki tespitler, araştırmacı ruhuna sahip bilim adamlarını göreve çağırıyor. Dünya coğrafyasının bu bölgesinde kimler yaşamış, bu resimler ve şekilleri niçin çizmişler, neyi anlatmak istemişler, bunlar arasında benzerlikler ve ortak üslup ve noktalar var mıdır, varsa buradan ortak bir dile/kimliğe gidilebilir mi, Türklerle ilgisi nedir gibi sorular büyük önem taşıyor. Özellikle ulaşılacak sonuçların mukayeseli bir değerlendirmesinin yapılması, bilinmeyen asırların karanlıklarına ışık tutabilecek, insanlık tarihinin aydınlatılmasına yardımcı olabilecektir.
Bulgular üzerinde yapılacak ciddi inceleme, araştırma ve değerlendirmelerin, Türk tarihi açısından da hayati önemi haiz olacağı muhakkaktır. Zira bu coğrafya Türklerin yaşadığı bir alan demektir. Nitekim ilk tespitlere göre, kayalardaki kısa kelime ve cümlelerin, Orhun Anıtları’nda kullanılan ve “Tarihi Türk Alfabesi” ya da “Runik Türk Alfabesi”yle yazıldığı ifade edilmektedir. İspatlandığı takdirde, bu bile tek başına, tarihimizin yeniden yazılmasının önünü açacak ve büyük atalarımızın tarihin derinliklerindeki varlığını ortaya çıkaracaktır. Özellikle Anadolu kaya resimleriyle bağlantılarının kurulması halinde, daha da büyük anlam ifade edeceği açıktır. Diğer yandan bu yazıtların hemen hemen hepsinin dua ve dilek metinlerinden oluştuğu, bu alanların ibadet, inanç ve anıt mezarlıklar olabileceği izlenimi, insanlığın inanç tarihi açısından ayrı bir anlam taşımaktadır.
Çalışmalarda hiç ayak basılmayan Türkmenistan, Afganistan, Özbekistan, İran, Irak, Suriye, Filistin, Kosova, İskandinavya, Avrupa içlerindeki kaya resimleri ilgi bekliyor.</p>
<p>***
TRT Turizm ve Belgesel Kanalı’nın projesi çerçevesinde “Damgaların Göçü” dünya gösterimi ile dünya tarihini yeniden yazdıracak “Türkler Anadolu’ya ne zaman geldi?” sorusuna cevap verileceği bildiriliyor.
Bugün Anadolu’da kurgan dediğimiz eski Türk mezar yerleri mevcuttur ve sadece Doğu Anadolu bölgemizde tespit edilmiş 1000 civarında kurgan bulunmaktadır. Bunlardan biri Hakkâri’de Prof. Dr. Veli Sevin başkanlığında açılmış olup, M.Ö. 1200 yıllarına aittir ve eski Türk mezarlarının en önemli özelliklerini taşımaktadır. Mezarda çıkan Balballar, Asya’daki Balballarla aynı özellikleri göstermektedir.
Yıllardır “Taştaki Türkler”in izini süren Yapımcı-Yönetmen Servet Somuncuoğlu, Anadolu arkeolojisinin en önemli keşiflerinden biri olan “Damgaların Göçü” belgeseli ile yine taşlardaki Türk izlerini ekrana taşıyor.
Bu belgesel, 27 Ocak-10 Şubat 2011 tarihlerinde, saat 21.00’de TRT Belgesel kanalında meraklılarıyla buluşacak.
Servet Somuncuoğlu’na yürekten teşekkürler.</p> - sadi somuncuoglu

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir