ERGUN OZGEN
TURKISH FORUM DANISMA KURULU
Binlerce yıllık tarihi geçmişi itibariyle Anadolu’nun kültürel kimliği dikkate alındığında, bu coğrafyayı yurt edinmiş olan gelmiş geçmiş tüm toplumların tarihi açıdan zilyetlikleri de gene bu topraklardaki maddi kültür değerleri ile özdeştir…..
ANADOLU COĞRAFYASINDA YER ALMIŞ OLAN UYGARLIKLARA KRONOLOJİK OLARAK BAKILDIĞINDA:
- M.Ö. 2.000.000 / 8.000 Yılları arasında Eski Taş devrinin yer almış olduğu.
Eski Taş / yontma Taş devri olarak nitelenen “ Paleolotik “ dönemim M.Ö. 2.000.000 ve M.Ö. 12.000 yıları arasında olduğu, diğer yönden M.Ö. 8.000 yılına kadar süren dönem de Mezolitik olarak nitelendiği….
Bu bağlamda Anadolu ‘da eski Taş Devrine ait 200 civarındaki bazı yerleşim yerleri dikkate alındığında ( Yarım Burgaz, Tekkeköy, Bardız, Macunköy, Dursunlu, Kaletepe, Palanlı, Şehremuz, Karain, Öküzini, Kadıini, Beldibi, Belbaşı, Dülük, Üçağızlı” mağara yerleri olarak görülmektedir…
Arkeolojinin öğretileri içinde özellikle gündeme gelen DAMGALAR ile ilgili maddi
Kültür değerleri dikkate alındığında,dönemleri itibariyle bölgedeki kaya resimlerinin Asya’daki benzerleri ile karşılaştırılmaları, kültür antropolojisi açısından önemli bir araştırma konusu olmuştur…
- M.Ö. 8.000/ 5.000 Yılları arasında bölgede Cilalı Taş devrinin gelişmiş olduğu…
Cilalı Taş devri olarak kabul edilen “ M.Ö. 8.000 / 5.000 “ tarihleri arasında kalan dönemde, ilk defa tarım ve hayvancılığın bazı yerleşim yerlerinin çevresinde şekillendiği görülmektedir…
Neolitik çağ olarak nitelenen bu döneme ait 250 den fazla yerin Anadolu’da bulunduğu da tespit edilmiştir…. Bunlardan bazıları olarak “ Fikirtepe, Kuruçay, Hacılar, Çatalhöyük, Aşıklı Höyük, Yumuk Tepe, Cafer Höyük, Çayönü, Göbekli Tepe gibi iskan yerleri saptanmıştır… Bu çağın özellikleri içinde” (M.Ö 7000/6000) Anadolu’da Ana Tanrıca olarak kabul edilen KUBABA ‘inancının ortaya çıkmasıdır”…
“Daha sonra, Hititler ve Hurriler ve daha sonra da Frigler tarafından da benimsenen Ana Tanrıca inancı, giderek bereket tanrıçası Kibele olarak varlığını sürmüştür…Bu inanç Yunan’da Artemis, Roma’da Diana, Mısır Kültüründe ise Tanrıça İsis şeklinde devam etmiştir…”
- M.Ö. 5.000/ 3.000 Yılları arasında Bakır Çağı yanında taş devrinin de sürmekte olduğu…
Bakır / Taş Devirleri olarak kabul edilen ve “M.Ö. 5.000 / 3.000” yılları arasında
Kalkolitik dönem olarak ifade edilen bu zaman aralığında ilk defa kerpiç evlerin
Ve koruma duvarlı iskan alanlar ortaya çıktığı gibi, çanak çömlek gibi diğer kültür
Unsurları da dönem içinde yer almıştır.
800 den fazla yerleşim alanlarından Bazıları “ İkiztepe, Alacahöyük, Alişar,
Bakkaltepe, Limantepe, Beyce Saltan,. Hacılar, Kuruçay, Domuz tepe,
Arslantapa, Değirmentepe, Tilkitepe… vb.” olmaktadır
- M.Ö. 3.000/2.000 Yılları arasında ise, Erken Bronz dönemine geçilmiş olduğu…
Tunç Çağı olarak’ da nitelene bu dönem “ M.Ö. 3.000 / 2.000 “ yıllarını kapsamaktadır. Bu dönem içinde şehir devletlerinin organize bir yapılaşma içinde oldukları, şehir çevrelerinin koruyucu duvarlarla çevrili bulundukları, dinsel seramoniler için tapınakların oluşturulmuş olduğunu ve özellikle de kağnı arabası gibi tekerlekli araçların da ilk buluş olarak yaşamda yer aldığı görülmektedir…
Bu zaman aralığında, M.Ö. 3300 ‘de Asya’dan gelen Sümerlerin Mezapotamya ya yerleştikleri görülür. Ayrıca, gene M.Ö. 2500 / 1700 arasında bir diğer Turani kavim olan Hattilerin de Anadolu’yu yurt yaptıkları anlaşılmaktadır…
Dönem içindeki yerleşim yerlerinden bazıları ise: ( İkiztepe, Alacahöyük, Troia, Şarhöyük, Alişar, Karaoğlan, Ahlatlı bel, Etiyokuşu, Polatlı, Arslantepe, Değirmentepe, Beyce sütlan, Kültepe, Semahöyük, Tarsus, Norşun tepe gibi şehir devletleri olmuştur…
“ Bu bağlamda M.Ö. 3200/1700 yılları arasında Orta Asya’da Altay ve Sayan dağları bölgesinde Oluşan ( AFANASYEVO KÜLTÜRÜNDE ) Bakır ve tunç’un kullanılıyor olması, atın ehlileştirilerek hareket kabiliyetinin artması, Anadolu’da eş zamanlı olarak görülen Erken Bronz dönemi ve Sümerlerin de gene eş zamanlı olarak Mezapotamya’ya kadar bu dönemde gelmeleri , kültürel bağlantılar ve etkileşim açısından konu, antropologların tetkikini gerektirmektedir…”
- M.Ö. 2.000/ 1750 Yıllarında Orta Bronz döneminin yaşandığı….
Bu dönem Asur kolonilerinin coğrafyada yer aldığı zaman aralığı olmaktadır.
Bu dönem Eski Hitit Çağı olarak da nitelenmektedir. Anadolu’da aynı zaman
Dilimi İçinde Geç Hatti şehir devletlerinin feodal etkinliklerine ait şehir devletleri de
Görülmektedir.Daha sonra , Hititler, Hatti kültürü üzerine devam etmişlerdir….
M.Ö. 1900/ 1700 arasında, Anadolu ve Kafkaslarda varlıklarını sürdüren bir diğer
Turani kavim olarak Kimmer’lerin tarih sahnesinde yer aldığıdır…
Bu dönem bazı yerleşim alanlarından “ Karabel, Kapakaya, Hattuşa, Alacahöyük,
Alişar Höyüğü, Acemhöyük, Kültepe, Ankuva, Markessi, Harran, Arslantepe, Kanış,
Kargamış “ gibi olanları sayılabilir…
6. Bu dönemin devamı içinde, Geç Bronz Çağı (tunç) M.Ö. 1750 / 1200 tarihleri
Yer alan ve Hatti mirası üzerinde ortaya çıkan Hitit dönemi söz konusu olmaktadır.
M.Ö. 1200 / 700 Yılları arasında ise Geç Hitit şehir devletlerinin Anadolu’da
Etkin varlıkları görülür. Her iki dönem yerleri içinde “ Aşapa, Gordion, Kussara,
Hattuşa, Tyana, İvriz, Hupişna, Kultepe, Karatepe, Adana, Samuha, Malatya,
Carohemish” sayılabilir….. Ayrıcai Geç Hitit dönemi iskan yerleri içinde de “ Tabal,
Gurgun, Kummuh, Hilakku, Que, Samad, Pattina..” gibi yerleşim alanları
Görülmektedir…
M.Ö.900 yılı başlarında Doğu Anadolu’da yer alan bir diğer Turani kavim de
Urartu’lar olup, Huriler ile akrabalık bağının olduğu da kabul görmektedir…
7. M.Ö. 900/ 600 Yılları arasında Doğu Anadolu’da Urartu Krallığının yer aldığı
görülmektedir…
Asur ile devamlı savaşmış olan Urartu Krallığı M.Ö. 900 /600 yılları içinde Van
Gölü çevresinde kurulmuş bir devlettir. Bu devlete tabi olan bazı yerleşim yerleri
İçinde “ Aznavu tepe, Toprakkale, Tushna, Çavuştepe olmaktadır…. Bu dönemde
Bölgede yapılmış bulunan su kanallarından bazılarının günümüzde bile kullanıldığı
Görülmektedir…. Gene günümüzden yaklaşık 2500 sene önce Turfanda yapılmış
Bulunan KARIZ su kanalları ile benzerliklerinin araştırılması gerekmektedir…
Gene M.Ö. 680 yıllarında Kafkasya üzerinden İskitlerin de Anadolu’ya girmiş
Oldukları anlaşılmaktadır…Bu kavimlerinde Turan kökenli oldukları kabul
Edilmektedir….
8. M.Ö. 700 /550 Yılları arasında Batı ve iç Anadolu bölgelerinde Frig krallığı
kurulmuştur…
Balkan kökenli oldukları sanılan bu boyların M.Ö. 700 / 550 tarihleri
Arasında iç Anadolu’da kurmuş oldukları bir krallıktır. Helen kültürüne de etkisi
Olan bu devletin dokumacılıkta olduğu kadar maden işçiliğinde de ileri gittiği
Görülmektedir…
Bu devlete ait bazı yerleşim bölgeleri ise, “ Midas, Akroana, Pessinus, Gordion, Alacahöyük, Hattuşa, Alişar, Kültepe “ olmaktadır…. Bu bağlamda, Frig kültüründe yer alan birçok kilim motiflerinin aynı zamanda Asya kilimlerinde görülen motif benzerliklerinin de araştırılması gerekmektedir. Bu devlet Kafkasya üzerinden gelen Kimmerler tarafından sona erdirilmiştir…
9. M..Ö. 700 /550 Yılları arasında gene Batı Anadolu bölgesinde Lidya Krallığın da yer
aldığı görülmektedir….
Bu krallığın özelliği “doğu ve batı “ kültür değerlerinin yansıtmasındadır.
Bazı yerleşim yerleri ise, “Troy, Smyma, Sardis, Ephesus, Miletus, olup, Tümülüs yığma
Mezarlarının Frig ve Lidya kültüründe de görülmektedir… Bu bağlamda, Turfan’da
Bulunan yığma piramidler ile benzerliklerinin de araştırılmaları Asya ve Anadolu
Kültür mirasları arasındaki ortak değerler yönünden gerekmektedir…
10. M.Ö. 1.000/600 Yılları arasında Ege bölgesinde İyon Şehir Devletlerinin kurulmuş .
oldukları da izlenmektedir…
Bu şehir devletlerinin Atina uygarlığının doğmasındaki etkisi önemlidir…
Bazı yerleşim yerleri ise “ Phokai, Khios, Klazomengi, Erithrai, Teas, Kolaphon,
Lebedos, Ephesos, Priene, Myus, Miletos, Samos olup, Akdeniz ve Anadolu sahillerindeki
İyon kolonileri ise, Amasra, Sinop, Trabzon,….” Olmaktadır….
Anadolu’daki kültürel miras üzerine gelişen İyon kültürü içinde yer alan isimler
Dikkate alındığında “ Tıpta Hipokrat, Tarihte Heradot, Felsefede Diyojen, Herakleitos,
Matematikte Pisagor, Thales, Miletli Anaksagoras İyon ekolünü Atina’ya taşıyarak
Eflatun ve Aristoteles’in öncüleri olmuşlardır..
M.Ö. 560 lar da Batı mimarisine de öncülük eden mimari değerler bu coğrafyadan
Çıkmıştır…. Temellerinde binlerce yılık kültürel birikim bulunmaktadır… Mimari
Örneklerden, “ Samos’taki Hera Tapınağı, Efes’teki Artemis Tapınağı, Didim’deki
Apollon Tapınağı “ özellikle sayılabilir…
11. M.Ö 550/330 Yılları arasında Anadolu’nun Pers hakimiyetine geçmiş olduğu
görülmektedir. Bu dönemde, Lidya’nın yıkılmasından sonra öne çıkan Pers
yerleşim yerlerinden “ Daskleion, Sardis, Halikarnas “ olmaktadır… Bu yerleşim
alanlarının, Persler’den önce, bölgedeki diğer kültür alanları üzerinde yer aldığı da
görülmektedir… Kültürel yapılanmada birinin diğerinin üzerine inşa edildiği de açıktır.
12. M.Ö. 330/ 30 Yılları arasında İskender İmparatorluğunun parçalanmasını takiben
bölgede Helenistik dönem öne çıkmıştır… Bu kültür, özellikle, Helenizm ile Ön Asya
kültürlerinin kaynaşmalarının sonucu olmuştur.
Helenistik dönemin başlıca yerleşim bölgelerine bakıldığında “ Pergamon,Elala, Malonia,
Magnesia, Tripolis, Cybira, Atalia..” oldukları görülmektedir..
!3. M.Ö. 30 – M.S. 395 Yılları arasında ise, Anadolu’da Roma döneminin yer almıştır.
Bu dönem yerleşim alanları içinde “ Bithynia, Paphlagonya, Pontus, Asia, Phrygia
Galatia, Kappadokia, Karia, Lykia, Pamphylia, Kilikya “ birer Roma Eyaletleri olmuştur
Yerleşim yerlerini içinde yer alan şehirler ise” Aphrodisias, Ephesos, Perge,
Side” olmaktadır…. Özetle, aynı yerleşim alanları kültürel mirasın üst üste gelmeleri
İle katlanarak gelişmiştir…
Neolitik Çağın Ana Tanrıçası olan “ KUBABA’ NIN” bu dönemde bereketin sembolü
Olarak, Ephesos’da “KYBELE” adı ile varlığı görülür..
14 M.S. 395 tarihi itibariyle, Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı Roma olarak ayrılmıştır.
Anadolu’daki birçok yerleşim alanı Bizans’a tabi olmuştur…
Anadolu’nun 1071 / 1308 döneminin Selçuklular oluşturmuş olup, bu dönemde yer alan
Yerleşim yerleri de “İznik, Antalya, Konya, Kayseri, Sinop, Divriği, Erzurum, Malazgirt “ gibi önemli iskan alanlarıdır…
Osmanlı İmparatorluğu ise, 1299/ 1923 dönemi ve 1923 takiben de Anadolu Türkiye Cumhuriyeti binlerce yıllık Anadolu tarih ve kültür mirasının sahibi olarak Anadolu’nun Türk kimliğinin ve onun gerisindeki tüm kültürel değerlerin savunucusu olmuştur…
Bilinen tarih biliminin yanında, Sanat Tarihi,Arkeoloji, Kültür Antropolojisi, Filoloji, son dönemlerde de devreye giren Genetik analizleri ile birlikte maddi kültür değerleri ele alındığında, Anadolu’ya binlerce yıl öteden, özellikle Asya üzerinden gelen göç dalgalarının bu coğrafyanın kültürel temellerini oluşturmuş olduğu görülmektedir..
Son günlerde ele alınan DAMGALARIN GÖÇÜ konusundaki akademik çalışmaların ifade ettiği değer çok önemlidir….. Sibirya’dan, Kazakistan’a, Kırgızistan’a, Azerbaycan’a, oradan Hakkari Yüksek Ova’ya, Van’a ve giderek Erzurum, Sivas, Ankara’ya, diğer yönden de Kafkasya’dan Karadeniz’in kuzeyine ve Doğu Avrupa’ya uzanan DAMGALARIN izledikleri yola bakıldığında, Turan coğrafyasından yola çıkan atalarımızın binlerce yıl önceden her geçtikleri ve yerleştikleri birçok yerde tarihe miras olarak imzalarını kayalara resmettikleri görülmektedir…Bu kaya resimlerindeki benzerlikler, değişik bölgelerdeki işaretlerin tekrarları, önemli hatırlatmalardır…
Anadolu’ya binlerce yıl önceden Turan topraklarından göç ederek gelen atalarımız tarafından bu coğrafyanın Türk ulusuna yurt olmak üzere alt yapısı hazırlanmıştır…Bu coğrafyada değişik dönemlerde yer alan ve farklı görünen medeniyetlerde bu sürecin
İyi irdelenmesi gerekmektedir….Anılan sürecin, tarih aralığı itibariyle muhtemelen neolitik dönem içinde ağırlıklı olarak yer almış olması ihtimali de kuvvetlidir…
Coğrafyanın birçok farklı bölgelerinde yer almış bulunan DAMGALARDA izlenen benzer çizimlerin tümünün bir tesadüf olarak nitelenmesi ise mantığa aykırıdır… Aynı kültür motifini binlerce kilometre ötelere benzerleri ile taşıyanların çıkış noktalarında ortak kültür varlığının olması gerekmektedir… Tarihin şifreleri arasında yer alan DAMGALARIN , her geçen gün daha da açıklık kazanması ile, birçok çevrede son zamanlarda söylendiği üzere insanlık tarihinin yeniden yazılması sürpriz olmayacaktır…
ERGUN ÖZGEN
NOT. Sn.Funda Kalacıoğlu’nun sunumundan da
Yaralanılmıştır…