KARABAĞ’DA ÖLEN
ÖKÜZ
Hüseyin MÜMTAZ
Öküz aslında Lefkoşa’da ölmüştür de sürütülerek
götürülüp Hankendi’nde bir çukura atılmıştır..
Gençler pek bilmez, “paralel örgüt” kavramı Soğuk
Savaş döneminden kalma bir terim olup, “yerel” Komünist Partilerinin yasal
olarak kurulma imkânı bulunamayan “hür” batı ülkelerindeki örtülü
örgütlenmelerini ifade etmek için kullanılırdı.
Hoş şimdi “hür” ve “batı demokrasisi” anlamları da
hayli su götürüyor ya, neyse..
O zamanların, “ülke nüfusunun oranına göre” dünyanın
en büyük Komünist Partisi ise; Makarios’un politikası sonucu “Bağlantısızlar
Hareketi” içinde yer alan Kıbrıs Cumhuriyetindeki AKEL idi. Ve Rumların bu
AKEL’inin, Türkler arasında da vücut bulması ihtiyacı vardı..
İşte CTP vakti zamanında bu ihtiyaca cevap vermek
üzere kurulmuş bir “paralel örgüt” olup böyle olduğu hiçbir zaman inkâr
edilmemiştir.
O zaman “sendikalar” ve parti polit büroları “gizlin”
buluşurlardı.
Nicosia’daki “Sovyetler Birliği Büyükelçileri” de CTP
ile türlü-çeşitli, gizli kapaklı ama devamlı görüşürlerdi.
Soğuk
Savaş’ın sona ermesi, ama bilhassa 2004’le girilen çakma AB süreciyle beraber
“münasebetler” ortalığa dökülmüştür. Artık açık olarak orada ve burada ve
göstere göstere “ortak” düzenlenmeye başlanılan çeşitli “iki toplumlu etkinlikler”,
uzo-rebetiko-şeftali muhabbetleri, kültürel bir takım fasariyalar işte bu
“kankalık”ın günümüze yansımalarıdır…
Mevcudiyetinin temelini “BEY Faşizmine Son”
sloganıyla “1974 Harekâtı, Türkiye ve Türk askeri düşmanlığında” görselleştiren
CTP’nin; 2004 Referandum sürecinden itibaren “durum icabı” sisteme dâhil edilme
mecburiyeti hâsıl olmuştu.
Dünya görüşleri ve hayat felsefeleri birbirine taban
tabana zıt “Ankara” ile CTP arasında mecburiyetten doğan bir “zoraki nikâh”
gerçekleşti.
“Ankara”nın batıya akredite olmak için AB rüyasına,
CTP’nin de AB şemsiyesi altında bile olsa “ortak vatan”a ihtiyacı vardı.
Bu denklemin ortak çarpanı Kıbrıs idi.. Ankara Kıbrıs
kapısından AB rüyası görüyordu; bu hedefe kuzeydeki sağ-ulusalcı-milliyetçi
çoğunluk karşı çıkacağı için CTP mecburi-zoraki partner seçildi.
“Süreç” 2004-2009 arasında işletilmeye çalışıldı.
Denktaş “emekli edildi”, UBP iktidardan
uzaklaştırıldı.
Talât Cumhurbaşkanı, Soyer Başbakan yapıldı..
Olmadı..
Referandum’da kuzeye “cebren ve hile” ile “Yes be
Annem” dedirtildiği halde ne Kıbrıs Türklerine verilen sözler tutuldu ne
Türkiye AB’ye alındı..
Zaten “tek dişi kalmış canavar”ın baştan beri böyle
bir niyeti yoktu..
“Kıbrıs Türkleri” kaybettikleri mevzileri 2009 Genel
Seçimleri ve 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimi ile geri aldılar. CTP ve Talât
“asıllarına rücu ettiler”.
“Ankara”nın da gelinen süreçte zaten artık AB
rüyasına ihtiyacı kalmamıştı.
Öküz öldü, ortaklık buzdolabına kaldırıldı.
Öküzün ölmesi CTP’nin içeride ve dışarıda olmak üzere
faaliyetlerine iki cephede hız vermesi sonucunu doğurdu.
6 Nisan 2011 günü Güney Kıbrıs’taki iktidarın büyük
ortağı, AKEL partisinden bir heyet,
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Gazimağusa İlçe Merkezi’ni “göstere göstere”
ziyaret etti. Genel Sekreter Andros Kiprianu başkanlığındaki AKEL heyeti,
bölgede tarihi yerleri de gezdi.
“AKEL heyeti, CTP Gazimağusa İlçe
Merkezi’nde Genel Başkan Ferdi Sabit Soyer tarafından karşılandı. İki parti
lideri ziyareti takip eden Türk ve Rum basın mensuplarına açıklama yaptıktan
sonra heyetleriyle birlikte bir süre görüştüler. Görüşmenin ardından CTP Genel
Başkanı Ferdi Sabit Soyer, Gazimağusa’ya ilk kez gelen Kiprianu’ya Namık Kemal
Meydanı (Othello Kulesi. HM) ve Lala Mustafa Paşa Camii (Saint Nicolas
Katedrali HM) gibi tarihi mekânları gezdirdi. Gezinin ardından heyetler St.
Mark Cafe’de öğle yemeği yedi. Yemeğin ardından CTP heyetine veda eden Kiprianu
ve heyeti araçlarından inmeden kapalı Maraş’ın etrafında tur attıktan sonra
15.30 sıralarında Gazimağusa’dan ayrıldı. Kipiranu’ya partisinin Merkez Yönetim
Kurulu üyeleri Venizelos Zanettos, Alekos Hristo, Melia Avraam ve Nikos Yuanni
eşlik ederken; CTP Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer’e de Gazimağusa milletvekilleri
Sonay Adem ile Teberrüken Uluçay, Dışilişkiler Sekreteri Erkut Şahali ile İlçe
Başkanı Ali Gulle eşlik etti. AKEL Genel Sekterei Andros Kiprianu CTP
Gazimağusa İlçe Merkezi’nde yaptığı açıklamada, CTP ile görüşmelerinin her
zaman yararlı olduğunu ve çözüm sürecinin ileriye götürülesine ilişkin
katkıların ele alındığını ifade etti. Kiprianu, Kıbrıs’ta zor dönemden
geçildiğini, AKEL ve CTP’nin çözüm
isteyen iki siyasal güç olduğunu kaydetti. Mağusa’yı ziyaretlerinin sembolik
bir önemi bulunduğunu söyleyen Kiprianu, Mağusa’nın 1978 yılından bu yana hep
gündeme gelen bir konu olduğunu, bu konuda birtakım adımların atılabileceği
inancında olduklarını söyledi. AKEL’in Mağusa’yla ilgili tezlerinin bilindiğini
kaydeden Kiprianu, “İyi niyet ifadesi olarak Maraş’ın yasal sahiplerine
açılması, Mağusa Limanı’nın işlerlik kazanması, Kıbrıs Türk toplumunun doğrudan
ticaret hakkı kazanması sürece önemli ivme kazandırır” dedi.
Soyer de açıklamasında, Kıbrıs sorununun çözümünün Türkler ve Rumlar
için hayati bir konu olduğunu ifade etti. Kıbrıs üzerinde çeşitli ülkelerin
farklı çıkarları bulunduğunu söyleyen Soyer, “Kıbrıs, Türklerin ve Rumların
ortak vatanıdır, anavatanıdır. Dolayısıyla bizim çıkarlarımız kendimize,
memleketimize dairdir. Çözüm, Rumlarla Türklerin demokratik varlıklarını
doğrudan geliştirmeleriyle ilgili bir durumdur. Biz, kendimizi Kıbrıs sorununun
çözümüne konsantre etmek zorundayız” dedi. “Yarım elmanın Kuzey’de de Güney’de
de karın doyurmayacağını”, adanın birleştirilmesi gerektiğini söyleyen Soyer,
çözümün temelinin de 23 Mayıs ve 1 Temmuz anlaşmaları olduğunu, bunun da tek
egemenliğe sahip, iki kurucu devletin eşitliğine dayalı, iki bölgeli, siyasi
eşitliğe dayalı federal bir çözüm
olduğunu kaydetti. Kıbrıs sorununun çözümünde AKEL ile ana prensiplerde çok
yakın olduklarını bir takım farklılıkların da bulunduğunu kaydeden Soyer,
farklılıkların da aşılamayacak sorunlar olmadığını belirtti”. (www.yeniduzen.com)
Bu
öküzün ölümünün içerideki fotoğrafıydı. Ölü öküz CTP aracılığı ile bir de dışarıda
resim çektirdi.
TAK’ın
7 Nisan 2011 tarihli haberine göre; “CTP-BG
Genel Sekreteri Kutlay Erk, Dağlık Karabağ ve Kıbrıs sorunları arasında
benzerlikler bulunduğunu belirtti. Erk, Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki panellerde
konuştu. CTP-BG Basın Bürosu’ndan verilen bilgiye göre uluslararası düşünce
kuruluşu International Alert’in Ermenistan’ın başkenti Erivan’da düzenlediği ‘Silahlı
Çatışmaların ardından Kıbrıs’taki yakınlaşma’ ve ‘Barış Arayışları deneyiminin Azeri-Ermeni
Sorununda Taraflarla Paylaşılması’ başlıkları altında 1-7 Nisan tarihleri
arasında yapılan panellerde konuşan Erk, Dağlık Karabağ ile Kıbrıs sorunları
arasında, savaşlar, kan dökülmesi, göçmenler ve kuşatmalar gibi birçok
benzerlik bulunduğunu kaydetti. Erk, esas benzerliğin ise çatışmaları çözmenin
yollarının bulunmasının gerekliliği olduğunu ifade ederek her iki bölgedeki
sorunların benzerliklerinin altını çizerken ‘Buna karşın düşmanlıklar bile
Kıbrıslı Türk ve Rum toplumlarının varlığını sonlandıramadı, bu nedenle barış
içinde bir arada var olmaları gerekir’ şeklinde konuştu.
‘Sorunların çözümü için uzlaşma, karşılıklı
anlayışın arzulanması ve güven yaratılması gerekir’ diyen Erk, ‘Kıbrıs özelinde
çatışan tarafların ilişkiler kurma konusunda istekli olduğunu, ancak bunun Karabağ’da
söz konusu olmadığını’ ifade etti. Erk, ne Azerbaycan, ne de Ermenistan’ın
görüşmeleri yoğunlaştırıp doğrudan ilişkiler oluşturma konusunda isteklilik göstermediklerini
söyledi ve ‘Her iki taraf da kendilerini -zarar görmüş taraf- olarak kabul
ediyor. Ancak statüko en iyi çıkış yolu değildir’ dedi.”
Hazirûn;
1-3 Nisan tarihleri arasında Azerbaycan’ın işgal altındaki Hankendi şehrine de
giderek İngiltere’nin “Uluslararası alarm” kuruluşunun organizatörlüğü ile
“Kıbrıs örneğinde, silahlı çatışma sonrası barış ve huzurlu ortak yaşam
deneyimi” konusundaki toplantıya katılarak “yasadışı” Yukarı Karabağ
ziyaretinde bulundu.
Katılımcılar
arasında “aynı zamanda” eski Lefkoşa Belediyesi Başkanı şu an Kuzey Kıbrıs
İşadamları Derneği Başkanlığı yapan Kutlay Erk’den başka ve İnsan Hakları Vakfı
Başkanı KKTC Yargı Konseyi Üyesi Emine Çolak’ da bulunuyordu.
Kutlay
Erk herhalde ay’da yaşamaktadır.
Kıbrıs’ta
çatışma mı vardır ki konusu çatışma olan bir toplantıya maydanoz olmuştur?
Çünkü
Kıbrıs ile Karabağ sorunlarının benzer olduğunu söylemek için ya ay’da yahut
Rum kesiminde hem de Rum olarak yaşıyor olmak lâzımdır.
Tarihe
ancak Rum göz(lüğ)üyle bakarsanız Kıbrıs ve Ermeni sorunları arasında benzerlik
bulabilirsiniz.
Karabağ
“kadîm” bir Türk yurdudur. Stalin zamanında Kafkasların, “ileride kullanılmak
üzere” çeşitli ad ve şekillerde bölünmesiyle “oluşturulan diğerleri gibi” yapay
olarak oluşturulan bu yurt, Sovyetler çökme sürecinde yine ileride kullanılmak
üzere bu sefer Ruslar tarafından Ermenilere peşkeş çekilmiş ve işgal
edilmiştir.
Kıbrıs
da 500 yıllık bir Türk yurdudur. Ada’yı 1571’de Rum’dan almadığımız için onlara
herhangi bir borcumuz bulunmamaktadır. Kaldı ki tarihin hiçbir devrinde Rum
ada’da hâkim otorite olarak bir hükümranlık kurmamış, 1960 Cumhuriyeti’nde de
ancak “iki ortak”tan biri olarak yer almıştır.
1974
müdahalesi, ada’yı Rumlaştırmak için yaratılan bir oldu-bittiye karşı; 1571’de
fermanla gönderilen Türkmenlerin can ve mal güvenliğini ve Türkiye’nin milli
çıkarlarını korumak için gerçekleştirilmiştir. Adanın diğer yarısındaki Rum
işgali halen devam etmektedir.
İki
Türk yurduna biri Rus-Ermenilerin, diğeri Türklerin farklı amaçlı müdahalesi
nasıl ve ne tür bir ruh için “benzer”likler taşıyabilir?
Rum
Alithia gazetesi, ziyaretin ardından Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Elhan Poluhov’un, Türkiye’den “KKTC heyetinin ziyareti ile ilgili” açıklama
beklediklerini belirttiğini yazmıştır..
KKTC
Bakü Temsilciliği ise konuyla ilgili basın açıklaması yaparak, bu şahısların
Hankendi ziyaretinden dolayı üzüntü duyduklarını ifade etmiştir..
Aşağıdaki
haber Kutlay Erk’le beraber; ille de Ermenistan’a Kars’tan kapı açmak
isteyenlere kapak olsun.. (DHA; 07 Nisan 2011)
“Ermeni lider ‘Kars’ı istedi! Ermenistan’da
Türkiye’ye karşı sertlik yanlısı Taşnak Ermeni Devrimci Federasyonu’nun (ARF)
lideri Vahan Hovhannisyan, Ermenistan’ın başkentinin Kars olması gerektiğini
söyledi.
Taşnak lider, halen Dağlık Karabağ’ın
başkenti olan Stepanekert’in (Hankendi) Ermenistan’ın da başkenti olması
gerektiği yolunda son zamanlarda aşırılık yanlıları tarafından sıkça dile
getirilen tartışmaya bambaşka bir iddiayla katıldı.
Hovhannisyan, Ermeni Civilitas Vakfı
tarafından düzenlenen bir konferansta konuya ilişkin düşüncesini aktarırken, ‘Spepanekert’in
Ermenistan başkenti olmasına karşı değilim, ancak ben Kars’ı tercih ederim. Ermenistan’ın
başkenti Kars olmalı’ dedi”. (www.milliyet.com.tr)
Sonra
da külahınız önünüze koyup bir düşünün ve şu iki konu hakkında artık kesin bir
karar sahibi olun, tavır belirleyin.
1)Demek
Rumlar’ın “Megali İdea”sından başka Ermenilerin de “Batı Ermenistan” aşkları
varmış. 2) “Biz” 2004 Referandum sürecinde meğer kimlerle “işbirliği”
yapmışız..
Yoksa
siz de bir türlü o lâf anlatamadıklarımızdan mısınız? 11 Nisan 2011
57’NCİ ALAY HER
YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ
Bir yanıt yazın