Prof. Dr. Oya Akgönenç
Libya da olaylar başlagıçtan itibaren (Şubat son haftası) diğer Arap ülkelerinde ki ayaklanmalardan farklı olacağını ve değişik bir gelişim grafiği sergiliyeceğini belli etmiştir. Olayların başlamasının üstünden bir ay geçmesine rağmen hala cevaplandırılamayan birçok “bilinmeyen etken” mevcut olup üstlerindeki sır perdesini muhafaza etmektedir.
Diğer Mağrip ülkelerinden Tunus, Cezayir ve Mısır, birbiri ardından, birbirine benzer sebeplerle sosyal dalgalanmanın (adeta sosyal tsunaminin) girdabına kapılmış ve bu ülkelerde yaşanan halk ayaklanmaları, tabandan yukarı doğru vuran ve etrafa yayılan bir güç dalgası gibi birbirini etkilemiştir.
Arap Halk ayaklanmalarının sonucunda otuz veya kırk yıldır başta olan ve çok sağlam gibi görünen idareler tek, tek devrilmiştir.Mağrip ve diğer OrtaDoğu olaylarının gelişim ve sonuçları, onların büyük ölçüde yerel Arap Devrimleri oldukları ve toplumların tabii tepkileri olukları kanaatını uyandırmıştır.
Dış dünya olayları dikkatle izlemiş ama sadece izlemiştir. Dünya liderlerinin bazıları da arada, “21. yüzyılda ‘halkların sesine’ kulak vermenin gerekli olduğu” şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır.
Mağrip’ten sonra daha çok Yemen, Lübnan, Bahreyn gibi ülkelere sıçrayan ayaklanmalar, beraberinde daha sert tepkiler getirmişlerdir. Ayaklanan sivillere karşı, idarelerin tutumu daha hırçın ve katı olmuş ve bir çok sivil yaralanmış hatta ölmüştür. Bununla birlikte, bu ülkelerde ki yöneticiler de halka reform ve daha iyi yaşam vaadlerinde bulunarak, olaylara yumuşak fren vurmaya çalışmışlardır. Bazıları yakın bir süreç sonunda iktidardan ayrılma sözü bile vermiştir.
Libya Olaylarının başlaması:
Libya da hareketlenme adeta bir tornedo( helezoni fırtına) şeklinde başlamıştır. Ülkenin Doğu ve Güneyine rastlayan bölgelerde ayaklanmalar çok kısa bir süreç içinde ve tam bir “isyan” şeklinde kendini göstermiştir.
Muammer Kadaffi , kendine göre şekillendirdiği bir Sosyalizim programı ile Libya’yı 42 yıldır yönetmektedir. Öteden beri de ülkenin zenginliklerini halka dağıtmakta, onlara ev, eğitim, sağlık v.s gibi alanlarda hak tanıyarak diğer ülke halklarından daha rahat yaşamalarını sağlamaktadır.
Muammer Kadaffi çok değişik ve “nev’I şahsına münhasır” bir kişiliğe sahip, birçok kimsenin garip bulduğu, oldukça patavatsız ve pekçok kimsenin hoşnut olmadığı yaradılışta bir kimsedir. Kızdırmadığı lider ( Arap veya diğer) kalmamıştır denebilir. Buna rağmen, Libya ve halkı için epey birşeyler yapmıştır.Diğer ülkelerden farklı olarak ülkede her seviyede birçok komite ve yarı özerk bölge ihdas ederek, halka yönetimde söz sahibi olma hakkını vermiştir.
Kadaffi, değer verdiği konularda çok çömertte davranabilmiştir. Mesela, Türkiye’nin “Kıbrıs Barış Harekatı” sırasında bütün harekat boyunca ihtiyaç duyulacak uçak benzinini garanti etmiş ve sağlamıştır. Hem de Türkiye Batının ve ABD’nin ambargosu altında iken. (Vicdan ve adalet sabibi hiç bir kimse, yapılan bu tarihi yardım ve iyiliği unutmamalıdır)
Kaddafi, bugün ülkesinde ki isyan ve ayaklanma durumu karşısında ülkesini terk etmeyi düşünmediğini ifade etmiş ve gerekirse “devrim şehidi” olarak ölmeyi de göze aldığını ifade ederek isyancılarla mücadeleye başlamıştır.
Libya daki gelişmelerde ki gariplikler:
Diğer olaylarla mukayese edildiği zaman Libyada ki durum pek çok gariplikler içermektedir. Mesela,
- Diğerlerinde ayaklanmaların sebep ve motifleri oldukça belli konularda şekillenmiştir.Talepler bellidir, nettir. Daha çok, sosyo-ekonomik ihtiyaçlardan oluşmaktadır. Libyada talep ve sebep net değildir.
- Bu ülkelerde, dışarıdan gelerek, karışıklıktan yararlanmak isteyenler
olmuştur: Tunusta yakalanan Isveçliler ve Hollandalılar gibi. Mısırda ele geçen İngiliz ve Fransızlar gibi. Ama bunlar “münferit girişimler “ şeklinde derhal soyutlanarak, etkileri durdurulmuştur.
- Libyada ise, İngiltere gizlice SAS komandolarını yollamış, Hollanda helicopter birliği indirmiştir.( BM kararından önce)
Libyada ki olay ise farklı bir seyir takip etmiştir.
- bir sosyal protesto veya bir sosyo-ekonomik talep şeklinde olmamıştır.
- Libyada ki olay adeta bir süredir kül altından ,için için yanan korların birden alev alması gibi ani bir parlama başlamıştır.
- Uzun bir süredir hazırlığı yapılmış gibi görünen bir olayın adeta zaman uygun görülünce harekete geçirilmesi gibi bir görünüm ve seyir takip etmiştir.
- İlk haftadan itibaren adeta Libya’yı Doğu ve Batı Libya olarak bir ayrışıma sokmak gayretleri göze çarpmaya başlamıştır.
- Libyada ki durum, bir halk ayaklanmasından ziyade “yöresel bir isyan” ve “ayırımcılık savaşı” görüntüsü içinde yürütülmektedir.
- Ülkenin bütünlüğünü korumaya çalışan merkez hükümet güçleri ise Avrupa ülkelerince suçlanır hale gelmiştir.
- Fransa ikinci hafta içinde , İsyancılar Konseyi adı altında toplanan isyancıları tanımıştır. (kim oldukları belli olmadığı halde)
- Bu yazının yazıldığı saatlerde ABD, İsyancılar Konseyi ile irtibatları yürütmekt üzere bir elçi tayin etmiştir. (elçi gönderdikleri grupların tam kimlikleri ve eğilimleri belli olmadığı halde)
- BM’lerde “sivil halkı korumak amacı ile Libya’ya müdahale etmek” kararı almıştır. Karardan sonra daha 12 saat dolmadan, Fransa yeni miraj jetlerini Libya’ya yollayarak, hükümete ait hedefleri vurmaya başlamıştır. Ingiltere de çok kısa bir sürede Libya’nın bombalanmasına katılmıştır.
- Diğer hiçbir Arap ayaklanmasında olmadığı şekilde dış güçler hiç vakit kaybetmeden Libya’ya müdahale etmişlerdir.
- “Sivil halkı korumak için” yapılan bu müdahalelerde birçok Libyalı ölmüş veya yaralanmıştır. Nevarki, bombalamayı yapan Fransa, Ingiltere ve ABD güçleri, bunların kendi attıkları bombalar sebebiyle değil de, daha önce yer alan çatışmalardan dolayı olduğunu iddia edecek kadar “küstah bir yaklaşım” sergilemektedirler. (hatta bir yerde bunları Kadaffi güçleri buraya yerleştirdi diyecek kadar gerçekten uzak ifadeler kullanmışlardır. Aynen Nazilerin Polonyada yaptıkları yalan iddia gibi)
Avrupa devletleri ve ABD aynen 19. yüzyılda olduğu gibi saldırgan ve sömürgeçi bir eğilim içinde, birçok önemli uluslararası ve ulusal kanunu çiğneyerek Libya saldırısını gerçekleştirmişlerdir.
Bu fevkalade tehlikeli bir yolun başlangıcıdır. Artık yeni bir dönem, KOLLEKTİF SÖMÜRGECİLİK dönemi başlamıştır
Hiç bir ülke’nin güvenlik garantisi kalmamıştır. Bütün dünya devletlerinin büyük bir aciliyetle bu durumu ele almaları gerekmektedir.
Bu uygulamanın anlamı ve tercümesi şudur:
1- Herhangi bir devlet veya lider, Batılı devletler tarafından beğenilmezse, onun ve devletinin hiçbir güvencesi yoktur. Herhangi bir sebeple, BMlerde yapılacak toplantılar, ikna turları, doğruluğu garanti edilelmeyen raporlara dayanılarak belli kararlar alınabilir. ( Libya olayında, BM’lerde ağlayan Libyalı diplomatları, onu kucaklayan gözyaşı dolu diğer dinleyicilerin hatırlanmasında yarar vardır.)
2- BM kararı alınınca onun üstünden gereken zaman geçmeden kararı alanlardan bazıları kendilerinde “saldırmak hakkını” görebilirler. Aynen Fransa ve Ingiltere’nin yaptığı gibi.
3- BM kararının yazılışı önemlidir. Libya olayında olduğu gibi son derece gevşek ve geniş yazılmış 1973 no’lu karar her türlü müdahaleye açık kapı bırakmıştır. O halde BM’lerde kullanılan dil ve yazım usullerini kim iyi biliyorsa, ipler onun elinde demektir. Bu da BM’deki pekçok devlet için iyi bir haber sayılmaz. Üstünde çok dikkatli düşünmeye değer bir husustur.
4- NATO artık, BM’lerin askeri operasyon kanadı ve uygulaması şeklinde kullanılmaya başlamıştır. Böylece GK (Günenlik Konseyi)de hakim durumda olan Batılı devletlerin elinde bir oyuncak olmuştur. Bu Çok tehlikeli bir gelişmedir. Nato kuruluş amaclarının dışında hareket eden bir “savaş makinası” olarak artık bir güvenlik mekanizması yerine, bir tehdit mekanizması oluşturmaya başlamıştır.
5- Libya olayınını tüm aşamalarında tam bir keyfilik görülmektedir. ABD kendi uçakları ile Kadaffi güçlerini vurarak, isyancıların yolunu açmış ve onların kazanmasını sağlamıştır. Fransa ve İngiltere derhal isyancıları tanımıştır.
6- Timsah Gözyaşları dökenlere de dikkat etmek gerekir. Rusya, Çin, Veto hakkı olduğu halde çekimser kalarak, diğer saldırgan tarafın istediğini yapmasına olanak sağlamıştır. Şimdi ise “çok üzgün olduklarını”ifade etmektedirler. Burada çok büyük bir yalnışlık yapılmıştır.
7- O halde sormak gerekir, BU İSYANCILAR ONLARIN İSYANCILARI MIDIR? ONLAR TARAFINDAN MI HAZIRLAN MIŞTIR?
8- İsrailin Dış işleri bakanı Liberman Londrada yaptığı açıklamada, Libya modelinin Suriye ve Iranda da uygulanması gerektiğini açıkça belirtmiş ve bunun yapılmasını teşvik etmiştir.
9- Durum buysa, yine sormak gerekir: HANGİ ÜLKE ŞU ANDA TEHDİTTEN UZAKTIR?
Fevkalade tehlikeli bir dönem başlamış bulunmaktadır.