Gündem hızlanırken, seçim kokuları herkesin genzini yakmaya başladı. Ortadoğu’da yangın sürüyor ve Kaddafi, neden olduğu iç savaşa adeta emperyalist güçleri davet ederek felaketin boyutlarını katladı. Tüm bu ülkelerin en büyük zaafı şu: Onların bir Atatürk’ü olmadı ve bu nedenle sömürü düzenini en başından beri kıramadılar. Bu nedenle de “Kaddafi katliamı mı, emperyalist saldırı mı?” ikilemiyle boğuşuyorlar. Şimdi ödenen tüm faturaların kökeni, Irak’tan Mısır’a, Tunus’tan, Libya’ya hep bu…
İşte bu cümleden sonra, hızlanan gündemde “pas geçilemeyecek” boyutlarda tatsız bir olay yaşadık. Atatürk’ün, o koca yürekli büyük kahraman devrimcinin Kara Harp Okulu’na girişinin kutlandığı törende, Harp Okulu öğrencileri “Gençliğe Hitabe”yi, o muhteşem metni içi boş bir çuvala çevirircesine, tarihe damga vuran şu en kritik sözlerini “keserek” okudular;“…İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve haricî bedhahların olacaktır… Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”
Bu konuyu ilk Emin Çölaşan gündeme taşıdı. TSK’nin tavrının anlaşılmazlığını eleştirip, Ordu’nun nereye gittiğini sordu. Daha sonra Melih Aşık da konuya değindi ve internette ağır tepkiler yayılmaya başladı. Dün ise Genelkurmay’dan Aydınlık Gazetesi’ne bu konuyla ilgili bir açıklama gitmiş: Konuya başka anlamlar yüklememek gerektiğini ve bu işte bir art niyet olmadığını aktaran sözlerin yer aldığı bu metin, beni hiç tatmin etmedi! TSK hiçbir vatandaşın bu kadar saf olduğunu düşünmemeli.
TSK buna benzer düzeltmelerle durum kurtarmaya çalışacağına, bu ağır gaf vesilesiyle kendisiyle yüzleşmeli. Öncelikle bu “içerik boşaltma” kararı kimin aklından çıkmıştır? Hangi kademenin işidir? Bu konuda böyle bir hatanın tekrarlanmayacağının garantisini kim verecektir? Hiç kimsenin, TSK’de Atatürk’ü sansür etme, çarpıtma, üzerine çarşaf çekme yetkisi olamaz! Bir gün, malum baskılar nedeniyle, Atatürk’ü bünyesinden toptan çıkartmaya karar verirse (!), o zaman dahi bunu halka seçeceği kelimelerle tebliğ eder ve bilgiyi alan herkes o gün aynaya bakarak durumu nasıl değerlendireceğine karar verir. Ama lütfen artık toplumun her farklı hücresinde Atatürk’ü ve izlerini, kurnaz taktiklerle yavaş yavaş yok etme operasyonuna, TSK de alet olmaya kalkmasın!
İşte bu nedenle, “Kağıttan Kaplan” sözüne malum tepkisini ortaya koyan TSK, şimdi kendi bünyesinde bu hesaplaşmayı yapmaya mecbur: Atatürk’ü sansür etme cüretini kim gösterdiyse, bari içinde bulunduğu kurumun geçmişine saygı duyarak mertçe ortaya çıkıp, özür dilesin ve gereğini yapsın. Çünkü mızrak çuvala sığmadı ve üstü örtülemiyor!
Bu gafın sahibi her kimse, yakın tarihimize ait bazı hatırlatmalar yapmamız şart. Bu ülke, çok partili seçime geçtikten sonra, son 65 yılda orduyla az ya da çok ters düşen onca hükümet gördü. Ne Menderes, ne Demirel, ne Özal, ne Çiller, ne Erbakan dönemlerinde, Atatürk’ün o tarihi uyarısını silmeye kalkan bir sivil ya da bir asker oldu! Şimdi Cumhuriyet’in kurucu devrimcisine, sadakati kendi evinde bu seviyelere düşürmeye kimsenin hakkı yok!
Partilerin aday belirleme yöntemleri, bu andığımız karanlık ortamda yavaş yavaş şekillenirken, Silivri’den yükselen bir mert sese kulak verelim: Mustafa Balbay’ın CHP’den adaylığına Parti ışık yakmışken, onun yakın arkadaşı, tecrit hücresi mahkumu, demokrasi neferi, yurtsever yiğit insan Tuncay Özkan bakın neler diyor: “Başlatmış olduğunuz kampanya benim de isteğimi yansıtıyor. ‘Özkan, CHP’den aday olsun’ kampanyanıza ‘Evet, onurla, şerefle’ diyorum. Sn. Kılıçdaroğlu’na mektup yazarak, CHP’de olma arzumu ilettim. 2007 seçimlerinde Erdoğan’ın aday olduğu 1. seçim çevresinden aday olmak istiyorum. Bağımsız adaylık veya ittifak konusunda açıklamam olmadı. CHP’nin iktidar olmasını canı yürekten istiyorum”.
Başka söze gerek yok. CHP bu sesi duymaya mecbur. Yalnız Özkan için değil. Halk gerçekten öyle istediği için! CHP’nin oy deposu olan kitleler bunu bekliyor. Ve onların kökleri kim ne derse desin, Cumhuriyet mitinglerinde! Bunu inkar eden hiç kimse, seçimden başarıyla ayrılamaz.
Bana sorarsanız, CHP, Özkan ve Balbay dışında, Haberal ve Perinçek’e de vekillik kapılarını sonuna kadar açmalı! Seçim ittifakları konusunu ise haftaya ele alacağım.
Bedri Baykam