LİBYA, NATO, TÜRKİYE

LİBYA, NATO, TÜRKİYE

Hüseyin MÜMTAZ

Haçlı
Seferi, Odise’nin Şafağı, Arap Birliği filan derken Akdeniz’deki “en büyük”
deniz gücü ve “İzmir’deki NATO Karargâhı” ile gırtlağımıza kadar kendimizi
olayın içinde bulduk.

NATO
kaynaklarının açıklamasına göre, Libya’ya hava operasyonunun komuta merkezi
İzmir’de olacakmış.

Ekranlar yeni nesil, adını sanını duymadığımız “uzman
yorumculardan” yıkılıyor.. Hepsi de mutlaka bir “strateji” kuruluşunun Ortadoğu
veya Arap İşleri uzmanı.. Hepsi de tornadan çıkmış gibi aynı surat, aynı yüz
ifadesi, aynı terminoloji ile konuşuyor; “Libya’ya gara oparasyonu”…

“Ankara” önce “müdahale”yi kontrol edebileceğini
zannetti, “Ne işi var NATO’nun Libya’da?” tavrı sergiledi. Baktı ki
“müttefikler” oralı değil, ille NATO şemsiyesi altında olmadan da vurmaya, “11
Eylül oyunu”nu oynamaya kararlı; “Bari içinde olayım” dedi..

Şimdiki durum bir tür paradigmadır, kara mizahtır.

Arap Birliği’nin Libya’da ne işi vardır?

Türkiye’nin “99 yıl sonra” Libya’da ne işi vardır?

NATO’nun ne işi vardır Libya’da?

Kaddafi’nin oğlu; “Libya’yı Türklere ve İtalyanlara bırakmayacağız” derken haklı
mıydı?

Ankara’nın açmazı; üye olduğu fakat politikalarını
kontrol edemediği bir uluslararası ittifak camiası içinde, istemediği, milli
çıkarlarına tamamen aykırı bir takım politikaların “tarafı” olma ihtimalidir.

90’lı yıllarda Sovyetler Birliği-Varşova Paktı
yıkıldıktan sonra; “bu” tehlikeye karşı kurulmuş olan NATO’nun da
“lağvedilmesi” gerekirdi.

Edilmemiştir.

Dünyanın neresinde “yangın” varsa söndürmekle görevli
uluslararası bir itfaiye gücü gibi her kargaşa/karışıklığa maydanoz olmayı
kendine görev bilmiştir.

Hortumlardan su yerine “demokrasi” akmaktadır.. İlgi
alanı dahilindeki ülkelerde çıkan kargaşalara/yangınlara “demokrasi”
sıkılmaktadır. Kargaşa/yangın yoksa “kılıfına uydurulmakta” konjonktür “uygun”
hâle getirilmektedir.

Yugoslavya, Bosna, Kosova, Afganistan, Irak.. Libya..

Duruma göre NATO ya doğrudan müdahildir, yahut
“NATO”lu müttefikler başroldedir.

Ama her durumda Amerika işin içindedir.

NATO, soğuk savaş döneminin sona ermesinden bu yana
(sanki eskiden öyle değilmiş gibi) sadece Amerika’nın
isteklerine/ihtiyaçlarına/çıkarlarına cevap veren bir kuruluş haline gelmiştir.

NATO’nun ne işi vardır Libya’da?

NATO’nun Libya’da ne işi vardır?

Libya örneğinde Amerika Fransa’yı, Fransa da NATO’yu
“kullanmıştır”.

Fransa’nın bir AKDENİZ HAVZASI rüyası vardır.
Türkiye’yi AB’de istemeyen Fransa, “nevi şahsına münhasır” yahut “kerameti
kendinden menkul” bir “Akdeniz İçin İşbirliği” projesi bile ortaya atmıştır.

Fransa, Avrupa’da Almanya ile; Akdeniz’de İtalya ile
bilek güreşindedir.

İngiltere, Ortadoğu’daki çıkarları söz konusu olduğu
ölçüde duruma vaziyet etmektedir.

Merkel’in, Libya meselesinden neden ısrarla ve inatla
uzak durduğu derinliğine sorgulanmalıdır.

Dünya Jandarması Amerika ise her durumda, “durumdan
vazife çıkarmakta”, o ölçüde müdahil olmaktadır.

Onun için “müttefik” yahut “stratejik ortak”; “bölgeye
göre kullanılan” ülkeler demektir.

“Kullanım süresi dolduktan sonra” da bir kenara
bırakılan ülkeler, “liderler” mezarlığıdır Beyaz Saray koridorları..

İran-Pehlevi; Filipinler-Marcos; Irak-Saddam;
Mısır-Mübarek.

Türkiye’nin, Rice/Ralph Peters haritasında tarihi ve
sosyolojik sorumlulukları vardır.

Bu harita 100 yıllık SEVR haritasıdır.

Bu haritada Türkiye ya tarihi, coğrafi, sosyolojik ve
tabii/mutlaka “milli” çıkarlarını gözeterek hareket edecek..

Yahut başka çıkarların gözetmeni, paralı askeri
olacaktır.

Soros, “En iyi ihraç malı askerinizdir” lâfını
2002’de Sabancı Üniversitesi’nde mi söylemişti?

9 yıl olmuş…

SEVR’in 100 yıllık olmasına da 9 yıl kalmış..

İsrail’in tam da bu sırada; “Suriye ve İran, Libya’dan daha tehlikelidir, asıl oraya müdahale edin”
lafının altını çizin..

Sonra da başımıza örülmesi muhtemel yeni çorapları
bekleyin..

“Doğru tavır”; “NATO’nun, Arap Birliği’nin,
Türkiye’nin ne işi vardır Libya’da?” açmazının uluslararası her ortamda ve
yüksek sesle sorgulanması olmalıdır. 25 Mart 2011