TSK’DAN KEMALİZMİ DEMOKRATİKLEŞTİRME DARBESİ

 
        TSK’DAN KEMALİZMİ DEMOKRATİKLEŞTİRME DARBESİ
        Balyoz Davası;TSK’da yalnızca her on muvazzaf general ve amiralden birinin terfilerinin sonlanmasıyla komuta kademesinin  yeniden oluşturulması zorluklarını  ortaya çıkarmıyor.         
        Davanın sanığı olmamasına rağmen isimleri Balyoz iddianamesinde geçen bir çok subayın terfilerinde
 “Org.Hasan Iğsız komplikasyonu”na da yol açıyor.      
        2010 YAŞ’ta hiçbir davanın sanığı değilken internet andıcı soruşturmasında ismi geçtiği için Org.Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olmasının siyaseten engellendiğini,
        Bu suretle TSK’nın komuta kademelerinin belirlenmesinde askeri  teamüllerin gözardı edilerek yerine siyasetin ikame edildiğini hatırlamak,
        Terfilerin etkilenmesiyle yıllara sarî çok sayıda kadroda gelecek  komuta heyetlerinin  sür-git siyasete açık kalacağını ya da  ortaklaşacağını da görmek gerekiyor…
        *
        O nedenle TSK’da Başkomutan Mustafa Kemal’in “Komutanlar,askerliğin görev ve gereklerini düşünür ve uygularken,beyinlerini siyasi görüşlerin etkisi altında bulundurmaktan kaçınmalıdırlar”direktifinin gözden kaçırıldığı anlaşılıyor.
       
        *
        TSK dünyanın en gelişmiş ve deneyimli  birkaç ordusundan biridir.
        Kara kuvvetleri bir alarm sonrasında  bir kolorduyu ortak bir harekete ya da beş-altı taburluk bir kuvveti gece-gündüz yüzlerce kilometre öteye kısa sürede intikal ettirebiliyor.
        Hava Kuvvetleri  muharebe alanında  tanker uçakları ve elektronik yeteneğiyle  her hava koşulunda gece-gündüz uzun uçuşlar yapabiliyor.
        Deniz Kuvvetleri rakibi evindeyken karşılama gücündedir.
        Rağmen TSK; güvenilir bir müttefik olarak  Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) stratejisini benimsiyor!
        *
        Çünkü askerlikte usta savaşçı girdiği her savaşı  kazanana değil en büyük zaferi savaşmadan kazanana deniyor.
        Çok yüksek ekonomiler,teknolojiler ardından savaşlar artık bir kahramanlık konusu olmaktan çıkıp farklı boyutlara taşınmıştır -üstelik, yeni tehditler;savaşan tarafların düzenli ordular olmasını da gerektirmiyor ve  zayıfın galibiyetine de fırsat veriyor.
        Çatışan taraflardan zayıf olan güçlü olana karşı asimetrik yaklaşımla;üstün olanın zayıflıklarından yararlanmaya yönelik beklenmeyen,önlenemeyen yöntemler kullanıyor.
        Asimetrik Savaş denilen bu konseptte; çatışan taraflara mutlaka çatışmanın gidişatını büyük oranda etkileyen bir dış destek gerekiyor.
        Askeri gücün geliştirilmesi,uluslararası siyasette güç sağlamak, kimi uzman personel,silah ve ekipman sağlamak,istihbarat gibi çatışmanın kaderini etkileyecek önemde imkanlar dış destekle sağlanıyor.
        Bu yüzden TSK;NATO’ya ihtiyaç duyuyor…
 
        *
        28 NATO ülkesinin henüz onayladığı Stratejik Konsept; kendi bölgesinde koruma ve üyeler arasında toplu savunma anlayışına bağlılık,kriz önleme ve kriz yönetiminde BM ve AB’nin uluslararası ortaklarıyla yakın çalışma gerektiriyor.
        Siber terör,füze saldırıları,terör gibi  tehditlere yeni savunma yöntemlerini ortaklaşa  geliştiriyor.
        
        *
        En önemlisi NATO’da müttefiklik;AB Kopenhag kriterlerine uygunluğu hedefleyen demokrasi,seçim hukuku, temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınmasını belirleyen siyasi kriterler, 
        Azınlık hakları,azınlıkların korunması,saygı görmesini belirleyen anayasal güvenceler ön koşulundan geçiyor.
       
        *
        O yüzden TSK;Kürt sorununda ortak kimliğin dışında kültürel ikincil kimlik özelliklerinin dile getirilmesini benimsemektedir.
        Ulus devlette etnik kimliği,güçlendiren bir unsur değil aksine vatandaşların bireysel özgürlük alanını,yaşam kalitesini ve ülkelerine olan sadakatlerini güçlendirici bir unsur olarak algılıyor.
        Bu algı;TSK’nın onlarca yıldır PKK terör örgütüyle mücadelesinde “terör” ve “bölücü terör örgütü” ile mücadele kavramları arasında farklılık koymasına, 
        TBMM de ayrılıkçı Kürt hareketinin BDP ile siyasetine göz yummasına neden oluyor.
        Ya da TSK;herkesin vicdan, dinî inanç ve kanaat özgürlüğünden hareketle ibadet, dinî ayin ve törenlerin serbest olduğu,
        Fakat kendilerinin demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim eden din eksenli cemaatlerin devletin sosyal,ekonomik,siyasi ve hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandıramayacağı kabulündedir.
        Din eksenli cemaatlerden ayrı tuttuğu AKP ise Türkiye’yi idare ediyor!
        *
        Çünkü yeni tehditlerin oluşturduğu  asimetrik savaşta siyasal ve askeri anlamda mutlaka  bir dış destek alması gereken TSK’ya;
        Askeri destek NATO’dan geliyor ama siyasal destekte siyonist ABD’nin Büyük Orta Doğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinde ilgili coğrafyada da en yetkin siyasi kimliği temsil eden AKP;aşılamıyor.
        AKP’nin o projelerde ve kendi ideolojisi perspektifinde  etkinleşmesi  için Türkiye’nin Kemalist ideolojisinin doğranması gerekiyor.
        *
        2010 YAŞ toplantısında komuta kademelerinin belirlenmesinde askeri teamüllerin gözardı edilip yerine siyasetin ikame edilmesi;bugün sonucunu vermektedir.
        Balyoz Davasıyla TSK; siyasete göz kırpan uyanık komutanlarıyla önümüzdeki yılların komuta kademesini de belirlemeye yönelik Kemalist mensuplarını tasfiye ediyor.
        Kemalizme darbe yapıyor!
        Kemalistlerin “Bir ölür bin diriliriz” ihtimaline karşı da; siville “faşizm” de ortaklaşılıyor.
        Türk halkının ezberini bozması gerekiyor…

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir