UCUBE VE FRANSIZ MUHALEFETI ; Zahide Ucar

Zahide Uçar
Fransız Muhalefet!!…
09.02.2011
Epeydir şu “ucube” heykel hikayesini dinliyorum. Aydın(!)lar, muhalefet ne diyecek, halkın gerçeği ile örtüşen aklı başında bir yorum getirecek mi diye bekledim ama nafile…O zaman gerçeği ben yazayım da, gerçeklerden kopuk, muhalefet olmayı sadece yuhalamak sanan muhalefete de “manşet” olsun!..

Recep bey Kars’a gitti, Ermeni Lobisi tarafından yaptırılan 48metre boyundaki bu heykele “ucube” dedi. Vaaay, sen misin ucube diyen. Başladılar döktürmeye: “Sen sanat eleştirmeni misin? Taliban da heykelleri yıktırmıştı(!)…” Veee Recep Bey kendini akladı…

Banu Avar bir söyleşi için Kars’a gitmişti. Döndüğünde “AB istekleri çerçevesinde çirkin çirkin heykeller yapılmış” demişti. Ucube heykel tartışması magazinsel boyutta devam edince, Banu Avar’a çirkin dediği heykellerin içinde Erdoğan’ın “ucube” dediği heykelin de olup olmadığını sordum. Banu Hanım “heykelin tarihi tabyaların ‘yani ordularımızın savaştığı tarihi mezarlık’ üzerine dikildiği, Ermeni Lobisi ve TESEV Vakfının Ermenilerle yakınlaşmak için yaptığı 48 metre boyunda “gerçekten ucube” bir heykel olduğunu söyledi… Kars halkı “bu heykele arkamızı dönüp oturuyoruz” diyormuş(!)…

Bu durumda muhalefet Kars Halkı’nın duygularına “FRANSIZ” kalmış olmuyor mu? Sonra muhalefet Soros’un çalışmalarının karşısında değil miydi? Ayrıca ülkemizde bir yere heykel dikilmesine onay veren kurum neresi? İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü… O zaman Erdoğan’ın “ucube” diye şov yaptığı bu heykele onayı kim verdi? Recep Bey’in Bakanı… Recep Bey Tarihi Tabyaların üzerine kendi bakanının izniyle dikilen bir heykele “ucube” diyerek kendilerini akladı mı? Evet, Fransız muhalefeti sayesinde akladı. Ermeni Lobisi ve TESEV Vakfınca yaptırılan ve Kars halkının “arkamızı dönüp oturuyoruz” dediği bu heykel kimin üzerine kaldı? Maalesef muhalefetin ve muhalif aydınların… Artık o heykelin sahibi, halkın gerçeğinden bu kadar kopmuş Fransız muhalefeti ve Fransız aydınıdır. Mübarek olsun!?..

Ben size başka bir heykel, ya da dikilemeyen bir heykel hikayesi anlatayım.

Yalova’da “Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği” var. Bu derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Şemsettin Gürtekin 25-26 Şubat 1992’de Azerbaycan’ın Hocalı kentinde Ermeni ve Rus çeteleri tarafından hunharca öldürülen 613 kişi adına Yalova’da yeni yapılan bir parka Hocalı soykırım anıtı dikmek için 24.04.2007 tarihli bir dilekçeyle izin ister. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Müdürlüğü 27.04.2007 tarih, 18682-50000 sayılı yazı ile cevap verir. Cevap şöyledir:
“Çeşitli ülkelerde ulusal ve yerel düzeydeki parlamentoların ve kimi kere yerel yönetimlerin ülkemizi soykırım suçu işlemekle itham eden kararların çıkmaması için ülkemizin mücadele verdiği, ülkemize atfedilen bu tür suçlamaların karara bağlanabileceği zeminin bu kabil organlar olamayacağı, ulusal ya da yerel düzeyde benimsenen bu nevi kararlara dayanılarak anıtlar dikilmesinin kabul edilemeyeceği, bahse konu Derneğin önerisi yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde mevcut politikamız ile tutarsızlık taşıyacağından dolayı Bakanlığımızca uygun görülmemiştir.
Bilgi ve gereğini rica ederim.

Bülent KILINÇ
Bakan a.
Genel Müdür Vekili”

Neymiş efendim? Demek ki kimse canım istedi diye heykel dikemiyormuş. Dikmek için Recep Beyin Bakanı izin vermeliymiş. “Ucube” ye de Recep Beyin Bakanı izin vermiş.

Muhalefet; “Recep Bey, şov yapmak yerine git, heykele izin veren Bakanından hesap sor. Ayrıca tarihi tabyaların üzerine bu heykelin dikilmesine nasıl izin verildi? Turizm ve Kültür Bakanınız uyuyor mu? Yoksa TESEV Vakfı, Soros denince olmazlar olur mu oluyor?” diye hesap sorabilseydi, oyun bozulur, Kars’ta heykele arkasını dönen vatandaşların da içi soğurdu.

Parti merkezlerinden heykele sahip çıkma becerisini gösterdikleri için AKP Hükümetinin ev ödevi olan ve tarihi tabyalar üzerine dikilen bu “ucube” artık muhalefetindir, hayrını görsün. İçen recep bey, sarhoş olan bizim muhalefet. Recep Bey Kars halkı yanında kendini akladı, pek gönüllü olduğunuz için de Soros’un ev ödevini sizin sırtınıza yükledi. Hani sizler Soros’a karşıydınız?

Neymiş, parti merkezlerinden muhalefet yapılmazmış? Fildişi kulelerden de aydıncılık oynanmazmış. Yoksa gelir elin oğlu, bütün bulaşıklarını size yıkatır, siz de kendinizi mutfak dekorasyoncusu zannedersiniz.

Yarından tezi yok, sizleri bu konuda uyarmayan Kars İl Başkanı ve Milletin Vekili olamayan parti vekilinizi hesaba çekin. Bundan sonra da her “sütün ak” diyene bir tas ayranla koşmayın!!

UYUYAN GÜZELLER MUHALEFETİNE BENDEN BİR KIYAK DAHA

Uyuyan güzeller muhalefeti, referandumda neden köylerde “evet” yoğunluklu çıktı biliyor musunuz? Köylerde genelde garibanlar kaldı. En azından benim memleketimde öyle. Bu köylerde artık okul yok. Çünkü taşımalı sisteme geçildi. Bu ne demektir biliyor musunuz? Devleti köylerde temsil eden öğretmen de yok demektir. Kim var? İmam var. Peki, imamların ezici çoğunluğu hepimizin ve de yıllardır bu ülkeyi yöneten sağ siyasetin körlüğü sayesinde Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olarak yetişmedi mi? Yetişti!!. Birilerinin arka bahçesi haline getirilen bu okullara sol siyaset “sadece uzak durarak” kerhen destek vermiş olmadı mı?

İşte uyuyan güzellerim, şimdi devleti köylerde temsil eden sadece bu imamlardır.

Anadolu köylerinde okullar kapanınca bayrak da gitti, Atatürk büstleri de. Köylüye rehber olan, milli bayramlarda bayram kutlamasına katılan köylüye İstiklal Marşı dinleten, Kurtuluş Savaşı ve O büyük savaşı yapan kahramanları hatırlatan, şükranla yad eden Cumhuriyet Öğretmeni o köylerden “taşımalı eğitim” bahanesi ile alındı.

Kim var o köylerde? İmam var. Ne yapar imam? 5 vakit ezan okur. Sonra? Cenaze namazı kıldırır. Sonra? Mevlüt okur, para alır? Yasin sipariş eder köylü. Hatim sipariş eder ücreti mukabili… Yani, köylerde cumhuriyeti, Atatürk’ü, milli mücadeleyi anlatan öğretmen yoktur artık.

Parti kurullarınızda bu durumu hiç değerlendirdiniz mi bilmiyorum. Yoksa “orda bir köy var uzakta, gitmesek de, görmesek de o köy belki bir gün bizim olur “ şarkısı mı okuyorsunuz.

Hadi, kımıldayın biraz. Seçime az kaldı, az…

KILIÇDAROĞLU’NA

Süheyl Batum Ordu için “kağıttan kaplanmış meğer” dedi ya, kıyamet koptu. Sağ olasın Süheyl Batum, AKP’ye Ordu’yu sevdirdin ya(!)…

Recep Bey’i gören de, Silivri’den Hasdal’a uzanan toplama kampının “savcısı” öteki Recep sanır. Zannedersiniz ki; sırf orduyu bertaraf etmek için kurulduğu anlaşılan TARAF denilen paçavraya AKP liler “bizim taraf” demedi. Zannedersiniz ki daha dün askerlik yapmaktan kurtardığı polislere “yırttınız” diyerek askerlik yapmaktan kurtulmayı kutsayan da kendisi değil Fetulllah’dı(!).. Zannedersiniz ki; CİA ajanının karısı Çongar kendilerine Başbakan’ın destek olduğunu söylemedi. Ar(H)ınç denen zat “iyi ki bu orduyla savaşa girmedik” demedi… Ordu’yu AB-D ye şikayet eden de bunlar değildi… Valla şaşırmamak elde değil, ortalık omurgasız adamcık kaynıyor. Amipleşmiş, sübyeleşmiş siyasetçiler…

Genelkurmay hemen muhalefete cevap verdi. Zannedersiniz ki orduya bu güne kadar rüzgar bile değmedi. Hasdal’a, Silivri’ye tıkılan kendi mensupları değildir. Baransu’yu, şu prof bozması Çiller danışmanını, bilumum liboşları ve Altan familyasını dava ettiler mi bilmiyorum ama, gözden kaçan ve fark edilince siteden kaldırılan bir okuyucu yorumu için Büyükanıt Açıkistihbarat sitesinin sahibi Behiç Gürcihan’ı dava etti.

Engin Alan’ın eşi ne dedi? “Ordu asıl darbeyi bize yaptı” dedi değil mi? Pardon ya, pardon… Onlar hukuka saygılıydı değil mi? Üstelik Hanefi Avcı’nın “aslında polis sandığınız polis değil, savcı sandığınız savcı değil, hakim sandığınız hakim değil” dediği şahısların sarmalında ki, sehven belge üreten hukuka(!)..

Ordu bizim ordumuz, ordusu olmayan ülkelere neler olduğunu biliyoruz da… Savcı Öz’ü görünce “beni tutuklamaya mı geldiniz” diye sözde espri yapıp Öz’ü onayladığını gösteren ve Silivri-Hasdal-Beşiktaş üçgeninde olanları espri konusu yapabilen, “Psikolojik savaşta yenildik” diyerek orduyu teslime zorlayan Audili Paşayı da kabul etmek zorunda değiliz herhalde… Tabii ki başında çuvalla gezen HaVetçi Paşayı da… Tarih onları zaten hak ettikleri yerde anacaktır!!!.

Z_eucar@yahoo.com.tr
Not:”Ucube” heykel tartışmasını daha önce Selcan Taşcı yazmış.

UCUBENİN KORUMASI KÜLTÜR BAKANI ÇIKTI

11 Ocak 2011, SALI
Yazar : SELCAN TAŞCI

“Ermenistan’dan gözükecek kadar yüksek” bir “özür” anıtı yapmak uğruna tarihi katliama imza atan eski Belediye Başkanı Alibeyoğlu’nun “Anıtın yapımının durdurulmasına en çok o üzülür ve müdahale eder” dediği Ertuğrul Günay yıkım kararının uygulanmaması için canını dişine takmıştı
Geçtiğimiz yılın son günleriydi… Çok değil iki buçuk, bilemediniz üç hafta önce…
Kars’ı aradım;
“Anıt ne oldu anıt!”
İlin mülki amirinden, yerel yöneticisine hemen hiç kimsenin verecek “net” bir cevabı yoktu bu soruya. Hazine arazisi üzerine ruhsatsız olarak yapılan, iki ayrı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun  “yıkılsın” dediği beton yığınını bulunduğu yerden, yani geçen her dakika birkaç payandasını daha çökerttiği Timurpaşa Tabyası’nın hemen üzerinden almaya gücü yetmiyordu hiçbirinin!
Devleti temsil eden makamlarda oturanlar; devletin koyduğu yasaları uygulamıyorlardı; hem de istemelerine rağmen!
Mantığımın almadığı bu “durum komedisi” diyemeyeceğim “durum dramı!” karşısında, “Resmi olarak” yıkın “kararı varken” yıkamıyor “olmanız mümkün mü, samimiyetle söyleyin” yıkılmasın “mı istiyorsunuz siz?” dedim sonunda.
Ağız birliği etmişlerdi sanki:
Kars Valisi: Tam tersine bence yıkılmalı!
Kars Belediye Başkanı: Yıkılmalı!
Kars Kültür Müdürü: Yıkılmalı!
MHP Kars İl Başkanı: Yıkılmalı!
Kars basını: Yıkılmalı!
Dünkü gazetelerde “anıtın gerçek sahibi”  olarak takdim edilen Kars halkı: Yıkılmalı!
“Eeee yıkın o zaman!”


Bürokrasinin siyasete nasıl göbekten bağlı olduğunu, “devlet” dediğimiz yapının nasıl zaman içinde “hükümet”e dönüştüğünü gösteren küçük bir fısıltı kulağımda:
“Ertuğrul Günay engelliyor!”
Hazine arazisine ruhsatsız anıt yaptıran eski belediye başkanı -ki eski AKP’li, yeni CHP’lidir kendileri-  Naif Alibeyoğlu’nun  “Anıtın yapımının durdurulmasına başta Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay çok üzülür ve müdahale eder” sözü boşa değilmiş demek ki!
Nitekim neydi öyle o telaşı Kültür
Bakanı’nın:
“Başbakan anıta değil türbe etrafındaki gecekondulara “ucube” dedi!”
Yok ya? Velev ki anıta demedi de; “türbe etrafındaki gecekondular”a  “ucube” dedi?
Onların “gecekondu” olduğundan emin misiniz siz pekala?  Osmanlı döneminden kalma konaklar, Selçuklu’dan İlhanlı’dan kalma hamamlar vs. olmasın o “gecekondular” Sayın Günay! Velev ki siz doğrusunuz, Kars’ta tarihse eğer “ucubeleşen”, bunun suçlusunu “Kültür Bakanı” olarak  “ayna” dan başka adreste arama hakkınız var mı sizin!


En fecisi medyanın hali…
Hasankeyfçi medya…
Allioni’ci medya…
HES’lere karşı “kalkan medya” haykırıyor:
“Yıkılmamalı!”
SİT alanı üzerine, hem de bir tarihi eserin sırtına bindirme suretiyle yükseltilen o beton yığınının avukatlığını yapıyor!
Aylardır “hukuk guguk olmasın” diye yırtınanlar şimdi hiç utanmadan “Anıt SİT alanında bulunan hazine arazisi üzerine ruhsatsız yapılıyor olabilir; bunlar ne anıtın oraya yapılmamasının nedeni ne de kaldırılmasının nedenidir! Türkiye’de hazine arazisi üzerinde olmayan, ruhsatlı kaç anıt vardır ki?” diye yazabiliyor…
Erdoğan “ucube” dediyse, hiç incelemeye, arayıp sormaya soruşturmaya lüzum yok orası kesin  dünyanın 8. harikası olmaya namzettir ya…
Sormak akıllarının ucundan bile geçmiyor:
Ey Kars’ın eski Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, nasıl olur da hazine arazisinde, hem de SİT alanı olduğunu bile bile, ruhsatsız “yapı”ya izin verebilirsin?
Ey Tayyip Erdoğan, bu ucubeyi yasadışı yollarla oraya konduran Belediye Başkanı senin partinden değil miydi?
Ey Mehmet Aksoy, o anıtı yıkmak  “sanat düşmanlığı”  da, 500 yıllık tabyayı  “sanat” ı mazeret gösterip ezmek ne? Madem Ermenistan’la hiçbir ilgisi yok; o zaman neden anıtı ille de o tepeye ve ille de  “Ermenistan’dan gözükecek kadar büyük”  yapmak istedin? Kars’ta başka yer mi yoktu?
Ey “aydın”ım, tarihinin en şerefli sayfalarının üzerine beton döken başka bir ülke daha biliyor musun? Nasıl olur da değil tonlarca betonu, demiri taşıyıp anıt yapmak, çivi bile çakılamayacak olan SİT bölgesindeki tarih, kültür, sanat katliamını savunabilirsin?
Ve ey devlet;
Madem  Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun, 02.11.2006 tarihli kararı, “2863 sayılı yasa kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tesciline, tepenin en üst noktasında yapılmakta olan uygulamanın durdurulmasına, alanda yapılacak her türlü uygulama için Koruma Kurulu’ndan izin alınmasına karar verildi…” diyordu… Madem aynı kurul 10.9.2008’de, bu kez de alanda  “hiçbir uygulamada bulunulamayacağı ve mevcut yapıların yıktırılması gerektiği”  yönünde karar aldı, nasıl olur da buna riayet etmeyenlere ödetmezsin bedelini…


Heykeltraş Mehmet Aksoy, Erdoğan’a dava açacakmış “ucube” dediği için “eser” ine!
Geçtiğimiz yıl Kars dönüşü yazdığım yazıya baktım; bana da “garabet” gibi görünmüş o “eser”!
“Yakıştıramamışım”  sanatın, tarihin bertaraf aracı yapılmasına!


Velhasıl…
“Türban” paranoyası yüzünden asıl tehlikenin farkına varamayan, “laiklikten taviz vermemek” tavrını “din düşmanlığı” na kaydırarak bu ülkenin inançlı insanlarının AKP’nin kucağına atılmasında “oscarlık” rol oynayan medya, bugün benzeri bir hataya daha imza atmakta…
Adam yasayı çiğnemiş, yasayı çiğneyeni korumuş, yasanın uygulanmasını engellemiş… Ne alakası var kardeşim  “sanat düşmanlığı” yla… “Heykeli put sanma”yla… İlle de çakacaksan, “yıktırmam da yıktırmam” diyen Kültür Bakanı’na çaksana…
Ha bir de bu gücü nerden aldığını sorsana!

+++

Erdoğan yaptırmadı ki
gücü yıktırmaya yetsin
Hadi medyaya yeni bir hedef gösterelim!.. Bir gün “anıt” diye anılan o şey yıkılırsa, Tayyip Erdoğan’dan çok MHP Kars İl Başkanı Oktay Aktaş’tır müsebbibi(!) Temelinin atıldığı 23 Mart 2006 tarihinden itibaren önce durdurmak, sonra da yıktırmak için hukuk mücadelesi başlatan o! Bu yönde kamuoyu oluşturan o! The Economist’inden tut, BBC’sine, The İndependent’ından Die Welt’ine kadar, heykeltraş Mehmet Aksoy’un “dünya” diyerek arkasına aldığı cenahın her adımını takibe aldığı kişi o! ‘Tecavüzcünün, katilin insanlığı mı olur’ diyerek “İnsanlık Anıtı” adını… ‘Azerbaycan’da işgalci olanlarla mı barışacağız’diyerek “Barış Anıtı” adını değiştiren… Şimdi de “Atatürk’ü alet edemezsiniz” diyerek, “Yurtta sulh cihanda sulh” adını değiştirmeye azmeden o! Ermenistan’ın Türkiye sınırlarında kaldığını iddia ettiği topraklarıyla bütünleşme arzusunu sembolize ettiği gerekçesiyle “Kucaklaşan iki insan figürü” olarak tasarlanan şekle itiraz eden o! Haliyle onsuz “anıt” polemiği olmaz… Derhal aradık, “Erdiniz sonunda muradınıza” dedik. “Ben oraya kazma vurulana kadar yıkılacağına inanmıyorum” demesin mi! Evvelce ortaya attığı “Kars Belediye Başkanı yıkmak istese de ona bu anıtı yıktırmayacaklar!”  iddiasını hatırladım.
– Hala böyle mi düşünüyorsunuz?
– Heykeltraşın “dünyaya anlatamazsınız” açıklamasından anlaşılıyor ki yıkamayacaklar.
– İyi ama karar?..
– Ya diasporanın kararı? Bu heykeli Erdoğan yaptırmadı ki yıktırmaya gücü yetsin!
Bu sırada başında Osman Kavala’nın bulunduğu Anadolu Kültür A.Ş.’yi işaret ediyor…
– İyi ama yıkamayacaksa niye yıkacağını söylesin Erdoğan?..
– Kars’a yapılacağı vaad edilen “Lojistik Köy” projesinin merkezinin Sivas olduğu anlaşılınca burada kendisine tepki gösteren Karslıların gönlünü alması gerekiyordu. Anıtın yıkım sözünü vererek hem Karslıların gönlünü almayı denedi, hem de milliyetçi oylara göz kırptı. Yoksa o anıtın yapım iznini veren de o dönemin AKP’li Belediye Başkanı’ydı. Anıtlar Yüksek Kurulu bunca yıl durdu durdu da, Erdoğan’ın Kars ziyaretinin arifesini mi buldu “karar”ı bildirmek için!

+++

‘Yukarıdan birileri engelliyor’ demişti
Erdoğan’ın niyeti “milliyetçi seçmen”e şirinlik yapmak mıdır değil midir bilemem ama Kars Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş’un göreve geldiği günden bu yana “anıtı yıkmak” eğiliminde olduğunu biliyorum… Hep aynı şeyi söyledi: “Resmi yazısı gelse hemen yıkacağım!”  Hatta “Evet “yıkılsın” diye karar var ama bize el altından gelmiş. Resmi yolla dağıtımı yapılmadan, ben nasıl yıkayım” diye isyan etti “dağıtım izni vermeyen” Kültür Bakanlığı’na kaç kere!
Sözünü sakınmadı söyledi: “Koruma Kurulları’nın kararları var ama “yukarıdan birileri” engelliyor.”
Dün aradım Bozkuş’u. Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 6 Ocak 2011 günü aldığı iddia edilen kararı henüz geçmemiş ellerine. “Ama yıkılması yönünde olduğunu düşünüyorum…” dedi. Nasıl olacak, parçalanacak mı, taşınacak mı? Bütün bu sorulara “kararı gördükten sonra” cevap verebileceğini söyledi. Ha bir şey daha vardı söylediği… Heykeltraş Aksoy’a: “Anıt yıkmak Taliban kafasıysa, kanuna uygun olup olmadığına bakmadan, kültür varlıklarına zarar vermek ne?”

SELCAN TAŞCI

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir