Kıbrıslı Türkler “Besleme” de Oldular!
Doç.Dr. Celalettin YAVUZ-Türksam Bşk.Yrd.
Kıbrıs’ta küçük bir grubun Türk bayrağı bile asmaksızın ve tamamen
Türkiye karşıtı gösteri, sağduyu noksanlığı ile geçiştirilmeye
çalışıldı. Aslında provokatif gelişmelere açık bu gösteri,
provokasyonlara çanak tutacak ifadeler yerine, “Türkiye daima yavru
vatanın yanındadır. Türkiye, Kıbrıslı Türkler ile geçmişte olduğu
gibi, bugün de onların haklı davası için yanında ve omuz omuza
mücadele için hazırdır!” denilerek, Ada’daki diğer Türk unsurun gönlü
alınabilecek iken, tam tersi yapılmıştır.
Başbakan R. Tayyip Erdoğan tarafından “Sen kimsin be adam. Ülkemizden
beslenenlerin bu yola girmesi manidardır!” şeklinde, provokasyona açık
bir ifade kullanılmıştır. Erdoğan’ın, bu ifadeye, Kıbrıslı Türkleri
daha da ezen ikinci bir ifade kullandığı da öğrenilmiştir. Erdoğan,
“En düşük memur maşı 10 bin lira. Beyefendi 10 bin lira alıyor bir de
bu eylemi yapıyor utanmadan!”[1]şeklinde konuşarak, Kıbrıslı Türk
devlet adamlarını da ezmiştir. Bu ifade üzerine Cumhurbaşkanı Derviş
Eroğlu; “Maaşım 8.500 ila 9.000 TL arasında!” demek mecburiyetinde
kalmıştır. Aslında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti memurlarının maaşları
ile ilgili çıkış yeni de değildir. Başbakan Erdoğan Temmuz 2010 ayı
içerisinde de, Türkiye’yi ziyaret eden ve birlikte basın mensuplarının
sorularını cevaplandırdığı KKTC Başbakanı Başbakanı İrsen Küçük’in
aldığı maaşla ilgili olarak, “Sayın Başbakanım o kadardı değil mi?'”
şeklinde kontur bir soru yöneltmişti. Bu olay da hafızalarda derin
izler bırakmıştı. Aynı gün Erdoğan, KKTC’de bir müdürün aldığı maaşı
da sormuş, adeta konuk başbakanı sınavdan geçirmiş, belki ter
içerisinde bırakmıştı.
Gelinen gün itibariyle KKTC’de en yüksek memur maaşının ise 6 bin TL
civarındadır. Asgari ücret Türkiye’den yüksek ve de 1.300 lira iken,
kiraların 1.000 lira civarında ve oldukça yüksek olduğu dikkati
çekmektedir.
Başbakan Erdoğan’ın altı ay içerisinde ikinci kez KKTC devlet
adamlarını rencide eder tarzda ifade kullanması, Hükümet ve
Cumhurbaşkanı tarafından “sağduyu” ile karşılanırken, muhalefet
liderlerinden Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş ile Toplumcu
Demokrasi Partisi Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, Başbakan Erdoğan’ın
açıklamalarını “kabul edilemez!” olarak nitelediler.
KKTC’de Meclis’te yapılan konuyla ilgili oturumdan sonra Cumhurbaşkanı
Eroğlu, Meclis’teki siyasi partilerin liderleriyle konuyu görüşmek
için bir araya gelerek, yaşanan tartışmaların Kıbrıs müzakerelerinde
Türk tarafını zora sokacağından endişe ettiğini ifade etti. Türkiye
ile KKTC arasındaki bu tür rahatsızlıkları gidermek isteyen Eroğlu,
KKTC’deki siyasi partilerden toplumsal uzlaşı sağlanmasını istedi.
Toplantının ardından basına konuşan Başbakan İrsen Küçük de,
gösterideki Türkiye karşıtı grubun provokatif fiiline dikkat çekerek,
“…Kıbrıs Türk halkının geneli anavatanına bağlı. Bu konularda her
zaman anatavatanla işbirliği içersindeyiz. Biz de hükümet olarak aynı
görüş ve düşünce içersindeyiz. Hareketlerimiz bu yönde!” şeklinde gene
sağduyulu bir açıklamada bulundu.
KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da, Başbakan Erdoğan’ın
ifadelerine değinmez iken, Türkiye karşıtı grubu suçlamış ve bunları
Türkiye ile Kıbrıs Türklerinin arasını açmak isteyen “soytarılar”
olarak nitelemiştir.
Sonuç
Devlet yöneticileri, ağızlarından çıkacak sözün nereye varacağını iki
kez düşünüp, hatta danıştıktan sonra sarf etmelidirler. Kıbrıslı
Türklerin bitmeyen çilesi, 2004 yılında Annan Planı’na onay veren,
hatta onu destekleyen, AB giriş süreci sebebiyle Katma Protokolü
imzalayanların hataları ile daha da artmıştır. 2004’ten itibaren artan
ölçüdeki Kıbrıs politikalarındaki yanlışlık, provokatif hareketlere
çanak tutarak değil, sağduyu, hoşgörü ve sıkıntılı insanların
sorunlarını çözecek projelerin hayata geçirilmesi ile düzeltilebilir.
Aksi halde, yanlışta ısrar edenler de bu yanlışlığın bir parçası
olurlar…
Kıbrıslı Türklerin, Türkiye’de yaşayan vatandaşlardan ayırt
edilemeyecekleri Türk kamuoyunun ortak düşüncesidir. Bu insanları
ikide bir “!Besleme” gibi görmek, Türkiye’nin Kıbrıs politikasına
aykırı olduğu gibi, onları aşağılamaya çalışmak da, işgal ettiği makam
her ne olursa olsun hiçbir kimsenin harcı olamaz! Aksi halde, kendisi
de Türkiye karşıtı pankart taşıyan “marjinal” grup gibi bir unsur
haline dönüşür…
[1] “Başbakan Erdoğan KKTC’de en düşük maaş 10 bin lira dedi, ancak
gerçek 1300 lira çıktı”, 05.02.2011,
=========================================================
8 Şubat 2011
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Esinoğlu:
Eş Başkan Tayyip Erdoğan,
Kıbrıs’ta Yeni Operasyon Peşinde!
8 Şubat 2011 tarihli gazetelerde, Kıbrıs’ta düzenlenen Türkiye karşıtı miting sonrası, Annan Planını destekleyen M. Ali Talat’la Tayyip Erdoğan’ın bir araya geldikleri haberlerine yer verildi. Bazı gazeteler ise, daha açık bir ifadeye yer vererek, “iddiaya göre ikili, Eroğlu’nu devirecek” değerlendirmesine yer verdiler.
Gazetelerde çıkan bu haberlerden, Tayyip Erdoğan tarafından Annan Planını yürürlüğe koymak için Denktaş’a uygulanan operasyonun bir benzerinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu için hazırlandığı anlaşılmaktadır.
Yapılmak istenen Kıbrıs’ta yapılan miting gündeme getirilerek, Eroğlu’nu yıpratma ve ‘bitirme’ operasyonudur.
Daha önce, Tayyip Erdoğan’ın Ekim 2009 tarihinde eski KKTC Cumhurbaşkanı M. Ali Talat’la yaptığı karanlık telefon görüşmelerinin ses kayıtları, Aydınlık dergisi ve Ulusal Kanal televizyonunda haftalarca yayınlanmıştı. Erdoğan’ın, M. Ali Talat’la yaptığı telefon görüşmesinde, KKTC’nin varlığına son verme girişiminde bulundukları ve dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ‘bitirilmesi’ için plan yaptıkları, bu ses kayıtları ile açığa çıkmıştı. Bu görüşmede, Tayyip Erdoğan M. Ali Talat’a KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş için “Mehmet Ali bey ben size bir şey söyleyeyim mi? Artık o bitmiştir” diyordu.
Yine Abdullah Gül’ün dönemin ABD Dışişleri Bakanı Powell ile yaptığını itiraf ettiği 2 sayfa 9 maddelik sözleşmede, Kıbrıs’ta Denktaş’ın devre dışı bırakılması ve Annan Planının küçük değişikliklerle uygulanması maddesine açıkça yer veriliyordu.
Talat ve Erdoğan arasındaki telefon görüşmeleri ile sabit olan Denktaş operasyonunun bir benzerinin, bu kez Türkiye aleyhtarı mitingler kullanılarak, Derviş Eroğlu için planlandığı görülmektedir.
Bu mitingle Derviş Eroğlu’nun bir ilgisinin olmadığı, asılan pankartlardan da açıkça anlaşılmaktadır. Türkiye Kıbrıs’tan defol mitinglerini hazırlayanlar, “Yes be annem” söylemleriyle ortaya çıkan M. Ali Talat’ın taraftarlarıdır.
Tayyip Erdoğan’ın M. Ali Talat’la yaptığı görüşmenin amacı da açığa çıkmaktadır. Amerikan planlarını uygulayan M. Ali Talat’ı destekleyen Tayyip Erdoğan, Amerikan planlarına karşı direnen Derviş Eroğlu’nu, Denktaş’a karşı gerçekleştirilen operasyona benzer bir operasyonla devirmek istemektedir.
Erdoğan, Kıbrıs halkını besleme olarak aşağılarken, Kıbrıs’ı Batıya terk etmenin yollarını aramaktadır.
Türk halkına bir kez daha hatırlatıyoruz. Kıbrıs’ı veren Türkiye’yi verir.
================================================================================