APO’DAN SON MEKTUP

        APO’DAN  SON MEKTUP

 
        NATO Savunma Koleji Ortadoğu Araştırma Programı Başkanı Pierre Razoux, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki halk hareketleriyle ilgili araştırma raporunda,
        “Türkiye’deki rejim şüphe götürmez şekilde cumhuriyet ve demokrasidir.Türk ordusu artık iktidarı ele geçirmeye çalışmıyor.Bazı sınırların aşılmaması için hakemlik yapıyor”diyor!
        *
        Nitekim son zamanda TSK-mesela,Kürt Sorununda;ortak kimliğin dışında kültürel ikincil kimlik özelliklerinin dile getirilmesini benimsiyor.
        Ulus devlette etnik kimliği; güçlendiren bir unsur değil aksine vatandaşların bireysel özgürlük alanını,yaşam kalitesini ve ülkelerine olan sadakatlerini güçlendirici bir unsur olarak algılıyor.
        Pekâla! Fakat bu algı Atatürkçü model yerine ithal edilen ulus devletin onlarca yıldır PKK terör örgütüyle mücadelesine yeni bir konsept oluşturuyor.
        Çünkü yeni konsept;”terör” ve “bölücü terör örgütü” ile mücadele kavramları arasında  ilişki ve farklılıklar üzerine inşa edilmektedir.
        Terörle mücadelede;devlet tarafından millî gücün güvenlik,ekonomi,siyasi,sosyo-kültürel,diplomatik vb. tüm unsurları  kullanılıyor.
        Pierre Razoux’un da işaret ettiği “Türkiye’de  bazı sınırların aşılmamasında TSK’nın hakemliği”nin  bu çerçevede düşünülmesi gerekiyor.

        *
        Yeni konsept ayrılıkçı Kürt Hareketinin siyasi zaferi kazandığını gösteriyor.
        İşte, terörle mücadele kapsamında TBMM çatısı altında  İmralı’lı Abdullah Öcalan’ın liderliğinde ayrılıkçı hareket;siyasetini  BDP ile sürdürüyor-ki,     
        Demokratik Özerk Kürdistan tasarımı için  Türkiye Anayasa’sından demokratik ulus,vatan ve siyaset taleplerinden yükseliyor!
 
        *
        Haziran 2011 seçimi yolunda da , “Seçimde AKP ne kadar Kürtlerden daha fazla oy alır ve Kürtlerin oyu ne kadar azalırsa,
        Kürtlerin talepleri,statüleri büyük tehlikeye girer. Kürtler geriler ve yok olma noktasına gelirler” kaygısındadırlar.
        O nedenle  AKP’nin  gücü ve oyları tabanının  merkezinde Fethullah Gülen’e;
        Seçim barajının indirilmesinde destek ya da sahiplendiği oy havuzundan pay almak anlamında uzlaşma teklifiyle-açıkçası tehdit- Mart ayına kadar süre verilmiştir.
        Ne ki AKP; oylarının  düşmesine,etkisinin küçülmesine ve bölgede islami sermayenin kaybına izin verir görünmüyor!
        Koyun can derdinde, kasap mal derdindedir. 
        *
        Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı son görüşme kayıtları ya da mektubu,
        Haziran 2011 seçimleri  öncesi ve sonrasına yönelik Türkiye’ye dair bir dizi ipuçları veriyor!
        *
        Devlet heyetiyle müzakereleri sürdürdüğünü söyleyen  Öcalan, BDP’nin seçime bağımsız adaylarla girmesine onay veriyor -bu; AKP nin talebe rağmen   seçim barajını indirmeyeceğini  gösteriyor.
        “Zaten kendi partileriyle girseler,yüzde onu bulsalar bile barajı aştırtmazlar bir şekilde müdahale ederler” diyor.
        Bölücübaşının AKP’nin geçmiş seçimlerde oyunlar oynadığına dair Türk halkında oluşan yaygın kanaati paylaştığı anlaşılıyor.
        Seçim sonuçları üzerinde manipülasyon olasılığı dehşet veriyor…

 
        *
        Bu defa  Kürt Hareketi lideri Öcalan’ın; bağımsız adaylarla -üstelik bu şartlarda  seçime  girilmesi halinde  yeterli sayıda milletvekilinin seçilmesi sorununu çözmesi gerekiyor.
        Çok daha ilginç bir teklif geliştiriyor. 
          “Havuz var su yok, susuz havuzda yüz deniliyor, ben susuz havuzda nasıl yüzeyim? Daha doğrusu tam susuz da demeyeyim, diz kapaklarıma kadar su var havuzda, bana bu suda yüz deniliyor, ben bu kadarcık suda nasıl yüzeyim? En az çenemin altına kadar su olmalı ki rahat rahat kulaç atayım, yüzebileyim. Bu denetimli bir şekilde de olabilir.Aksi taktirde böyle olmazsa mevcut koşullarda sorunun çözümü konusunda rolümü oynayamam, kimse de bunu beklemesin, doğru da olmaz.”diyor.
        Havuz; Ayrılıkçı Kürt hareketini destekleyen potansiyel  seçmen kitlesi,
        Su; AKP ve Fethullah Gülen oy havuzundan ya da seçim sonuçları üzerinde maniplasyonla  bağımsız milletvekillerine aktarılacak oy anlamına geliyor.
        Öcalan gibi bir lideri bu vizyonuyla  kabul etmek gerekiyor!
        *        
        Ne ki Öcalan devam ediyor; “AKP’nin asıl amacı tasfiyedir. 50 bin kişilik kendisine bağlı özel ordu kuruyor. 15 bin kişilik imam ordusunu da bölgeye gönderiyor -ki bunlar da klasik anlamda imam değildir, özel görevlidir. Hizbullah’ı tahliye ederek yedek güçler oluşturmuyor mu? Kürtlerin tasfiyesi çeşitli şekillerde yürütülüyor.
        Mart sürecin olumluya mı evrileceği yoksa bir tıkanmaya mı dönüşeceği konusunda belirleyici bir ay olacaktır” diyor.
        Mart’ta  gereği halinde kilidi açmak için bulduğu yöntemi de;
         “Diyarbakır’da halk, Mısır’daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir, bakın bakalım o zaman AKP kalır mı kalmaz mı? İşte o zaman Erdoğan’ın kendisi bu sorunun çözümünü talep edecektir”diye gösteriyor.
       *
        Türkiye seçimle birlikte yeni Anayasa için gün sayıyor.
        Başbakan Erdoğan’ın tek başına yeni anayasa yapmak için görülmemiş inadına rağmen -asla,bu fırsata ulaşamayacağı çok net görünüyor.
        Çünkü Abdullah Öcalan’ın devlet heyeti dediği  bir ucu dışarıda AKP karmasıyla  seçime yönelik pazarlığı;
        Başarısızlığı halinde BDP nin geldiği terörden başka yolu olmadığı,
        AKP iktidarını da terörü hortlatma  noktasında kilitlemiştir.       
        Mecburiyet ahbap çavuşları ortaklığa mı yönlendiriyor?
 
        *
        Üstelik  Öcalan mecburiyet sağlamak üzere  sorunu uluslararası boyuta çekiyor.
        Talabani’ye sesleniyor;” Nasıl o bölgedeki rejimlerin değişmesi için Mısır’daki rejimin değişmesi şartsa,
        Irak Kürdistanı sorununun çözümü Türkiye Kürdistan’ının çözümüne bağlıdır.Bu yönüyle Türkiye Kürdistan’ı Arap’ın Mısır’ıdır”diyor!
 
        *
        CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum,”Koca bir askeri yıktılar, meğer kağıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini oymuş,oymuş,oymuş,oymuş! O koca ağacı hooop diye yıktılar.” derken,
        Bakınız Ulu Atatürk;”Bir Türk komutanının ordusunu kullanmaksızın, herhangi bir kötü tesadüf ve kötü şans eseri bile olsa, düşmana esir düşmesini biz mazur görsek de, tarih bunu asla affetmez ve affetmemelidir.”diyor.

        APO'DAN  SON MEKTUP - siir sair mektup kalem edebiyat

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir