ANGARA’DA ANAYASSO
Türkiye Haziran 2011 seçimi ardından yeni anayasaya hazırlanıyor.
Yeni anayasanın toplumun değişik kesimlerine topluca güven verecek nitelikte olması yanında,
Ortadoğu’dan hareketle dünya barışındaki önemini de kabul etmek gerekiyor.
Çünkü hem Ortadoğu’da hem Türkiye’de herşey asgari istikrarı gerekli kılıyor.
O halde yeni Anayasa Türkiye’nin temel düşünceleri halitasında başlıca siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla hazırlanmalıdır.
Bu gereklilik “toplumsal uzlaşma tartışmaları dozunun” genel seçimlerden bir süre önce hizalandırılması anlamına mı geliyor?
*
BOP Eşbaşkanı ve Başbakan Erdoğan’ın hedefinin; seçimle birlikte tek başına anayasa yapmak ve yürürlüğe koymak,
Başkanlık sistemini yapılandırmak ve cumhurbaşkanının seçilmesini sağlayarak,
Türkiye’yi ekonomik,siyasi ve kültürel olarak ılımlı islam devleti sömürgesine dönüştürmek olduğu;biliniyor.
Yeni anayasa konusunda Erdoğan “taklit bir anayasa olsun istemiyoruz,bize has olsun!
Anayasada rotayı halk çizecek.Meclis aritmetiğine göre hareket edeceğiz. 367 olsa da konsensus arayacağız”diyor.
*
Erdoğan’ın “taklit değil bize has” dediği Anayasa’nın alt yapısını bizzat kendisinin can siperane savunduğu;
Devletin Cumhuriyet şeklini,niteliklerini,bütünlüğü, dilini, marşını, başkentini belirleyen,
Anayasanın ilk 3 maddesiyle bunların asla değiştirilemeyeceğini hükümleyen 4.maddenin;
Meclis çoğunluğuyla gasp’ı yolunu açan ve 2010 Referandumunda kabul edilen Anayasa Mahkemesi ve HSYK yapısının değiştirilen maddeleri oluşturuyor-ki,
Bu; TBMM’de çoğunluğu sağlayan bir siyasi partinin -istediği vakit,
Devletin Cumhuriyet şeklini,niteliklerini belirleyen anayasal hükümlerini değiştirebileceği anlamına geliyor!
Konsensus lafta kalıyor.
O nedenle referandum ardından oluşan kaygı ve korku;toplumda güvensizliği had safhaya çıkarmış bulunuyor.
*
Mesela Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılması, Yargıtay ve Danıştay’a yeni daireler kurulmasını öngören tasarıların Meclis’e sunulması,
“Yargının AKP’lileştirilmesi” kaygısını taşıyan Anayasa ve Adalet Komisyonu üyesi CHP milletvekillerini ya da ulusalcı damarı hareketlendiriyor.
Bir bildiriyle bu yolla 2011 seçimleri sonrasında yeni anayasa ile hukuk ve demokrasiye nihai darbe vurmayı amaçlayan AKP’ye karşı;
Bütün unsurlar anayasal ve meşru zeminde direnmeye ve muhalefete çağrılıyor…
*
Mesela Demokratik Ulus,Vatan, Anayasa ve Siyaset konseptinde hazırlık çalışmaları sürdüren,
“Demokratik Özerk Kürdistan” talebinde Abdullah Öcalan ve BDP;
“Seçimde AKP ne kadar Kürtlerden daha fazla oy alır ve Kürtlerin oyu ne kadar azalırsa,
Kürtlerin talepleri,statüleri büyük tehlikeye girer. Kürtler geriler ve yok olma noktasına gelirler” düşüncesindedir.
O nedenle AKP’nin gücü ve oyu tabanının merkezinde Fethullah Gülen’e;
Seçim barajının indirilmesinde destek ya da sahiplendiği oy havuzundan pay almak anlamında uzlaşma teklifiyle Mart ayına kadar süre verilmiştir!
Bu konu hoca efendi cemaatinin,ekonomisinin,siyasal etkisinin sükûnu için açık edilmese de,
Aksi taktirde terörün yeniden başlayacağı tehditini taşıyor.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş;” Mart ayının çok kritik olduğunu düşünüyorum. Hükümet o zamana kadar ırkçı milliyetçi söylemlerini devam ederse gerçekten durumdan çok kaygılıyım. Sakin bir ortamda seçime gidemeyebiliriz. Bu fırsatı yitirebiliriz diye kaygılıyım” diyor.
*
Tam bu araya yeniCHP’de gelişen siyaseti sokuşturmak gerekiyor!
Kürtçü Hareket;Türkiye’de değişimin bir kulpundan tutarak güncellenmek hevesinde yeniCHP Başkanı Kılıçdaroğlu’nun;
Tüm hasletinin sosyal demokrat kimliğiyle Kemalizmi demokratikleştirmek olduğunu kavramıştır.
Diğer teklifi de ona yapıyor!
“Kılıçdaroğlu Baykal’ın yeni bir versiyonu olmak istemiyorsa,Kemalizmi demokratikleştirmek gibi bir misyonu varsa BDP ile diyaloğa açık olmalıdır. Yapılacak bu ittifak Kürt-Türk ilişkilerinde yeni bir sayfa açabilir” deniyor.
Kürtçü Hareketin destekçisi Avrupa Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Philip Cordery,
CHP Genel Merkezinde Sendikal Haklar Çalıştayında, Diyarbakır’a hareketinden önce yaptığı konuşmada teklifin üzerinden geçiyor;
“Kemal!Sen Türkiye’nin geleceğisin! Bunun için cesaretin ve liderliğin var.2011 seçimini kazanman ve yeri her zaman Avrupa’da olan yeni Türkiye’nin yolunu açmanı umud ediyorum” diyor!
*
Yeni CHP;AKP oylarının düşmesine yönelik hınzır bir oyun oynamaktadır-ki; BDP ile gizli ittifakını ele veriyor.
O nedenle Gürsel Tekin; yeni CHP’nin koalisyon halinde her tür ortaklığa hazır olduğunu açıklıyor.
Şöyle ki; Lâikliğin tehlikede olduğunu kabul etmeyen yeni CHP,
Cemaatlere ve tarikatlara saygı beyan ederken,onlardan lütfen siyasete katılmamalarını istiyor!
Sanki cemaatlere ve tarikatlara vasıtasıyla legalleşme teklif etmektedir.
Karşılığında Fethullah Gülen’e cemaatinin oy havuzunun hiç değilse BDP’ye akması yönünde göz kırpılıyor.
Bir yandan da Kürt vatandaşların oylarını çekmek üzere merkezde Başbakan Erdoğan’dan çevreye iletilen ve giderek tehdite ulaşan dinci mesajlarla özellikle Güneydoğu ve Doğu’da kurulan baskıyı kırmak için,
Çağdaş yaşamı ve arkasında sanat, kültür, insan hakları, özgürlük, eşitlik, kardeşliği ön plana alan propaganda yapılıyor.
Ya da Kürt Sorunu çözümünde TSK’nın silah bırakmasını,Türkiye’ye kara çalmaya yönelik Hakikat Komisyonu kurulması girişimine sinsice yakın duruluyor.
Bu destek son zamanda milliyetçi esvabı giymiş o nedenle böyle bir komisyonun karşısında duran AKP’yi ; Kürt vatandaşa şikayet etmek anlamına geliyor.
Ya da bölge oylarının talibi AKP’nin elinden -ola ki PKK terörü tehditine karşı kullanacağı kontra Hizbullah terörünü deşifre ediyor!
YeniCHP;Kürt oyları üzerinde AKP ipoteğini kırmak istiyor!
*
Ne ki Cumhuriyet tarihinin en radikal değişimlerinde -mesela, değişimlerde Ergenekon davalarının önemine rağmen Ergenekon siyasetinden kaçınıyor.
Yeni anayasada ne istediğine dair hiç bir belirti vermiyor, hiç bir sivil toplum kuruluşuyla teması gündem oluşturmuyor.
Anayasa Komisyonu üyesi 10 milletvekilinin halka yaptığı direniş çağrısıyla şaşkındır,arkasını getiremiyor.
Çünkü bir o tarafta-bir bu taraftadır;yeniCHP’de eksen bulunmuyor.
Ne Türkiye’nin temel statükosunun ne de değişimin yönünde asla duramıyor.
*
Siyasetin her boyutunda toplumsal güvensizlik had safhadadır.
Rağmen seçime ve ardından yeni anayasaya giden süreçte;
Ne kadar güç olursa olsun mutlaka toplumun değişik kesimlerine topluca güven verecek nitelikte gelişmeler beklenmelidir.
AKP’nin sadaka ekonomisi,güvenlik,din adamları,kontr terör,ekonomik baskılarıyla seçim kazandığında anayasayı tek başına yapmak tutkusu; PKK terörünün hortlaması,ulusalcılar ve milliyetçilerin sahne almasının nedenidir -ki;
İstikrarsız Türkiye;Ortadoğu’dan dünyaya belâ olur!
Mühendisler bunu iyi bilir ve usûlünce pençeleri kıvırıverirler…
Bir yanıt yazın