Rabbim Canım Sıkılayi Daralayrum!

Şarap ve kadın; tarihin hemen her devrinde mesele ve tartışma konusu olmuştur. Şairler, belki de en güzel şiirlerini şarap ve kadınlar üstüne yazmışlardır. Müzisyenler, en güzel bestelerini şarap ve kadın üstüne yapmışlar, edipler en güzel eserlerini yine şarap ve kadınlardan ilham alarak vücuda getirmişlerdir. Bazen de şarap ve kadınlar, koskoca orduların gırtlak gırtlağa savaşmalarının sebebi olmuştur. Dinler bile bu iki konu ile yakından ilgilenmiş, peygamberler bu iki konuda ümmetlerine tavsiye ve nasihatlerde bulunmuşlardır. Özetle; şarap ve kadın, ta ilk çağlardan beri, belki de Âdem ve Havva’dan bu yana, tarihin her devrinde şu veya bu şekilde gündemi işgal etmiştir.

Kur’an’ın bildirdiğine göre; Âdem ve Havva’nın cennetten çıkarılmasına sebep, yasaklanan bir meyveyi yemeleridir. Bu meyvenin ne olduğu konusunda Kur’an’da açık bir bilgi bulunmuyor. Sadece yenilmesi yasaklanan şeyin bir ağaç(meyvesi) olduğu belirtilmektedir(1). Bu ağaç acaba nedir? Kim bilir belki de bir üzüm asmasıdır. Yani meyvelerinden sarhoşluk verici madde (şarap) üretilebilen üzüm ağacından bahsediyoruz. Kim bilir belki de bir elma ya da başka bir meyvedir. Ancak yenilmesi yasak edildiğine göre; herhalde meyveleri zararlı olan veya ilave bir işlemle zararlı hale getirilebilen bir ağaçtı bu ağaç. Yoksa durduk yerde neden yasaklansın?

Kur’an’da, şeytanın Âdem ve Havva’yı, aynı anda her ikisini birden kandırdığı belirtilmekle birlikte(2), birçok efsane ve rivayette, şeytanın yasaklanan ağaçtan yemesi konusunda öncelikle Havva’yı kandırdığı, Havva’nın da eşi Âdem’i ikna ettiği belirilmektedir. Anlaşılacağı gibi Kur’an’a göre; Âdem ve eşi Havva’nın cennetten kovularak yeryüzüne gönderilmesinin sebebi yasaklanan bir meyveyi (belki de üzümü) yemeleridir. Efsaneler ise öncelikle Havva’nın kandırıldığını söylemekle Âdem’in cezalandırılmasının sebebini yasaklanan meyve ve kadın olarak açıklamaktadırlar.

Yeri gelmişken ve affınıza sığınarak vaktiyle müftülerimizden dinlediğim hoş bir Oflu Hoca fıkrasını burada anlatmak isterim. Oflu Hoca, camide, ilk insan olan Hz. Âdem’in yaratılışını ve cennetten kovuluşunu anlatmaktadır:

Aziz ve muhterem çemaat. Allah Âdemi yaratti ve oni cennetine koydi. Sonra ona bin bir nimet verdi ve hatırıni sordi;
-Ula Adem nasilsun?
Adem cevap verdu;
-Rabbim canım sikilayi, daralayrum!
Bunun üzerine Allah nimetini iki katına çıkarıp Âdem’e tekrar sordi;
-Ula Adem nasilsun?
Adem sertçe cevap verdu;
– Canım sikilayi, daralayrum dedum daaa!
En sonunda Allah, Âdem’in sol eğe kemuğunden Havva’yı yaratti(3) ve oni Âdem’in yanına koydi. Âdem Havva’ya iliştu ve çok mutlu oldi.
Âdem’in bu mutlu halini gören Allah, Âdem’e gülümsedu ve ona takilarak kısık sesle tekrar sordi;
-Ula Adem şimdu nasilsun?
-Adem cevap verdu;
-Rabbim, verduğun nimetlere şükürler olsun!

Hayat Şarap ve Kadın Değildir

Hayatın şarap ve kadından ibaret olmadığını bilmiyorduk! Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç söyleyince hatırladık! İzmir’de yeni il başkanının göreve başlaması sebebiyle düzenlenen törende yapmış olduğu konuşmada şöyle demiş Bülent Arınç;

“…Bizim kimsenin yaşam biçiminden şikâyetimiz yok(Ancak) Hayat içkiden ibaret değil. Hayat seksten ibaret değil. Bir kısım çağdaş düşünceye sahip olduğunu söyleyenler sadece içki ve seksle olaylara bakıyorlar…”(4).

Sayın Arınç’ın sözleri ve üslubu gerçekten de çok çirkin. Görüyorsunuz; biz bile hicabımızdan dolayı ara başlığı Arınç’ın sözlerini değiştirerek oluşturduk. Zaten öteden beri tam bir köylü ağzıyla konuşuyor Başbakan Yardımcısı. Telaffuzu, vurguları düzgün, ancak seçmiş olduğu kelimeler bir felaket. Zaten Saruhanlı’nın dağ köylerinden birisinde doğan ve muhtemelen hayırseverlerin yardımlarıyla okuyan(daha doğrusu özel olarak yetiştirilen) Arınç’tan da bundan fazlası beklenemez. Öte yandan Sayın Arınç’ın yukarıdaki sözleri, kendi içinde çelişkilerle doludur. Çünkü hem “Bizim kimsenin yaşam biçiminden şikâyetimiz yok” diyor, hem de TAPDK’nın yaşam biçimine müdahale eder tarzda çıkarmış olduğu düzenlemeyi savunuyor.

Öte yandan hem “Hayat içki ve seksten ibaret değil. Bir kısım çağdaş düşünceye sahip olduğunu söyleyenler sadece içki ve seksle olaylara bakıyorlar…” diyor, hem de konuşmasının devamında “Evet onlar da bir insan için çok büyük ihtiyaçlar, Onlara da ihtiyacımız var. Onlar da bir şekilde tatmin edilecek…” diyerek yukarıda anlatmış olduğumuz Oflu Hoca fıkrasındaki Âdem’in durumuna düşüyor Sayın Bülent Arınç.

Ayrıca Arınç’ın içki ve seksi kastederek “Evet onlar da bir insan için çok büyük ihtiyaçlar” demek suretiyle yapmış olduğu genelleme de çok yanlıştır. Zira içki ve seks, her insan için çok büyük ihtiyaç değildir. Hatta bazen ihtiyaç bile değildir. Bülent Arınç, “Evet onlar da bir insan için çok büyük ihtiyaçlar” şeklindeki genellemesinin içine örneğin kendisini de sokuyor mu bilmem! Ancak şahsen ben, bugüne kadar içkiye hiç ihtiyaç duymadım. Diğer ihtiyacımızı ise Allah’a şükürler olsun; dinin cevaz verdiği, hukuk sisteminin de onayladığı biçimde, evlilik müessesesi ile gidermeye çalışıyoruz. Muhtemelen Sayın Arınç da en azından bu iki konuda bizim gibi davranıyordur. O sebepten “Evet onlar da bir insan için çok büyük ihtiyaçlar” şeklindeki sözünde bir alay ve kinaye vardır. Üstelik o, bu alay ve kinayeyi İzmir gibi, Türkiye’nin çağdaş yaşama en açık bir ilinde yapıyor. İzmirlilere bir nevi göndermede, amiyane tabirle çakmada bulunuyor. Çünkü onun ve arkadaşlarının kafasında “Gâvur İzmir” diye bir niteleme olduğu zaten biliniyor.

Bunun yanında, İslamcı geçinen bazı yazar ve gazetecilerin azgın teke sendromuna yakalanıp sübyancılık yapmaya kalkıştığı, “Müt’a Nikâhı” ve “Çok Evlilik” gibi kavramların bu ülkenin resmi kurumu olan Diyanet’in yayınlarına bile girmeye başladığı, zinanın suç olmaktan çıkarılmasının bu hükümet döneminde gerçekleştiği düşünülürse; Arınç’ın yukarıdaki sözlerinin ne anlama geldiğini anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum ben.

Arınç, Çağdaş Yaşamı içkiden ve seksten ibaret görüyor olabilir. Oysa biz bu tabirden, en basit tanımıyla, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği, dini inançlar da dâhil olmak üzere; düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün olduğu, evrensel hukuk kurallarını ve hakça üretip paylaşan bir ekonominin egemen olduğu yaşam tarzını anlıyoruz.

24 Ocak 2011
Ömer Sağlam
___________
1-Bakara, 2/35.
2-Bakara, 2/36
3- Muhtelif rivayetlerde kadınları aşağılar biçimde Havva’nın, Adem’in eğe kemiğinden yaratıldığı belirtilmekle, hatta bu konuda kimi uydurma hadisler de bulunmakla birlikte Kur’an’da bu yönde bir bilgi yoktur. Bu tür rivayetler, daha çok tahrif edilmiş Tevrat kaynaklı rivayetlerdir. Kur’an’da erkek ve kadının eşit şartlarda ve aynı yöntemle yaratıldığı söylenmektedir. Örn. Bkz. Fâtır 35/11.
4- Milliyet, “Hayat içki ve seksten ibaret değil” başlıklı haber, s, 19, 23.01.2011.

Şarap ve kadın; tarihin hemen her devrinde mesele ve tartışma konusu olmuştur. Şairler, belki de en güzel şiirlerini şarap ve kadınlar üstüne yazmışlardır. Müzisyenler, en güzel bestelerini şarap ve kadın üstüne yapmışlar, edipler en güzel eserlerini yine şarap ve kadınlardan ilham alarak vücuda getirmişlerdir. Bazen de şarap ve kadınlar, koskoca orduların gırtlak gırtlağa savaşmalarının sebebi olmuştur. Dinler bile bu iki konu ile yakından ilgilenmiş, peygamberler bu iki konuda ümmetlerine tavsiye ve nasihatlerde bulunmuşlardır. Özetle; şarap ve kadın, ta ilk çağlardan beri, belki de Âdem ve Havva’dan bu yana, tarihin her devrinde şu veya bu şekilde gündemi işgal etmiştir. - omer saglam

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir