ENTRİKA VE TEFRİKALAR

       ENTRİKA VE TEFRİKALAR
                
        Katar’da Başbakan Erdoğan’a, Şeyh Farah el-Ahmed Uluslararası Hayır İşleri Kurumunun  İslam Dünyası Mümtaz Şahsiyet Ödülü verildi.
        Konuşmasında İsrail’e yüklendi ve  İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın görevinden alınması çağrısında bulundu.
        Batı medyası-elbette misyonları doğrultusunda, kamuoylarını oluşturmak üzere, Erdoğan’ın çağrısını  dünyaya duyuruyor;
        Mesela İngiliz The Daily Telegraph, Erdoğan’ın ifadelerinin Ankara’da duyulan “derin öfke”yi yansıttığı,
       “Ortadoğu’nun en önemli Batı yanlısı ittifaklarından birine çok zarar veren uzun kavgayı tırmandırdığını” yazıyor.
        *
        Katar ziyareti ardından Erdoğan, Başbakan Saad Hariri’nin daveti üzerine muhtemel bir siyasi krizi önlemek üzere  Lübnan’a gidiyor ve  tüm liderlerle görüşüyor.
        Ne ki iki gün sonra Lübnan Parlamentosu’ndaki Hizbullahçı 11 milletvekilinin istifasıyla Başbakan Saad Hariri’nin koalisyon hükümeti düşüyor.
        Bu kez Ankara’da  Başbakan Erdoğan Lübnan’da güvenlik,istikrar ve barışın sağlanması için Başbakan Saad Hariri’yi kabul ediyor.
        Lübnan siyasi istikrarsızlığının Ortadoğu’ya yansımasından endişelenildiği açıklanıyor.
        Peki ama ne oluyor?
        *           
        İsrail bir süredir  Ortadoğu’da yeni bir siyaset sürdürmektedir.
        Çünkü İran sorununun çözülmesi için  zaman daralmakta ve çözümü sürecinde kat’iyen başka bir engelle karşılaşılmak istenmemektedir.           
        O nedenle Ortadoğu’nun  hiçbir bölgesinde silahlı mücadeleye yer verilmemeli,aykırılıklar siyaset yoluyla  marjinalize edilmelidir.               
        Direniş örgütleriyle yapılan silahlı mücadele yerine o örgütlerin siyasetleri esas alınıyor.
        Filistin’de  HAMAS, Lübnan’da Hizbullah  Direniş Hareketinin silahlı mücadele gücüne  darbe vurulduktan sonra siyasi mücadelesine izin veriliyor.
        Bakınız! Türkiye’de de PKK tasfiye edilmekte yerine  BDP’nin  siyasi mücadelesine izin verilmektedir!
          
        *                      
        Yine de Ortadoğu’da sorunların çözümü yönünde engeller sürüyor.
        Filistin örgütleri bağımsız devlet olarak tanınmak için giderek daha aktif çaba gösteriyor.
        Başkan Obama ve  Mahmud Abbas ile görüşmelerinde  Binyamin Netenyahu;
        Filistin bölgelerinde yerleşim faaliyetlerini durdurmuyor ve Filistin devletinin simgesi olan Doğu Kudüs statüsünü görüşmüyor.
        Halbuki Filistin devletinin kurulması için İsrail yönetiminin  önce buna razı olması gerekiyor!
        Ne ki güçlü konumdaki işgalci İsrail;zayıf taraf olan müzakereci Filistin’i daha da ayrıştırmak ve zayıflatmak üzere,
        Ya da Filistin’de direnişi zayıflatmak için HAMAS karşısında Fetih örgütü lideri Mahmud Abbas’ın otoritesini ve güvenirliğini tartışmaya açıyor.        
        Bir yanda işgalde tuttuğu Gazze’ye karşı uluslararası sorumluluklarından kurtulmanın,
        Diğer yanda işgalin sona erdiğinden hareketle Gazze’yi bağımsız bir varlığa dönüştürmeyi planlıyor.
        *
        Hiçbir husumeti olmayan Refik Hariri’ye suikast; Lübnan’da siyasi istikrarsızlık  sürecini başlatıyor.
        BM Güvenlik Konseyi’nin suikastin aydınlatılması,faillerin bulunması ve cezalandırılması için  kurduğu Uluslararası Mahkeme;ilk 5 yıl yalancı tanık ifadeleriyle Suriye’yi sorumlu tutuyor.
        O sürede Suriye’nin  direnişe verdiği desteğin kesilmesi planlanırken uluslararası imajı  ve Lübnan’la ilişkileri yanında ulusal egemenliği de zedeleniyor.    
        İlgisi olmadığı anlaşıldığında da bu kez  Suriye-Lübnan ilişkilerini daha da zayıflatmak için suikast Lübnan’lı subaylar üzerine atılıyor.
        Son olarak  silahsızlandırmak, direnişini zayıflatmak ve  imajını zedelemek için Lübnan Hizbullah örgütü suçlanıyor.
        Sonuçta Lübnan Başbakanı Saad Hariri  mahkemenin ulusal birliğe zarar verdiğini görüyor,mahkemeyle işbirliği protokolünün iptalini istiyor ama hükümet kurtarılamıyor!    
        Ne ki  güdülen mahkeme ne idiğü belirsiz tanıklarla, her türde mahkeme evrakını dışarı sızdırarak,
        Hedeflenen ülkeler, örgütler,kurumlar ve kişileri  kendi ve dünya kamuoyunda un-ufak ederek,
        Şii ve Sünni Müslümanları birbirlerine karşı kışkırtmış bulunuyor.       
        Karşılığında İsrail etkinleşiyor,güçleniyor ve nufuzunu geliştiriyor.
        Bakınız,usul Türkiye’de Ergenekon yargılamalarına nasıl da benziyor?
 
        *
        Ya da tıpkı Türkiye’de BDP’nin siyasal mücadelesi karşılığında  PKK’nın  tasfiye edilmesi sürecinde,
        AKP’nin seçimle birlikte tek başına anayasa yapmak ve yürürlüğe koymak,
        Başkanlık  sistemini yapılandırmak ve cumhurbaşkanının seçilmesini sağlamak,
        Hedefine ulaşmak için seçimden sonra Kürt Sorununun tarafı olarak kalmak isteyen BDP’nin oylarını da ne pahasına olursa olsun konmak  istemesini andırıyor!
        Daha fazla oy almak için yüksek seçim barajı,
        Ekonomik çıkarlar,polis tehditi,irşad ekipleriyle Kürt vatandaşların BDP ile arasına korku konuluyor! 
        *
        İsrail’in varlığı İran,Suriye,Filistin yönetimlerinde ve  Ortadoğu halklarında  işgal ,terör,yahudileştirme,
  göç ettirme politikaları,
        Buna yönelik yaygın casusluk,suikastler,entrikalar ve tefrikalarıyla anılıyor.
        İsrail için Arapların sadece öldürülecek bir hedef olduğu kanaati taşınıyor.
        Erdoğan İsrail dışında bu ülkelere  ve halklara verdiği her türde destekte onların  kahramanıdır.
        Aslında  mütemadiyen İsrail üzerinde oluşan Ortadoğu’nun  yüksek gerilimini şahsından Türkiye’ye absorbe ediyor.
        İsrail’in gizli kahramanı oluyor!       
        *
        Türkiye’de ise Mart ayına kadar  Kürtçü Hareket ile seçim ve sonrasına ait  gizli pazarlıklar sürmektedir.
        Türk Halkının çok büyük bir kesimi için o; Siyonizmin Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinde Eşbaşkandır-ki,
        Bu hal ve gidiş;Türk ulusuna entrika ve İslam dini için de tefrikadır!

<p>       ENTRİKA VE TEFRİKALAR
                
        Katar'da Başbakan Erdoğan'a, Şeyh Farah el-Ahmed Uluslararası Hayır İşleri Kurumunun  İslam Dünyası Mümtaz Şahsiyet Ödülü verildi.
        Konuşmasında İsrail'e yüklendi ve  İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın görevinden alınması çağrısında bulundu.
        Batı medyası-elbette misyonları doğrultusunda, kamuoylarını oluşturmak üzere, Erdoğan'ın çağrısını  dünyaya duyuruyor;
        Mesela İngiliz The Daily Telegraph, Erdoğan'ın ifadelerinin Ankara'da duyulan "derin öfke"yi yansıttığı,
       "Ortadoğu'nun en önemli Batı yanlısı ittifaklarından birine çok zarar veren uzun kavgayı tırmandırdığını" yazıyor.
        *
        Katar ziyareti ardından Erdoğan, Başbakan Saad Hariri'nin daveti üzerine muhtemel bir siyasi krizi önlemek üzere  Lübnan'a gidiyor ve  tüm liderlerle görüşüyor.
        Ne ki iki gün sonra Lübnan Parlamentosu'ndaki Hizbullahçı 11 milletvekilinin istifasıyla Başbakan Saad Hariri'nin koalisyon hükümeti düşüyor.
        Bu kez Ankara'da  Başbakan Erdoğan Lübnan'da güvenlik,istikrar ve barışın sağlanması için Başbakan Saad Hariri'yi kabul ediyor.
        Lübnan siyasi istikrarsızlığının Ortadoğu'ya yansımasından endişelenildiği açıklanıyor.
        Peki ama ne oluyor?
        *           
        İsrail bir süredir  Ortadoğu'da yeni bir siyaset sürdürmektedir.
        Çünkü İran sorununun çözülmesi için  zaman daralmakta ve çözümü sürecinde kat'iyen başka bir engelle karşılaşılmak istenmemektedir.           
        O nedenle Ortadoğu'nun  hiçbir bölgesinde silahlı mücadeleye yer verilmemeli,aykırılıklar siyaset yoluyla  marjinalize edilmelidir.               
        Direniş örgütleriyle yapılan silahlı mücadele yerine o örgütlerin siyasetleri esas alınıyor.
        Filistin'de  HAMAS, Lübnan'da Hizbullah  Direniş Hareketinin silahlı mücadele gücüne  darbe vurulduktan sonra siyasi mücadelesine izin veriliyor.
        Bakınız! Türkiye'de de PKK tasfiye edilmekte yerine  BDP'nin  siyasi mücadelesine izin verilmektedir!
          
        *                      
        Yine de Ortadoğu'da sorunların çözümü yönünde engeller sürüyor.
        Filistin örgütleri bağımsız devlet olarak tanınmak için giderek daha aktif çaba gösteriyor.
        Başkan Obama ve  Mahmud Abbas ile görüşmelerinde  Binyamin Netenyahu;
        Filistin bölgelerinde yerleşim faaliyetlerini durdurmuyor ve Filistin devletinin simgesi olan Doğu Kudüs statüsünü görüşmüyor.
        Halbuki Filistin devletinin kurulması için İsrail yönetiminin  önce buna razı olması gerekiyor!
        Ne ki güçlü konumdaki işgalci İsrail;zayıf taraf olan müzakereci Filistin'i daha da ayrıştırmak ve zayıflatmak üzere,
        Ya da Filistin'de direnişi zayıflatmak için HAMAS karşısında Fetih örgütü lideri Mahmud Abbas'ın otoritesini ve güvenirliğini tartışmaya açıyor.        
        Bir yanda işgalde tuttuğu Gazze'ye karşı uluslararası sorumluluklarından kurtulmanın,
        Diğer yanda işgalin sona erdiğinden hareketle Gazze'yi bağımsız bir varlığa dönüştürmeyi planlıyor.
        *
        Hiçbir husumeti olmayan Refik Hariri'ye suikast; Lübnan'da siyasi istikrarsızlık  sürecini başlatıyor.
        BM Güvenlik Konseyi'nin suikastin aydınlatılması,faillerin bulunması ve cezalandırılması için  kurduğu Uluslararası Mahkeme;ilk 5 yıl yalancı tanık ifadeleriyle Suriye'yi sorumlu tutuyor.
        O sürede Suriye'nin  direnişe verdiği desteğin kesilmesi planlanırken uluslararası imajı  ve Lübnan'la ilişkileri yanında ulusal egemenliği de zedeleniyor.    
        İlgisi olmadığı anlaşıldığında da bu kez  Suriye-Lübnan ilişkilerini daha da zayıflatmak için suikast Lübnan'lı subaylar üzerine atılıyor.
        Son olarak  silahsızlandırmak, direnişini zayıflatmak ve  imajını zedelemek için Lübnan Hizbullah örgütü suçlanıyor.
        Sonuçta Lübnan Başbakanı Saad Hariri  mahkemenin ulusal birliğe zarar verdiğini görüyor,mahkemeyle işbirliği protokolünün iptalini istiyor ama hükümet kurtarılamıyor!    
        Ne ki  güdülen mahkeme ne idiğü belirsiz tanıklarla, her türde mahkeme evrakını dışarı sızdırarak,
        Hedeflenen ülkeler, örgütler,kurumlar ve kişileri  kendi ve dünya kamuoyunda un-ufak ederek,
        Şii ve Sünni Müslümanları birbirlerine karşı kışkırtmış bulunuyor.       
        Karşılığında İsrail etkinleşiyor,güçleniyor ve nufuzunu geliştiriyor.
        Bakınız,usul Türkiye'de Ergenekon yargılamalarına nasıl da benziyor?
 
        *
        Ya da tıpkı Türkiye'de BDP'nin siyasal mücadelesi karşılığında  PKK'nın  tasfiye edilmesi sürecinde,
        AKP'nin seçimle birlikte tek başına anayasa yapmak ve yürürlüğe koymak,
        Başkanlık  sistemini yapılandırmak ve cumhurbaşkanının seçilmesini sağlamak,
        Hedefine ulaşmak için seçimden sonra Kürt Sorununun tarafı olarak kalmak isteyen BDP'nin oylarını da ne pahasına olursa olsun konmak  istemesini andırıyor!
        Daha fazla oy almak için yüksek seçim barajı,
        Ekonomik çıkarlar,polis tehditi,irşad ekipleriyle Kürt vatandaşların BDP ile arasına korku konuluyor! 
        *
        İsrail'in varlığı İran,Suriye,Filistin yönetimlerinde ve  Ortadoğu halklarında  işgal ,terör,yahudileştirme,
  göç ettirme politikaları,
        Buna yönelik yaygın casusluk,suikastler,entrikalar ve tefrikalarıyla anılıyor.
        İsrail için Arapların sadece öldürülecek bir hedef olduğu kanaati taşınıyor.
        Erdoğan İsrail dışında bu ülkelere  ve halklara verdiği her türde destekte onların  kahramanıdır.
        Aslında  mütemadiyen İsrail üzerinde oluşan Ortadoğu'nun  yüksek gerilimini şahsından Türkiye'ye absorbe ediyor.
        İsrail'in gizli kahramanı oluyor!       
        *
        Türkiye'de ise Mart ayına kadar  Kürtçü Hareket ile seçim ve sonrasına ait  gizli pazarlıklar sürmektedir.
        Türk Halkının çok büyük bir kesimi için o; Siyonizmin Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı Projelerinde Eşbaşkandır-ki,
        Bu hal ve gidiş;Türk ulusuna entrika ve İslam dini için de tefrikadır!</p> - gazze gaza

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir