HİLE VE KALE

          HİLE VE KALE
       

        2010 Referandumuyla Anayasa’da yapılan  değişiklikler sonrası  uyum yasaları  yapılıyor.
        “Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı” TBMM’ye sunulmuştur.
        HSYK yasasındaki değişikliklerle Kurul’un tümüyle AKP’nin hakimiyetine girmesi ardından,
        İlgili tasarı yüksek mahkemenin yapısı,görevleri,yargılama usulleri,üye seçimleri,disiplin ve özlük işlerine ilişkin getirdiği düzenlemelerle; Anayasa Mahkemesini ‘süper’ yetkilerle donatıyor.
        Yüksek Yargının partileştirilmesi  sonuçlandırılmaktadır!
        Öte yanda Diyarbakır 6.Ağır Ceza Mahkemesinde KCK Davası sanıkları kimlik tesbitinde;
        Kürtçe “li vir im-buradayım” ya da “Amade me-hazırım” yanıtı veriyor.
        Yanıtlar “Kürtçe olduğu düşünülen bir dille konuşulduğu ” şeklinde tutanaklara geçerken;mahkeme tıkanmıştır!
        *
        Hukuk; uyulması devlet zoruna bağlanmış kurallarla  bir toplumun ilişkilerini düzenliyor.
        Atatürk’ün  laik hukuk devrimiyle Türk Hukuk Sistemi;tüm devrimlerin dayanağı olmak yanında Medeni Kanun, Ceza, Borçlar, Ticaret, Deniz, İcra-iflas,Hukuk Usulü, Ceza Mahkemeleri Usulü ve  Anayasanın da temelini oluşturuyor.
        Bu suretle devletin düzenine,kanunlara,eğitim ve sosyal hayata  çağdaş uygarlık vaad ediyor.
       

        *
        Rağmen  çok üzun zamandır Türkiye’nin küresel piyasalara entegrasyonuyla  çağdaşlaşması sürecinde;
        Küresel ekonomik ve siyasi kriterlere uyum ile Atatürk’ün ilke ve devrimleri arasında konfigürasyon sağlanamamıştır.
        Öyle olunca Türkiye’nin sunduğu küresel ekonomik ve politik çıkarlara daha fazla kamusal destek,
        Bunun için sosyal çıkarlara daha fazla özgürlük gerekiyor – o nedenle;
        AKP iktidarına verilen azami ekonomik- siyasal destekle  ilişkilerin gelişmesi sonucu,
        İslami fonları  da kullanan İslami Sermayenin  büyüyen birikiminin  ekonomik ve siyasal etkinliği,  milyonlara istihdamı ve zekatıyla kazanılan oylarla,
        Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’ye egemen edilmiş bulunuyor.
        Ergenekon Davalarıyla kontgerilla ve JİTEM  sona erdirilmiş bu suretle bir sürü töhmetle sıkıştırılan TSK; teslim alınmıştır.
        Bu noktada AKP iktidarı ile TSK’nın  anlaşması; askerin Kürtçü teröre  gerekirse yapacağı operasyonlarla kimliğini koruması karşılığında AKP’yi tanımasından oluşuyor.
        Şimdi İslami Ergenekon işbaşındadır!
        Erdoğan egemenliği  pekiştikçe  İslam ülkelerinde ve islamın ılımlılaştırılması yolunda etkinleşiliyor…
          
        *    
        12 Eylül 2010 Referandumunda  kabul edilen Anayasa Mahkemesi ve HSYK yapısının değiştirilen maddeleri;
        Devletin Cumhuriyet şeklini,niteliklerini,bütünlüğü, dilini, marşını, başkentini belirleyen, 
        Anayasanın ilk 3 maddesi ile bunların asla değiştirilemeyeceğini hükümlüyen 4.maddenin;
        Meclis çoğunluğuyla   gasp’ının yolunu açmıştır.           
        Bu; TBMM’de çoğunluğu sağlayan  herhangi bir siyasi partinin -isterse,
        Devletin Cumhuriyet şeklini,niteliklerini,bütünlüğü, dilini, marşını, başkentini belirleyen hükümlerini değiştirebileceği anlamına geliyor.

 
        *
        Ya Türk Milleti ?
        Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 9.maddesinde,
        Üyelerinin göreve başlaması için gerekli olan “yemin”  metni değiştirilmektedir. 
        Yemin’in;”Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını koruyacağıma; görevimi doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece vicdanımın emrine uyarak yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”  içeriğinden,
        “Türk milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine
emanet ve tevdi olunan” ifadesi çıkarılıyor. 
        Böylece anayasal düzenin değişmesine kalkışılması durumunda en son teminat olan Türk Ulusunun  önünün hukuken tıkanması süreci  başlatılmış oluyor.
        Bu;tasarının yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesine verilen büyük yetkilerle Türkiye’nin hukuk devleti olmak idealinin yok edilmesi – ya da;
        Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sultan”, Fethullah Gülen’in “Türkiye’nin dünyası”,Türk halkının “kul” olması anlamına geliyor.
        *
        Başbakan Erdoğan  dolu-dizgin ve bu anlamda yeni Anayasa’nın oluşturulmasında tek otorite olmaya gidiyor.
        Bu hırs önümüzdeki seçimleri dahi sanki bir formaliteye indirgemiyor mu?
        Bu noktadan seçim öncesi  demokratik ulus,demokratik vatan,demokratik siyaset için demokratik anayasa,
        -Kısaca, “Demokratik Özerk Kürdistan” talebinde ayak direyen Kürt Hareketine  gücünü gösteriyor.
        Anlaşma  halinde Anayasa da beklentilerinin karşılanabileceği sinyalini veriyor; tembih ediyor!
        Buna karşın Abdullah Öcalan “AKP ne kadar Kürtlerden daha fazla oy alır ve Kürtlerin oyu ne kadar azalırsa,
        O zaman AKP  “Kürtleri ben temsil ediyorum.Kürtler bir şey istemiyor” diyecektir.
        Bu durumda Kürtlerin talepleri,statüleri büyük tehlikeye girer. Kürtler geriler ve yok olma noktasına gelirler” düşüncesindedir.
        O nedenle AKP’nin  gücü ve oyu tabanının  merkezinde Fethullah Gülen’e  tehdit anlamında uzlaşma  teklif etmiş bulunuyor.
        Türkiye’de kirli pazarlıklar olduğu  çok açık; görülüyor!
        *            
        Atatürkçü düşünce merkezinden Türkiye Cumhuriyeti; bir yanda dinci diğer yanda etnik milliyetçi hareketle sarılmış,
        Kast; yeni Anayasa ile Cumhuriyetin niteliklerini değiştirme aşamasına gelmektedir!
        Cumhuriyet tarihinin en büyük tehlikesi yaşanıyor, hile tüm kaleleri düşürüyor.
        O da ne? Tüm stratejisini yoksulluk ve yolsuzluk üzerine kurmuş olan yeniCHP’de Kemal Kılıçdaroğlu,
        “Üzülerek söylüyorum.Türkiye o kadar eften püften şeylerle uğraşıyor ki,bütün enerjisini buralara harcıyor ve vatandaşımız sandığa giderken niye sandığa gittiğini çok sağlıklı tahlil edemiyor” diyor!

<p>          HİLE VE KALE
       </p>
<p>        2010 Referandumuyla Anayasa’da yapılan  değişiklikler sonrası  uyum yasaları  yapılıyor.
        "Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı" TBMM'ye sunulmuştur.
        HSYK yasasındaki değişikliklerle Kurul’un tümüyle AKP’nin hakimiyetine girmesi ardından,
        İlgili tasarı yüksek mahkemenin yapısı,görevleri,yargılama usulleri,üye seçimleri,disiplin ve özlük işlerine ilişkin getirdiği düzenlemelerle; Anayasa Mahkemesini ‘süper’ yetkilerle donatıyor.
        Yüksek Yargının partileştirilmesi  sonuçlandırılmaktadır!
        Öte yanda Diyarbakır 6.Ağır Ceza Mahkemesinde KCK Davası sanıkları kimlik tesbitinde;
        Kürtçe "li vir im-buradayım" ya da "Amade me-hazırım" yanıtı veriyor.
        Yanıtlar "Kürtçe olduğu düşünülen bir dille konuşulduğu " şeklinde tutanaklara geçerken;mahkeme tıkanmıştır!
        *
        Hukuk; uyulması devlet zoruna bağlanmış kurallarla  bir toplumun ilişkilerini düzenliyor.
        Atatürk'ün  laik hukuk devrimiyle Türk Hukuk Sistemi;tüm devrimlerin dayanağı olmak yanında Medeni Kanun, Ceza, Borçlar, Ticaret, Deniz, İcra-iflas,Hukuk Usulü, Ceza Mahkemeleri Usulü ve  Anayasanın da temelini oluşturuyor.
        Bu suretle devletin düzenine,kanunlara,eğitim ve sosyal hayata  çağdaş uygarlık vaad ediyor.
       </p>
<p>        *
        Rağmen  çok üzun zamandır Türkiye'nin küresel piyasalara entegrasyonuyla  çağdaşlaşması sürecinde;
        Küresel ekonomik ve siyasi kriterlere uyum ile Atatürk'ün ilke ve devrimleri arasında konfigürasyon sağlanamamıştır.
        Öyle olunca Türkiye'nin sunduğu küresel ekonomik ve politik çıkarlara daha fazla kamusal destek,
        Bunun için sosyal çıkarlara daha fazla özgürlük gerekiyor - o nedenle;
        AKP iktidarına verilen azami ekonomik- siyasal destekle  ilişkilerin gelişmesi sonucu,
        İslami fonları  da kullanan İslami Sermayenin  büyüyen birikiminin  ekonomik ve siyasal etkinliği,  milyonlara istihdamı ve zekatıyla kazanılan oylarla,
        Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'ye egemen edilmiş bulunuyor.
        Ergenekon Davalarıyla kontgerilla ve JİTEM  sona erdirilmiş bu suretle bir sürü töhmetle sıkıştırılan TSK; teslim alınmıştır.
        Bu noktada AKP iktidarı ile TSK'nın  anlaşması; askerin Kürtçü teröre  gerekirse yapacağı operasyonlarla kimliğini koruması karşılığında AKP'yi tanımasından oluşuyor.
        Şimdi İslami Ergenekon işbaşındadır!
        Erdoğan egemenliği  pekiştikçe  İslam ülkelerinde ve islamın ılımlılaştırılması yolunda etkinleşiliyor...
          
        *    
        12 Eylül 2010 Referandumunda  kabul edilen Anayasa Mahkemesi ve HSYK yapısının değiştirilen maddeleri;
        Devletin Cumhuriyet şeklini,niteliklerini,bütünlüğü, dilini, marşını, başkentini belirleyen, 
        Anayasanın ilk 3 maddesi ile bunların asla değiştirilemeyeceğini hükümlüyen 4.maddenin;
        Meclis çoğunluğuyla   gasp'ının yolunu açmıştır.           
        Bu; TBMM'de çoğunluğu sağlayan  herhangi bir siyasi partinin -isterse,
        Devletin Cumhuriyet şeklini,niteliklerini,bütünlüğü, dilini, marşını, başkentini belirleyen hükümlerini değiştirebileceği anlamına geliyor.</p>
<p> 
        *
        Ya Türk Milleti ?
        Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 9.maddesinde,
        Üyelerinin göreve başlaması için gerekli olan "yemin"  metni değiştirilmektedir. 
        Yemin'in;"Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını koruyacağıma; görevimi doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece vicdanımın emrine uyarak yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”  içeriğinden,
        "Türk milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine
emanet ve tevdi olunan" ifadesi çıkarılıyor. 
        Böylece anayasal düzenin değişmesine kalkışılması durumunda en son teminat olan Türk Ulusunun  önünün hukuken tıkanması süreci  başlatılmış oluyor.
        Bu;tasarının yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesine verilen büyük yetkilerle Türkiye'nin hukuk devleti olmak idealinin yok edilmesi - ya da;
        Recep Tayyip Erdoğan'ın "Sultan", Fethullah Gülen'in "Türkiye'nin dünyası",Türk halkının "kul" olması anlamına geliyor.
        *
        Başbakan Erdoğan  dolu-dizgin ve bu anlamda yeni Anayasa'nın oluşturulmasında tek otorite olmaya gidiyor.
        Bu hırs önümüzdeki seçimleri dahi sanki bir formaliteye indirgemiyor mu?
        Bu noktadan seçim öncesi  demokratik ulus,demokratik vatan,demokratik siyaset için demokratik anayasa,
        -Kısaca, "Demokratik Özerk Kürdistan" talebinde ayak direyen Kürt Hareketine  gücünü gösteriyor.
        Anlaşma  halinde Anayasa da beklentilerinin karşılanabileceği sinyalini veriyor; tembih ediyor!
        Buna karşın Abdullah Öcalan "AKP ne kadar Kürtlerden daha fazla oy alır ve Kürtlerin oyu ne kadar azalırsa,
        O zaman AKP  "Kürtleri ben temsil ediyorum.Kürtler bir şey istemiyor" diyecektir.
        Bu durumda Kürtlerin talepleri,statüleri büyük tehlikeye girer. Kürtler geriler ve yok olma noktasına gelirler" düşüncesindedir.
        O nedenle AKP'nin  gücü ve oyu tabanının  merkezinde Fethullah Gülen'e  tehdit anlamında uzlaşma  teklif etmiş bulunuyor.
        Türkiye'de kirli pazarlıklar olduğu  çok açık; görülüyor!
        *            
        Atatürkçü düşünce merkezinden Türkiye Cumhuriyeti; bir yanda dinci diğer yanda etnik milliyetçi hareketle sarılmış,
        Kast; yeni Anayasa ile Cumhuriyetin niteliklerini değiştirme aşamasına gelmektedir!
        Cumhuriyet tarihinin en büyük tehlikesi yaşanıyor, hile tüm kaleleri düşürüyor.
        O da ne? Tüm stratejisini yoksulluk ve yolsuzluk üzerine kurmuş olan yeniCHP'de Kemal Kılıçdaroğlu,
        "Üzülerek söylüyorum.Türkiye o kadar eften püften şeylerle uğraşıyor ki,bütün enerjisini buralara harcıyor ve vatandaşımız sandığa giderken niye sandığa gittiğini çok sağlıklı tahlil edemiyor" diyor!</p> - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir