Diyanet’ten Sahte Hadis Projesi-II

Diyanet’ten Sahte Hadis Projesi ve Uydurma Hadisleri Sahihleştirme Operasyonu-II


14 Mayıs 2008 günü yapmış olduğumuz özel bir sohbette konu ile ilgili olarak görüşlerine başvurduğum TDV. Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. M.Saim Yeprem ise “Hocam, malum bir hadis projesi yürütüyorsunuz. Başından beri işin içinde var mısınız bilmiyorum ama bu proje başlangıçta topluma farklı şekilde yansıdı. Vakfın içinde bir kişi olarak ben bile çok yakın zamanlara kadar, projenin amacının zayıf ve mevzu hadislerle sahih hadislerin birbirinden ayrılması olduğunu biliyor ve seviniyordum. Oysa proje galiba farklı mecrada ilerliyor.” şeklindeki yorumuma şu şekilde karşılık vermiştir:

“Ben Yayın Kurulu’nun kuruluşundan ve bu projenin başlangıcından beri işin içindeyim. TDV. Yayın Danışma Kurulu, 28 Şubat sürecinin de etkisiyle 1998’de lağvedildikten sonra Vakfın yayın işleri biraz ortada kalmıştır. Bir ara DİB. Din İşleri Yüksek Kurulu üzerinden yürütülmeye çalışılmıştır. Duyulan ihtiyaç üzerine 2005 yılında yeniden kurulduğunda başkanlığını bizim yürütmemiz istendi biz de kabul ettik. Aynı zamanda 2005 yılında Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi de olmuştum. Hadis projesinin amacı, topluma yanlış aksetmiştir. Bizim böyle bir amacımız olmamıştır. Ancak hadislerin ayıklanması, işin mantığında zaten vardır. Biz konulu hadis çalışması yapıyoruz. Hadisleri konularına göre ayırdık. Şu anda 180.000 hadisin girişini tamamladık. Bu sayı 250.000’e çıkacaktır. Proje kapsamında 6 ciltlik bir eserin ortaya çıkarılması düşünülüyor. Kitaplar bu yılın sonunda hazır hale gelecektir. Zayıf ve sahih hadislerin ayıklanması, yapılan işin mantığında zaten vardır dedim. Örneğin aynı konuda birbirinden farklı 30 hadis var. Bu hadislerin 15’i sahih, 15’i ise zayıf ve mevzu ise, biz neden durduk yerde zayıf ve mevzu hadislere yer verelim. Böylece zayıf ve mevzuu hadisler kendiliğinden elemine edilecektir. Biz, şu anda dünyada yazılmış bulunan bütün hadis kitaplarına ulaşmış durumdayız. Yani karşılaştırmalı ve çoktan seçmeli bir yöntemle sahih hadisleri ayırma imkânımız vardır.”

Saim Yeprem, “Hocam ben İmam-Hatip Lisesi mezunuyum. Bize öğretilen, Kütübü Sitte ismi verilen 6 büyük hadis kitabında bulunan hadislerin sahih olduğu ve bu kitaplarda bulunan hadislere güvenebileceğimiz şeklinde idi.” şeklindeki sorumuzu ise şu şekilde cevaplandırmıştır:

“Bu doğru değildir. Zira Buhari’de sahih kabul edilen bir hadis Müslim’de zayıf ve mevzu olarak kabul edilmekte, Müslim’de sahih kabul edilen ise Buhari’de aynı şekilde zayıf veya mevzu kabul edilebilmektedir. Bu durumda, Kütüb’ü Sitte’de bulunan bütün hadislere sahih nazarıyla bakılamaz!”

“Neticede hocam, biz Kütüb’ü Sitte yerine, sizin hazırlayacağınız 6 ciltlik hadis kitabına bakarak sahih hadislere ulaşabilir miyiz? Sizin hazırlayacağınız kitaplar en güvenilir hadis kitabı mı olacaktır?” şeklindeki sorumuzu ise Saim Yeprem şu şekilde cevaplandırmıştır;

“İnşallah. İddiamız ve amacımız böyle bir eser vücuda getirmektir.”.

Açık söylemek gerekirse; Saim Hoca, açık, samimi ve ayrıntılı bilgiler vermişti. Hatta benim kurum mensubu olduğumu düşünerek yürüttükleri hadis projesi konusunda herkese vermeyeceği bilgileri de vermişti. Eğer bu söylediklerini not ettiğimi veya sonradan yazıya geçireceğimi bilseydi herhalde bu kadar açık konuşmaz, o da Diyanet İşleri Başkanı gibi ikircikli davranırdı. Aynı gün, projenin yürütücülerinden ve TDV. Yayın Kurulu’nun diğer üyesi Prof. Dr. Bünyamin Erul ile de görüşmüş ve Prof. Dr. M. Saim Yeprem’in 180.000 olarak belirtmiş olduğu derlenen hadis sayısının gerçekte 185.000 olduğunu ve bu hadislerin, zayıf ve sağlam diye herhangi bir ayırıma tabi tutulmaksızın derlendiğini de öğrenmiştim. Açık söylemek gerekirse; kendileriyle görüştüğüm proje yöneticileri, Nasreddin Hoca’nın küpündeki taşların sayısı gibi, derlenen hadis sayılarını sürekli arttırıyorlardı. Tabiri caizse biz hadis sayısında indirim beklerken onlar ha bire bindiriyorlardı.

Proje çalışanlarından A.C. tarafından tarafıma verilen ilginç bir bilgi de, belli başlı hadis kitaplarında bulunan 160.000 hadisin topluca bilgisayara yüklendiği, bu hadislerden çoğunun birbirinin tekrarı ve başka versiyonu olduğu, birbirinden bağımsız hadislerin sayısının sadece 15.000 civarında bulunduğudur. Ayrıca adı geçen, ideal olanın, güvenilir hadis kitaplarında bulunan zayıf hadislerin ayıklanması olduğunu, ancak buna cesaret etmenin, çeşitli kesimlerden gelecek baskılar sebebiyle mümkün olmadığını, bu sebeple, yürütülen projenin “Konulu Hadis Çalışması” şeklinde yürüdüğünü, bu çalışmada hadislerin konularına göre sınıflandırıldığını ve o konuya ilişkin olarak yazılan metinlerde ele alınmaya çalışıldığını belirttikten sonra bu çalışmanın tıpkı “Kur’an Yolu” isimli tefsirde olduğu gibi 5-6 ciltlik bir külliyatta toplanmasının öngörüldüğünü de ifade etmiştir.

Oysa bu konu, yani hadislerin ayıklanması mevzuu, o kadar önemli ki. Çünkü bize dini bilgi diye sunulan bilgilerin bir kısmı, hâlâ Hz. Peygamber’e ait olup olmadığı şüpheli hadislere dayanmaktadır. Keza ehil olsun olmasın pek çok din adamı da, insanların kararlarını etkileyen ve dini yaşantılarından başlayarak onların siyasi, iktisadi, içtimai ve kültürel davranışlarına şekil veren hüküm niteliğindeki yargılara bu tür nakillerden hareketle varmaktadırlar. Üstelik bu tür zayıf hadisleri, varmış oldukları yargılarda ve vermiş oldukları hükümlerde delil olarak kabul edenler ve bunlara uyanların, bu tür hadisleri reddeden aydınlara karşı takınmış oldukları tavır da oldukça ilginçtir. Evet, işte esas tehlike budur. Yani mürtet ve zındık ilan edilmek! Ondan sonra da din adamı kisvesine bürünmüş bir kısım dar kafalı yobazların “Mürtedin katli vaciptir!” şeklindeki fetvalarından hareketle gerici çevrelerin hışmına uğramak! Günümüzde gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında çoğu kere haksız yere “İslami” kisvesine büründürülen kimi terörist saldırıların ve İslam dünyası dışında özellikle pompalanan İslamofobianın temelinde yatan sebep de budur. Yani bazı çıkar gruplarının art niyetli olarak Hz. Peygamber’e atfen uydurdukları bazı nakil ve rivayetlerin gerçekmiş gibi kabul edilmesi ve bu nakillere göre hareket edilmesi.

Oysa İslam konusunda yegâne ve tartışmasız kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an dışında kalan ve insan eli, insan dili ve insan beyni karışmış kaynaklara şüphe ile yaklaşmak ise esas olmalıdır. Bir Müslüman Kur’an dışındaki kaynaklara yaklaşırken, bu kaynakları bilimsel bilginin ışığı ile aydınlattıktan, bu kaynaklardaki bilgeleri Kur’an ayetleri ile karşılaştırıp, akıl ve mantık süzgecinden süzdükten sonra kabul veya inkâr etmek durumundadır. Ülkemiz insanlarının ve dünya Müslümanlarının bugün ulaşmış oldukları bilgi seviyesi ile ulaştıkları bilimsel inkişaf, ayrıca diğer din ve medeniyet mensuplarının, İslam Dünyası’na ve Müslümanlara bakış açıları dikkate alındığında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yürütülen hadis projesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu projenin, bu hassasiyetleri dikkate aldığını söylemek ise neredeyse imkânsızdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürütülen meşhur Hadis Projesi kapsamında, kıyıda köşede kalmış hadis kitaplarından Sahih-Uydurma ayrımına tabi tutulmaksızın derlenen ve ele alınan konularda işlenmesi muhtemel olan hadislerden bir grup hadis, aşağıda bilgilerinize sunulmuştur. Bu tür hadislere, dipnotlarda zayıf veya uydurma olduğu notu düşülse bile, bazı çıkar grupları tarafından sırf Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlarında yer aldığı gerekçe gösterilerek itibar edileceğini ve sahih hadislermiş gibi muamele göreceklerini şimdiden görür gibiyim ben. Bunun adı, düpedüz Diyanet’in zayıf ve uydurma hadisleri sahihleştirme ve tevatürleştirme operasyonudur ve Diyanet kesinlikle kaş yapayım derken göz çıkarmaktadır. İşte size Diyanetin yürütmüş olduğu proje kapsamında derlenen hadislerden bir demet:

-“Namaz kılan bir adamın önünden eşek, kara köpek ve kadın geçerse namazı bozulur” (Buhari, 8/102; Hanbel, 4/86).

-“Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet, Ayşe’nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve böylece taşlama cezası Kuran’dan çıktı; ama hükmü devam ediyor” (İbni Mace, 36/1944; Hanbel, 3/61; 5/131, 132,183; 6/269).

-“Keçinin yemesi sonucu Kuran’dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran’a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi”(Buhari, 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Muslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34).

-“Bir grup maymun zina yapan bir maymunu yakalamış ve taşlama cezasını uyguluyorlardı. Onları bu haklı işte desteklemek için ben de taş atarak yardım ettim” (Buhari, 63/27).

-“Bir kadının parmaklarını kesenin cezası şöyledir: Bir parmak için 10 deve, iki parmak için 20 deve, üç parmak için 30 deve, dört parmak için 20 -yirmi- deve fidye vermelidir” (Muvatta, 43/11; Hanbel, 2/182).

– “Peygamber hiç bir vakit ayak üstünde işemedi” (Hanbel, 4/196; 6/136,192,213).

– “Peygamberin ayak üstünde işediğini gördüm” (Buhari, 4/60,62; Hanbel, 4/246; 5/382,394).

-“Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı. Ellerini ve ayaklarını kesti. Gözlerini oydu. Çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi” (Buhari, 56/152, Tıb 5/1; Hanbel, 3/107,163).

– “Musa ölüm meleğinden çok korkuyordu. Bir gün ölüm meleği canını almaya elince meleğin yüzüne tokat atıp bir gözünü çıkardı” (Buhari, 64/4-5).

– “Allah’ın elçileri arasında ayırım yapmayınız. Ben, Yunus peygamberden bile üstün değilim” (Buhari,65/4,5; Hanbel,1/205,242,440; 2/405,468).

– “Ben Adem oğullarının efendisiyim”(Hanbel, /5; 5/540,388).

– “Hesap günü tüm peygamberler korku içinde canlarının derdinde iken, sadece ben ümmetimi düşüneceğim” (Buhari, 7/36).

– “Uğursuzluk üç şeydedir, at, ev ve kadın” (Buhari, 6/53).

– “Peygamber, savaşta kadınların ve çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi”(Buhari, Cihad/146; Ebu Davud,113).

– “Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca dünyada depremler olur” (İbni Kesir, 2/29; 50/1).

– “Liderler mutlaka Kureyş kabilesinden seçilmelidir” (Buhari, 3/129,183; 4/121; 86/31).

– “Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar şeytandır”(Hanbel, 4/85; 5/54).

– “Karga fasıktır” (Buhari, 59/16; Hanbel, 2/52).

– “Allah zamandır” (Muvatta, 56/3).

– “Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir” (Buhari 97/24, 10/129 ve 68. surenin tefsiri).

– “Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti” (Buhari).

– “Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar Zeynep’le yatardı” (Buhari, Hibe/8).

-“Peygamberin izniyle ihramdan çıkıp Mina’da bulunan kadınlarımıza yöneldik. Zekerlerimizden meni damlıyordu” (Buhari, Hac/81; Müslim, Hacc/141).

– “Peygamber, Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”(Buhari, 59/11; 76/47; Hanbel, 6/57; 4/367).

– “Sol elinizle yemeyiniz, içmeyiniz; çünkü şeytan sol eliyle yer içer” (Hanbel, 2/8,33).

– “Horoz öttüğü zaman, Allah’a dua edin. O bir melek görmüştür.” (Buharî, Bed’ü’lhalk 15; Müslim, Zikr 82, (2729); Ebu Davud, Edeb 115, (5102); Tirmizî, Da’avat 58, (3455)

– “Eşek anırdığı zaman, şeytan görmüştür, Allah’a sığının” (Buharî, Bed’ü’lhalk 15; Müslim, Zikr 82, (2729); Ebu Davud, Edeb 115, (5102); Tirmizî, Da’avat 58, (3455)(6).

– “Bir kimse karısını yatağına davet edip de (mâzereti olmadığı halde) gelmez ve kocası da ona dargın olarak gecelerse, sabah oluncaya kadar melekler o kadına lânet ederler”.

– “Kadın, ocak başında olsa dahi erkeğinin davetine icabet etsin.”

– Bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, herhalde kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”.

– “Dünyada bir kadın kocasına eziyet ederse, o erkeğin hûrilerden olan zevcesi o kadına hitap ederek: -Allah canını alsın; bu adama eziyet etme. O, dünyada senin yanında bir misafirdir; yakında senden ayrılıp bize kavuşacak, diyerek muâheze eder.”

-“Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.”(7).

7 Ocak 2011

Ömer Sağlam

Dipnotlar:
_____________
6- Bir internet sitesinde rastladığım bu hadisleri, dökümünü alarak 03.03.2008 günü Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yürütülen Hadis Projesi’nde çalışanlara götürdüm ve bu hadislerin, belirtilen kaynaklarda bulunup bulunmadığı konusunda kendilerinden bilgi talep ettim. Projede çalışanlardan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı olan bir zat, hadisleri dek tek tetkik ederek “Bu hadislerin kaynaklarda bulunmadığını söylemek kendi kendimizi inkar etmek anlamına gelir” dedikten sonra adı geçen tarafından 160.000 adet hadisin yüklü bulunduğu bilgisayar kayıtlarında sondajlama yöntemiyle yapılan sorgulamada da hadislerin belirtilen kaynaklarda bulunduğu birlikte görülmüş, hatta horozun konu edildiği hadisin, sahih hadis olmasının yanı sıra, hadis kitaplarında bir bölümün adı olduğu müşahede edilmiştir.

Yukarıdaki yazıyı ve dolayısıyla listesi verilen hadisleri okuyan DİB’den emekli üst düzey bir yetkili telefonla arayarak, kaynakların zikredilmesinde bir sorun olduğunu ve bu şekilde hadislerin ilgili kaynaklarda bulunmasının zor olduğunu söyledi. Ayrıca aynı yetkili, kadın ve çocukların savaş sırasında öldürülebilecegine cevaz veren hadisin belirtildiği gibi Buhari’de olmayıp, sadece Müslim’de geçtiğini, Buhari’deki metnin ise tam tersine, Hz. Peygamber’in kadın ve çocukların öldürülmesini nehyettiği şeklinde olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra Keçinin Recm konusundaki ayeti yemesi ile ilgili hadisin de sadece İbn Mace’nin kitabında bulunduğunu söyledi. Anlaşılacağı gibi; Emekli Diyanet görevlisi, belirtilen hadisler hakkında “Böyle bir hadis yoktur” demedi, sadece kaynakların yanlış belirtildiğini, bazen de kaynakların doğru ancak o kaynaktaki hadis metninin yanlış olduğu söyledi. Örn. Buhari’de “Hz. Peyğamber savaşta kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı” denilirken, Müslim  “Hz. Peygamber, Müşriklerin kadın ve çocukları da onlardandır” diyerek bir anlamda kadın ve çocukların öldürülmesine cevaz verdiği belirtilmektedir.  İstifade etmiş olduğumuz internet kaynağı, kaynak olarak yanlış eser belirtmiş olsa bile bu çok önemli değildir. Önemli olan, zikredilen hadislerin hadis kaynaklarında olup olmadığıdır. Ancak ne yazık ki; bu metinler hadis adı altında ciddi hadis kaynaklarında bile bir şekilde geçmektedir. Bizim arzumuz ve uğraşımız, yetkin birilerinin, örneğin Diyanet’in ortaya çıkıp bu hadisler “Uydurmadır” diyebilmesidir.

7- Son 5 hadis, “Riyâzü’s-Sâlihîn ve Tercemesi”, isimli DİB. Yayınında da bulunmaktadır. (bkz, Riyâzü’s-Sâlihîn ve Tercemesi c.1, s.323-327, Musannifi Muhyiddiddîn-i Nevevî, Çev. Kıvamüddin Burslan-Hasan Hüsnü Erdem, Ankara,1995)

Diyanet’ten Sahte Hadis Projesi ve Uydurma Hadisleri Sahihleştirme Operasyonu-II - hadith 1751002 640

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir