2011 Seçimlerine Doğru Siyasi Partilerin Oy Hedefleri ve Sınırları
Sayın
Dr. Kayaalp Büyükataman
Dünya Türkleri Birliği Başkanı
Göndermiş olduğunuz açıklama ve uyarıyı aldım. Çok teşekkür ederim. Ben de bu görüşe katılıyorum.
İlişkikte ilginizi çekeceğini düşündüğüm Türkiye genelinde yapmış olduğumuz anket çalışmasının ve buna istinaden hazırlanan bir yorumu dikkatinize sunuyorum.
Selam ve saygı dileklerimle
Prof. Dr. Orhan Gökce
KISIM-2
If there are images in this attachment, they will not be displayed. Download the original attachment
2011 Seçimlerine Doğru Siyasi Partilerin Oy Hedefleri ve Sınırları
Seçimlere altı ay kala Türkiye’nin gündemini, Ak Parti’nin %50 oy oranını yakalayıp yakalayamayacağı, CHP’nin %30’un üzerine çıkıp çıkmayacağı ve MHP’nin Meclise girip girmeyeceği sorusu meşgul etmektedir. Bu bağlamda da peş peşe kamuoyu çalışmalarının sonuçları açıklanmakta ve yayınlanmaktadır. Siyasi partiler adına ya da bağımsız araştırma grupları tarafından gerçekleştirilen anket çalışmaları, bugün seçim olsa Ak Parti’nin olası oy oranını %42-46 arası, CHP’nin olası oy oranını %24-28 arası, MHP’nin olası oy oranını da %9-13 arası olarak göstermektedir. Bu verileri doğru olarak kabul edecek olursak; AK Parti ve CHP’nin oy oranlarını arttırdığını, MHP’nin ise belli ölçüde bir oy kaybına uğradığını söylemek mümkündür. Bu durumda ortaya çıkan soru, başta AK Parti olmak üzere mevcut siyasi partilerin kamuoyunda sıkça tartışıldığı şekilde, hedeflerine ulaşıp ulaşamayacaklarıdır. Başka bir deyişle Ak Parti’nin %50’nin ve CHP’nin %30’un üzerine çıkıp çıkmayacağı ile MHP’nin de %10 barajını aşıp aşmayacağı soruları 2011 seçimlerine kadar gündemin öncelikli konuları arasında yerini alacağa benzemektedir. Biz de burada mevcut siyasi partilerin 2011 seçimleri için olası oy potansiyellerini, bunların kaynakları ve nedenlerini vb. analiz etmeye çalışacağız. Bu sorular, 20-30 Kasım 2010 tarihleri arasında 34 ilde toplam 4 bin 242 kişi ile yüz yüze görüşerek gerçekleştirdiğimiz anket çalışmasının verilerini temel alınarak cevaplandırılmaya çalışılmaktadır.
AK Parti yüzde 50 gibi bir oy oranına ulaşabilir mi?
Ak Parti 2008 Dünya mali Krizi ve Açılım politikası çerçevesinde yaşanan Silopi olayları sonrası oy oranında ciddi bir çöküş yaşamıştır. Özellikle Yerel Seçimler öncesi Kapitalizmin kalbi olan ABD kaynaklı yaşanan ve tüm dünyayı etkisi altına alan ve halen yaraları tam olarak sarılamamış olan küresel Mali Kriz, ülkemiz 2009 Yerel Seçimlerine de kısmen yansımıştır. Gerçi Yerel Seçimlerin mantığı Genel seçimlerinkine pek benzemez. Ancak yine de şu bir gerçektir ki, Yerel Seçimlerin çoğu zaman iktidar partisini/partilerini ödüllendirme ya da cezalandırma işlevi gördüğü bir gerçektir. Bu açıdan 2009 Yerel Seçimlerine bakacak olursak, bu seçimi iktidar partisi olan Ak Parti’nin tam olarak olmasa da belli ölçüde cezalandırıldığı bir seçim olarak nitelemek mümkündür. Zira 2008 Dünya mali Krizi, her ne kadar bugün açısından bakıldığında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle “Türkiye’yi teğet geçmiş” ise de, kısa vade de reel sektör açısından bazı olumsuz yansımaları olmuş ve bu da Yerel Seçimlerde sandığa yansımıştır. Yerel Seçimler sonrası hükümetin başlatmış olduğu demokratik açılım politikası kapsamında yaşanan bazı olaylar Ak Parti’nin oy oranını ciddi ölçüde azaltmış ve buna karşılık MHP’nin oy potansiyelini artırmıştır. Ancak MHP’nin “Anayasa Değişiklik Paketi” kapsamında seçmen kitlesinin beklentisine aykırı davranması ve ardından gidilen Referandum sürecinde de bu tavrını devam ettirmesi, Ak Parti’nin yukarıya doğru yeniden ivme kazanmasına yol açmıştır. Bu süreçte Fetullah Gülen hocaefendi oldukça önemli bir rol oynamıştır. Hatta denilebilir ki Gülen hareketinin daha işin başında desteğini açıklaması, Ak Parti açısından hayati öneme haiz olan koalisyonun oluşmasının temel dinamiğini oluşturmuştur. Oluşan bu koalisyonu Ak Parti referandum sürecinde çok iyi yönetmiş ve birçoğun beklentisinin aksine, referandumdan başarıyla çıkmıştır. Gerçi AK Partinin referandumda başarıya ulaşacağı hemen hemen kesindi. CHP’de yaşanan liderlik değişimi ve Kılıçdaroğlu’nun Baykal’dan farklı olarak sahaya inmesi ve halka gitmesi, MHP üst yönetiminin “Anayasa Değişiklik Paketi”ni destekleyen ülkücüleri hainlikle suçlaması, bazı kesimlerde AK Partiye yönelik hiç de gerçekçi olmayan beklenti kurgusuna yol açmıştır. Bu oluşturulmaya çalışılan tablo, Ak Parti çatısı altında oluşan geniş tabanlı koalisyonun daha da güçlenmesine yol açmıştır. Hatta denilebilir ki, referandum sürecinde AK Parti karşıtı oluşturulmaya çalışılan hava AK Partiyi, klasik sağ-sol düzleminden bakılacak olursa sağ ve merkez sağın başlıca temsilcisi konumuna getirmiştir. Bugün Ak Parti ağırlıklı olarak “muhafazakâr-dindar”, “muhafazakâr-milliyetçi”, liberal ve “demokrat”lardan oy almakla birlikte her gruptan oy alan tek siyasi partidir. CHP ve MHP ise birçok gruptan hiç oy alamamaktadır.
Peki, Ak Partinin referandum sürecinde oluşturduğu geniş tabanlı koalisyonu devam ettirme ve böylece 2011 seçimlerinde yüzde 50’nin üzerinde oy oranına erişme şansı var mıdır?
Ak Partinin oy potansiyeli bugün açısından bakıldığında yüzde 42 ile 46 arası seyretmektedir. Ak Partinin bu oy potansiyelini geliştirme imkânı olup olmadığı sorusunu cevaplayabilmek için öncelikle seçmenleri; lider algısı, liderlerin ve partilerin ülke sorunlarını çözme kapasitesi, hükümetin performansı, gelecekten umut, yaşantıdan memnuniyet gibi konulardaki düşüncelerine kısaca göz atmak yararlı ve aydınlatıcı olur diye düşünüyorum.
- Seçmenler, siyasiler ve liderler arasında Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ı %35,1 ile en beğenilen siyasetçi olarak görmektedir. Bunu %15’lik bir oranla Kemal Kılıçdaroğlu ve %8,8’lik bir oranla Devlet Bahçeli izlemektedir. Bu verilere göre demek ki Başbakan Recep Tayip Erdoğan Türk seçmenini, parti gözetmeksizin, etkileme gücüne sahiptir. Bu güç onu karizmatik ve bir o kadar da rakipsiz kılmaktadır.
Ak Parti içerisinde bazı siyasilerin Bakanlardan ya da Parti Üst düzey yöneticilerine kıyasla daha fazla beğenilme oranına ulaşmaları da dikkate değerdir.
- Seçmenlerin büyük çoğunluğu acilen çözülmesi gereken sorunların ekonomik ve güvenlik kaynaklı sorunlar olduğu tüm çalışmaların ortak kanısıdır. Bu sorunları kimin çözeceği konusunda AK Parti’yi adres gösterenlerin oranı yüzde 40’tır. Sorunların çözümü konusunda AKP’ye duyulan güven, en yakın rakipleri olan CHP, MHP ve ilaveten BDP’ye duyulan güvenden daha fazladır.
- Seçmenlerin yarıdan fazlası (%51,2) “hayatından memnun” olduğunu ve dörtte biri de “memnun olmadığını” ifade etmiştir.
- Türkiye’nin “iyiye mi yoksa kötüye mi gittiği” konusunda seçmenler ikiye ayrılmıştır. %43,9’luk bir kesim “Türkiye’nin iyiye gittiğini”; buna karşılık %43,6’lık kesimde “Türkiye’nin kötüye gittiğini ifade etmiştir.
- Seçmenlerin %43,7’lik bir bölümü yaşam standardının bugün “daha iyi”; %23,6’sı “değişiklik olmadığı” ve %23,1’i “2002 öncesi daha iyi olduğunu” ifade etmiştir.
- Seçmenlerin %41,7’si hükümetin politikalarını “başarılı” bulurken %33,3’ü “başarısız” ve %21,7’si “ne başarılı ne de başarısız” bulmaktadır.
- Ankete katılan seçmenlerin %57.1’i gelecekten umutlu olduğunu; buna karşılık %33,4’ü geleceğe yönelik pek umutlu olmadığını ve %9,5’i de fikri olmadığını ifade etmiştir.
Bu veriler ışığında Ak Parti’nin yüzde 44 civarında sınırına ulaştığını söylemek mümkündür. Başka bir deyişle AK Parti’nin bugünkü yapısı ile yüzde 50 hedefine ulaşması pek mümkün gözükmemektedir. Bu hedefe ulaşmak ya da en azından oy oranını 2007 seçiminin üzerine taşımak AK Parti açısından ancak mevcut koalisyonu muhafaza etmek ve bu koalisyonu BBP, HAS Parti ve Mufazakar-Milliyetçi ya da (eski?)Ülkücü kesimin sembol isimlerden bazılarını AK Parti bünyesine katmak suretiyle genişletmek suretiyle ancak mümkün olabilecektir. Bu süreçte önemli olan diğer bir husus da “İki dillilik” ile “Demokratik Özerklik” konularında AK Parti’nin seçim öncesinde sınırı net olarak belirlemesi ve seçim sonrası için vaad ettiği anayasa değişikliğini şimdiden kamuoyu ile paylaşarak “gizli gündemi” olduğu yönünde bir algının oluşumunu engellemek zorundadır. Eğer Ak Parti bu adımları atarsa, MHP’yi belki baraj altına çekemez ama MHP’nin oy oranını yüzde 13’ün üzerine taşımasını büyük ölçüde engeller. Özellikle AK Parti “iki dillilik” ve “demokratik özerklik” konularında BDP’nin kendisine yapıştırmaya çalıştığı “iki yüzlülük” algısının oluşmasına fırsat verir ise, o zaman AK Parti’nin oy oranının yüzde 40’lara gerilemesi ihtimali yüksektir. Böyle bir durumda CHP ve MHP’nin birlikte AK Parti’yi oy oranı açısından yakalama ve hatta geçme şansını bulabilir. Ancak bu CHP ve MHP’nin sandalye sayısı açısından AP Parti’yi geçeceği anlamına gelmez. Dolayısıyla Ak Parti yine de tek başına hükümeti kuracak kapasiteye sahip olur. Ancak bu durumun AK Parti açısından pek de istenilen bir tablo olacağı söylenemez. Bu nedenle, AK Partinin seçim öncesi toplumun bütün kesimini temsil edecek bir koalisyon oluşturması kaçınılmaz gözükmektedir. Aksi takdirde AK Parti oy oranına ilişkin üst sınırına ulaşmış gözükmektedir.
Peki CHP, yüzde 30’luk psikolojik sınırı aşma şansına sahip midir?
CHP’nin bugünkü oy oranı yüzde 24 ile 28 arasındadır. Başka bir deyişle CHP’nin yüzde 30 oy oranına ulaşması mümkün gözükmemektedir. Liderlik değişimi CHP’ye hareketlilik getirmiş ve CHP’nin oylarını yüzde 4’e yakın artırmıştır. Ancak bu yukarı doğru yükselme eğilimi şimdilik sınırına ulaşmış gibidir. Gerçi Kemal Kılıçdaroğlu son Kurultay ile vitrinini yeniledi, parti içinde tek sesliliği sağladı ve CHP ‘nin rotasının yönünü az da olsa değiştirme girişiminde bulundu. Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, klasik devletçi-seçkinci çizgisinden halkçı bir çizgiye doğru kayış göstermektedir. Başka bir deyişle CHP, giderek Bülent Ecevit liderliğindeki DSP çizgisine yaklaşmaktadır. Bunun da temel nedeni, CHP’nin seçmen kitlesinin daha çok kentli ve eğitimli kesimlerden oluşurken Ecevit liderliğindeki DSP’nin seçmen kitlesi ise ekonomik ve sosyal koşulları çok iyi olmayan kentli ancak az eğitimli kesimlerden oluşmaktadır. Bu nedenle Kılıçdaroğlu, oy oranını artırabilmek için sol merkezli bir parti profili algısı oluşturmaya çalışmaktadır. Kılıçdaroğlu bu girişiminde de kısmen başarılı olmuştur. CHP’nin oy potansiyeli ilk kez %21’in üzerindedir. Bu yükselme eğiliminin devam edip etmeyeceği kuşkusuz CHP’nin seçim stratejisi, söylemi, programı ve adaylarına bağlı olacaktır. CHP, 2011 seçimlerinde AK Parti’nin alternatifi değildir ve alternatifi olmaktan da çok uzaktadır. Ancak Deniz Baykal’a kıyasla Kemal Kılıçdaroğlu’nun yukarıya doğru bir ivme yakaladığı da bir gerçektir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakalamış olduğu bu sınırlı rüzgârın CHP’yi belki yüzde 30’a yaklaştırabilir ama yüzde 30’un üzerine taşıması pek mümkün gözükmemektedir.
MHP’ye gelince; MHP her ne kadar baraj sınırının üzerinde gözükse de kelimenin tam anlamıyla bir çöküş yaşamaktadır. Daha 1 yıl öncesi %20 oy potansiyeline ulaşmış olan MHP günden güne eriyerek baraj sınırına yaklaşmıştır. Bugün açısından sıkıntı gözükmese de Lider-Söylem-Aday-Politika ve strateji belirleme sürecinde yapacağı olası bir hatanın faturası ağır olacağa benzemektedir. Anlaşılan MHP’nin bugünkü politikası, stratejisi ve söylemi seçmenin beklentilerini karşılamamaktadır. MHP’nin oy oranı şu anda yüzde 9 ile 13 arasında seyretmektedir. MHP’nin üst sınır olan yüzde 13’e ulaşması ancak Ak Parti’nin “iki dillilik” ve “demokratik özerklik” konularında BDP tarafından kurgulanmaya çalışılan “iki yüzlülük” algısının oluşmaması ile mümkün gözükmektedir. Aksi takdirde MHP’nin oy oranı 2007 seçimlerinin yüzde 1.5 ile 2 gerisinde kalacağa benzemektedir. Bunun da temelinde MHP’nin giderek “devletçi” bir çizgiye kaydığı algısı yatmaktadır. MHP’nin politik çizgisine yönelik oluşan bu algı, kendisini “ülkücü” ve “muhafazakâr-milliyetçi” olarak tanımlayan seçmen kitlesinde ciddi bir rahatsızlık yaratmış ve bu seçmen kesimi tarafından MHP’ye verilen koşulsuz desteği sorgulanır hale dönüştürmüştür. MHP’nin referandum sürecinde ortaya koymuş olduğu “statükonun temsilcisi” rolü, MHP seçmenini Ak Parti’ye doğru itmiş ve MHP ve AK Parti arasındaki geçişkenliği tetiklemiştir. Seçmen, zihnindeki resmi, yani parti bağlılığını bir defa dahi olsa geçersiz kılmış ise, artık o seçmen grubunu geri kazanmak çok zor olmaktadır. İşte MHP tam bu noktada hata yapmıştır. Başbakan Recep Tayip Erdoğan da MHP’ye bu hatanın faturasını ağır ödetmeye kararlı bir görüntü vermektedir.
BDP %6’lık oy oranını korumaktadır. BDP, son günlerde “iki dillilik” ve “demokratik özerklik” konularını gündeme getirerek, Genel Seçimlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Ak Parti’ye kaptırdığı birinci parti olma konumunu kırmak istemektedir. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın açıklamasına yönelik BDP’nin üst yönetiminin gösterdiği tepki açıkça BDP’nin AK Parti’ye karşı sınır oluşturma amacını ortaya koymaktadır. Bu nedenle BDP bu yöndeki tavrını daha da sertleştirecek ve böylece Ak Parti’yi Kürt kökenli vatandaşların gözünde yıpratmaya çalışacaktır. Ancak BDP şunu bilmelidir ki 35 yaş üstü Kürt kökenli vatandaşlarımız ve özellikle de kadınlar Genel seçimlerde Ak Parti’yi tercih etmekte ve bu tercihlerinden de kolay kolay vazgeçme niyetinde değillerdir. Dolayısıyla BDP’nin siyasi iklimi germe ve zehirleme girişimi Ak Parti’den çok kendine zarar verebilir.
2011 seçimleri çok kritik bir dönemde gerçekleşecektir. Bu nedenle de yalnızca Türkiye açısından değil, dünya politikasının yeniden şekillenmesi açısından da büyük öneme haizdir. Umarız seçim sonuçları bu ağır sorumluluğun altından kalkacak bir iktidar oluşumuna zemin hazırlar.
Prof. Dr. Orhan Gökçe
Selçuk Üniversitesi İİBF
Kamu Yönetimi Bölümü
05323454784
=============================================================================
KISIM-1
From: ogokce@selcuk.edu.tr [mailto:ogokce@selcuk.edu.tr]
Sent: Wednesday, January 05, 2011 8:28 AM
To: kb@turkishnews.com
Subject: Teşekkür ve bilgi
Sayın
Dr. Kayaalp Büyükataman
Dünta Türkleri Birliği Başkanı
Göndermiş olduğunuz açıklama ve uyarıyı aldım. Çok teşekkür ederim. Ben de bu görüşe katılıyorum.
İlişkikte ilginizi çekeceğini düşündüğüm Türkiye genelinde yapmış olduğumuz anket çalışmasının ve buna istinaden hazırlanan bir yorumu dikkatinize sunuyorum.
Selam ve saygı dileklerimle
Prof. Dr. Orhan Gökce
SEÇMEN
2011 GENEL SEÇİMLERİ
İÇİN NE DÜŞÜNÜYOR?
ARALIK 2010
ANKET SONUÇLARI
Prof. Dr. Orhan GÖKÇE
Selçuk Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Kamu Yönetimi
05323454784
ogokce@selcuk.edu.tr
Çalışmanın Künyesi
Prof. Dr. Orhan Gökçe (Selçuk Üniversitesi) başkanlığındaki çalışma grubu tarafından “Türkiye’nin Gündemi ve Seçmen Davranışı” konusunda yürütülen anket çalışmalarının sonuçları açıklandı.
34 ilde toplam 4242 kişi üzerinde yaş, cinsiyet, meslek ve ilçe büyüklüğü kotaları uygulanarak 20-30 Kasım 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilen anket çalışmasının gündem ve 2011 seçimlerine yönelik sonuçları kamuoyunun dikkatine sunuldu.
Çalışmanın Sonuçları
Ankete katılan toplam 4242 kişinin %59,1’i “erkek”lerden, %40,9’u da “kadın”lardan oluşmaktadır.
Katılımcıların %23,8’i “18-24 yaş grubu”; %25,3’ü “25-34 yaş grubu”; %20,4’ü “34-44 yaş grubu”; %15,8’i “45-54 yaş grubu” ve %11,4’ü de “55 ve üstü yaş grubu”ndan oluşmaktadır. Katılımcıların %3,3’ü de yaşını belirtmemeyi yeğlemiştir.
Türkiye’nin Acilen Çözülmesi Gerektiği Düşünülen Sorunlar
(Katılımcılardan 1. ve 2. Öncelik Tercihi belirtmeleri istenmiştir)
Sorunlar |
1. Öncelik |
2. Öncelik |
İşsizlik-İstihdam |
%43,2 |
%15,8 |
Terör Olayları/ulusal güvenlik |
%16,6 |
%18,6 |
Türkiye’nin Bölünme Tehlikesi |
%9,8 |
%10,7 |
Yoksulluk |
%8,9 |
%11,3 |
Kürt Sorunu |
%8,2 |
%8,3 |
Başörtüsü/Türban Sorunu |
%2,9 |
%8,6 |
Eğitim |
%3,7 |
%7,2 |
Ahlaki Yozlaşma |
%3,5 |
%5,7 |
Yargı Bağımsızlığı |
%1,6 |
%3,7 |
Diğer |
%1,6 |
%10,1 |
Toplam |
100 |
100 |
Vatandaşlar gözünde “işsizlik-istihdam” en önemli sorundur. Toplamda %59’luk bir kesim işsizlik sorununu öncelikli ve de hükümetten ve muhalefet partilerinden acilen çözüm bulunması istediği ana sorun olarak nitelendirmektedir. Bu sorunu “terör olayları/ulusal güvenlik” izlemektedir. Anket sürecinde Türkiye’nin gündeminde hemen hemen hiç terör olayı yer almamıştır. Buna rağmen vatandaşların toplamda %35.2’sinin “terör olaylarını” öncelikli konular arasında ikinci sırada belirtmeleri (bunlardan %20’ye yakını “Terör olaylarını” 2.ci öncelikli konular arasında ilk sırada; yaklaşık %17’lik bir kesim de 1. ci öncelikli konular arasında ikinci sırada belirtmiştir) ilginçtir. Bu sorunları sırasıyla “Türkiye’nin Bölünme Tehlikesi” (%20.5), “Yoksulluk” (%20.2), “Kürt Sorunu” (%16.5), “Ahlaki Yozlaşma” (%9.2), “Eğitim” (%10.9), “Başörtüsü Sorunu” (%11.5) ve “Yargı Bağımsızlığı” (%5.3) izlemektedir.
Parti seçmenlerine göre bu sorunların sıralaması da farklılık göstermektedir. Ak Parti seçmenin %46,6’sı işsizlik-istihdam ve %19,0’u terör olaylarını birinci öncelikli sorun olarak nitelendirmektedir. Bu sorunları sırasıyla %6,6 ile “Türkiye’nin Bölünme Tehlikesi”, %5,6 ile “Kürt sorunu”, %4,7 ile “yoksulluk ve hayat pahalılığı” %4,6 ile “başörtüsü/türban”, %3,5 ile “eğitim” ve %3 ile “ahlaki yozlaşma” sorunları izlemektedir. Diğer sorunlar %0,1 ile 1 arası bir oranla temsil edilmektedir.
CHP seçmenin %49,6’sı “işsizlik-istihdam”, %12,8’i “terör olayları”, %11,6’sı “Türkiye’nin bölünme tehlikesi” sorunlarını öncelikli üç sorun olarak nitelendirmektedir. Bunları %5,5 ile “yoksulluk ve hayat pahalılığı”, %4 ile “Kürt sorunu” ve “eğitim”, %3,1 ile “rüşvet ve yolsuzluk” sorunları izlemektedir. Diğer sorunlar %0,1 ile 1 arasında bir oranla temsil edilmektedir.
MHP seçmeninin %39,3’ü “işsizlik ve istihdam” %21,8’i “Türkiye’nin bölünme tehlikesi”, %19,4’ü “terör olayları” sorunlarını öncelikli üç sorun olarak nitelendirmektedir. Bunları %4,6 ile “yoksulluk” ve “hayat pahalılığı”, %4,5 ile “kürt sorunu” ve %2,7 ile “eğitim” sorunları izlemektedir. Diğer sorunlar 0,1 ile 1 arası bir oranla temsil edilmektedir.
BDP seçmeni ise %58,8 ile “Kürt sorunu”, %27,0 ile “işsizlik-istihdam” ve %3,6 ile “insan hakları” ve “Türkiye’nin bölünme tehlikesi” öncelikli sorunlar olarak nitelendirmiştir. Diğer sorunlar %0,4 ile %1,2 arası temsil edilmiştir.
Vatandaşların gündemi ekonomik ve güvenlik ağırlıklıdır. Vatandaşlar Türkiye’nin birlik ve beraberliği konusunda biraz endişeli ve güvensiz gözükmektedir. Dolayısıyla vatandaşın hükümetten ve muhalefet partilerinden öncelikli beklentileri ekonomi ve Türkiye’nin bütünlüğü konusunda çözüm üretmeleridir.
Katılımcıların büyük çoğunluğu (%39,9) mevcut sorunların üstesinden AK Parti’nin geleceğini düşünmektedir. Sorunların çözümü konusunda AKP’ye duyulan güven, en yakın rakipleri olan CHP, MHP ve ilaveten BDP’ye duyulan güvenden daha fazladır. Seçmenlerin %19,8’i mevcut partilerin hiçbirinin sorunlara çözüm üretemeyeceği görüşündedir.
Sorunları çözme konusunda CHP’ye duyulan güven düzeyinde önceki araştırmalarımıza kıyasla belli bir artış söz konusu olmuştur. Bu artış %4’ün üzerindedir. Dolayısıyla CHP’de yaşanan lider değişikliği seçmen üzerine belli ölçüde de olsa olumlu bir yansıma bulmuştur. Başka bir deyişle Kemal Kılıçdaroğlu Türk siyasi hayatına ve CHP’ye belli bir hareketlilik getirmişti; ancak bu hareketlilik şimdilik %4 ile sınırlı kalmış gibidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Olağanüstü Kongrede oluşturduğu yeni PM’nin CHP’nin oy potansiyelini nasıl etkileyeceği sorusunun yanıtını şimdiden vermek mümkün değildir. Bu sorunun cevabını ileride yapılacak bir çalışmanın ortaya koyacağını umut ediyoruz.
Seçmenin Kendisini Siyasi Olarak Tanımlama Biçimi
Siyasi Kimlik |
% |
Muhafazakâr-Dindar |
19,7 |
Muhafazakâr-Milliyetçi |
18,2 |
Sosyal demokrat |
13,3 |
Demokrat |
10,3 |
Merkezde |
7.9 |
Liberal |
6.8 |
Ülkücü |
5.9 |
Aşırı Solcu |
4.6 |
Aşırı milliyetçi |
3,6 |
Kürt milliyetçisi |
3,2 |
Ulusalcı |
2.7 |
Şeriatçı |
1.6 |
Fikrim yok |
2,2 |
Toplam |
100 |
Seçmenleri klasik sağ-sol ideolojik denklemi açısından değerlendirecek olursak; seçmenlerin %50’sinin “sağda” ve “aşırı sağda”, %25’nin “ortada”; %19.6’sının “solda” ve “aşırı solda” yer aldığını söylemek mümkündür. Seçmenin %3,2’lik bir kesimi kendini “Kürt Milliyetçisi” olarak tanımlamıştır. %2,2’si de fikir beyan etmemiştir. Bu tabloya göre kendini sağ’ın karşısında konumlandıran her siyasi partinin mutlak suretle kendisini “demokrat”, “merkezde” ve de “liberal” olarak tanımlayan seçmen kitlesinin büyük bir bölümünü kazanabildiği ya da ikna edebildiği ölçüde başarılı olabileceğini göstermektedir.
Seçmenlerin yarıdan fazlası (51,2) “hayatından memnun” olduğunu; buna karşılık %21,3’lük bir kesim “memnun olmadığı”nı; %25,8’lik bir bölüm de “ne memnun ne de memnun olmadığı”nı ifade ederken; %1,7’lik bir kesim de fikir beyan etmek istememiştir.
Türkiye’nin “iyiye mi yoksa kötüye mi gittiği” yönündeki soruda seçmenler ikiye ayrılmıştır. %43,9’luk bir kesim “Türkiye’nin iyiye gittiğini”; buna karşılık %43,6’lık kesimde “Türkiye’nin kötüye gittiğini ifade etmiştir. Fikrim yok diyenin oranı ise %12.5’tur.
Seçmenlerin %43,7’lik bir bölümü yaşam standardının bugün “daha iyi”; %23,6’sı “değişiklik olmadığı” ve %23,1’i “2002 öncesi daha iyi olduğu”nu ifade etmiş ve %9,6’sı fikri olmadığını belirtmiştir.
Seçmenlerin %41,7’si hükümetin politikalarını “başarılı” bulurken %33,3’ü “başarısız” ve %21,7’si “ne başarılı ne de başarısız” bulmaktadır. Seçmenin %3,3’ü de fikri olmadığını beyan etmiştir.
Ankete katılan seçmenlerin %57.1’i gelecekten umutlu olduğunu; buna karşılık %33,4’ü geleceğe yönelik pek umutlu olmadığını ve %9,5’i de fikri olmadığını ifade etmiştir.
Beğenilen Siyasiler ya da Liderler (Tek seçenek)
Lider İsmi |
% |
Recep Tayip Erdoğan |
35,1 |
Kemal Kılıçdaroğlu |
15,0 |
Devlet Bahçeli |
8,8 |
Ahmet Davutoğlu |
3,4 |
Bülent Arınç |
3,2 |
Deniz Baykal |
3,2 |
Necmettin Erbakan |
2,7 |
Ali Babacan |
2.7 |
Selahattin Demirtaş |
2,6 |
Ahmet Türk |
2,4 |
Numan Kurtulmuş |
2,3 |
Osman Pamukoğlu |
1,7 |
Abdüllatif Şener |
1,3 |
Nimet Çubukçu |
1,1 |
Edibe Sözen |
1,0 |
Hüseyin Çelik |
0,8 |
Diğer |
3,3 |
Beğendiğim siyasetçi yok |
7,0 |
Fikrim yok |
2,4 |
Toplam |
100 |
Seçmenler, siyasiler ve liderler arasında Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ı %35,1 ile en beğenilen siyasetçi olarak görmektedir. Bunu %15’lik bir oranla Kemal Kılıçdaroğlu ve %8,8’lik bir oranla Devlet Bahçeli izlemektedir. Bu tabloya göre Başbakan Recep Tayip Erdoğan şu anda rakipsiz gözükmektedir. Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun giderek yükselen grafiği de göz ardı edilmemelidir. Bu durum liderlerin politika yapış tarzında da ortaya çıkmaktadır.
Liderlerin Politika Yapış Tarzı
Cevaplar |
Recep Tayip Erdoğan |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Devlet Bahçeli |
Başarılı |
%57,5 |
%23,7 |
%10,1 |
Başarısız |
%39,5 |
%70,7 |
%81,3 |
Fikrim yok |
%3,0 |
%5,4 |
%8,6 |
Toplam |
100 |
100 |
100 |
Seçmenlerin %57,5’i Recep Tayip Erdoğan’ı, %23,7’sı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve %11,1’i de Devlet Bahçeli’nin politika yapış tarzını başarılı bulmaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu daha kısa süreli liderlik koltuğunda oturmasına rağmen %23’lük bir beğeni/destek oranı yakalamıştır ki bu bir CHP Liderlerinin son on yılda gösterdiği en iyi performanstır.
Kılıçadaroğlu’nun Alternatif Olma Durumu
Cevaplar |
% |
Evet |
31,6 |
Hayır |
58,9 |
Fikrim yok |
9,5 |
Toplam |
100 |
Seçmenin %58,9’u Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’a karşı hiç şansı olmadığını ifade ederken %31,6’sı alternatif olabileceğini belirtmiştir. %9,5’i ise bu konuda fikir belirtmemiştir.
Bu Pazar günü bir seçim olsa AK Parti %38,8 ya da %43.7 ile birinci parti; CHP %21,6 ya da %25.3 ile ikinci parti; MHP %10,5 ya da %12,4 ile üçüncü parti; BDP ise %5,6 ya da %6,1 ile dördüncü parti konumundadır. Kararsızların oranı da küçümsenmeyecek derecededir. Bu oran %10 civarındadır.
CHP, MHP ve BDP’nin oy oranlarının toplamının ancak Ak Partinin oy oranını yakalaması dikkate değerdir. AK Parti 2007 seçimine göre biraz oy kaybetmiş gibi gözükse de 2009 yerel seçimlerine kıyasla oyunu ciddi oranda artırmıştır.
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ile makus talihini yenmiş gibi gözükmektedir. CHP’nin oy potansiyeli ilk kez %21’in üzerindedir. Bu yükselme eğiliminin devam edip etmeyeceği kuşkusuz CHP’nin yeni vitrini, söylemi, programı ve adaylarına bağlı olacaktır. CHP şu anda vede 2011 seçimlerinde AK Parti’nin alternatifi değildir. Ancak Deniz Baykal’a kıyasla Kemal Kılıçdaroğlu’nun yukarıya doğru bir ivme yakaladığı da bir gerçek. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakalamış olduğu bu rüzgarın CHP’yi %30’un üzerine taşıyıp taşıyamayacağı konusunda bir şey söylemek için henüz erken.
MHP şu anda TBMM’de temsil edilen üçüncü parti konumundadır. Ancak MHP çok rahat değildir. Zira MHP çok az bir oy farkı ile %10’luk seçim barajının üzerindedir.
Bu tabloya göre; bugün açısından TBMM’de üç ve bir de bağımsızlardan oluşan BDP olmak üzere yine dört siyasi parti temsil edilecek gibi gözükmektedir.
Bu siyasi partiler arasında AK Parti yine rakipsiz birinci parti konumundadır. 2009 Yerel Seçimleri; Açılım Sürecinin başlangıcı ile bugünkü tablo karşılaştırıldığında; AK Partinin %10’a yakın bir oy artışı kaydettiği ve en yakın rakipleri CHP ve MHP’nin oylarının toplamından daha fazla oya eriştiği görülmektedir. Ak Parti’nin bugünkü oy oranı 22 Temmuz 2007 seçimlerinin biraz altındadır, ancak bugünkü oy potansiyelini son iki yılki durumu ile karşılaştırırsak, Ak Parti’nin yukarıya doğru tekrar büyük bir ivme kazandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu eğilimin daha da yukarıya mı yoksa aşağıya doğru bir gelişme seyri izleyip izlemeyeceği kuşkusuz biraz da CHP ve MHP’nin durumuna bağlıdır.
Ana muhalefet partisi CHP, son yıllardaki %21’lik psikolojik sınırı aşma fırsatını yakalamıştır. CHP her ne kadar şu sıralar seçim ve seçmenle değil kendisi ile meşgul olsa da liderlik değişimi CHP’ye hareketlilik getirmiş ve CHP’nin oylarını %4’e yakın artırmıştır. Bu yukarı yönündeki eğilimin gelişme potansiyeli mevcuttur. Ancak bunun sınırı hakkında, az öncede belirtildiği gibi net bir şey söylemek şimdilik mümkün değil.
MHP her ne kadar baraj sınırının üzerinde gözükse de kelimenin tam anlamıyla bir çöküş yaşamaktadır. Daha 1 yıl öncesi %20 oy potansiyeline ulaşmış olan MHP günden güne eriyerek baraj sınırına yaklaşmıştır. Bugün açısından sıkıntı gözükmese de Lider-Söylem-Aday-Politika ve strateji belirleme sürecinde yapacağı olası bir hatanın faturası ağır olacağa benzemektedir. Anlaşılan MHP’nin bugünkü parti yapısı seçmenin beklentilerini karşılamamaktadır. Şu anda görünen MHP’nin tek şansı BDP’nin “iki dillilik” gibi ya da benzer talepleri dile getirmesi ve bu taleplere hükümetin yeterince tepki vermemesi gibi gözükmektedir Bu tür gelişmeler milliyetçilik duygusunun kabarmasına yol açmakta ve bu durum MHP’ye olumlu şekilde yansımaktadır. Ancak Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın bu konuda MHP’ye fırsat verme niyetinde olmadığı da açıkça gözlemlenmektedir.
BDP %6’lık oy oranını korumaktadır. BDP’nin bu durumu bölge partisi olma niteliğinden kaynaklanmaktadır ve yalnızca belli etnik kökenli vatandaşlarımız tarafından tercih edilmektedir. Ancak Doğu ve Güneydoğu’daki belli bir etnik kökenli vatandaşların tümünün bu partiyi tercih ettiğini söylemek mümkün değildir. Aksine bu bölgedeki vatandaşlarımız genel seçimlerde Ak Partiyi birinci, BDP’yi ise ikinci parti olarak tercih etmektedir.
SP tekrar “ihtiyarlar heyeti” başkanlığındaki günlerine geri dönmüşe benziyor. Has Parti ise %2.5’lik bir oy oranı ile Türk Siyasi hayatına girişini yapmıştır. Has Parti yeni kurulmuş bir parti olmasına rağmen %2,5’lik bir oy potansiyeline erişmiştir. Bu durum Has Partinin henüz ciddi bir rakip olarak algılanmaktan çok uzak olduğunun da bir işaretidir. Has Partinin sahneye çıkışı ile birlikte Türkiye Partisi %1’in altına düşmüştür. Dolayısıyla da Has Parti, Ak Partiden ziyade Türkiye Partisi ve Saadet Partisini tehdit edeceğe benzemektedir. Demokrat Parti de oy potansiyeli açısından düşüş yaşayan partiler arasındadır. HEPAR ve BBP oy potansiyellerini korumaktadırlar.
%10’un Üzerinde Oy Alan Partiler Kimden Oy Almaktadır.
Ak Parti ağırlıklı olarak “muhafazakâr-dindar”, “muhafazakâr-milliyetçi” ve “demokrat”lardan oy almakla birlikte her gruptan oy alan tek siyasi partidir. Ak Parti, “muhafazakar-dindar” kesimden %50’nin üzerinde, Muhafazakâr-milliyetçi” kesimden %25 civarında, “şeriatçılardan, aşırı milliyetçilerden, ülkücülerden, merkezde olanlardan, liberallerden, sosyal demokratlardan, aşırı solculardan ve Kürt milliyetçilerden” %1 ile %10 arasında oy almaktadır.
CHP, ağırlıklı olarak “sosyal demokrat, aşırı solu, ulusalcı, demokrat” kesimden oy almaktadır. Buna karşılık CHP “Muhafazakâr-dindar, ülkücü, şeriatçı ve Kürt milliyetçisi” kesimden hiç oy alamaz iken, diğer gruplardan %1 ile 3 arası oy alabilmektedir.
MHP ise ağırlıklı olarak kendilerini “muhafazakâr-milliyetçi, ülkücü, aşırı milliyetçi” olarak tanımlayanlardan oy almaktadır. Buna karşılık MHP, “şeriatçılardan, aşırı solculardan, Kürt milliyetçisinden, liberallerden” hiç oy alamazken, diğer gruplarda yer alanlardan %2 ile 3 arası oy almaktadır. MHP’nin ülkücülerden aldığı oy oranının %50’nin ve muhafazakâr-milliyetçilerden aldığı oy oranının %40’ın altında kalması, MHP’nin neden sancılı bir süreçten geçtiğinin göstergeleridir. 2007 seçimlerinde MHP’nin ülkücülerden aldığı oy %70; muhafazakâr milliyetçilerden aldığı oy %45 civarında idi. Şimdi ise MHP bu iki seçmen kitlesinde ciddi oranda erime yaşamış gibidir.
Katılımcıların 22 Temmuz 2007’de yapılan Milletvekili Genel Seçimlerindeki tercihi ile önümüzdeki seçimlerdeki tercihi aynı mı olacak ya da değişecek mi?
Cevaplar |
AKP Seçmeni |
CHP Seçmeni |
MHP Seçmeni |
Evet, aynı kalacak |
%80,4 |
%78,1 |
%70,2 |
Hayır |
%9,7 |
%11,8 |
%17,1 |
Fikrim yok |
%10,9 |
%11,2 |
%12,7 |
Toplam |
100 |
100 |
100 |
Ak Parti seçmeninin %80,4’ü, CHP seçmeninin %78,1’i ve MHP seçmeninin %70,2’si önümüzdeki bir seçimde yine aynı partiye oy vereceklerini belirtmişlerdir. 2007 seçimlerinden farklı tercihte bulunacaklarını belirtenler arasında MHP seçmeni ilk sırada yer almaktadır. MHP seçmenin %17,1’i; CHP seçmeninin %11,8’i ve Ak Parti seçmeninin %9,7’si tercihlerinde değişim olacağını ifade etmiştir. Tekrar MHP’ye gitmeyeceğini söyleyen seçmenin %7,6’sı büyük bir olasılıkla Ak Partiyi tercih edeceğini ifade etmektedir. Tekrar Ak Parti’ye oy vermeyecek seçmenin bir kısmı Has Parti, bir kısmı MHP ve bir kısmı da SP’yi tercih edeceğini söylemiştir. CHP’yi tekrar tercih etmeyecekler arasından %6,9’u Ak Partiyi %2,8’i MHP ve bir kısmı da HEPAR’ı tercih edeceğini belirtmiştir.
Son olarak bir ara Türkiye’nin gündemini belirleyen “Tek-Tip Askerlik” ve “Bedelli Askerlik” uygulaması ile ilgili vatandaşların bakış açılarının dökümü verilmektedir.
Ankete katılanların %48,4’ü “Tek-Tip Askerlik Uygulaması”na sıcak bakmazken, %37,3’ü desteklediğini ve %14,3’ü de fikri olmadığını belirtmiştir.
Bedelli askerlik uygulaması konusunda vatandaşın %59,2’si bunun doğru olmadığını belirtirken; %26,7’si bedelli askerlik uygulamasına sıcak bakmakta ve desteklemektedir. %14,1’lik kesim fikir beyan etmemiştir.