Doğu Anadolu’da Paylaşım Mücadelesi

ermeniler-trabzon-isgali-yabanci-bayraklar.jpg

Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır.

Zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni kafileler askerler tarafından korunmaktaydı. Buna rağmen zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni nüfusun 438.758’inden 382.148’I zorunlu iskan bölgelerine ulaşabilmiştir. Bunun nedenini biz söylesek itiraz edecek kaynaklara cevabı Agos yazarı, Türkiye’nin önde gelen Ermenicilerinden Baskın Oran söylüyor :


Doğu Anadolu’da Paylaşım Mücadelesi

Nuray Günay – Ciddiyiz.biz


03.01.2011

Zayıflayan Osmanlı Devleti’ne Avrupa’nın müdahalelerinin artmasıyla birlikte, Türklerin iyi muamelesine karşılık yabancılarla ittifak eden Ermeniler kendilerini ezilen, Türklerin haklarını gasp ettiği bir toplum olarak göstermeye başlamışlardır.

Ermeniler, Islahat Fermanı ile Müslüman ve Müslüman olmayanlar eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybederler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Rusya’dan işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, Ermeniler lehine ıslahat yapmasını talep etmişlerdir.

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması’nın Osmanlı Devleti’nce kabullenilmek zorunda kalınan 16. maddesi şöyledir:

“Ermenistan’dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti’ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden, Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti eder”. Tarihte ilk kez uluslararası şekil almaya başlamış Ermeni sorunu ortaya çıkmıştır.

1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi de Ayastefanos Anlaşması’nın 16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir:

“Osmanlı Hükümeti, halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir”.

Berlin Antlaşması’nın bu hükmü ile Türk-Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilmesi hakkı tanınmış olmaktadır.

Rusya tarafından tarih sahnesine konulan Ermeni sorunu daha sonra İngilizler ve Fransızlar tarafından sahiplenilmiş, Osmanlı Devleti’ni yıkma ve paylaşma politikalarının dayanak noktalarından birini teşkil etmiştir.

İlk Ermeni isyanı 1890’da Erzurum’da gerçekleşmiştir.

Bunu, yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi,
1892-93’te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları,
1894’te Sasun isyanı, Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı,
1896’da Van isyanı ve Osmanlı Bankası’nın işgali,
1903’te ikinci Sasun isyanı,
1905’te Sultan Abdülhamid’e suikast girişimi ve nihayet
1909’da gerçekleşen Adana isyanı izlemiştir.
1914’de Zeytun’da 100,
1915 Van olaylarında 3.000 ve
1914-1915 Muş olaylarında 20.000 Türk, Ermeni mezalimi sonucu hayatlarını kaybetmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında, Türk birliklerine karşı saldırıya geçen Ermeni çeteleri, büyük katliamlara girişmiş, Türk köylerine baskınlar düzenlemek suretiyle sivil halka büyük zararlar vermişlerdir.

Örneğin Van’ın Zeve Köyü’nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Ruslar hesabına casusluk yapmışlar, askerden kaçmışlar ya da silahları ile birlikte Rus ordusu saflarına geçerek vatana ihanet etmişlerdir.

Osmanlı hükümeti, “Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını” bildirmekle yetinmiştir.

Ancak, olaylar durmak yerine giderek yoğunlaşınca, ordunun birçok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur.

Bu maksatla, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri kapatılarak, yöneticilerinden 2345 kişi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır.

Diaspora Ermenilerinin her yıl sözde “Ermeni soykırımının yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan, devlet aleyhine faaliyette bulunan ve masum insanları katleden 2345 komitecinin tutuklandığı tarihtir.

Ancak, tedhiş hareketleri bir türlü durmak bilmeyince hükümet, ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmek zorunda kalmıştır. Kafkas, İran ve Sina cephelerinin güvenlik hattını oluşturan bölgelerdeki Ermenilerin yerlerinin değiştirilmesi, onları imha etmek değil, devlet güvenliğini sağlamak, onları korumak amacını gütmüştür ve dünyanın en başarılı yer değiştirme uygulamasıdır.

Gerek Osmanlı ve Ermeni, gerekse yabancılara ait istatistikler, I. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin nüfusunun en fazla 1.250.000 civarında olduğunu göstermektedir.

Osmanlı Devleti yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında, ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret göstermiş, bu gayret, yabancı diplomatlarca da tesbit edilmiştir. Hükümet, göçmenlerin iaşesi ve korunmasına yönelik büyük harcamalar yapmıştır.

Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır.

Zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni kafileler askerler tarafından korunmaktaydı. Buna rağmen zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni nüfusun 438.758’inden 382.148’I zorunlu iskan bölgelerine ulaşabilmiştir. Bunun nedenini biz söylesek itiraz edecek kaynaklara cevabı Agos yazarı, Türkiye’nin önde gelen Ermenicilerinden Baskın Oran söylüyor :

“Doğu Ermenileri dağlı, çiftçi, esnaf, zanaatkar idiler ve Kürt beylerine her yıl bir haraç ödemek şartıyla rahat rahat ticaretlerini ve tarımlarını yapıyorlardı. Mafya ilişkisi bu… 1847’de ayaklanan feodal Kürt beyleri ortadan kalkınca haraç verecek adam kalmadı. Kürdistan bölgesinde tam bir kaos yaşandı. Kürtler aç kalınca her yıl altın yumurtlayan tavuğu kestiler.

”Tehcir sırasında kafilelere saldırarak askerleri ve  Ermenileri katledenler mallarına göz diken kürt eşkıyalardı.”

Türkiye’nin Bu durum Osmanlı arşivlerinde de sabittir. Örneğin Diyarbakır civarında 2 bin Ermeninin Kürt eşkıyalar tarafından Mardin’e kaçırılarak öldürüldüğü resmi raporlara yansımıştır.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Ermeni Tehciri isimli kitabında şunlar yazılıdır:

“Erzurum-Erzincan arasında da 500 kişilik başka bir kafilenin Kürtlerin saldırıları sonucu katledildiği haberleri alınmış, bunun üzerine Diyarbekir, Mamuretülaziz (Elazığ) ve Bitlis vilayetlerine 14 Haziran 1915 tarihiyle gönderilen şifre telgrafta, sevkiyat sırasında güzergâhta bulunan aşair ve köylülerin taarruzlarına karşı her türlü vasıtanın kullanılması, katle ve gasba cüret edeceklerin şiddetle tedibi emredilmiştir.

Ayrıca 27 Haziran 1915 tarihli bir belgede, Dersim bölgesinde, Dersim eşkıyasının Erzurum’dan sevk olunan Ermeni kafilelerinin yolunu keserek katlettikleri ve onları kurtarmanın kabil olmadığı, Erzurum vilayetinden bildirilmiştir. Hükümet, Dersimlilerin bu cinayetlerinin katiyen caiz olmadığını ve kafilelerin emniyet içinde sevkleri için derhal tedbir alınmasını emretmiştir.”

Türkiye’nin Kürtlerin Ermenilere saldırması yalnızca tehcir sırasında yaşanan bir olay değildir. Doğu Anadolu’da iki ırkçı etnik kimlik yani Ermeniler ve Kürtler 100 yıldır hâkimiyet mücadelesi yürütmektedirler.

Doğu Anadolu’nun Türksüzleştirildiğine inanan bu iki etnik gruba ve bugün emperyalizmin maşası açılım meraklılarının Türkiye’yi sürüklemeye çalıştığı uçurumun farkında olan TÜRK Milleti son sözünü söylememiştir.

Badem bıyıkları, çember sakalları ile ümmetten, mozaik teraneleri ile etnik kimlikten söz eden işbirlikçiler, İyi biliniz Her Türk Türkçü, her Türkçü Atatürkçüdür, vatan namusumuz, “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolamızdır.

Açık İstihbarat @ 2011

Uygulamaya ait belgelerde hangi il ve ilçelerde hastane kurulduğu, Ermeni çocuklarından yetim kalanlar için hangi binanın ayrıldığına kadar detaylı bilgiler verilmektedir. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır. - ermeni isyanlari

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir