AVRUPA BİRLİĞİ üzerine DÜŞÜNCELER

Bildiğiniz gibi , Türkiye  Cumhuriyeti  olarak , 50  yıldır  devam  eden  bir  aşk  hikayemiz  var : Avrupa  Birliği …

Avrupa  Birliği  projesi , orijinal  hali  ile , bir  barış  projesi  olarak  lanse  edilmiştir . Ancak , zaman  içindeki  gelişmelerde  siyasal  hesaplar  daha  ön  plana  çıkmış  ve  Avrupa  Birliği , üye  girişlerindeki  çifte  standartlar  ve  benzeri  nedenlerle , giderek  daha  fazla  bir  Hristiyan  Birliği  havasına  bürünmüştür .

Düşünülecek  olursa , Türkiye , genel  gelişmişlik  açısından , son dönemde  Avrupa  Birliği  üyesi  yapılan  pek çok  ülkeden  daha  iyi  durumdadır . Ancak , aynı Türkiye , halkının  çoğunluğu  Müslüman  olan  bir  ülkedir  ve   73+ milyonluk  nüfusu  ile  Avrupa  Birliği  karar  mekanizmalarına , üye  olduğu  takdirde , önemli  ölçüde  etki  edebilecek  bir  konumdadır ki , bu da  Almanya ve Fransa  başta  olmak  üzere  pek çok  üye  ülkenin  tercih  ettiği  bir  durum  değildir .

Ayrıca , içinde  bulunduğumuz  bölgeler  itibariyle , AB  üyesi  ülkeler  ile  ortak  güvenlik  kaygıları  taşımamız da  mümkün  değildir . Sonuçta , Ortadoğu  ve  Kafkasya  gibi , dünyanın  en  sorunlu  bölgelerinden  ikisi  ile  yan yana  yaşamak  zorunda  olan  ve  bu  bölgelerde  oluşan  istikrarsızlıklardan  birinci  derecede  etkilenen  biziz . Avrupa  Birliği  için  genel  anlamda  “demokratikleşme”  başlığı  altında  çözülebilecek  sorunlar , bizim  için  çok  daha  riskli  anlamlar  ifade  etmektedir  ve  bu  sorunları  Avrupa  Birliği’nin  standart  politikaları  ile  çözmeye  çalışmak , bizim  için , bölünme  dahil , çok  vahim  sonuçlar  doğurabilir .

Bütün  bunlara  ilaveten , Avrupa  ile  aramızdaki  bin  küsur  yıllık  tarihsel  rekabet de  eklenecek  olursa  (Avrupa  ülkelerindeki  Türkiye’nin  üyeliği ile ilgili kamuoyu  yoklama  sonuçları bir göstergedir) , Avrupa Birliği’ne  tam  üyelik  mümkün  gözükmemektedir .

Yukarıdaki  gerçekler  böyle  iken , bugüne  kadar  olduğu  gibi ,  Avrupa  Birliği  kapısında dilencilik yapar gibi beklemek , Türkiye  Cumhuriyeti’ne  hiç  yakışmıyor .

Öbür  yandan , Avrupa  ülkeleri  ile  çok  ciddi  ve  çeşitli  ilişkilerimiz  mevcuttur . Onun  için , AB  ile  ekonomik  ilişkilerimizi  geliştirerek , (ne de olsa bugün ihracatımızın %55-60’ı  AB’ye) , gümrük  birliği  anlaşmasının  Türkiye  aleyhine  sonuç  veren  maddelerini , tam  üyelik  gerçekleşene  kadar (!!!) ,  karşılıklı  anlaşma  ile  revize / iptal  ederek , yolumuza  devam  etmemiz  daha  akılcı  olacaktır . Bu  arada , yeni  ekonomik  işbirlikleri  tesis  ederek , ihracat  pazarlarımızı  arttırmamız ve  ayrıca  ikili  ekonomik  ilişkilerde  karşılıklılık  ilkesini  uygulamamız  hayati  önemdedir .

Bu  arada , yukarıda  kısaca  değindiğimiz  çifte standartlı siyasal  kararların  doğal  bir  sonucu  ve  dünya  ekonomik  düzenindeki  ağırlık  noktasının  giderek  doğuya  doğru  kayması  nedeni  ile , Avrupa  Birliği’nin  ömrü de  arzu  edilen  kadar  uzun  veya  sağlıklı  olmayabilir .

Son  olarak , gerçekten  demokrat , ekonomik  ve  sosyal  açıdan  gelişmiş  bir  ülke  olmak  istiyorsak , bize  yol  gösterecek  olan  Kopenhag  kriterleri  değil , Türkiye  Cumhuriyeti’nin  kuruluş  prensipleridir .

Bildiğiniz gibi , Türkiye  Cumhuriyeti  olarak , 50  yıldır  devam  eden  bir  aşk  hikayemiz  var : Avrupa  Birliği ... - ab

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir