2011 TÜRKİYE TAKDİMİ
Yılın son günlerinde birbirini tamlayan gelişmeler- işte;
ABD Senatosunun Rusya ile yapılan “Stratejik Saldırı Silahlarında İndirim Antlaşması”nı onaylaması,
Mahmud Ahmedinejad’ın ABD ve müttefiklerine yaptığı “ya eskisi gibi yaptırımlara devam edersiniz ya da İran’la işbirliği başlatırsınız” teklifi,
Kıbrıs Rum Kesimi ile İsrail arasında yapılan,”Münhasır Ekonomik Bölge Antlaşması”,
İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ın özür bekleyen Türkiye’nin talebini karşılamayacakları açıklaması,
Türkiye Ayrılıkçı Kürt Hareketinin “Demokratik Özerk Kürdistan Taslak Projesinin” ilanı,
2011 yılına ve Türkiye’ye projeksiyon tutuyor…
*
Nisan’da Çek Cumhuriyetinde Başkan Obama ve Başkan Medvedev’in imzaladığı,
2009 da sona eren Stratejik Silahların İndirimi Antlaşmasının yerini alan yeni antlaşma ABD Senatosunda onaylanmıştır.
Anlaşma; Rusya ve ABD’nin konuşlanmış nükleer savaş başlıklarının ve kullanmaya hazır kıtalararası balistik füzelerinin sayısını sınırlıyor.
Ne ki antlaşmanın önsözünde hassas olan kimi maddelere atıfla -mesela;
Nükleer olmayan stratejik istikrarın etkisine işaretle “Stratejik Silahlar ile Füze Savar Sistem” arasında kurulan bağlantı benzeri bazı koşullar ve açıklamaların önsöz ve metin arasında oluşturduğu iki ayrı laf’za -rağmen,
Antlaşmanın Avrupa’nın geleceğinde önemi yadsınamıyor.
Bu sonucun sağlanması ya da Rusya ve Batı’nın birbirlerinden emin olmaları için geliştirilen ilişkiler;
NATO’nun geçerliği en az 10 yıl sürecek Stratejik Konseptinin onaylandığı Lizbon Zirvesinde teyid edilmiştir.
Mesela, Rusya ve batı bloku arasında Avrupa Füze Savunma Sisteminin meydana getirilmesi gibi zor bir konuda sonucun;
2011 de işbirliğiyle alınacağına karar verilmiş, Rusya ve Batı bloku birlikte dost ilişkilerle Avrupa Füze Savunma Sistemine katılmayı prensip edinmiştir.
Gelişme Rusya’nın elini Hazar enerji politikaları Kafkas ayağında rahatlatıyor.
Mesela Türkiye’nin Nabucco Projesiyle sağlayabileceği jeoekonomik ve jeopolitik avantajı Rusya’nın Güney Akım Projesine kaptıracağı anlaşılıyor.
Ermenistan’ın arkasında Rusya ile 1915 olaylarında elini güçlendireceği de görülüyor.
Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde zorlanma beklenmeli midir?
*
Türkiye ve Brezilya’nın İran ile müzakere ettikleri uranyum takas formülü gerçekleşmiş olsaydı dahi;
ABD ve müttefiklerinin uranyum takasının İran’ın nükleer emellerini kontrol altına alma çabalarının sadece bir unsurunu oluşturduğu,yaptırımların yine de devam edeceğine dair açıklamalar,
Cenevre Müzakereleri ardından Ocak 2011 de Türkiye’de yapılacak ikinci tur görüşmelerde “Tahran Deklarasyonu” içeriğinin köklü değişikliklere uğrayacağı beklentisini “nafile” olmaktan ileri götürmüyor!
Nitekim yılın son günlerinde Mahmud Ahmedinejad’ın ABD ve müttefiklerine yaptığı;
“Ya eskisi gibi yaptırımlara devam edersiniz ya da İran’la işbirliği başlatırsınız”teklifi Ortadoğu’yu biraz daha ısıtıyor.
2011 yılında da Türkiye’nin yola gelmesi için İran’ı ikna çabalarını sürdüreceği anlaşılıyor!
*
Yeni yılı girerken İsrail ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında yapılan “Münhasır Ekonomik Bölge” anlaşması;
Rum Yönetiminin jeopolitik ve jeoekonomik dengelerini değiştiriyor.
Doğu Akdeniz’in büyük doğalgaz yatakları Kıbrıs Rum Kesimini Avrupa’nın enerji güvenliği merkezine yerleştirmektedir.
2011 yılından başlamak üzere Türkiye’nin stratejik önemi azalırken;
Doğu Akdeniz için yapılacak hukuk mücadelesi bir diğer gündemi belirliyor-ki,
Kıbrıs’tan hareketle AB-Türkiye ilişkilerinde gerilim; muhtemel görünüyor.
*
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ilişkilerin kesilebileceği yolundaki açıklaması İsrail’de rahatsızlık yaratmıştır.
Yılın son günlerinde İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ın “Türkiye’den özür dilemeye niyetimiz yok” açıklaması;
Aslında olan-biteni ve 2011 den itibaren Türkiye’nin yarınının nasıl olacağının anlaşılmasında vesiledir.
*
1979 da İran’da ABD Büyükelçiliğine yapılan baskında ele geçen evraklar;
Başbakan Adnan Menderes,İsrail Başbakanı David Ben Gurion arasında ve sadece bir elin parmakları sayısınca kişinin bildiği,
MİT,MOSSAD ve SAVAK’ın “TRIDENT” adıyla askeri ve siyasi bir “istihbarat ağı” kurduğunu gösteriyor.
-Ki;karakteristiği ilişkilerin hep gizli olmasıdır ve günümüzde de inanılmaz etkinliğiyle sürüyor!
İlişki; ezcümle “Türkiye’ye İsrail’in Arap-İslam dünyası içindeki gözü” misyonunu yüklemektedir.
Türkiye İsrail lehinde kâh Sovyet Bloğunda Suriye,Irak,İran’a karşıdır,
Kâh İsrail’e Türk Hava Sahasını kullandırarak Suriye,Irak,İran ve Kıbrıs hattını kontrol ettirir,
Kâh -işte,son zamanda İran nükleer tehditinin artmasıyla yaratılan sunî senaryolarla İsrail karşıtlığı yaratılarak;
Barışta İran markajcısı,savaşta “arada kalan” misyonunda olmak üzere İran’a cephedir!
Üstelik salim hareketini engelleyen “Demokratik Özerk Kürdistan” sorunuyla da boğuşturulurken…
*
Enerji iletiminde ve güvenliğinde Güney Akım Projesi ve Doğu Akdeniz Projesi yeni güzergahlar olarak doğuyor.
2011’de Türkiye Nabucco Projesiyle enerji köprüsü olmak ve enerji güvenliğine ilişkin stratejik avantajlarını kaybetmekle karşı-karşıyadır.
Bakü-Ceyhan hattı ve Kuzey Irak Kürdistan’ını ihya edecek Yumurtalık Boru Hattı;Türkiye’ye kimi sorunları çağrıştırıyor.
Etnik ve din milliyetçiliği debdebesinde rahatsızlığın kronikleşeceği anlaşılıyor.
Elbette Füze Savar Sistemi Türkiye’de kurulmayacaktır-çünkü; misyonunda olmak uğruna İran’a yaklaşılmalıdır!
İran’a ile aynı cephede olmanın avantajı ise Türkiye’nin reel ekonomisinde her tür krizi teğette karşılamak anlamına geliyor…
*
Eh! Bu şartlarda Yeni Yılınızı Kutlu olsun,
Fakat hep umutlu hep dirençli olunuz,efendim.
Bir yanıt yazın