21. Yüzyıl Almanya’sı: Alman olmayan, Alman olup kökeni farklı olan ve soyadı tipik Alman olmayanlara havalimanlarında farklı muamele. Bundan sonrası ne?
Alman medyasından “Aptallar…” başlığı
Uçak yolcularının önceden profillerinin çıkarılarak farklı güvenlik kontrollerinden geçirilmesi önerisi tartışma yarattı. Farklı din ve etnik kimliklerden yolculara ayrımcılık yapılacağı endişesi tepkilere yol açtı.
Almanya’nın en işlek üçüncü havalimanı olan Düsseldorf Havaalanı’nın yöneticisi Christoph Blume, güvenlik konusunda ortaya attığı yeni öneriyle büyük tartışma yarattı.
Eskiden bir Alman yetkilisi böyle bir şeyi telaffuz bile edemezken, şimdi aynı kişi Düsseldorf Havaalanı’nın yöneticisi ve Alman Hava Meydanları Birliği ADV’nin de başkanı olabiliyor.
Gelecek yıl Alman Hava Meydanları Birliği ADV’nin de başkanlığını üstlenecek olan Blume, uçakla seyahat edilecek yolcuların önceden profillerinin çıkarılmasını ve buna göre havalimanında farklı güvenlik kontrollerinden geçirilmesini önerdi.
Öneriye göre sık seyahat eden ve profillerinde herhangi bir risk bulunmayan yolcuların “ekspres” olarak adlandırılan, hızlı güvenlik kontrol noktalarından geçirilmesi öngörülüyor. Profillerinde riskli noktalar saptanan yolcular ise daha sıkı güvenlik önlemlerine maruz kalacak.
İsrail modeli
Öneriyi ortaya atan Christoph Blume, “Rheinische Post” gazetesine yaptığı açıklamada, İsrail havalimanlarında halen uygulanmakta olan modeli başarılı bir örnek olarak gösterdi. Blume, “İsrail, havalimanındaki kontrollerde risk temelli bir yaklaşım uyguluyor. Yolcular belirli risk gruplarına ayrılıyor. Hakkında yeterli bilgi bulunan, aynı güzergâh üzerinde sıklıkla seyahat eden yolcular, haklarında çok az ya da hiç bilgi olmayan yolculara göre daha hafif kontrollerden geçiriliyor” dedi.
Din ve etnik kimliğe göre ayrım
İsrail havalimanlarında, özellikle de Ben Gurion uluslar arası havalimanında uygulanan yöntem, yolcuların önceden profillerinin çıkarılması içeriyor. Uçak yolcuları büyük ölçüde etnik kimliklerine göre ayrılıyor. Seyahat eden kişilerin profillerinin çıkarılmasında, milliyetleri, görünüm ve davranışları da etkili oluyor. İsrailli güvenlik birimleri genelde Arap ve Müslüman yolcuları yüksek risk taşıyan grupta değerlendiriyor.
Alman havacılık yetkilisi Christoph Blume, Almanya için yaptığı öneride yolcuların milliyetleri ya da etnik kimliklerine atıfta bulunmazken, böyle bir güvenlik sisteminin, herkesin çıkarına olacağını kaydetti.
Polis sendikasından tepki
Haftalardır terör tehdidini tartışan ve yoğun güvenlik önlemlerinin sürdüğü Almanya’da üst düzey bir havacılık yetkilisi tarafından ortaya atılan öneri, polis sendikası ve siyasilerden tepki aldı.
Alman Polis Sendikası GdP’nin Başkanı Bernhard Witthaut, önerinin güvenlik önlemlerini güçlendireceğinin şüpheli olduğunu, bununla birlikte böyle bir uygulamanın ayrımcılığa kapı aralayacağını kaydetti. Witthaut, “Potansiyel saldırganların sadece belirli ülkelerden geldiği ya da belirli özellikleri taşıdığı varsayımıyla hareket etmek, sizin çıkardığınız profile uymayan bir kişinin saldırı düzenlemesi ihtimali nedeniyle, büyük riskler taşıyan vahim bir hataya yol açabilir” uyarısında bulundu.
Almanya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Stefan Paris de öneriyi temkinli karşılayarak, “Havalimanlarında güvenlik önlemleri konusunda halihazırda iyi bir durumdayız” dedi. Paris, havalimanlarında çok iyi eğitimli polislerin görevlerini başarıyla yürüttüklerini kaydetti.
“Alman Anayasası’na aykırı”
Almanya’da koalisyon hükümetinin büyük ortağı Hrıstiyan Demokrat Birlik’in Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang Bosbach da ortaya atılan öneriye destek vermekten kaçındı. Önerinin büyük sorunlar içerdiğini belirten Bosbach, bunun güvenliğini artırmak yerine yeni sorunlara yol açabileceğini kaydetti. Bu önerinin ayrımcılık yaratma riski taşıdığını da belirten deneyimli politikacı, “Her yolcu, neden kendisine diğerlerinden farklı muamele edildiğini sormaya başlayacak” dedi. Bosbach, böyle bir yöntemin, İsrail’de uygulanabileceğini ancak her yıl milyonlarca transit yolcunun da geçiş yaptığı Alman havalimanlarında yaşama geçirilmesinin son derece zor olduğuna da dikkat çekti.
Muhalefetteki Sol Parti de önerinin, Anayasa’nın ayrımcılığı yasaklayan ilkelerinin ihlal edilmesi anlamına geleceği uyarısında bulundu.
Uçakla seyahat edecek yolcular hakkında bilgilerin önceden incelenmesi yönünde bir öneri daha önce Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) de gündemine getirilmişti. IATA üyelerinin bu önerileri gelecek yıl ele alması bekleniyor.
Alman medyasının başlıkları:
“Düsseldorf Havaalanı yöneticisi, yakında Alman Hava Meydanları Birliği’nin en başındaki adam olacak Christoph Blume gibi birinin, yolcuların risk gruplarına ayrılması yönünde, maceraperest bir tartışmayı başlatmaması iyi olurdu. Blume’nin ‘harika önerisi’ne göre yolcular yaş, cinsiyet, etnik köken, seyahat alışkanlıkları ve diğer kriterlere göre ayrılmalı ve birbirinden farklı biçimde kontrol edilmeli. Yani daha iyi açıklamak gerekirse; Düsseldorflu, Mallorca’ya seyahat edecek yaşlı bir kadın sorunsuz biçimde uçağına binerken, Arap görünümlü genç erkekler, örneğin Libya pasaportu olan ve ABD’ye yolculuk eden yolcular daha özel bir kontrole maruz kalmalı. Bu sadece saçma ve budala bir öneri değil, aynı zamanda da ortada şüpheye mahal verecek, bir gerekçe olmaksızın Anayasaya aykırı bir arama-tarama operasyonu.”
Mannheimer Morgen aynı konuyla ilgili şu görüşlere yer veriyor:
“Öneriyi yapan havaalanı yöneticisi için bu, organizasyon açısından kesinlikle kazanç getirecektir: Potansiyel olarak şüpheli görülen yolcuları daha sıkı kontrol edecek, diğer yolcuları ise hızlı biçimde gönderecekler. Ancak bu kontrole maruz kalacak olanlar içinse durum farklı görünüyor. Daha koyu ten rengine sahip olanlar ya da isimleri kulağa Müslüman gibi gelenler zaten günümüzde diğer yolculara göre daha şüpheli görülüyor ve bu nedenle sıkı aranıyor. Bu insanların şimdi resmi olarak ‘riskli yolcular’ ilan edilmesi, en azından Avrupa’da hukuka aykırı, sansasyonel bir dışlanma anlamına gelir.”
Leipziger Volkszeitung’un yorumunda şu satırları okuyoruz:
“Eğer teröristler, havaalanı yöneticilerinin tasavvur ettiği gibi görünmezlerse, aptalca olur. Örneğin bir terörist Usame Bin Ladin gibi giyinmeyip, Avrupa kökenli, yaşlı bir işadamı gibi seyahat ederse. Terörist kadınsa ya da üniformalıysa. Bu bağlamda gündeme gelen, yolcuların profilinin çıkarılması önerisi sadece dışlayıcı değil, aynı zamanda teröristler kontrolleri önceden tahmin edeceği için de tehlikeli. Uçuş trafiğinde tam bir güvenlik sağlanması hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Ancak farklı ama birbirine geçmiş önlemler örgüsü, yolcuların profilinin çıkarılması gibi tek taraflı bir önlemden her zaman daha etkili olacaktır.”
Bugünkü gazetelerde yer bulan bir diğer önemli konu ise, turist vizesiyle İran’a giden ve idam cezasına çarptırılan Sakina Aştiyani’nin oğlu ve avukatı ile röportaj yapmaya çalıştıkları için tutuklanan iki Alman gazetecinin durumu.
Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, gazetecilerin tutuklanmalarının üzerinden 11 hafta geçtikten sonra aileleri ile görüşmelerini şöyle değerlendiriyor:
“İran’da tutuklu olmanın nasıl bir duygu olduğunu, iki Alman gazeteci tatmak zorunda. Tutuklanmalarının üzerinden 11 hafta geçtikten sonra ilk kez yakınları ile görüşmelerini, Tahran ‘büyük bir insani jest’ olarak satmak istiyor. Gazeteciler ve yakınlarının, hiç de özgür olmayan koşullarda görüşmelerine sevinmeleri gerektiği yönünde sergilenen dostane tavır, sadece maskaralık. Çünkü Tahran rejimini işin insanî kısmı değil, sadece güç gösterisi yapılması ilgilendiriyor. Bu noktada inandırıcı tek insanî jest, gazetecilerin serbest bırakılması olur.”
Badische Neuste Nachrichten aynı konuyla ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Kuşkusuz gazeteci olarak İran hakkında haber yapmak ve rejimin insan haklarını hiçe sayan sertliğini göstermek, ulvi bir hedef. İki Alman gazeteci, zina gerekçesiyle recm cezasına mahkum olan Sakine Aştiyani’nin oğlu ve avukatı ile röportaj yapma girişiminde bulunarak, tam da bunu hedeflediler. Ancak insanın kendisini koruması için ülkenin kurallarına uyması gerekir. Gazetecilerin turist vizesiyle İran’a seyahat etmeleri, en hafif tabiriyle, aptalca.”
Bunu söyleyen herhangi birisi değil
Burada en çok dikkat çeken ise, bunu teklifi yapan Christoph Blume’nin şu an Duesseldorf Havalimanı genel Müdürü olması ve gelecek yıl Alman Hava Meydanları Birliği ADV’nin de başkanlığını üstlenecek olmasıdır. Yani Blume o andan çok daha fazla yetki ve nüfuza sahip olacak.
(Deutsche Welle, ajanslar ve Alman gazeteleri)
Bir yanıt yazın