Yıkıcı orman yangınları ile yeniden dünyanın gündemine gelen İsrail’in, bu yazımda ekonomisini kısaca irdelemek isterim.
Tam bir yıl önce ABD`nin önde gelen düşünce merkezlerinden Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations) araştırmacıları Dan Senor ve Saul Singer`in yazdığı “Start-Up Nation: The Story of Israel’s Economic Miracle” kitabını yayımladı. İsrail’in ekonomik gücünün sırlarını konu alan kitabın özeti bu ülke ile ilgili günümüzde çok tartışılan meseleleri aydınlatabilir.
Doğal kaynaklarından yoksun olan, elverişsiz coğrafi koşullarda yerleşen, hemen-hemen tüm civar ülkelerle savaş halinde bulunan, ciddi güvenlik sorunları yaşayan İsrail nasıl olurda ekonomik, teknolojik ve askeri açıdan dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olmaktadır?
Ekonomisinin teknolojik bazını ölçüye gelmez biçimde geliştiren İsrail yeni oluşan ve esasen teknoloji üreten işletmelerin (start-up) nüfus oranına nispetine göre dünya birincisi. Yani her 1844 İsrailliye 1 start-up olmakla toplam 3850 yeni işletme denk gelmekte. New York tahvilat borsası ve NASDAQ sisteminde (63 şirket olmakla ABD’den sonra ikinci ülke) önemli sayılarda İsrail şirketinin hisse senetleri işlem görmektedir. 2008 yılının sonuçlarına göre İsrail’de kişi başına denk gelen “venture” kapitalli (yeni ve de riskli teknolojilerin üretilmesine yönlendirilen kapital) sermaye ABD`den 2.5 defa çok, Avrupa Birliği`nden 30 defa çok, Çin`den 80 defa çok, Hindistan`dan ise 350 defa çok.
Sadece 7 milyonluk nüfusu olan İsrail, 61 milyon nüfusu olan Birleşik Krallık`tan (UK) veya toplamda 145 milyon nüfusları olan Almanya ve Fransa`dan daha çok – yani 2 milyar dolardan fazla “venture” kapitali almaktadır. Aynı zamanda, İsrail GSMH`sinin %4.5`ni sivil araştırma ve geliştirme (civilian R&D) işlerine ayırmakla bu alanda da dünya lideri bir ülke konumunda. Japonya’da kişi başına araştırma ve geliştirme harcamaları GSMH`nin %3.2`i, ABD`de %2.7`i, Almanya’da ise %2.5`i oranındadır. Hatta son Lübnan savaşında da İsrail’in global venture kapitalindeki payını azaltmadı, hatta ikiye katladı.
İsrail ekonomisinin dayanağı olan start-up şirketleri ve innovasyon ortamı mühendisten bilim adamına, yöneticiden pazarlamacıya kadar geniş yelpazede yüksek kaliteli işçi kaynağı talep etmektedir. Bu talebi karşılamada ülkenin silahlı kuvvetleri önemli rol üstlenmektedir. Dolayısıyla ordu toplumla iç-içe olarak hemen hemen “rezerv” olarak tüm ahali kategorilerini kapsamaktadır. Ordu’nun tüm kademelerindeki insanlara yalnız harp öğretilmiyor, onlara sivil yaşamlarında da gerekli olacak bilgiler veriliyor. Asker ve subaylar operasyonlar zamanı olağanüstü durumlarda karar verebilme becerilerine ve yetkilerine sahipler. Bu da onları sivil yaşamda, hele hele riskler ve olağanüstü durumlarla dolu iş dünyasında efektif yönetici yapabiliyor. Kısacası, İsrail’de ordu topluma ve ekonomiye yük değildir, onun gelişimini teknolojileriyle ve çalışma tarzı ile destekleyen ivme kazanmış bir kurumdur.
İsrail şirketlerinin en büyük özelliklerinden biri problemi fırsata, noksanı ürüne çevirebilmeleridir. Ülkenin çevre ve yerleşim politikası, özel sektörü destekleme politikası, tarım politikası, bilim ve teknoloji politikası son derece ekonomi odaklı ve verimli bir şekilde kurulmuştur. İnsanların bilim ve teknolojiye yatkınlığı, toplumsal dayanışmanın üst safhada olması (“kibbutz” biçimli yerel organizasyonların da tarihi etkisiyle), dünyadaki Yahudi sermayesi ile ülkenin iç ekonomik dinamiklerinin faydalı bir biçimde ilişkilendirilmesi de ülkenin ekonomik gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Kenan Aslanlı
Kamu Yönetimi Akademisi (Bakü) Öğretim Üyesi
Azerbaycan-Türkiye İş Adamları Birliği Bölüm Başkanı
[email protected]
kaynak –
Bir yanıt yazın