ERDOĞAN FAYI
Ekonomik ve siyasi kriterleriyle batı demokrasilerine uyum süreci Türkiye’yi değiştiriyor.
Mesela “değişim”;Ocak 2011’de TBMM de görüşülmesi uzlaşmayla kararlaştırılan,
Türk Ticaret ve Türk Borçlar Kanunu tasarılarının yasalaşmasından da bekleniyor-ki,
Şirketlerde sağlanacak saydamlıkla Türk ticaret dünyasının küresel serbest piyasalara güvenilir partnerler olmasını hedefliyor.
Ya da değişim -işte,batı demokrasilerin ilgili kriterlerinin insan hakları ve özgürlüklere yansımalarıyla;
Cumhuriyetin nitelikleri ulus-üniter devlet ve lâik ilkeyi “dönüştürme” sınırına dayanabiliyor!
Bu taktirde sosyal yapıda ciddi ayrışmalar yaşanıyor…
*
Türk ulusu değişimin dönüşüme çevrilmesini asla istemiyor.
Doğrusu Türkiye’nin dönüşümü coğrafyasının netamesi nedeniyle,
“Şu saatte” küresel serbest piyasaların ardındaki Siyonist-ABD oligarşisinin de işine gelmiyor!
O nedenle değişimin dinamiğini tutan, devletin gücünü sınırlayan,birey hak ve özgürlükleri alanını belirleyen,
Bunların çiğnenmemesi için denetim yollarını belirleyen, çoğulcu ve her tür hukuk dışılığı engelleyen,
Yeni Anayasa bekleniyor…
*
Bu esnada WikiLeaks internet sitesinin yayımladığı ABD’li diplomatların yazışmaları;
Bir ölçüye kadar ABD Dışişleri Bakanlığının algısını ele veriyor -ki, dünyayı sarsıyor!
Küresel serbest piyasaların gelişmiş üyeleri ardarda tedbirler almaktadır.
Demokrasilerinde “saydamlık” ilkesi tazeleniyor.
*
Rüşvete karşı koalisyon hareketi; International Transparecy-Uluslararası Saydamlık Örgütü,
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim örgütü, ,
Küresel Dürüstlük Örgütü’nün -Global Integrity- indeksleri ; saydamlıktan hareketle,
Tıpkı ekonomide uluslararası kredibiliteyi değerlendiren kuruluşlar gibi demokrasiyi ölçütlendiriyor.
Serbest piyasa ülkeleri bu örgütlerin belirlediği standartlar da yükselmek durumundadır!
*
WikiLeaks’in yayımladığı belgelerde adı geçen; ABD Berlin Büyükelçisi Philip Murpy’ye,
2009’da koalisyon görüşmelerine dair bilgi verdiği gerekçesiyle,
Alman Dışişleri Bakanı G.Westerwelle’nin parti bürosu sorumlusu Helmut Metzner görevinden alınıyor.
Çünkü Alman demokrasisi saydamlığı ve o nedenle temiz siyaseti şart kabul ediyor.
*
İtalya’da Başbakan S.Berlusconi seks skandalları ardından koalisyon ortaklarıyla zor günler yaşamaktadır.
Hakkında 14 Aralıkta Temsilciler Meclisi ve Senato’da güven oylaması yapılıyor.
WikiLeaks’in yayımladığı ABD diplomatik yazışmalarında,
Hakkında Rusya ile enerji sektöründeki işbirliğinden maddi çıkar sağlamış olabileceği iddiası bulunan,
Berlusconi’ nin iktidarı şimdi hayli zor görünüyor.
Çünkü İtalyan demokrasisi de temiz siyaset istiyor.
*
WikiLeaks’in yayımladığı belgelerde;AKP yönetiminin “islamcı ve gizli gündemi” de bulunmaktadır.
Bu tanım Türkiye’de siyasetin baskısıyla sermayenin el değiştirmesi çabasını açıklıyor -ki,
Siyasi manüplasyonlarla piyasa düzmek; siyasette kirlenmeyi gösteriyor.
Keza belgelerde kimi AKP siyasilerinin özel ve ticari hayatları da temiz siyaset şartına uymuyor.
Elbette kirlilik sisinde Türkiye; değişim değil, dönüşüm tehlikesi yaşıyor!
*
Ana Muhalefet Partisi CHP;değişimi belirleyecek Anayasa’nın hazırlanmasının tarafıdır.
Gündeminde WikiLeaks belgeleri olan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Kepez’de, Başbakan Erdoğan’a atfen,
“Başbakan’ın hesabı varmış bankalarda.Dedik ki biz,”Git bankalara başvur de ki,
-Arkadaş benim hesabım var mııı,yok muu? Bana bir yazı verin” diyor.
*
Başbakan Erdoğan hemen yanıtlıyor:
“Benden olmayan şeyin belgesini istiyor.Sıvas’tan sesleniyor ve belgeyi veriyorum!
İşte, Aşık Veysel’in dizeleri anlayana belgeyi veriyor;
-Aldanma cahilin kuru lafına,kültürsüz insanın külü yalandır.
Hüküm hükmetse dünyanın her tarafına,arzusu hedefi yolu yalandır.
Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz,gül dikende biter diken gül olmaz.
Her sineğin balı olmaz,peteksiz arının balı yalandır” diyor!
*
Tosun geyiğini de aşan ve sinir bozan bu diyalog; derininde birşeyleri tetikliyor.
Çünkü uzlaşılmamış bir anayasanın hazırlanması mümkün görülmüyor.
İktidar ve muhalefetin uzlaşamaması karşılıklı kirli siyasetten kaynaklanıyor.
O halde anayasa bir kenarda dursun;bu sorunun halledilmesi gerekiyor.
*
Aşağılık bir komplo ardından CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu;
Laik ilke ve Atatürk Milliyetçiliğinde CHP’yi yumuşatmaktadır.
Yıllar boyunca CHP nin uzak durduğu neredeyse her düşünceye açılım yapıyor.
Karşılığında temiz siyaset ilkesine sarılıyor.
Yolsuzluk ve dokunulmazlıklar baş konusudur- ki, ellerinde pek çok belge olduğunu söylüyor!
*
Kılıçdaroğlu yolsuzlukları açığa çıkartmada deneyimlidir:
“Kelebek gibi uçar,arı gibi sokarım” taktiği uyguluyor!
İletişim desteğiyle toplumsal tansiyonu yükseltiyor, sakinliği rakibi sinirlendiriyor.
Ortalık rakibin kirlilikleriyle dolduğu anda bitirici yumruğunu sallamayı hedefliyor!
Anlaşılıyor ki,Kılıçdaroğlu katalizör olarak kullanmak üzere daha daha belgeler bekliyor…
*
Öte yanda Wikileaks’in yayımladığı 2009 sonlarına ait bir yazışmada;
Fethullah Gülen’in AKP içinde çok büyük etkisinin olduğu belirtiliyor.
Cemaat İspanya’da Franco rejiminde Opus Dei’ye benzetiliyor- ki, benzetme cemaatin pragmatik esasına vurgu yapıyor.
O nedenle cemaatte Erdoğan ve AKP ye yönelik kararsız tutuma işaret ediliyor.
MUSİAD’ta Erdoğan’a yaklaşılamamasından rahatsızdır.
Bu durumda AKP nin koalisyon yapısı, Erdoğan’ın güvendiği bakan sayısının sınırlı olması,
Büyük popülaritesine rağmen Erdoğan’ın yumuşak karnını oluşturuyor!
*
Bu karambol Siyonist-ABD oligarşisinin WikiLeaks ile yarattığı şokta;
Türk iktidarının “ele verir talkını,kendileri yutar salkımı” dinci politikasını -artık, reddettiği anlamına mı geliyor?
Yayımlanan ve muhtemel belgeler;
Türkiye iktidar ve muhalefetinin gelecek seçimlerde eşit koşullarda yarışmasına mı hizmet ediyor?
MÜSİAD ve Fethullah Gülen çevreleri için batı demokrasilerinde kabul görmek daha mı pragmatik sayılıyor?
Cumhuriyetçi sivil ve askeri kanatın prestijleri mi okşanıyor?
*
Erdoğan fayının tetiklendiği, tedbiri olanın kurtulacağı görülüyor…