Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”73 milyon artık kan görmek, gözyaşı görmek değil, mürekkep görmek istiyor” dedi.
Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisinde rektörlerle bir araya gelen Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’de yıllarca bir dilin konuşulması yasaklanırken, artık şehirlerin İngilizce’den Arapça’ya, Boşnakça’dan Urduca’ya çok farklı dilleri kullanan uluslararası öğrencilerle renkleneceğine inandığını söyledi.
Muş’un, Bitlis’in, Tunceli’nin, Batman, Şırnak, Mardin’in üniversitelerle sadece çehresinin değil, geleceğinin değişeceğine inandığını vurgulayan Erdoğan, ”Dün sakalla, bıyıkla, kılık ve kıyafetle meşgul olan, yasakları yücelten bir üniversite varken, bugün toplumla, toplumun diliyle, kültürüyle, sorunlarıyla hemhal olan bir üniversite var” şeklinde konuştu.
Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Yaşayan Diller Enstitüsünü kurduğunu, Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalı’na bu yıl ilk kez 20 yüksek lisans öğrencisi alındığını anlatan Erdoğan, Süryanice ve Arapça için de hazırlıkların sürdüğünü kaydetti.
Gazikent Üniversitesi’nin Kürtçe, Arapça, İbranice ve Ermenice gibi dillerde seçmeli derse hazırlandığını ifade eden Erdoğan, Batman Üniversitesi’nin çok dilli müzik korosuyla kültür ve sanat noktasında adeta çığır açtığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bütün bunlar olurken, korku senaryoları gerçeğe dönüşmüyor, birliğimiz, bütünlüğümüz zedelenmiyor, kardeşliğimiz incinmiyor tam tersine heyecan artıyor, coşku artıyor, umut artıyor. İnanın, 73 milyon artık kan görmek, gözyaşı görmek değil, mürekkep görmek istiyor. Artık bu ülkenin tüm evlatları bilgisayarının başında internet ağıyla tüm dünya ile görüşme, konuşma yapsın istiyoruz. Parmaklara barut kokusu değil, istiyoruz ki mürekkep bulaşsın. Anneler, askerden gelecek, dağdan inecek çocukları için gözlerini yollara dikmesin sabah, ‘Allah zihin açıklığı versin’ diyerek çocuklarını uğurlasın, akşam üniversiteden gelecek çocuklarına yemekler hazırlasın, otursunlar afiyetle huzurlu bir şekilde yesinler istiyoruz. Biz böyle bir geleceğe inandık, böyle bir geleceği kurmak için yola çıktık değerli hocalarım… 73 milyon bu meseleyi aşmak için yüreğini ortaya koydu. Sanatçılarımız, sporcularımız, yazarlarımız, aydınlarımız, medyamız bu meseleyi aşmak için samimi şekilde elini taşın altına koyuyor ama öncü siz olacaksınız, rehber siz olacaksınız. Herkesten ziyade, geleceğin şekillenmesinde en büyük katkıyı sizler sağlayacaksınız. Bizim de bu ülkenin de gençlerinin hayallerini gerçeğe dönüştürmek sizlerin elinde. Yarın ki Türkiye sizin ellerinizde yoğrulacaktır.”
ERDOĞAN: TARİHE YÖN VERMİŞ, İZ BIRAKMIŞ, TARİH YAZMIŞ BİR MİLLET, BİR ÜLKE, AÇIK VE İNANARAK SÖYLÜYORUM, DÜNYADAKİ GELİŞMELERE SEYİRCİ KALAMAZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tarihe yön vermiş, iz bırakmış, tarih yazmış bir millet, bir ülkenin dünyadaki gelişmelere seyirci kalamayacağını belirterek, ”Bir travma geçirdik ama bunu atlatacağız. Biz mevcutla yetinemeyiz, bizim birçok alanda binlerce yılı aşkın birikimimiz var, biz bir kabile devleti değiliz. Büyük düşünmeye ve büyük adımlar atmaya mecburuz” dedi.
Erdoğan, Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde ”demokratik açılım” çalışmaları kapsamında rektörlerle kahvaltıda bir araya geldi. Burada konuşan Erdoğan, milli birlik ve kardeşlik projesi kapsamında rektörlerle yaptığı ikinci toplantının ülke ve millete hayırlı olmasını diledi.
Geçen hafta Pazar günü rektör ve üniversite camiasının değerli mensuplarıyla verimli bir toplantı gerçekleştirdiklerini, üniversite sayısının çokluğu nedeniyle görüş alışverişini daha sağlıklı ortamda yapmak, birbirlerini daha iyi dinleyebilmek ve anlayabilmek adına rektörlerle toplantının iki bölüm halinde düzenlendiğini anlatan Erdoğan, geçen hafta yaptıkları toplantı gibi bunun da yükseköğretim alanındaki gelişmeler başta olmak üzere ülkenin önemli meselelerine ufuk açmasını ve yol gösterici olmasını temenni etti.
Türkiye’de yükseköğretimin artık çok ciddi bir kıpırdanma içinde olduğunu memnuniyetle müşahede ettiklerini belirten Erdoğan, geçen haftaki toplantıya katılan rektörlerden bu izlenimi açık ve net şekilde aldıklarını söyledi.
Eğitime ve yükseköğretime ayırdıkları bütçedeki yüksek oranlı artışların yeni üniversitelerin kurulması, AR-GE için ayırdıkları paylar, bunun yanında üniversitelerin siyasetten arındırılması için verdikleri çabaların etkili olduğuna, gelecek dönemde etkinin katlanarak artacağına inandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
”Takdir edersiniz ki, Türkiye her alanda değişirken, üniversitelerimizin bu değişime ayak uyduramaması düşünülemez. Şu anda ekonomi noktasında küresel ölçekte iddialı bir ülke konumuna yükseldik. 8 yıl önce dünyanın ekonomi alanında 26. büyük ülkesiyken, şimdi 17. büyük ekonomi durumuna geldik. Son 8 yılda gerçekleştirilen bu köklü yapısal reformlar sayesinde hayranlıkla izlenen bir ekonomik büyüme sergiledik, 8 yıl içinde 9 basamak çıkan bir Türkiye. İnanıyorum ki, bu kalan 13 yıl içinde hedefimiz, 2023 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümünde dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girebilmektir.
Türkiye ekonomisinin 2010 yılının ilk iki çeyreğinde yüzde 11 gibi bir büyüme oranına ulaşması, üzerinde dikkatle durulması gereken son derece önemli bir gelişmedir. İnşallah 3. çeyrek büyümenin de aynı şekilde devam edeceğini inanıyorum. Belki çift haneli olacak ama bu çift haneye yakın bir rakamı yakalayacağımıza inanıyorum. Şu anda başta ABD, Japonya, AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ekonomiler küresel kriz sürecinde ekonominin bütün göstergelerinde ciddi gerilemeler ve duraksamalar yaşıyor. Ekonomiler küçülüyor, ihracat daralıyor, işsizlik rekor seviyelerde artıyor, sosyal harcamalar tarihi düzeyde kısılıyor. Böyle bir süreçte Türkiye tam aksi bir grafik sergiliyor. İstikrarlı şekilde ve rekor oranda büyüyor. İşsizliğini azaltıyor, ihracatını, turizm gelirlerini artırıyor ve sosyal harcamalarda mümkün olduğunca en küçük bir kısıntı yapmıyor. AB üyesi ülkeler arasında bugün, işçisinin, memurunun, onlarda böyle bir ayrım yok ama maaşları yüzde 10, 20, 30 azaltılan ülkeler var. Emeklisine de aynı şekilde kısmalar getiren ülkeler var, bizde tam aksine. Asla enflasyona ezdirmediğimiz gibi, ‘Enflasyon arttı’ deniyor, el vicdan diyoruz.”
-”GÜÇLÜ, İTİBARLI VE İDDİALI BİR ÜLKEYİZ”-
Başbakan Erdoğan, ekonominin bugün ulaştığı seviyelerin içeride pek dile getirilmese de uluslararası platformlarda, kuruluş ve yayınlar nezdinde sıkça vurgulandığını belirterek, Türkiye’nin küresel krizde gösterdiği performansla tüm dünyaya örnek gösterildiğini söyledi.
Ekonomi ile birlikte Türkiye’nin dış politikasıyla artık güçlü, itibarlı ve iddialı bir ülke konumuna yükseldiğini ifade eden Erdoğan, bir yandan AB ile katılım müzakerelerini yürüttüğünü, diğer yandan Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya ve farklı bölgelerle ilişkileri güçlendirdiklerini bildirdi.
Türkiye’nin bir yandan uluslararası örgütlerde kilit görevler üstlenirken, bir yandan da Medeniyetler İttifakı gibi yüzyılın projelerine öncülük ettiğini, barışı, güvenliği, uluslararası hukuk ve adaleti güçlü bir şekilde savunduğunu, yoksulluğun azaltılması, terörün sona erdirilmesi, çatışmaların bitirilmesi için etkin politikalar yürüttüğünü anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Geçen hafta bizim medeniyetin bilime verdiği değeri ve katkıları özet bir şekilde hatırlattım. Bizim hiçbir alanda küçük düşünmek gibi bir lüksümüz olamaz. Böyle bir seçeneğimiz yok. Tarihe yön vermiş, iz bırakmış, tarih yazmış bir millet, bir ülke, açık ve inanarak söylüyorum, dünyadaki gelişmelere seyirci kalamaz. Bir travma geçirdik ama bunu atlatacağız. Biz mevcutla yetinemeyiz, bizim birçok alanda binlerce yılı aşkın birikimimiz var, biz bir kabile devleti değiliz. Biz yüzyıllarca devlet deneyimine sahip ve bir imparatorluk bakiyesi üzerine kurulu bir devletiz. Böyle güçlü bir devletin küçük düşünme gibi bir lüksü olabilir mi? Büyük düşünmeye ve büyük adımlar atmaya mecburuz. Türkiye’ye yakışan budur. Ben bunu başaracağımıza inanıyorum ama bunun temel taşları hocalarımız sizlersiniz. Biz bu işin hizmetkarı olacağız, sizler de bu işin beyni olacaksınız. Vakıf müessesesini kurmuş, Ahilik teşkilatını başarıyla işletmiş, ombudsmanlık sistemine öncülük etmiş, ekonomide, devlet yönetiminde, toplumsal barışta, siyasette, askeriyede, sanatta ve bilimde öncülük etmiş, dünyada ilkleri kazandırmış bir medeniyete sahibiz. Aynı zamanda, geniş bir coğrafya ile tarih bağımız, kültür bağımız var. Dikkatinizi çekiyorum, 13. yüzyılda çok geniş bir coğrafya üzerinde seyahat eden İbni Batuta, Türkçe bilen bir insanın Endülüs’ten Hindistan’a kadar iletişim sıkıntısı çekmeden yolculuk edebileceğini ifade ediyor. Şimdi siz böyle bir geçmişe, böyle bir tarihe sahip olduğunuz kadar, istesek de istemesek de böyle bir tarihin yükünü, sorumluluğunu, birikimini de üzerimizde taşımak durumundayız. Ben, milletimizin her ferdinin, en küçüğünden en büyüğüne kadar böyle bir misyonun farkında olduğunu, böyle bir vizyona sahip olduğunu büyük bir memnuniyetle görüyorum.”
-WIKILEAKS BELGELERİ-
Başbakan Erdoğan, ancak, toplumun önünde gidemeyen, toplumla paralel ilerlemeyen, hatta toplumun gerisinde kalan kurumların, Türkiye’ye de, millete de bir yük teşkil ettiğini, yol üzerinde engel teşkil ettiğini, Türkiye’nin ayağına adeta bir pranga olduğunu da üzülerek gördüklerini ifade ederek, şunları söyledi:
”Çok güncel bir konu üzerinden örnek vermek istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri Hariciyesi’nin gizli yazışmaları bir süredir ortalığa saçılıyor. ABD’li diplomatların, dedikodu, magazin, iddia ve iftiralardan oluşan gayri ciddi yazışmaları internet yoluyla tüm dünyaya yayılıyor.
Şimdi biz, bu yazışmalar yayınlanmaya başlandığı andan itibaren, devlet ciddiyetinin ve soğukkanlılığın gerektirdiği bir tavır içinde, gelişmelerin izlenmesi, etekteki taşların tamamen dökülmesinin beklenmesini ifade ettik. Çünkü yapılanın ne olduğunu tam olarak görmek istedik.
Gerçekten yaşanmış olayların, bir kısım devlet sırlarının ifşa edilmesi mi var, yoksa bu işin arkasında bir niyet, bir gaye, farklı bir hedef mi var? Bu yazışmaların yayınlanması, sitenin iddia ettiği gibi tüm sırların ifşa edilmesi, bir şeffaflaşma mı? Yoksa belli belgelerin, belli takvim çerçevesinde, belli süzgeçlerden geçirilerek, bir sansür dahilinde dolaşıma sokularak birtakım operasyonların gerçekleştirilmesi mi, örtülü bir kara propagandanın yürütülmesi mi? Bu yolla acaba belli ülkeler arasındaki ilişkiler etkinlenmeye, maniple edilmeyi ya da yeniden etkilendirilmeye mi çalışılıyor? Şu anda bu yazışmaların içeriğinden ziyade artık bunları kendilerine göre bir yorumla yayınlayanların özellikle niyetleri sorgulanıyor. Kullandıkları semboller, yöntem, hedef, gaye tartışılıyor.”
ERDOĞAN: SORMAYAN, SORGULAMAYAN, ARAŞTIRMAYAN, ELEŞTİRMEYEN, HELE HELE TOPLUMLA İLETİŞİM KURAMAYAN BİR KURUMUN, SADECE TABELASINDA ÜNİVERSİTE YAZAR. İŞTE BİZ BUNU KIRMAYA, BU ZİHNİYETİ DEĞİŞTİRMEYE, ÜNİVERSİTELERİ ASLİ İŞLERİNE, ÖZLERİNE DÖNDÜRMEYE GAYRET EDİYORUZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Batman’ın kız çocukları üniversiteye akın ederken İstanbul’daki, Ankara’daki, İzmir’deki kızları kılık ve kıyafetlerinden dolayı kapı dışı edenlerin bu ülkenin çocuklarına ne büyük bir haksızlık ettiklerini gelişmelere bakıp görmelerini” istedi ve ”Bir yandan üniversite kapısına gelmiş kız çocuklarını umutsuzluğa ve geleceksizliğe mahkum edenler, bir yandan da çıkıp, bu ülkede kız çocuklarının okutulmamasından şikayet edemezler” dedi.
Erdoğan, Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde rektörlerle bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada, üniversitelerden Türkiye’nin iddialarını sahiplenmelerini, Türkiye’ye yol açmalarını, yol göstermelerini, topluma vizyon çizmelerini istediklerini belirterek, şunları söyledi:
”Açık söylüyorum; biz, asla ve asla, üniversitelerin bizimle her konuda bire bir aynı düşünmelerini istemeyiz ve böyle bir hakkımız da yok. Böyle bir arzu, üniversitenin de, bilimin de ruhuna aykırıdır. Üniversiteler elbette sorgulayıcıdır, akademisyenler elbette bağımsız hareket edebilirler, ancak üniversitelerin gelişmesi aynı zamanda hükümetlerin bu meselelere el atmasıyla, üniversite ile yakın bir ilişki içinde olmasıyla mümkündür. Nitekim, şu son 8 yılda, üniversiteler siyasetten arındırılmış, en küçük bir siyasi baskı hissetmemiş, özgür düşünce ve özerklik noktasında en serbest dönemlerini yaşamışlardır. Üniversitelerden korkan, üniversitelerden çekinen, üniversite mezunlarından tedirgin olan bir hükümet, çıkıp da 78 yeni üniversite kurmaz. Üniversiteleri baskı altına almaya çalışan bir iktidar, üniversite bütçelerini, milli eğitim bütçesini, kredi ve yurt imkanlarını bu kadar artırmaz, bu alanlarda bu kadar büyük yatırımlar yapmaz.”
Türkiye’nin ekonomideki ve dış politikadaki hedeflerine ancak ve ancak üniversitelerin iddialı olmalarıyla ulaşabileceğine inandıklarını belirten Erdoğan, ”Maalesef Türkiye’de uzun yıllar boyunca üniversitelerin ne sanayi ile işbirliğine gittiğini ne dış politika için vizyon geliştirdiğini ne de bulunduğu şehirle bütünleşebildiğini, kampüslerin içine, sırça saraylarına, kendi kabuğuna çekilen üniversitenin, ülkenin ve milletin gerçeklerinden, sorunlarından kopuk halde varlık gösterdiğini” anlattı.
-DİRENCİN DEVLET-MİLLET KAYNAŞMASIYLA KIRILMASI-
Türkiye’nin önceki dönemlerden bu yana kız çocuklarının okutulmaması, okula gönderilmemesi diye bir meseleyle uğraştığını dile getiren Erdoğan, ”Ailelerin kız çocuklarını okula göndermeme noktasında cehalet ne kadar büyük bir etken ise güvensizlik de önemli bir etkendir.Vatandaş ile devlet arasındaki güven eksikliği, devletin kurumlarına karşı da bir güvensizliğin oluşmasına neden olmuştur” diye konuştu.
Şu anda Batman Üniversitesi’nin yarıya yakınının kız öğrencilerden oluştuğunu belirten Erdoğan, kız öğrencilerin kent dışından değil, Batman’da yaşayan ailelerin kızları olduğunu belirterek, on yıllardır kırılamayan direncin şu anda devlet-millet kaynaşmasıyla kırıldığını söyledi.
Yeni kurulan üniversiteleri eleştirenlerin bu manzarayı görmediklerini ve görmek istemediklerini belirten Erdoğan, özellikle Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu’daki öğrencilerin üniversite eğitimi için ağırlıklı olarak İstanbul’a göçe zorlandıklarını ve bunların bir kısmının aileleriyle İstanbul’a geldiğini anlattı.
Erdoğan, artık bu hizmeti ailelerin ayaklarına götürdüklerini ve ailelerin çocuklarını bu üniversitelere gönderdiklerini, ailelerin bunun hem daha ucuza mal olacağını hem de çocuğunu üniversitede endişelerden arındırılmış bir şekilde yanında bulunduracağını düşündüğünü dile getirdi.
-”YAVRUMUZU ‘ÖZ VATANINDA PARYA’ HALİNE GETİRMENİN İZAHI OLMAZ”-
Bunun İstanbul’a göçü engelleyen önemli bir etken olduğunu, anne ve babaların huzur içinde, gönül rahatlığı içinde, hiçbir gerekçeye, bahaneye sığınmadan çocuklarını üniversitede okutma imkanına kavuştuklarını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Batman’ın kız çocukları üniversiteye akın ederken İstanbul’daki, Ankara’daki, İzmir’deki kızlarımızı kılık ve kıyafetlerinden dolayı kapı dışı edenler, bu ülkenin çocuklarına ne büyük bir haksızlık ettiklerini umuyorum ki, bu gelişmelerle görür ve fark ederler. Bir yandan üniversite kapısına gelmiş kız çocuklarını umutsuzluğa ve geleceksizliğe mahkum edenler, bir yandan da çıkıp, bu ülkede kız çocuklarının okutulmamasından şikayet edemezler. Kendi öğrencilerini yurt dışındaki üniversitelerde okumak zorunda bırakanlar, takdir edersiniz ki, Türkiye’nin eğitimde uluslararası bir cazibe merkezi olması gibi bir vizyonu taşıyamazlar. Hocalarımızın büyük çoğunluğu ABD ve Avrupa görmüş. Buraların üniversitelerinde hiçbir öğrencinin kılık ve kıyafetiyle kimsenin uğraşmadığı çok açık ve net ortadayken, kendi ülkesinde bu tür engellemeler ve bariyerler oluşturmanın, yani şairin ifade ettiği gibi ‘Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ haline yavrularımızı getirmenin hiçbir türlü izahı olamaz. Sormayan, sorgulamayan, araştırmayan, eleştirmeyen, hele hele toplumla iletişim kuramayan bir kurumun, sadece tabelasında üniversite yazar. İşte biz bunu kırmaya, bu zihniyeti değiştirmeye, üniversiteleri asli işlerine, özlerine döndürmeye gayret ediyoruz.”
-”ÖZGÜRLÜKÇÜ ÜNİVERSİTE İNŞA ETMENİN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ”-
Başbakan Erdoğan, baskıcı, otoriter, yasakçı idare anlayışından, üniversitenin ruhuna, özüne uygun, özgürlükçü, demokratik, bir arada yaşama kültürünü özümsemiş bir üniversiteyi inşa etmenin mücadelesini verdiklerini ifade ederek, statüko-üniversite işbirliğini değil, iş dünyası-üniversite işbirliğini, toplum-üniversite işbirliğini tesis etmeye çalıştıklarını anlattı.
Suriye ile vizeleri kaldırdıklarını, Gaziantep’i ziyaret eden Suriyeli turist sayısının yıllık 1 milyon rakamına yaklaştığını belirten Erdoğan, ”Bundan 8 yıl önce Gaziantep’te iki vakıf üniversitesi kurulacak denilseydi buna kim inanırdı? Bundan 8 yıl önce Gaziantep’teki üniversitelere, Malatya’ya, Ağrı’ya, Van’a akın akın yabancı öğrenciler koşacak denilseydi buna kim inanırdı” diye sordu.
Erdoğan, ancak bugün bu şehirlerin, sanayisiyle birlikte üniversiteleriyle, üniversitelerdeki uluslararası öğrencileriyle artık uluslararası bir şehir hüviyetine kavuşmaya başladığını ifade ederek, şöyle dedi:
”Öyle bir canlılık oluştu ki, bir şehirde birden fazla üniversite varsa artık bu üniversiteler hem dayanışma içine giriyor hem de tatlı bir rekabet sergiliyorlar. Ben gittiğim birçok yerde şu tepkiyle karşılaşıyorum; iş adamları geliyor, ‘Başbakanım, üniversite bize işbirliği teklif etti, birlikte çalışmayı önerdi, bizim derdimizi kendisine dert edindi, ben hayatımda ilk kez bir rektörle, bir dekanla diyalog ve işbirliği geliştiriyorum’ diyor. En sınırdaki şehirlerde yeni kurulan üniversitelere gidiyorsunuz, bakıyorsunuz, TÜBİTAK’la, DPT ile TUBA’yla, UNESCO, OECD, NATO, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ile işbirliği imkanlarını, proje imkanlarını takip ediyorlar. ERASMUS programından yararlanma noktasında üniversitelerimiz yüzde 75 oranlarına ulaşmış durumda. Bunun yüzde 100’e çıkmasıyla üniversitelerimiz daha da fazla uluslararası boyut kazanacaklar. Bolonya sürecine katılan ülkeler arasında yer alan Türkiye, 45 ülke arasında Bolonya hedeflerine en iyi uyum sağlayan ülkelerden biri oldu. Bolonya süreci kapsamında öğrenci hareketliliğini hızlandırmak, yaşam boyu eğitimi güçlendirmek noktasında üniversitelerimizin daha fazla inisiyatif yüklenebileceklerine inanıyorum.”
ERDOĞAN: BEN ŞUNA İNANIYORUM, DÜŞÜNCESİNE İNANAN, DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNDEN KORKMAZ, İNANCINA GÜVENEN İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNDEN KORKMAZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Üniversiteler, başörtüsü meselesini konuştuğu kadar; Türkiye’nin demokratikleşmesini, Kürt meselesini, Doğu, Güneydoğu meselesini, iç göç meselesini, tarımsal verimliliği konuşmuş olsalardı, bölgenin ekonomik kalkınmasına, toplumun sorunlarına eğilmiş olsalardı, eminim ki bugün manzara çok daha değişik olurdu” dedi.
Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde rektörlerle bir araya gelen Erdoğan, konuşmasında ülkenin bir vatandaşı olarak küresel ölçekte tarım denildiğinde, tarımın ilk kez yapıldığı, tarihte ilk üniversitenin kurulduğu Şanlıurfa ve Harran Üniversitesinin akla gelmesini gönülden arzu ettiğini ifade etti.
Dünyada petrol denildiğinde, Batman Üniversitesin ilk adres olması, balıkçılık denildiğinde Rize, denizcilik denildiğinde Trabzon, demir-çelik denildiğinde Karabük, savunma sanayi denildiğinde Kırıkkale’deki üniversitelerin öne çıkması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, dünyada, ”Ortadoğu’yu kim bilir?” diye sorulduğunda, cevabın Şırnak’taki, Mardin’deki üniversiteler olması gerektiğini belirtti.
Erdoğan, ”Biz Anadolu uygarlıklarını Amerikan üniversitelerinden değil, Hitit Üniversitesi’nden öğrenelim. Roma tarihini İtalya ile birlikte Ege’deki üniversitelerimizden okuyalım. Bilecik Osmanlı tarihinde otorite olmalı, Iğdır, Ağrı, Kars Kafkasya’yı herkesten çok daha iyi bilmeli, öğrenmeli. İslam tarihi, İslam edebiyatı, doğu dilleri, Türkiyat araştırmaları, Kürdoloji denildiğinde Türkiye’nin üniversiteleri öne çıkmalı” diye konuştu.
Bu kadar büyük, çeşitli ve renkli coğrafi, tarihi ve kültürel zenginliği üniversitelerin bilime tahvil etmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, ”Elbette bir kalite sorunumuz var. On yıllar boyunca tek tip insan yetiştirmeyi maharet olarak görmüş, kışla mantığıyla idare edilmiş üniversitelerin bir kalite sorununun olmasından daha tabii bir şey olamaz” dedi.
Başbakan Erdoğan, bu kalite sorunun aşılması gerektiğini ve aşmaya da başladıklarını kaydederek, üniversitelerin büyük değişim yaşamalarının yanında, yurt dışına gönderilen yüksek lisans öğrencilerinin, tersine beyin göçüyle geri gelen vatandaşların ve yabancı akademisyenlerin süreç içinde kaliteyi de yukarıya çekeceklerine emin olduğunu bildirdi.
”Bunları hayalin ötesine geçirebilecek her türlü enstrümana sahibiz. Yeter ki kendimize inanalım, yeter ki birbirimize güvenelim ve yeter ki gelecek adına bu hayalleri kuralım” diyen Erdoğan, Hükümet olarak üniversitelerin önünü açmak için gereken her şeyi imkanları zorlayarak yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini vurguladı.
Anayasadan yasalara, mevzuattan idari engellere kadar her sorunu, geçen hafta yaptıkları toplantıda konuştuklarını anımsatan Erdoğan, ekonominin güç kazandığı, demokratik standartların yükseldiği, değişimin hız kazandığı bir süreçten geçildiğini kaydetti.
Erdoğan, bu sürecin kademe kademe büyüyeceğine ve her alanda kendisini daha fazla hissettireceğine dikkati çekerek, her engeli birlikte istişare ve diyalogla aşacaklarını ve üniversiteleri en ideal seviyelere birlikte ulaştıracaklarını belirtti.
-”ÜNİVERSİTELER YOL GÖSTERİCİ FONKSİYON ÜSTLENMELİ”-
Özellikle ekonomi ve dış politika noktasında üniversitelerin yol gösterici bir fonksiyon üstlenmesi gerektiğini her zaman vurguladığını dile getiren Başbakan Erdoğan, ancak ekonominin de dış politikanın da ülke içindeki istikrar ve güven ortamıyla doğrudan bağlantılı olduğuna işaret etti.
Erdoğan, yaklaşık 30 yıldır devam eden terör olaylarının, on binlerce cana, milyarca lira kaynağa mal olduğunu anlatarak, terör saldırılarının yanlış analizler, yanlış tespitler ve yanlış politikalar sonucunda, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne, kardeşliğine zarar verecek boyutlara kadar ulaştığını söyledi.
8 yıl boyunca, Hükümet olarak, doğru tespitleri yapmak, sorunu da çözüm yollarını da en doğru şekilde belirlemek, çözüm yolunda doğru adımlar atmak için büyük hassasiyet içinde olduklarına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
”Bir sorunu görmemek, görmezden gelmek, inkar etmek, o sorunu ortadan kaldırmıyor, tam tersine sorunu daha da kronik bir hale getiriyor. İşte biz, on yıllar boyunca bunu yaşadık ve bugün hala sorunu inkar etmeyi bir politika olarak benimsemiş olanlarla mücadele ediyoruz. Hiç kuşkusuz, sorunun bu kadar büyümesinde, kronik bir hal almasında, inkar edilmesinde, az ya da çok kurumların, siyasetçilerin ihmalleri, hataları oldu. Ama açık söylüyorum; üniversiteler, siyasete, şekil sorunlarına, ideolojik tartışmalara, yasaklara ayırdığı mesaiyi, eğer bu soruna ayırmış olsaydı, ben eminim ki bugün Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. İçeride çok ciddi enerji kaybettik. Bu enerjiyi yeniden geri almamız lazım. Üniversiteler, başörtüsü meselesini konuştuğu kadar; Türkiye’nin demokratikleşmesini, Kürt meselesini, Doğu, Güneydoğu meselesini, iç göç meselesini, tarımsal verimliliği konuşmuş olsalardı, bölgenin ekonomik kalkınmasına, toplumun sorunlarına eğilmiş olsalardı, eminim ki bugün manzara çok daha değişik olurdu.”
Başbakan Erdoğan, terör örgütünün, bölgeye yönelik her türlü yatırımı engelleme girişiminin, gençleri, geleceksiz, seçeneksiz bırakmaktan başka gaye taşımadığını ifade ederek, ”Özgür bir üniversite ortamında, soran, sorgulayan, tartışan, her türlü imkanla dünyayı takip edebilen bir gencin, enerjisini yıkmaya değil, yapmaya, inşa etmeye sarf edeceğini hepimiz biliyoruz. Dün kale gibi korunan duvarlarla çevrili kampüslerin, bugün gençlerle, toplumla, şehirle bütünleştiğini görüyor ve gelecek adına çok büyük umutlar taşıyoruz” diye konuştu.
Türkiye genelinde 3 milyon üniversite öğrencisi olduğunu, harçlıklar konusunda yapılan bir araştırmanın 3 milyon öğrencinin yılda 22 milyar TL harcama yaptığını ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, üniversitenin sadece geleceği şekillendirmediğini, bulunduğu şehrin ekonomisine de can kattığını dile getirdi.
Recep Tayyip Erdoğan, ”Hayal kurmuyorum değerli arkadaşlarım: Belki 5 yıl, belki 10 yıl sonra, Hakkari’de, Mardin’de, Adıyaman’da, Van’da, caddelerin, Türkiye’nin 81 vilayetinden gelmiş gençlerle coşacağına, hatta Irak’tan, İran’dan, Suriye’den, Lübnan’dan, Balkanlar’dan, Avrupa’dan, Afrika’dan gelen öğrencilerle renkleneceğine bütün kalbimle inanıyorum” şeklinde konuştu.
Belki yarın Kürt Dili ve Edebiyatı ve buna benzer bölümlerin birçok üniversitede açılacağını kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
”Bunlara artık engel, mani herhangi bir şey söz konusu değil. Ama, geçmişte sadece Ahmedi Hani’nin eseri Kürtçe olarak yayınlandı diye içeri alınanlar oldu, bunları yaşadık. Ben şuna inanıyorum: Düşüncesine inanan, düşünce özgürlüğünden korkmaz, inancına güvenen inanç özgürlüğünden korkmaz. Bu millet düşüncesine inanıyorsa düşünce hürriyetinden korkmamalı, inancına inanıyorsa inanç hürriyetinden korkmamalı, ama bunu hiçbir zaman kimsenin kalkıp da otoriter yapı içerisinde yıkarak, vurarak, kırarak değil, sadece diliyle gayet güzel şekilde analatarak yapılsın.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta yine burada benzer toplantıyı yaparken bazı gençlerin Beşiktaş merkezinde toplandığını anımsatan Erdoğan, ”Herhalde paraları var, bol bol yumurta alıp bu yumurtaları buraya doğru sallamışlar, atmışlar. Bu bir özgürlük arayışı değildir, yol kesmek bir özgürlük arayışı değildir. Bunun platformları var, bunun merkezleri var. Oralarda bunları konuşmak suretiyle ararsınız. Bir panele, sempozyuma gelip orada ayakkabı atmak hiçbir zaman özgürlük arayışı değildir. Orada konuşmacılara, düşüncelerini ifade edenlere yumurtayla saldırmak bir özgürlük anlayışı değildir. Evvela bu anlayışı değiştirmek lazım” diye konuştu.
AA