Alman Sosyal Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Uyum Politikası Sorumlusu Klaus Wowereit, Almanya’da 17 yıldır yayınlanan ve bu ülkedeki Türkler’e, bölgesel haber ve bilgileri kendi ana dilinde aktaran ciddi gazete Toplum Gazetesi’ne özel mesajlar verdi.
Halen Berlin’den Hükümet Eden Belediye Başkanlığı’nı da sürdüren Klaus Wowereit, “SPD’nin Thilo Sarrazin sancısı, göçmenlerin talepleri ve yabancı diplomaların tanınmaması” gibi sorularımızı da yanıtladı.
Toplum: “Thilo Sarrazin’in meşhur provokatif ve amaçlı, saldırgan çizgisi yüzünden SPD’nin imajı göçmen toplumunda yer yer soru işareti oluyor. Yabancılar, “SPD bu insanı neden hala üye olarak tutuyor?” diye soruyor. SPD bu konuda neden bu denli kararsız?
Klaus WOWEREIT: “…Söylemleriyle çok açık ve kendine göre anlaşılır bir çizgi izleyen Sarrazin’in partiden atılması konusundaki yasal prosedür, normal sürecinde gidiyor. Ancak onun bir üye olarak söyledikleri, Sosyal Demokrat Parti’nin temel felsefesiyle kesinlikle örtüşmez ve hiçbir zaman örtüşmeyecek de. Sarrazin hakkındaki disiplin soruşturması halen devam ediyor. Ancak şunu da hiçbir zaman unutmamak gerekir. Almanya’daki siyasi partiler yasasına göre, bir üyeyi teşkilattan istediğiniz zaman ve keyfinizce atamıyorsunuz. Bunun için parti içi soruşturmanın kurallara uygun ve çok ince ayrıntısının bile dikkate alınmasıyla mümkün olabiliyor. Bu da çok zamanı gerektiriyor. Sarrazin de, kendisi hakkında açılan parti içi disiplin soruşturmasına karşı gereken tüm yasal yolları deneyeceğini açıkladığına göre, bu meselenin çok uzun zaman alacağını da unutmamak gerekir. Bunun için sabırlı olmak, partinin yetkili organlarının vereceği kararı beklemek zorundayız. Çünkü bu hakemler kurulu, örneğin yönetimin aldığı kararı uygulamak zorunda değildir ve bu tür konular için göreve getirilmiştir. Tabii bunların vereceği karar da belki yetmeyecek. Çünkü mevcut yasalar da bu karara karşı başka bir durum yaratabilir. Bu yüzden parti içi yetkili organların vereceği kararı beklemekte yarar vardır…”
Toplum: Almanya sürekli biçimde entegrasyon meselesini tartışıyor ancak bu tartışmaya rağmen, göçmen gruplar içinde, kısmen de olsa, bir içe kapanma söz konusu. Toplumsal kaynaşma için, SPD’nin sihirli reçetesi var mi? Varsa nasıl bir şey?
Klaus WOWEREIT: “…SPD olarak entegrasyon meselesini sadece göçmenler için bir konu olarak görmüyoruz. Bunu söylerken, toplumsal yaşamda yer alma sahiplenmeyi hedefliyoruz. Çünkü bugün aramızda olan çoğu insan ya sosyal nedenlerden ötürü ya da, maddi sebepler yüzünden toplumsal yaşamın imkanlarından yararlanamıyor. Ancak bu sadece göçmenlerin sorunu değil. Aynı zamanda Alman kökenden ailelerden de önemli bir bölüm, toplumsal uyum sıkıntısı çekiyor. Ancak göçmenlerin ek sıkıntıları da yok değil. Vatandaşlık, çifte vatandaşlık veya yerel seçim hakkı gibi konular da, yabancıların önünde ek olarak duruyor. Yabancıların uyumsuzluğunu süregen bir konu olarak sürekli öne çıkartmak doğru değildir. Çünkü bugün birçok bölgede, yerel anlamda uyum sürecini başarmış kitleler var. Ayrıca uyum denilen bir konuyu tek reçete ile de çözmek mümkün değildir. Yani biz Berlin’de ne yapıyorsak aynısı Offenbach veya Frankfurt’ta olacak diye kural mümkün değildir. Her bölgeyi kendi farklılıkları içinde görmek ve ona göre uygulamalar yapmak gerekir…”
Toplum: SPD olarak, parti içindeki görevlere göçmenler için kota getirilmesinin de yararlı olacağını söylüyor ve göçmen grupların çıkar ve istemleri doğrultusunda politikalar için SPD’nin doğru adres olduğuna işaret ediyorsunuz. Fakat SPD, göçmen kamuoyunda kendini yeterince anlatamamışa benziyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Klaus WOWEREIT: “…Elbette Sosyal Demokrat Parti olarak, tüm göçmenlerin tekeli bizde değildir. Ancak şunu da unutmamak gerekir. Eğer bugün göçmen grupların lehine bu ülkede bazı yasal adımlar atılmış ve imkanlar yaratılmışsa, bu bence, ister yerel yönetimler ister federal düzeyde hep SPD kararlılığı ve girişimleri ile olmuştur. Oysa bugün bakıyoruz, CDU sadece sembolik şeylerle uğraşıyor. Sembolleri elbette küçümsemiyorum, onlar da bir ölçüde önemlidir. Çünkü her sembol, yanlış olamaz. Ancak bu sembollerin arkasını doldurmazsanız, o zaman o çabalar da bir işe yaramaz. Düşünün bir kez, CDU/CSU örneğin parlamentoda sürekli biçimde, yabancıların yerel seçim hakkı için getirilen önerilere karşı çıkıyor ve engelliyor. Bunları düşünürsek, ne kadar iyi niyetli semboller ortaya koyarsanız koyun, bir işe yaramıyor demektir. Siz istediğiniz kadar uyum konseyleri kurun, milli programlar hazırlayın, bol bol laf üretin, onları gerçekleştirecek adımlar atmıyorsanız, gerisi sadece laftır. Biz SPD olarak kamu sektöründe daha fazla göçmene meslek eğitimi ve istihdam imkanı verilmesi programını uyguluyoruz. Polis kadrosuna, itfaiye ekiplerine alınacak yepi personel için göçmenlerin de dikkate alınmasına önem veriyoruz. Tüm idari birimlerde interkültürel yapılanmayı ve anlayışı, sadece slogan olarak kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda bunu yaşama da geçiriyoruz. Okul eğitimi kadrosunda göçmenlerin yeterince temsil edilmediğini de biliyoruz ve bu alanda da gelecek kuşakları dikkate alarak yeni yolları açmayı hedefliyoruz…”
Toplum: Her göçmenin Almanca dil bilgisinin tartışmaya açılmasını yanlış buluyor ve “Bugün öyle yabancı insan var ki, çoğu Alman’dan çok daha güzel Almanca konuşuyor.” diyorsunuz. Bu arada Almanya uzun süredir, vasıflı işgücü darboğazından yakınıyor ve dışarıdan eleman istiyor. Ancak bu ülkede yaşayan ve kendi ülkesinden getirdiği diploması tanınman binlerce uzman eleman var, ki bunlar temizlik işlerinde, sebze pazarlarında ekmek parası kazanmak zorunda kalıyor. Hatta kimi de, sosyal yardımla yaşıyor ve Hartz 4 ile geçimini idame ettirmeye çalışıyor. Hatta Hessen’deki veriler yüksek okul diplomalı 25 bin insanın Hartz 4 ile geçindiği de biliniyor. SPD olarak bu konuyu neden bayrak yapmıyorsunuz?
Klaus WOWEREIT: “… Haklısınız. Uzman eleman açığımızın olduğu doğrudur ve bu sorun yakın gelecekte daha da büyüyecektir. Bu konu Eğitim Bakanları Konferansında tartışılıyor. Hatta genel beklenti bu konuda bir an önce bir sonuca varılmasıdır. Federal Eğitim Bakanı’nın açıklamasına bakacak olursak, 2011 yılı başında bir karar çıkabilir. Bu çok önemli bir konu. Ancak, sözünü ettiğiniz diplomaların tanınması alanı oldukça büyük. Almanya’daki uygulamalar uyumlu hale getirmek gerekiyor. Örneğin Almanya’da “Meisterdiplom” dediğimiz bir ustalık belgesini alabilmeniz için önce “Gesellenprüfung” denilen kalfalık sınavını da başarıyla vermiş olmanız öngörülüyor. Zenaatkar Odası’nın geleneksel ilkeleri ile dual eğitim sisteminin koşullarını da unutmamak gerekiyor. Aynı ilkeler, yüksek okul diplomaları için de geçerlidir. Gerçekten çok karmaşık bir konu bu. Bir çözüm ortaya çıkacak ancak bunun herkesi tatmin edip etmeyeceğini söylemek zor. Belki kendi ülkesinden diploma getirenler, bunlar için ek kurslar alarak, mesleki deneyimlerini Almanya’ya uyarlayabilecekler. Ancak şunu da düşünmek gerekir. Daha doğrusu, Almanya’daki işletmeler, uzman eleman açığını giderecek önlemler alabilir. Meslek eğitim yeri vermek de bunlardan bir yol olabilir. Örneğin işletmeler okullara yönelerek, geleceğin uzmanları için hamilik rolünü şimdiden üstlenebilir. Bunun yanısıra, Almanya’daki demografik gelişmeleri dikkate alırsak, CDU’nun anlamsız karşı çıkışına rağmen, bu ülkenin gelecekte de belli oranda göçmeni alması gerekecek. Alman ekonomi dünyasının gelecekte de varlığını, gücünü koruması gerekiyorsa, bu gerçeği kabullenmek zorundayız…”
;
Bir yanıt yazın